• Sonuç bulunamadı

B) TRABZON ŞEHRİ

2- Demografik Yapı ve Yerleşme

XVII. yüzyıl Anadolu’sunda bir kasabanın en az 1.000 vergi mükellefini barındırdığı düşünülmüş, 3.500 üzerindeki vergi mükellefi barındıran yerleşim yerlerinin ise büyük şehirler olduğunu kabul edilmiştir ki bu dönem Avrupası içinde geçerli bir büyüklüktür. Bu yüzyılda nüfusu, mimari yapısı ve ticari konumuyla tüm kıyı Anadolu’daki en büyük şehir Trabzon’dur. Bunun dışında imparatorluğun İstanbul’dan sonraki en büyük kenti Bursa başta olmak üzere Ankara, Konya, Kayseri gibi tüm önemli kentleri iç bölgelerde yer almaktadır.155

Şehrin din temelli nüfus dağılımını mahalleler üzerinden okumak elimizdeki veriler ışığında mümkün görülmektedir. Şehre ait 1682 tarihli avarız tahrir defteri, şer’iye sicillerine yansıyan mülkiyet transferleri kayıtları, sicillerdeki avarız sayımlarının mahallelere göre dağılımını veren listeler, yüzyılın ortalarına tarihlenen kefalet defterleri ve son olarak 1834 nüfus sayımının verileri mahallelerin yapısını ortaya koymak için elimizdeki kaynaklardır.156 Bu okuyuşta iki mahallenin dinsel kimliğinin özellikle vurgulanması dikkatimizi çeker:Bunlardan biri Aya Vasil diğeri ise Aya Gorgor mahallesidir; “Medine-i Trabzon varoşunda vaki’ kefere mahallatından Aya Vasil mahallesi mütemekkinlerinden...”, “Medine-i Trabzon varoşunda kâin zimmiyan mahallatından Aya Vasil mahallesi mütemekkinlerinden...”, “Medine-i Trabzon varoşunda kefere mahallatından Aya Gorgor mahallesi mütemekkinlerinden...” ifadelerinde açıkça görüldüğü gibi Aya Vasil ve Aya Gorgor mahalleleri alışılagelmişten farklı olarak hem dinsel durumları hem de mekânları belirtilerek

153

Trabzon Kalesi, Trabzon Belediyesi Tanıtım Broşürü, Trabzon, 2011. 154

ERGENÇ, “Osmanlı Şehirlerinde Esnaf Örgütlerinin Fizikî Yapıya Etkileri”, s. 34 155

Suraiya FAROQHI, Osmanlı Şehirleri ve Kırsal Hayatı, Çev. Emine Sonnur ÖZCAN, 2. Baskı, Doğubatı Yayınları, Ankara, 2010, ss. 20-30; FAROQHI, Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, ss. 82-83. 156

Miraç TOSUN, XVIII. Yüzyılda Trabzon’da Cemaatlerarası İlişkiler, KTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Trabzon, 2013, s. 23.

43

kaydedilmekteydiler. Anlaşılan XVIII. yüzyılda dahi bu iki mahalle halen gayrimüslimlerin ağırlıkta olduğu mahallelerdi.157

İslam şehrinin en önemli özelliği çeşitli etnik ve dini guruplara göre şehrin ayrıştırılmasıdır. Bu durum Osmanlı şehirleri için de geçerli olmasına karşın bazı grupların toplumun bütününden ayrı bir mahalleye kapanması daha çok Osmanlı öncesinde yaygındır. Bunun nedeni Osmanlı devletinin kuvvetli otoritesi ve genel güvenliğin sağlanması çerçevesinde mahallenin bir savunma alanı olmaktan çıkıp, şehir yerleşiklerinin birbirleri ile daha rahat ilişkiye geçebilmeleridir. Gerçekten Osmanlı klasik döneminde dini ve etnik guruplar birbirlerine tamamen kapalı, ayrı cemaatler halinde yaşamamaktadır. Hatta mahallenin ötesinde Jennings Müslümanlar ve Hristiyanların Trabzon’un bazı köylerinde karışık olarak ikamet ettiklerini tesbit ettiğini söylemektedir.158 Jennings bu durumun Trabzon’a özgü mahallî bir durum olmayıp mesela Kayseri'de de aynen geçerli olduğuna eserlerinde yer verir.159 Bunun en güzel örneğini mülk satışlarında görebiliriz. Gerçekten aynı mahallede yaşayan Müslüman ve gayrimüslimler de birbirlerinden mülk alıp satmışlardır.160 Bu durum Osmanlıda şehir ahalisinin bir bütün olduğu sonucunu doğurur. Bunun yanında tabii ki ayrı zimmi mahalleleri de vardır. Bunun sebebini aynı inancı benimseyenlerin yan yana yaşamayı daha rahat ettikleri bir hayat tarzı olarak tercih etmelerinde arayabiliriz. Bu durumu ev satışlarının çoğunun cemaat içi olmasından çıkarabilmekteyiz. Mesela Miraç TOSUN 1901-1904 numaralı siciller ile yaptığı çalışmada toplamda tesbit ettiği 309 mülk satışının cemaatler arası dağılımını şu şekilde tesbit etmiştir.161

XVII. yüzyılın ikinci yarısı için de araştırma çerçevesinde incelenen 167 satış kaydının tasnifi yapıldığında aşağıdaki tablo ortaya çıkmaktadır:

Müslüman-Müslüman Zimmi-Zimmi Müslüman-Zimmi Zimmi-Müslüman

94 33 13 27

Bu durum her zaman bir tercihten değil bazen de devletin tasarrufundan kaynaklanmaktaydı. Mesela Yahudi ve Hristiyanların cami yakınlarında ev ya da

157

Necmettin AYGÜN, XVIII. Yüzyılda Trabzon’da Ticaret, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2002, ss: 134–135

158

Ronald JENNINGS, “Pious Foundations in the Society and Economy of Ottoman Trabzon, 1565– 1640”, JESHO, XVIII, 1975, s. 288.

159

Ronald JENNINGS, Studies on Ottoman Social History in the Sixteenth and Seventeenth Centuries:

Women, Zimmis and Shari’a Courts in Kayseri, Cyprus and Trabzon, İstanbul, 1999, ss: 280-281.

160

Konu ile ilgili olarak III. Bölümde Mülk alım-satımları kısmında örnekler ve tahliller mevcuttur. 161

Miraç TOSUN, Şer’iye Sicillerine Göre Trabzon’da Mülk Satışları (H. 1148-1153), Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, KTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Trabzon, 2005, s. 31.

Müslüman-Müslüman Zimmi-Zimmi Müslüman-Zimmi Zimmi-Müslüman

44

dükkân edinmeleri yasaktı. Bu uygulamanın amacının cami etrafının gayrimüslimlerce iskân edilmesi sonucu caminin cemaatsiz kalmasının önlenmesi olduğu çeşitli kaynaklarda ifade edilmiştir. Hatta bu sebeple bir caminin cemaatsiz kalma durumu olduğunda etraftaki gayrimüslim evlerinin değerinden olmak koşulu162 ile satın alınarak Müslümanların oturmasının temin edilmesi istenmiştir.163 Bu durum ülkenin her yanında aynı şekilde geçerli idi. Mesela Konya sicillerinde bu konuya bir örnek bulmak mümkündür. Konya’nın Şeyh Osman-ı Rumi Mahallesi Müslümanları Kadıya başvurarak mahalle-i mezbureden Karabet veledi Ağya ve zevcesi Zaref bint Cihanşah ve oğlu Serkez nam zimmilerin menzillerinin mahalle mescidi yakınında olması ve mahallenin Müslüman Mahallesi olmasından dolayı menzillerini bir Müslime satmaları ve mahalleden çıkarılmaları hakkında fetva alınması ve durumun adı geçen zimmilere bildirilmesini istemişlerdir.164 Benzer şekilde Müslümanlar da kilise ve sinagog yakınlarında oturmuyorlardı. Bu konuda belli bir yasak olmasa da uygulamadaki durum bu idi. Müslümanlara kanunen konulmamış olan kilise ve sinagog yanında oturmama yasağı kadılar için ise mevcuttu. Kadılardan kilise ve sinagog yakınlarında oturmamaları istenmekteydi.165

Anlaşılan Osmanlı şehrinde de etnik ve dini gruplaşma tamamen kaldırılmış değildir. Trabzon ili örneğini ele alırsak çarşı merkezi başta olmak üzere Aşağıhisar, Orta Hisar ve İmaret gibi belli mahallelerde Müslüman nüfusun daha yoğun olduğu buralarda yapılan mülk satışlarından anlaşılmaktadır.166 Zimmiler ise daha çok Ayavasil, Hristos, Ayagorgor, Ayur ve Çömlekçi mahallelerinde yaşamaktadır ki bu mahalle isimleri dahi bu kümeleşmeyi haber vermektedir. Bu kümeleşmede fetihten sonra uygulanan iskân politikası da belirleyici olmuştur. Trabzon’un fethinden sonra tutulan kayıtlar şehrin Gayrimüslim nüfusunun kale dışında iskâna tabi tutulduğunu göstermektedir. Yalnız bu uygulama genel bir Osmanlı tarzı olmayıp mesela Edirne fethedildiğinde böyle bir uygulama yapılmamış, yeni gelen Müslüman nüfus şehrin çevresine yerleştirilmiştir. Ne var ki bu uygulama sadece Trabzon’a has olmayıp muhtemelen şehirlerin yapısı ve savunma özellikleri ile alakalıdır.167

Şehirlerdeki gruplaşmalar sadece etnik ve dini temelli değildir. Mahallelerde mesleki gruplaşmaya da tesadüf edilebilir. Yine Trabzon için örneklendirirsek Aşağıhisar’da esnaf, Ortahisar’da yönetici, İmaret mahallesinde ise ilmiye

162

Bu şart özellikle vurgulanarak gayrimüslimlerin zarar etmelerinin önlenmesi istenmiştir 163

Bu konudaki emirlerde Müslümanları cami etrafında toplamak amaç olarak açıkça belirtilmiştir. 164

K. Ş. S., 51, 235/1, 21 Receb 1141 naklen İbrahim SOLAK, 51 numaralı Konya Şer’iye Sicili,

(H.1140-1141 / M. 1727-1729) Özet ve Dizin, Palet Yayınları, Konya, 2011, s. 163.

165

Mustafa Macit KENANOĞLU, Osmanlı Millet Sistemi: Mit ve Gerçek, Klasik Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2012, s. 319.

166

TOSUN, Şer’iye Sicillerine Göre Trabzon’da Mülk Satışları (H: 1148-1153), s. 41. 167

Feridun EMECEN, “Osmanlılarda Yerleşik Hayat Şehirliler ve Köylüler” Osmanlı Klasik Çağında

45

mensuplarının daha yoğunlukla ikamet ettiği yine buralarda yapılan mülk satışlarından anlaşılmaktadır.168

Şehre ait tekâlif kayıtlarında Müslümanların Gayrimüslimlerden 2 kat daha fazla tekâlif ödediği göz önüne alındığında bu durumun şehrin dini nüfus oranını yansıttığı da düşünülebilir. Fetihten hemen sonra kentte önemli ölçüde Müslüman nüfus artışı olmuş ise de Müslüman ve gayrimüslimler ayrı mahallelerde yaşamaktaydı. Ancak yüz yıl sonra kentin mahallelerinin demografik yapısı büyük ölçüde değişmiştir. Bundan sonra dini bakımdan mahalleleri birbirinden ayırmak imkânsızlaşmıştır. Nitekim Aya Todor, Aya Sofya, Aya Vasil gibi Rum ismi taşıyan mahallelerin halkının tamamının Rum olmadığı şer’iye sicilleri kayıtları ile sabittir.169 Gerçekten 1640’lara gelindiğinde mevcut 44 mahalleden çoğu mahallenin nüfus yapıları dini açıdan karmadır. Fetihten yaklaşık 100 yıl kadar sonra şehirde getto denilebilecek mahalle kalmamış, mahalleler dini ve etnik açıdan karışık hale gelmiştir. Aynı şekilde köyler de zamanla karışık hale gelmiştir. Bu çarşılardaki dükkânlar için de geçerli olup, dükkânlar farklı dinlere mensup insanlar arasında da el değiştirmektedir. Taraflar arasında mülk transferi bu kadar çok olmasına ve İslam hukukunda komşunun bir mülkü öncelikli olarak satın alama veya yapılan satışa komşuluk açısından itiraz etme hakkına sahip olmasına rağmen komşusunun farklı dindeki bir insana ev satmasından rahatsız olduğu için mahkemeye başvuran kimseye rastlanmamıştır.

Trabzon’un demografik yapısı incelendiğinde dikkat çeken önemli bir konu da imparatorluğun hemen her bölgesine yayılmış olan Yahudilerin Trabzon şehrinde ve civarında olmamasıdır. Bu konuda Osmanlı Arşivinde tesbit edilen “Yahudiyan taifesini tahrîr ve lâzım gelen cizyelerini tahsiline mübâşir ta´yîn olunarak Trabzon’a gelip sicil-i mahfuza kayd olunub a´yân ve eşrafın cemm ve istifâ olundukda vilayette Yahudi taifesinin olmadığına dâir” belge konuyu açıklığa kavuşturmaktadır.170 Bu bulunmama sadece “nefs-i Trabzon” için değil Trabzon sancağının geneli için de geçerli olmalıdır. Çünkü yine aynı yerde aynı ifadelerle kayda alınan bir sonraki belgenin sonunda tanzim edildiği yer hakkında “Ed-dâ´î ill devleti’l-Halîle Mustafâ el-Ali be medine-i Karahisar- i şarkı ” kaydı okunmaktadır.171

168

TOSUN, Şer’iye Sicillerine Göre Trabzon’da Mülk Satışları (H: 1148-1153), s. 41. 169

T. Ş. S., 1833, 11, 1, 1. 170

Dergâh-i felek medâr ve bârigâh-ı gerdûn iktidâr tarâbına arzı- bende-i bi mikdâr budur ki işbu bin yüz senesine mahsûb olmak üzre fermân-i şeref vâcibu'l- imtisâl ile Yehûdan tâifesinin tahrîrine ve lâzım gelen cizeylerinin cem´-i tahsîline mübâşir ta´yîn buyurulan işbu bâ´isu'l- vesîka fahru'l- a´yân es seeyid Mehmed Çâvûş zîde kadruhu senen-i mezbûrun mâh-i Şa´bânının on beşinci güni Trabzon' a gelub yedinde olan fermân-in şerîflerin ba´de'l- kıraât sicil-i mafhaza kayd olundukdan sonra ahâlî-i vilâyetin a´yân ve eşrâfının cem´ ve istiksâr olundukda vilâyetimizde taife-i mezbûr olmayub bu ana gelinceye değin iskân eyledikleri mâ´lûmumuz değildur diyü ihbâr itmeleri ile ve mübâşir-i mûmâ ileyh talebiyle evvelki vâkı´u’l-hâldur der-devlet medâra arz ve i´lâm olundi bâkî fermân der-adlindir hurrire fî şehr-i Şa´bânu'l-mu´azzam li sene zilkade ve mie ve elf Ed-dâ´î lil devletil-aliyete Muhammed el-mümvella be hilâfe be medine-i Trabzon B. O. A., A. E., SSÜL., II, 21, 2104, 1 sene 1102.

171

46