• Sonuç bulunamadı

BULGULAR VE YORUMLAR

4.8. XIV. YÜZYILDA ANADOLU’DA GENEL SİYÂSİ GÖRÜNÜM

4.8.3. Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu 1. Osman Bey Dönemi

4.8.3.2. Orhan Bey Dönemi (1320-1360)

Orhan Bey, babası Osman Bey ölmeden önce onun rahatsızlığından dolayı başa geçti. İlk iş olarak da Mudanya’yı ele geçirdi. Gazilerini de çeşitli yönlere fetihlere gönderdi. Bu gazilerden Konur Alp, Akyazı ve Mudurnu’yu aldı. Bir diğer komutan Gazi Abdurrahman da Yalova’yı aldı. Bu fetihlerle Bursa dört koldan kuşatılmıştı. 1326’da Bursa üzerine yürüyen Orhan Bey şehri kuşattı. Şehri teslim etmekten başka bir çaresi olmayan tekfur, 1326 tarihinde şehri Orhan Bey’e teslim etti. Bursa’nın alınışının ardından beyliğin merkezi de buraya nakledildi. İlk akçe de Orhan Bey zamanında Bursa’da basıldı.

Bursa’nın fethinden sonra Orhan Gazi’nin komutanları faaliyetlerine devam ettiler. Gazilerin özellikle Kocaeli ve çevresini alarak İstanbul Boğazı’na kadar yaklaşmaları Bizans’ı telaşa düşürdü. Bizans imparatoru hemen bir ordu hazırlattı ve Orhan Bey’in üzerine yürüdü. İki ordu Pelekanon denilen yerde 1329 yılında karşılaştı. Sıkı bir çarpışmanın ardından Bizans İmparatoru dinlenmek için karargâhına çekildi. İşte tam bu sırada Orhan Bey, ani bir saldırıyla Bizans ordusunu mağlup etmeyi başardı. Bu zaferle İznik de Osmanlı topraklarına katılmış oldu. Osmanlı Devletinin Rumeli’ye geçişi de tam bu süre içerisinde gerçekleşti. Bizans imparatorluğunun tahtına geçen Kantakuzen, tahta geçtikten sonra muhaliflerine karşı Orhan Bey’den yardım istedi ve kızını da Orhan Bey’e verdi. Orhan Bey de Kantakuzen’in istediği yardımı gönderdi. Kantakuzen bu yardım sayesinde tahttaki gücünü sağlamlaştırdı. Orhan Bey’in bu yardımına karşı da Rumeli’deki Çimpe kalesini 1353 yılında Osmanlılara hediye etti. Bu sayede Osmanlılar, ilk kez Rumeli’ye adım atmış oldu. Dahası Osmanlılar için Balkanların yolu da açılmış oldu. Rumeli’ye adım atan ve ilerleyişine devam eden Orhan Bey, önce İzmit’i, ardından da batıda güçlü bir konumda bulunan Karesioğulları beyliğinin bir kısmını ele geçirdi. (Uzunçarşılı, 1982: 137).

Daha sonra Karesi beyliği içerisindeki uyuşmazlıktan yararlanan Orhan Bey, beyliğin tamamını ele geçirdi. Zaten Karesi Beyi Aclan Bey’in ölümünden sonra hükümdarlığa geçmiş olanlardan halk hoşnut olmadığı için Orhan’ın hizmetine girmeyi yeğliyorlardı. Osmanlı hizmetine giren Karesioğulları beyliği’nin gazileri,

denizlerde kısa süre içinde başarılar kazanmaya başlamışlardı. Çanakkale boğazına da hâkim olan Osmanlılar için Avrupa’ya geçmek sadece zaman sorunuydu. Ve artık Osmanlılar yönlerini yavaş yavaş Avrupa’ya çevirmeye başlamışlardı (Mantran vd., 1989: 25-26).

Orhan Bey zamanında ele geçirilen yerlere Türkmenlerin yerleştirilmesi kısa zamanda buraların Türk yurdu haline gelmesini sağlıyordu. Bu sayede Avrupa içlerine doğru ilerlemeye koyulan Osmanlı, bu Türkmenler sayesinde de arkalarında bıraktıkları yerleri güvence altına alıyorlardı.

Küçük bir beylik olan Osmanlı’nın bu kısa zaman dilimi içerisinde gelişmesinde gazâ ülküsü önemli bir etmendir. Sınır beylikleri toplumunun kültürü, sürekli gazâ ve Dârülislâm’ın bütün dünyayı kapsayana dek sürekli yayılması ülküleriyle kuşatılmıştı. Gazâ her türlü girişim ve özveri için esin kaynağı olan dini bir ödevdi. Sınır toplumunda bütün toplumsal erdemler gazâ ülküsüyle uyumluydu. Gazilerin korkunç akınlarının ardından, dinî yasaları ve hoşgörü güvenceleriyle, İslâm devletinin koruyucu yönetimi gelirdi. Ayrıca köylünün bir vergi kaynağı olarak korunması, hem Ortadoğu devletinin geleneksel bir tutumu, hem de hoşgörülü davranmayı yüreklendiren bir politika idi. Böylece Osmanlı Devleti, Ortodoks Hristiyan Balkanlar’la Müslüman Anadolu’yu, bütün inanç ve ırklara birmişlercesine davranan, gerçek bir “Sınır İmparatorluğu”, egemenlik şemsiyesi olarak gelişiyordu (İnalcık, 2006: 12-13).

Osmanlı Beyliği’nin kısa zaman içerisinde yükselmesini Sander şu nedenlere bağlamıştır:

 Osmanlı Beyliği’nin kısa zaman içerisinde yükselmesinde öncelikle ilk olarak coğrafya öğesi etkendir. Osmanlılar Bizans’la, yani Hristiyan dünya ile sınırdaş bir yerde kurulmuşlar, bunun sonucu olarak da beylik, kısa bir zaman dilimi içerisinde kâfire karşı Müslüman davasını yürüten bir Gazi İmparatorluğu haline gelerek Müslüman dünyasında da büyük bir prestij sağlamış, destek görmüştü.

 İkinci olarak, devletin kurucusu Osman Bey’in askerî fetihlerin meyvelerini etkin bir siyasal yapı biçimine dönüştürmesindeki başarısı, Osmanlı Beyliği’ni öteki Anadolu Beyliklerinden ayıran önemli bir üstünlük idi.

 Üçüncü neden ise, daha önceki Arapların fetihlerinin yarattığı imgenin aksine Osmanlıların düşmanlarına, yani Hristiyan Avrupa halklarına dinsel bağnazlıktan uzak bir biçimde bakmalarıydı.

 Osmanlıların kısa zaman içerisinde gelişmelerinde bir diğer etken ise – coğrafya ile de ilişkili olarak- dört büyük uygarlığın, dört büyük askerî ve siyasal gücün bıraktığı, boşluğun ortasında kuruldular ve dolayısıyla bu dört güç boşluğunun tam sınırlarının içini dolduracak kadar genişleyecekleri, en az onların gücüne erişebilecek bir devlet kuracakları, belki de daha başlangıcından belliydi. Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından doğan boşluğu Bizans, Arap devletlerinin yıkılmasından doğan boşluğu da Selçuklular doldurmuştu. Şimdi Selçukluların ve Bizanslıların yıkılmasından doğan geniş güç boşluğunu ise Osmanlılar dolduracaktı (Sander, 1993: 30-31).

Orhan Bey zamanında Osmanlılar artık beylik sürecinden devlet kurumuna geçmiş, ilk para bu dönemde basılmıştı. Orhan Bey, siyasal ve askerî amaçlarını, savaşçı yeteneklerinden çok, bir diplomatın becerikliliğe ile gerçekleştirmişti. Babası Osman Bey’in çevresine topladığı halkı bir devlet çerçevesi içinde örgütleyen Orhan Bey, Avrupa’ya salt güç yoluyla, yani askerî gücünü doğrudan kullanarak değil, bu gücü bir pazarlık öğesi haline getirerek, dolaylı bir biçimde ve dönemin koşulları ile karşılaştırıldığında, modern bir ordu ile geçmişti. İşte Osmanlı Devleti Avrupa’da bu sağlam temeller üzerine oturmuştu (Sander, 1993: 38-39).

Bu dönemde artık Bizans ile daha resmi devlet ilişkileri kurulmaya başlanmış, Osmanlılar kimi zaman Bizans’a akınlar yapmışlar, kimi zaman da en sıkıştıkları zamanlarda Bizans’ın yardımına koşmuşlardı. 1360 yılında Orhan Bey’in ölümüyle artık devletin başına oğlu I.Murad geçecekti.