• Sonuç bulunamadı

BULGULAR VE YORUMLAR

4.2. İSLÂMİYET SONRASI TÜRK EDEBİYATINA GENEL BAKIŞ BAKIŞ

4.2.2. İslâmi Dönem Türk Edebiyatı

4.2.2.1. Kutadgu Bilig - Yusuf Has Hâcip

İslâmiyetin kabulünden sonra kaleme alınan ilk eserimiz Kutadgu Bilig’dir. Eser Balasagun’lu Yusuf tarafından yazılmış, didaktik, mesnevi tarzında ilk siyasetnâmemizdir. Eker, Yusuf’un İslâmi dönem Türk edebiyatı, sanat ve bilim hayâtının bilinen Türkçe eser sahibi ilk aydını, ilk sosyoloğu, ilk siyaset kuramcısı olduğunu söyler. Yusuf, XI. yüzyılın başlarında Karahanlı Devleti’nin önemli şehirlerinden biri olan Balasagun’da dünyaya gelmiş, XI. yüzyılın üçüncü çeyreğinde ölmüştür. Kutadgu Bilig’den anladığımız kadarıyla Yusuf, cebir ve öklit geometrisini bilecek kadar iyi bir eğitim almıştır (Eker, 2006: 184). Yusuf eserini 1070’de bitirmiş ve Tabgaç Uluğ Buğra Han’a sunmuş, bu eser sayesinde sarayda “Has Hâciplik” ünvanı kazanmıştır.

Saadet veren bilgi anlamına gelen Kutadgu Bilig, yaklâşık 6500 beyitten oluşmuş, mesnevi tarzında aruzun feûlün, feûlün, feûlün, feûl vezninde kaleme alınmış manzum bir eserdir. Nazım şekli ve vezni bakımından Şehnâme geleneğine bağlı olan Kutadgu Bilig, kafiye bakımından da halk şiirine uyar. Halk şiirinde olduğu gibi Kutadgu Bilig’de de ekseriyetle yarım kafiye kullanılır. Hatta bazen, yine halk şiirinde görüldüğü gibi, birbirinin aynı olmayan, fakat telaffuz yerleri yakın bulunan seslerle de kafiye yapılır. Çok seyrek de olsa cinaslı kafiyeye de rastlanır. Redif hemen göze çarpmayacak kadar azdır. Kafiye bakımından Kutadgu Bilig’in bir özelliği de Uygur şiirinde görülen mısra başı kafiyesini yer yer devam ettirmesidir. K, b, t seslerinin bazen birkaç beyit hiç değişmeden devam ettiği görülür (Ercilasun, 2004: 134).

Eser seksen sekiz başlıktan oluşmuş, eserin başında tevhid, na’t, dört halifenin zikrinin ardından parlak yaz mevsiminin tasviri, sonra da eserin sunulduğu

hükümdar olan Tabgaç Uluğ Buğra Han’a methiye gelir. Eser, dört temel karakter üzerine kurulmuştur: Bunlardan Küntogdı “Adaleti”, Aytoldı “Saadeti”, Ögdilmiş “Aklı”, Odgurmış ise “Kanaati” temsil etmektedir. Köprülü, eserin baştan sona bu dört temel karakter arasında muhavere ve münazaralardan ibaret olduğunu belirtir. Ona göre Yusuf Has Hacip, bütün bu muhavere ve münazaralarda, çeşitli meseleler hakkında felsefî ve içtimaî düşünceler ileri sürmüş, nasihatlar vermiş; bundan başka cemiyeti teşkil eden muhtelif sınıf ve zümrelerin mahiyetini ve kıymetini, onlara karşı hükümdar tarafından tutulması lazım gelen hareketi tespit etmiştir. Kısaca Köprülü’ye göre eserde, o dönemde Türk cemiyetinin bütün tabakaları zikredilmiş, onların vasıfları ve hükümdarlara nasıl muamele edilmesi gerektiği ayrı ayrı gösterilmiştir (Köprülü, 2003a: 192).

Kutadgu Bilig, maddî ve manevî bilimsel gerçeklere dayalı bir devletin milletine karşı; devlet-i ebed müddet konumu içinde daima adaletli, müşfik, hoşgörülü, akıllı, yaratıcı, üretici, millî ve manevî değerlere saygılı, dinî vecibelerin de yerine getirilmesinde bilimsel yaklaşımcı davranmasını ve hatta bütün insanlık için de yeni ve güzel bir dünya yaratılmasını ister. Tabiidir ki, dinî ve tasavvufî unsurların oluşmasından sonra toplum içinde birlik ve beraberlik ülküsünün yerine getirilmesiyle bu idarî sistem daha da güçlü tutulmaya çalışılır (Güzel, 2006: 231).

Banarlı, eserin konusunun toplum halinde yaşayan insanları, maddi ve manevî bakımlardan mesut edecek yollar bulmak olarak tespit eder. Ona göre Kutadgu Bilig, Karahanlılar devrindeki Türk aydınlarının umumî kültürleri, din ve dünya görüşleri, duyuş ve düşünüş ölçüleri, sosyal ve medeni hayâtları hakkında esaslı bilgiler veren ve birçok fikir ve hizmetleri bugün de uyulacak kadar doğru, ibret verici ve her bakımdan üstün vasıflı bir eserdir. Eserin sosyal çevreler ve bunların hâl çareleri üzerine yürüttüğü fikirler bilhassa önemlidir (Banarlı, 1998: 237).

Dilaçar, Yusuf Has Hâcip’in eserini kaleme alırken Türk geleneklerine de sıkı sıkı bağlı kaldığını belirtir ve eserini bir töre ve yasa kitabı olarak yazdığını vurgular. Dilaçar ayrıca, eserin baştan sona eski çağlardan kalma Türk atasözleri ve bilge

sözlerle yoğrulmuş olduğunu da dile getirir ve bu sözleri de yaşlı, ata insan sözleri, bilge sözleri, şair sözleri olmak üzere üç kısma ayırır (Dilaçar, 1995: 38).

Eser Karahanlı Türkçesiyle kaleme alınmıştır. Bu hususta Genç, ilim dilinin Arapça, edebiyat dilinin de Farsça olarak geçerli olduğu bir ortamda Yusuf Has Hâcip’in Türkçe ile eser yazmaya kalkışmasını ve bunu başarmasını kültür ve edebiyat hayâtımız bakımından dönüm noktası olarak görür (Genç, 2005: 82). Eser Türkçe yazılmakla beraber yer yer eserde Arapça ve Farsça kelimeler de yer almaktadır.

Devrinin bilgin bir yazarı ve mümtaz bir şahsiyeti olan Yusuf Has Hacip, eserinde İslâm ahlâkını, İslâm imanını, İslâm kültürünü kuvvetle benimsemiştir. Ancak bu benimseyişte kendi millî ve manevî değerlerini hiçbir suretle ihmal etmemiştir. Özellikle eserini baştan sona başarılı bir Türkçe ile yazmış olması ve yabancı kelimelere az yer vermiş olması onun kendi millî kültürüne bağlılığının bir kanıtıdır. O, Kutadgu Bilig’i; halk söyleyişleri, atasözleri, deyimlerle de besleyerek ona daha da millî bir yön kazandırmıştır (Güzel, 2006: 229).

Eserin Nüshaları

Kutadgu Bilig’in şu ana kadar bilinen biri Uygur, ikisi Arap harfleriyle yazılmış yazma nüshalarının üçü de eserin üçüncü defa yapılan toplamına aittir. Aynı yazmanın kopyaları olan bu nüshalar arasındaki farklara bakılırsa bu metinlerin zaman içinde oldukça önemli değişikliklere uğradığı görülür. Mevcut yazmalar arasında en iyisi Arap harfleriyle yazılan Fergana nüshasıdır (Kaçalin, 2002: 479).

Viyana Nüshası: Herat’ta 1439 yılında çok kötü bir Uygur yazısıyla

yazılmış ilk ortaya çıkan nüshasıdır. Yıllar sonra Avusturya’lı doğu bilgini Joseph Von Hammer-Purgstall, İstanbul’da diplomat iken yazmayı yok pahasına satın almış ve Viyana Saray Kitaplığına vermiştir. Yazmanın ilk yayımını Macar Türkolog Vambery, ikincisini de Alman asıllı Ruslardan Wilhelm Radloff yapmıştır. Türk Dil Kurumu 1947’de Reşir Rahmeti Arat’ın çeviri yazısını, Türk Tarih Kurumu da yine

Reşit Rahmeti Arat’ın eliyle yapılmış çevirisini 1949’da yayınlamıştır (Dilaçar, 1995: 38).

Kahire Nüshası: Arap harfleriyle yazılarak, Mısır Memlûk sultanı Nâsır’ın

kölelerinden İzzettin Ay-Demir için hazırlanmıştır. Çok güzel bir yazılı nüsha olup, Kahire Hidiv kütüphânesinde, 1896’da Morit tarafından bulunmuştur. Fakat bu nüshada eksiklikler vardır (Pekolcay, 2002: 69).

Fergana Nüshası: 1914 yılında Fergana’da Zeki Velîdi Togan tarafından

bulunan nüsha, Arap harfleriyle yazılmış olup başından birkaç yaprak eksiktir. Hacim itibariyle Kahire nüshasından daha hacimli olan bu nüsha da Türk Dil Kurumu tarafından basılmıştır (Şentürk, 2004: 32).