• Sonuç bulunamadı

Merzifon Koleji’nde Arama Yapılması Sorunu ve Newberry’nin Merzifon Çevresinde Yaptığı Araştırmaları Çevresinde Yaptığı Araştırmaları

BÖLÜM 1: 1892-1893 MERZİFON ERMENİ OLAYLARI

2.1. Merzifon’daki Yatılı Kızlar Okulu’nda Meydana Gelen Yangın

2.1.3. Merzifon Koleji’nde Arama Yapılması Sorunu ve Newberry’nin Merzifon Çevresinde Yaptığı Araştırmaları Çevresinde Yaptığı Araştırmaları

Osmanlı Hükûmeti gelişen Ermeni olaylarının önlenmesi için alınması gerekli görülen bir dizi tedbir arasında yabancı okulların denetlenmesi ile ilgili birtakım hususları da kabul etmişti. Zira Protestan misyonerleri tarafından Osmanlı topraklarında kurulan bu okulların Maarif Nizamnamesi’ne göre ruhsatsız olarak açılmaması, okutulan kitapların Maarif Nezareti tarafından tasdik edilmesi ve okulların maarif memurları tarafından denetimlerinin yapılması gerekiyordu. Merzifon’da Ocak ayında hükûmet aleyhine bildirilerin dağıtılması ve ardından Şubat ayında Amerikan Koleji’ne ait kızlar okulunun yakılması ile genişleyen olayları daha detaylı araştırmak ve doğru bilgiler edinebilmek amacıyla Osmanlı Hükûmeti kolejin Sivas Amerikan konsolosu ve mahalli idarecilerin de hazır bulunduğu sırada müşterek olarak aranmasını istedi. Büyükelçi David Thompson kolejin Sivas Amerikan Konsolosu Jewett ile hükûmet yetkilileri hazır bulunduğu takdirde aranmasına izin verdi. Hatta Amerikan uyruklu kişilerin bu olaylarda suçlu oldukları adil bir biçimde ortaya çıkarıldığı takdirde bunların Osmanlı ülkesinden uzaklaştırılmalarının bile mümkün olduğunu ifade etti. Bunun üzerine arama için Adliye Nezareti ile Sivas Valiliği’ne gerekli tebligatlar yapıldı. Hariciye Nezareti’nden de Amerika Elçiliği’nin bu hususta konsolosa talimat göndermesinin sağlanması istendi (BEO, AYN. d, 1632, s. 415). Merzifon’daki Anadolu Koleji’nin, Sivas konsolosu ve hükûmet memurlarınca müştereken aranması yolunda Amerikan Elçiliği’nin de onayı alınmasına rağmen, konsolos bu hususta alınmış karar ve emre uymadı. Ve tam okulda arama yapılacağı sırada Konsolos Jewett, okul müdürü Herrick’i de yanına alarak 17 Mart 1893’te İstanbul’a doğru yola çıktı (BOA, A. MKT. MHM, 733/13, HR. SYS, 2781/3, lef. 43). Samsun’a gelince İstanbul’daki Amerikan Sefareti’nden başkentte dönmemesi için talimat aldığı halde yolda oyalandı (Işıksal, 1974a: 50). Bu durum okulun aranmasına engel oldu. Sefarette kararlaştırılmış olan arama izni konusunda konsolosun okul müdürünü de yanına alarak ve verilen emirlere muhalefet ederek Merzifon’dan ayrılması büyük bir

cüretkarlık olarak değerlendirilmiş ve bu konuda Amerika sefirinden açıklama talep edilmişti (Koltuk, 2007: 194).

Newberry’nin Merzifon’a gönderilme sebeplerinden en önemlisi ise Anadolu Koleji’nde arama yapılmasına nezaret etmesi idi. Zira Osmanlı yetkilileri Anadolu Koleji’nin aranması için bazı girişimlerde bulunmuş ve İstanbul’daki Amerikan Sefiri Thompson sonunda buna razı olmuştu. Sivas Valisi Halil Paşa eğer vaktiyle Merzifon Anadolu Koleji’nde silah ve zararlı yayınlar bulunduğuna dair ihbar yapıldığı sırada arama yapılmış olsaydı belki pek çok şey bulunabileceğini ancak şimdiki araştırmadan bir sonuç elde edilemeyeceğini düşünüyordu. Zira Sivas Valisi’ne göre bu konuda çok geç kalınmıştı. Şimdiye kadar okulda olduğu ihbar edilen zararlı evrakların ortadan kaldırılmış olduğunu ve okul civarında bir ambarda bulunduğu Ankara vilayetinden ihbar edilen silahlar konusunda da bir şey çıkmayacağını bildiriyordu. Bir miktar revolver ve tüfek gibi şeyler bulunsa da bunların okul bekçileriyle konsolos görevlilerine ait olduklarını ve okulun korunması için kullanıldıklarını iddia edecekleri aşikârdı. Bu sebeple okulun aranmasından vazgeçilerek sadece tutukluların mahkemelerinin yapılmasına çalışılması, konsolosun geri gönderilmesi ve mümkün ise matbaa takımının hükûmete aldırılması sağlanmalıydı. Şimdilik aramanın bir tarafa bırakılarak zanlıların mahkemelerinin yürütülmesine çalışılmasının daha uygun olacağını söylüyordu (BOA, A. MKT. MHM, 733/10; OBE, c. 12, Belge No: 2). Kendisine verilen cevapta ise okulların aranması için sefaretlerle uzun süren yazışmalar sonucunda ancak şimdi izin alınabildiği bildiriliyordu. Bu sebeple aramanın konsolos ve gerekli idareciler hazır bulunduğu halde bir an evvel yapılması isteniyordu. Verilen cevapta, okulda bulunduğu ihbar edilen evraklar eğer az miktarda ise bunların arama sırasında yok edilmesinin mümkün olabileceği, ancak eğer evraklar çok miktarda ise bunların saklanamayacağı söyleniyordu. Okulda olduğu söylenen silahların meydana çıkarılması ise bu aramaya bağlıydı. Bu aramadan vazgeçildiği takdirde silahlar ile ilgili şüphelerin ortadan kaldırılamayacağı gibi elçiliklere karşı bu iddiaların doğru olmadığı itiraf edilmiş olacaktı. Üstelik yabancı okulların aranması konusunda elçiliklerle uzun süreden beri devam eden yazışmalar sonucu olumlu bir netice elde edilmişti. Şimdiye kadar bu okulların teftişinde ve aranmasında başarı elde edilememiş iken ilk defa olarak Amerikan elçiliği tarafından hükûmete izin verilmişti.

Bu sebeple okulun aranması sırasında zararlı evrak ve silah zuhur etmese bile bu şekilde emsal teşkil edeceği ve hükûmetin gelecekte bu emsalden istifade edebilmesi için okulun hemen aranması isteniyordu (BOA, A. MKT. MHM, 733/10). Sonunda bildiri asma olaylarının ardından 3 ay geçtikten sonra Merzifon Anadolu Koleji sessizce arandı, ancak hiçbir şey bulunamadı (Işıksal, 1974a: 51). Okulun aranması sırasında ihbar edilenlerden hiçbirine rastlanmamış sadece skolastil denilen matbaanın okulda olduğu tespit edilmişti (BOA, Y. PRK. UM, 26/79; Y. EE. 871, s. 368). Fakat bununla ilgili bir işlem yapılamamıştı. Bu durum Osmanlı topraklarında ruhsatsız olarak açılan, üstelik hükûmet aleyhine faaliyetler içinde bulunduğuna dair deliller bulunan bir okulda arama yapmak için hükûmetin ne kadar büyük bir sıkıntı içine düşürüldüğünü göstermesi bakımından dikkate değer bir olaydır. Osmanlı Hükûmeti bundan önceki yıllarda olduğu gibi bundan sonraki yıllarda da benzer olaylar karşısında aynı zorluklarla karşılaşmaya devam etti2.

Merzifon Anadolu Koleji’nin Osmanlı hükûmet yetkilileri ve konsolosluk görevlileri nezaretinde aranma işlemi bu şekilde sonuçlandıktan sonra, Merzifon’da bulunan Newberry’ye, Anadolu Koleji öğretmenlerinden Tomayan ve Kayayan’ın tutuklanması ve faaliyetleri hakkında ele geçirilen deliller ile ilgili olarak Merzifon’da bulunan Amasya mutasarrıfı ve savcı tarafından bilgi verildi. Kendisine verilen tafsilatlı bilgiler üzerine Newberry bu iki öğretmenin suçlu olduklarına kanaat getirerek okuldan kayıtlarının silinmesini istedi3. Merzifon’da yakılan kolej binası ile ilgili olarak da mektep marangozunun Amerikan konsolosu tarafından hükûmete gönderilmediği, ifadesinin alınması gerektiği söylenince konuyu koleje getirmemek için Newberry iyi niyet göstermeye yanaşmamıştı. Üstelik “sizi şiddetle protesto ederim” gibi sözlerle

2 1890 yılı Haziran ayında Erzurum’da Ermeni Kilisesi’nin aranmasından dolayı çıkan Ermeni olayları sebebiyle, hükûmet bundan sonra silah imal ve depo edildiğinden şüphelendiği kilise ve okullarda arama yapmaktan adeta çekinir bir hale gelmişti. 1894 yılında Yozgat’ta bir kilisenin aranması gerektiğinde de aynı sorunla karşılaşıldı. Mabeyn Başkâtibi Süreyya Paşa, hükûmet içinde hükûmet olamayacağı ve içinde silah, barut gibi yasak eşyaların saklandığı yerlerin istisnasız olarak hükûmet tarafından aranabilmesinin devletin usul ve nizamı gereği olduğunu İstanbul Ermeni Patrikliğine bildiriyordu (BOA, Y. MTV, 88/219).

3 Newberry’nin istediği bir başka husus ise Zaptiye Mülazımı İbrahim Ağa’nın Merzifon’dan başka bir yere tayin edilmesi idi (BOA, A. MKT. MHM, 733/28). Sait Paşa 23 Nisan’da İngiltere’deki büyükelçi Rüstem Paşa’ya Tomayan’ın ihtilalci afişlerin yazarlarından biri olduğunu, bu hususu destekleyen delillerin ele geçirildiğini ve bölgeye araştırma yapmak için gelen Newberry’nin Merzifon’daki Anadolu Koleji idarecilerine bu kişinin adının okul kayıtlarından silinmesini tavsiye ettiğini bildiriyordu (Şimşir, 1993: Belge No: 241, s. 254).

tehditlerde bulunmuştu. Araştırmasını tamamladığını, hazırladığı raporu İstanbul’a gönderdiğini ve buna karşılık teşekkürnamesini aldığını söyleyerek yangın meselesinden haberdar olunduğunu hükûmetin gerekeni yapacağını belirterek konuyu kapatmıştı. Harry Newberry 4 Nisan’da Merzifon’dan ayrıldı (BOA, Y. PRK. UM, 26/79; Y. EE. 871, s. 368).

Ancak Newberry tam İstanbul’a dönmek için yola çıkmışken 5 Nisan tarihinde gönderdiği bir telgrafında yaptığı araştırmalar sırasında iki dinamit humbarası elde etmiş olduğunu, birini İstanbul’a diğerini ise Amasya mutasarrıflığına göndereceğini bildiriyordu. Bu ve buna benzer diğerlerinin bir Ermeni evinde imal edildiğini söyleyen Newberry bu suretle bir ihtilal komitesinin mevcut olduğunun anlaşıldığını belirtiyordu. Bu patlayıcı maddenin incelenerek elde edilen bilgilerin gerekli yerlere bildirilmesi ve Merzifon’da patlayıcı madde imal eden Ermenilerin araştırılması, usulüne uygun olarak evlerinin aranması ve başka humbaralar varsa bulunup adli makamlara teslim edilmesi Amasya mutasarrıflığına tebliğ edilmişti. Newberry tarafından bulunan humbaranın İstanbul’a getirildiğinde tophaneye teslim ettirilmesi isteniyordu (BOA, Y. A. HUS, 272/90; OBE, c. 12, Belge No: 33).

Bu haber Osmanlı Hükûmetini hemen harekete geçirdi. Newberry ele geçirdiği humbarayı mahalli memurlara teslim etmesi gerekirken kendisini alıp bizzat İstanbul’a getirmek istemesi hükûmetin dikkatini çekti. Onun bu tavrı Newberry’nin bulduğu humbara sayısının ikiden fazla olabileceği kuşkusunu akla getiriyordu. Bunun üzerine Cemal Bey’den humbaraların nasıl bulunduğu hakkında bilgi istendi. Cemal Bey’in verdiği malumata göre 3 Nisan tarihinde Merzifon’daki araştırmalarını tamamlayan Newberry, Havza yoluyla döneceği sırada Amasya yolunun daha uygun olacağını haber alarak gece vakti Amasya’ya varmıştı. Amasya’ya gelişlerinden haberdar olan Amasya’daki Almanya fahri konsolosu Krug ziyaretlerine gelmiş ve kendilerini akşam yemeğine davet etmişti. Newberry kendisiyle orada görüşmek isteyen kişiler olduğunu, Cemal Bey’le birlikte bulunmalarının uygun olmayacağını söyleyerek kendisi erken gitmişti. Daha sonra Cemal Bey Tahrirat Müdürü ile birlikte Krug’un evine vardığında Newberry kendisine iki humbara bulduğunu söyledi. Newberry, Krug’un yazıhanesine geçerek Cemal Bey’i de yanına çağırmış, iki humbara bulduğunu, bunlardan birini İstanbul’a, diğerini de Amasya mutasarrıfına vereceğini, bu ve benzeri birçok

patlayıcının Merzifon’da bir Ermeninin evinde imal olunduğunu öğrendiğini anlattı. Cemal Bey bu kadar bilgiyi nasıl öğrendiğini ve bu humbaraları nasıl ve nerede bulduğunu sorunca Newberry, Krug’un evine geldiğinde yazıhanedeki kutuyu fark ettiğini ve ev sahibinin bir ara odadan ayrılmasından istifade ederek kutuyu aldığını anlatmıştı. Bunun üzerine Cemal Bey kutuyu nasıl dışarı çıkaracağını sorması üzerine kendisinin de buna çare aradığını ifade etti. Bir müddet sonra Newberry odada serili bulunan keçi postunu çok beğendiğini söylemiş ve ev sahibinin kendisine bu postu hediye etmesi üzerine kutuyu postun arasına koyarak humbaraları evden çıkarmayı başarmıştı. Cemal Bey’e göre Krug bu humbaraları Amasya’dan Merzifon’a gittiği sırada Merzifon’dan alarak Samsun’a götürmüş ve oradan da Amasya’ya getirmişti, humbaraların ikiden fazla olmadığını düşünüyordu (BOA, Y. A. HUS, 272/115; Y. PRK. UM., 26/76).

Newberry’nin Merzifon’da bulamayıp Amasya’da ele geçirdiği bu patlayıcılar Osmanlı yetkililerini de şaşırtmıştı. Bir yandan Merzifon’da araştırma yapılmasının devam etmesi diğer yandan da Alman konsolosunun bunları nereden bulduğunun araştırılması isteniyordu (BOA, Y. MTV, 76/114). Alman konsolsunun görüştüğü kimler varsa bunların araştırılması, gerekirse evlerinin aranması istenmiş, fakat yapılan bütün incelemelere rağmen başka humbara ya da zararlı evrak bulunamamıştı (BOA, Y. EE. 871, s. 368). Bu arada Newberry’nin Amasya mutasarrıfına teslim ettiği humbara incelenmiş tunçtan yapılmış portakal büyüklüğünde ve üzerinde yirmi kadar kapsül olduğu ve bunun Merzifon’da bulunan dökümcüler tarafından yapılmış olmasının mümkün olduğu anlaşılmıştı (BOA, Y. PRK. UM, 26/79). Newberry 9 Nisan sabahı İstanbul’a gelerek bulduğu humbaralardan birini getirip Sadaret’e teslim etti (BOA, A. MKT. MHM, 733/34). Ancak bu humbaranın içinin dolu olup olmadığı bilinmediğinden dolayı patlayıcı maddenin bir memur gönderilerek aldırılması ve incelenmek üzere tophaneye gönderilmesi istendi. Humbara incelendiğinde içinin boş olduğu, fakat içine dinamit veya patlayıcı herhangi bir madde konulmak suretiyle ateşlendiği takdirde patlayacağı anlaşılmıştı. Humbara ile ilgili yapılan araştırma bununla da sınırlı kalmıyordu. Bu humbara tophaneye incelenmek üzere getirilen ve bilinen humbaralara benzemiyordu. Bu yeni bir humbaraydı. Dolayısıyla Newberry’in

bulduğu bu patlayıcı maddenin yalnız bundan ibaret olmadığı düşünülüyor ve bir an önce konuyla ilgili araştırma yapılması isteniyordu (BOA, Y. PRK. ASK, 89/66). Ankara Valisi Abidin Paşa, patlayıcı maddeler ve dinamitler ile ilgili olarak başlatılan tahkikatlar neticesinde Berlin Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Ermeniler arasında bağımsızlık fikrinin yerleşmiş olduğu, Londra, Marsilya, Tiflis, Atina ve İsviçre’de bulunan Ermenilerin gönderdikleri gazeteler ve yayınlar ile bu fikirlerin Anadolu’da da yayıldığının anlaşıldığını bildiriyordu. Ona göre, bu fikirlerin Anadolu’da yayılmasını kolaylaştıran bir diğer sebep ise Amerikan ve İngiliz misyonerleri tarafından kurulan okullar idi. Bu fikirlerin sadece Ermenilerin yoğunlukta olduğu yerlerde değil diğer bölgelerde de yaygınlaştığını söylüyordu. Bunlardan biri de Merzifon’du. Burası Ermeniler tarafından ihtilal merkezi olarak şekillendirilmiş, teşkilatın karar merkezi, uygulama ve haberleşme merkezi haline getirilmişti. Abidin Paşa, Amerika Sefareti Başkâtibi Newberry’nin bulduğu humbaraların da bu şekilde yurtdışından getirilmiş olabileceğini düşünüyordu. Bu yüzden iskele ve hudut başlarında yolcuların dikkatle aranması gerektiği hususu daha da önem kazanıyordu (BOA, Y. MTV, 76/115).

Sivas vilayetinin birçok kazasıyla Ankara vilayeti dâhilinde Kayseri, Yozgat ve Çorum’da bildirilerin dağıtılmasıyla ortaya çıkan ihtilal cemiyetinin ele geçen bazı evrakından, bir bombanın, bir mecidiye çeyreğine ısmarlanabildiği, silah ve benzeri ihtiyaçlarını dışarıdan getirmekte oldukları anlaşılmıştı. Silahların gaz teneke ve sandıklar içinde götürüldüğü ve bunları depolayan Ermenilerin takma sakal, bıyık takarak ve cübbe giyerek kendilerine Müslüman görüntüsü verdikleri bazı Ermenilerin ifadelerinden anlaşılmıştı. Bu sahte kıyafetlerle silah ve yanıcı madde getirenlerin, içlerinde Ermenilerin de bulunduğu gümrük memurları ve kolcuların kontrollerinden sıyrılabilmeleri bir türlü önlenememişti. Mersin, İskenderun, Antalya, İzmir, Trabzon, Giresun, Samsun, İnebolu ve İzmit gibi kıyı şehirleri ile Erzurum, Van, Batum ve Tiflis cihetleri boyunca karadan ulaşılabilecek bütün yollarda durumları şüpheli bulunan şahıs ve yolcuların iyice aranması isteniyordu (OBE, c. 12, Belge No: 34). Osmanlı Hükûmeti hızla silahlanmaya başlayan Ermeniler konusunda daha ciddi ve sıkı önlemler alması gerektiğini anlamıştı.

Benzer Belgeler