• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Toplumunda Şuf’a Hakkı (Trabzon Uygulaması Örneği)

C) XVII YÜZYILDA TRABZON'DA OSMANLI EVİ

4- Osmanlı Toplumunda Şuf’a Hakkı (Trabzon Uygulaması Örneği)

Mahallenin geleneğin önemli temsilcilerinden biri olmasının en önemli sebeplerinden biri komşuluk hukukuna giren konuların mahallenin mevcut düzenini muhafaza etmekte mahalleliye sağladığı hareket kabiliyetidir. Sicilde “ecnebi” kelimesiyle ifade edilen yabancıların mahalleye ya da herhangi bir şahsın komşuluğuna dâhil olması noktasında kişilerin takdir yetkisi bulunmaktadır.568

Kadı’nın bu takdir yetkisinden kaynaklanan itirazlara her zaman cevap verdiği görülmektedir. Dolayısıyla devlet ve mahallelinin aynı zeminde buluştuğu şuf’a hakkı mevcut düzenin korunmasında devletin mahalleliye sağladığı önemli bir haktır. Bir malın satın alandan aynı bedel üzerinden alınması569 şeklinde tarif edilen şuf’a hakkı sadece gayrimenkullerde geçerli olup, ortak ve komşular arasındaki ahengin yeni gelen tarafından bozulmasına karşı konulmuş bir tedbirdir. Anlaşılacağı gibi şuf’a hakkına sahip olanlar; ortaklar, komşular ve irtifak hakkı570 bulunanlar olmak üzere üç guruptur. Satın alan şahsın menfaatine ve satan şahsın rızasına ters bu hakta asıl hedeflenen ortak ve komşunun rahatsız olmaması ve zarara uğramamasıdır. Şuf’a hakkı sahibi şöyle bir yol izler: Alıcıyı ve bedeli öğrendiğinde bu bilgileri öğrendiği mecliste şuf’a talebi olduğunu belirterek bu talebini şahitlendirir sonra da Kadı’nın huzurunda şuf’a talebini dava eder. Mesela 1832 numaralı sicilde bir zimminin “evini âhara sattığını duyan Hüseyin bin Mehmed şafii tutup Müslümanları iştişhâd edip şefiinin sicil olunmasını taleb” etmiştir.571 Örnekte görüldüğü gibi şuf’a hakkını usulüne uygun olarak tesbit ettirip kayda geçirten şuf’a hakkı sahibinin uygulamada ilgili mülke sahip olduğunu gösteren sicillerimizde çok kayıt vardır. Burada devletin hukuki bir kavram olan şuf’a hakkı üzerinden bireysel ve toplumsal alanı muhafaza etmek suretiyle tanınabilirliği yüksek şahitler temin etmek yoluyla kadı mahkemesinin en önemli delili olan şahitliği en üst seviyede muhafaza etmek imkânına da kavuşmuş oluyordu. Çünkü her yabancı tanınabilirlik seviyesini azaltıyordu.

Nitekim sicillerde şuf’a hakkının kullanımı ile ilgili olarak “menzilini ecânibe bey’ eylemek murad idermiş” ve “bağçesin ecânibe bey’ eyledüğün istimam olduğu saattir ki” ifadelerinde kullanılan ecânib kelimesinin Trabzon eyaletine yeni gelenler

568

AÇIK, Gelenek ve Modernlik Arasında Bir Osmanlı Şehri: 17. Yüzyılın İlk Yarısında Trabzon’da

Siyaset, s. 128.

569

Mehmet Zeki PAKALIN, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. 3, 3. Baskı, MEB. Yayınları, İstanbul, 1983, s. 360.

570

İrtifak hakkı; bir taşınmaz lehine diğer taşınmaz üzerinde kurabilecek haktır. Bir taşınmaz lehine diğer taşınmazda kurulabilecek haklar geçiş hakkı, sulama hakkı, suyolu açma hakkı olarak sıralanabilir. AYDIN, Türk Hukuk Tarihi, ss: 377-378;

Mehmet ERDOĞAN, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, İstanbul, Rağbet Yayınları, 1998, s. 203. 571

T. Ş. S., 1832, 5, 2, 4. Sicilin transkripsiyonu şöyledir: “Budur ki Hüseyin bin Mehmed mahfil-i şer´e gelub Kaymaşa? Mahallesinde câr-ı mülâsıkım olan Por nâm zimmi evini âhara bey´ eylediği istimâ´ eyledim taleb-i muvâhebe ile şefi‘a tutub Müslümanları işhad eyledim şefi‘am sicil olunmak matlûbumdur didikde mezbûrûn şefi‘ası kayd-ı sicil olundı fî’t- târîh-i mezbûr”

141

kadar bahse konu mülke komşu olmayanları ifade ettiği düşünülebilir.572 Çünkü şuf’a hakkı sadece şehre yeni gelen yabancıyı değil mülke komşu olmayan herhangi bir şehir ahalisi aleyhine de talep ve dava edilebilirdi. Tabii ki şehre yeni gelen yabancılar da bu talebin kapsamına görülüyordu. Hatta belki uygulamada onlar aleyhine daha fazla şuf’a talep edilmiş olması mümkündür. Neticede bu kişiler Trabzon halkı için hiç bilinmeyen kimselerdi ve 13.000 nüfuslu şehirde esasen birbirini tanımayan da fazla yoktu. Ancak yine de şuf’a komşu olmayan herkesi kapsamakta idi. Uygulamada bu hakkın komşu olunmak istenmeyen kişiler için daha şevkle kullanıldığını düşünebiliriz. Netice itibariyle mekânın organizasyonunda failin haklarından çok komşunun haklarının önemle korunduğu gözlemlenmektedir.

Sicillerden şuf’a hakkının oldukça sık talep edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumun alıcıları daha çok komşu mülkleri almaya yöneldiği düşünülebilir. Mesela 1061-1066 tarihleri arasında yapılan 164 mülk satışından 60 tanesi komşular arasında gerçekleştirilmiştir. Elbette bütün mülkleri komşular alamamaktaydı. Haklarından fedakârlık etmeleri neticesinde mahalleye yabancı da gelebilmekteydi.

Şuf’a taleplerinde asıl olan mekânın düzeninin muhafazasıdır. Buradaki mekân komşu evlerden müteşekkil fiziki mekân olmanın ötesinde komşuluk ilişkilerinin devam ettiği çevredir ki bu çevre birbirine birçok bağlarla bağlı olduğunu bildiğimiz mahalle olmalıdır. Bu nedenle gayrimüslimler de şuf’a talebinde bulunabilmekte, hatta Müslüman bir alıcı aleyhine bu talebi tescil ettirebilmektedir. Dolaysıyla şuf’a da asıl olan mülkiyet hakkından çok, bunun hâsıl ettiği ahengin muhafazasıdır. Nitekim mülk sahibi olan kişinin aleyhine şuf’a sahibinin mülkiyet hakkı genişletilerek onun izni olmadan mülk sahibinin kendi mülkünü satmasının önüne geçilmektedir. Ancak bu durum mülk sahibi için bir zulüm değildir. Yani istediğinde onun mülkünü satmasına mani değildir. Sadece satış yapacak kişinin öncelikle komşularına sorması ve eğer satın alma talebi varsa bu talebin öncelikli olarak karşılanmasını içermektedir. Bu talep karşılanırken komşulara da değer bedel üzerinden satın alma zorunluluğu getirilmesi de diğer bir konudur. Böylece komşuluk ilişkisi içinde olan bireylerin mahalleden ayrılan bir komşu eliyle rahatsız edilecekleri yeni bir düzen kurulması engellemek suretiyle düzenin muhafazası hedeflenmiştir. Mevcut düzene müdahaleler komşunun mahremiyetine müdahale anlamına geldiğine sıklıkla kadı mahkemesinin önünde dava konusu olabilmekteydi. Bundan başka kişinin mimari açıdan komşunun güneş ışığını, havasını, manzarasını kesmemesine dikkat edilmekteydi. Bu durum Osmanlı kültüründe umumi olup aynı hassasiyeti mesela Mardin’de de Safranbolu’da da görülmektedir.573

572

Güçlü TÜLÜVELİ, City, State and the Society: Trabzon, An Ottoman City in the Mid-Seventeenth

Century, The University of Birmingham Centre for Byzantine, Otoman and Modern Grek Studies,

Birmingham, 2002, s. 129. 573

142

Bunun yanında evin mimari yapısında yapılan kusur dolayısıyla komşuluk haklarına zarar verildiği iddiasıyla da davalar açılmıştır. Bu gibi durumlarda “bina havalini bilür Müslümanlardan” mesele sorulmakta onların şehadeti doğrultusunda hüküm verilmektedir. Konu ile ilgili örnekte Ömer Beşe’nin evinin damlalığının suyu İbrahim Beşe’nin evinin üstüne dökülmektedir. Bahsedildiği gibi konu “bina havalini bilür Müslümanlardan” sorulmuş, yerinde keşif yapılmış ve Ömer Beşe’ye gerekli tembihat yapılarak mevcut durumu ıslah etmesi istenmiştir.574 Yine aynı şekilde Aşağı Hisar Mahallesinden Mustafa b. Bilal’in Mehmed Beşe’nin duvarına yapışık bina yapması sebebiyle ortaya çıkan ihtilaf üzerine Kadı, Mustafa’nın binasının üç ferş575 duvardan ayrılmasına karar vermiş konu Mustafa’ya tembih edilmiştir.576