• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: 1892-1893 MERZİFON ERMENİ OLAYLARI

3.2. Mahkemenin Başlaması

3.2.7. Avukatların Savunmaları

Ankara’da devam eden mahkemede sıra sanık avukatlarının savunmalarına gelmişti. Avukat Abaciyan Mamas, sanıklardan Rahip Tanil, Cenun oğlu Sahak, Tin oğlu Bedros, Midil oğlu Serkiz, Ader oğlu Kazaros, Keçeciyan Misak, Abkaryan Ohannes, Mihakyan Kirkor, Ateş oğlu Mike, Köşker oğlu Kazaros, Kebepciyan Sinekerim ile Serpik Kadın’ın savunmalarını yapacaktı.

Rahip Tanil’in manastıra gelenleri kabul etmeye mecbur olduğunu söyleyen avukat Abaciyan Mamas, bu sebeple Andon Rüştuni’yi de misafir olarak kabul ettiğini, bunun dışında olaylardan haber ve bilgisi olmadığını ifade etti. Manastır hizmetçilerinin olaylara karışmış olmalarından dolayı Rahip Tanil’in de ilgisi olduğunun

söylenemeyeceğini belirtti. Manastıra Andon Rüştuni’nin yanına gelen kişilerle odasına kapanarak yaptıkları görüşmelerden haberdar olamayacağını iddia eden avukat, müvekkilinin bir ticaret meselesi görüşüldüğünü zannettiğini söyledi. Derevenk Manastırı’nda bulunan evraklar arasında “Ermeni Mahbustan Korkmaz” başlıklı şiir ile ilgili olarak ise İşçi Parsih oğlu Gülbenk’in ezberden söyleyerek müvekkilinin yazmış olduğunu, ancak bu gibi fikirlerden kaçınması konusunda Gülbenk’e nasihatte bulunmayı ihmal etmediğini, bu sebeple şiiri yazmış olmasının bir suç olarak değerlendirilemeyeceğini ekledi.

Cenun oğlu Sahak, Tin oğlu Bedros hakkında şahitlik eden Zelam oğlu Karlo ile aralarında husumet bulunduğundan dolayı şahitliğinin hüküm ve tesiri olamayacağını iddia etti. Ayrıca müvekkillerinin 12 saatlik mesafedeki yere bir gecede gidip bildiri dağıtmalarının mümkün olmadığını belirtti (Ceride-i Mehakim, No: 725, 1309: 10721-10722; Y. PRK. UM, 27/35, s. 113). Midil oğlu Serkiz hakkında şahitlik edenlerin ise mahkemede bir şey beyan etmedikleri gibi başka bir ihbar ve delil de yoktu. Diğer müvekkili Ader oğlu Kazaros’a isnad edilen mektup ise bir pusula olup onda da suçlu olduğunu ispat edecek bir delil olmadığını belirtti. Abkaryan Ohannes’in cemiyete üye olarak bildiri asma olaylarına katıldığını sanıklardan Keçeciyan Misak ve Moşe ihbar etmişlerse de müvekkilinin olayın olduğu gece bir ticaret işi dolayısıyla Sivas’ta bulunduğunu iddia etti. Müvekkili hakkındaki bu ihbarlarını daha sonra tekzip etmişlerdi Dolayısıyla Mihakyan Kirkor, Ateş oğlu Mike, Köşker oğlu Kazaros ve Kebepciyan Sinekerim hakkında da Misak ve Moşe’nin verdiği ifadelerin geçersiz olacağını söyledi. Serpik Kadın bildiri asma olaylarına karışmışsa da Rüştuni ile Jirar’ı evine misafir olarak kabul etmesinden dolayı mesul tutulamayacağını iddia ederek müvekkillerinin tamamının beraatlarına karar verilmesini istedi (Ceride-i Mehakim, No: 725, 1309: 10722; Ceride-i Mehakim, No: 726, 1309: 10733-10734; Y. PRK. UM, 27/35, s. 113-114).

Maksudiyan Avadis, İseyi oğlu Kirkor, Arabacı Ohannes, Çolak oğlu Agop, Kertman oğlu Karo, Arzuman oğlu Ohannes’in avukatı İzzet Efendi idi. Müvekkillerinden Maksudiyan Avadis, Rahip Tanil’in hizmetkârı olup, hizmetçinin efendisine karşı riayet etmeye mecbur olduğunu, yaptığının sadece rahibin emriyle Rüştuni’nin evraklarını saklamasından ibaret olduğunu söyledi. Diğer müvekkili İseyi oğlu

Kirkor’un ise bilmediği dilde bir mühür yaptırmış olduğunu, bunun bir ihtilal hareketi sayılamayacağını iddia etti. Üstelik buna karşılık para alması ise cemiyete üye olmadığının deliliydi. Arabacı Diros oğlu Ohannes, Kayseri’de Papazyan Krupi’den aldığı evrak ve mektupları Merzifon’da Mığırdıç Papazyan’a ondan aldıklarını da Krupi’ye götürmüştü. Ancak avukata göre taşıdığı bu mektupların ne olduğunu bilmediğinden dolayı, bir kişinin diğerine yazdığı mektubun götürülmesinde bir suç unsuru yoktu. Çolakyan Agop’un ise mahalle bekçisi olduğu için silah taşıdığını, bunun cemiyete hizmet etmek anlamına gelmeyeceğin beyan etti. Kertman oğlu Karo’nun ise adalet ve iyilik maksadıyla bir cemiyetten bahsederek teşvikte bulunmuştu. Arzuman oğlu Ohannes’in sebebinin bilmeden Merzifon’a gitmesi ve zararsız olduğu söylenen kâğıtları bazı yerlere yapıştırması ile kendisine ihtilalci denilemeyeceğini iddia etti (Ceride-i Mehakim, No: 726, 1309: 10734-10735; Y. PRK. UM, 27/35, s. 114-115).

Avukat Mamas Abaciyan ile İzzet Efendi’nin savunmalarının ardından mahkemenin 8 Haziran 1893 tarihli sekizinci oturumu zamanın dolması üzerine sona erdi. Dokuzuncu oturum 10 Haziran 1893 Cumartesi günü başladı. Bu oturumda ilk olarak Avukat Kevork Avakiyan müvekkillerinin savunmalarını yapacaktı. Müvekkilleri, Everekli Bıçakçı oğlu Civan, Saatçi oğlu Haçatur, Nehabetyan Nehabet, Yozgatlı Kalıpçı Moşe, Andon Rüştuni ile Karabet Tomayan ve Ohannes Kayayan idi.

Müvekkillerinden Everekli 12 yaşında Bıçakçı oğlu Civan, Çorum’da ikamet eden Gümüşhacıköylü Saatçi oğlu Haçatur, Merzifonlu Nehabetyan Nehabet’in cemiyete üye olduklarına ve bildiri asma olaylarına karıştıklarına dair kendilerinin bir itirafları olmadığı gibi mahkeme esnasında da haklarında ihbar ve şahitlik yapılmamış olduğunu beyan etti. Diğer müvekkili Yozgatlı Kalıpçı Moşe de Yozgat mutasarrıflığına verdiği ihbarnamesinde cemiyete üye olduğunu, bildiri asma olaylarına karıştığını beyan etmişse de, bu ifadesinin tehdit ile alınmış olduğunu iddia etti. Bunun dışında hakkında ne bir şahit ne de bir delil bulunmadığını, sadece olaylara karışanların verdiği ifadelerle mesul tutulamayacağını belirtti. Andon Rüştuni’ye gelince her ne kadar kendisi Atina komitesinin şehadetnamesi ile Kayseri’ye gelmiş olduğunu kabul etmişse de yaptığı harekete dair ortada hiçbir şahit ve delil olmadığını söyledi.

Avukat Kevork Avakiyan müvekkillerinden Karabet Tomayan ile Ohannes Kayayan’ın Merzifon’da bir cemiyete üye olup bu cemiyetin başında bulunduklarına, seyahat ettikleri yerlerde insanları cemiyete katılmaya teşvik ettiklerine, amaçlarını gerçekleştirmek için para topladıklarına dair gerek mahkeme öncesi yapılan araştırmada gerekse mahkeme sırasında ne şahit ne de bir delil bulunmadığını belirterek savunmasına başladı. Pehlü Agop ile Vaiz Mardiros’un Karabet ve Ohannes ile Gemerek’te görüşmüş olduklarına dair ifadelerinin ise zorla alınmış olduğundan bir tesiri olamayacağını söyledi. Sivas vilayetinden gelen resmi yazışmaların ise ancak Sivas ve Merzifon memurlarının sırf zan ve şüphelerine dayandığını belirtti. Okulun tatil olması ile Kayseri ve Sivas dolaylarına yaptıkları iki üç haftalık seyahat ise Burhanlı Ohan’la olan hesaplarını görmek içindi. Mine ve Vahram imzalı mektup ve talimatın Karabet ve Ohannes tarafından gönderildiğini Cevahirciyan, Cebidelikyan, Dökmeciyan ve diğerleri tasdik etmişlerse de mahkeme huzurunda söylememiş olduklarından bu ifadelerinin bir hükmü olmayacağını söyledi. Merzifon’da toplandığı iddia edilen komite meclisine mebus olarak katıldıkları söylenen Arzuman oğlu Ohannes ve Keçeciyan Misak’ın Karabet ve Ohannes hakkında ifade vermediklerini hatırlattı. Üç gün üç gece devam eden bu toplantı sırasında öğretmenlik yaptıkları okulda bulunduklarına dair pek çok kişinin tanıklık edebileceğini söyledi. Avukat Kevork Avakiyan müvekkillerini savunmak adına, hükûmet tarafından arandıklarını birkaç hafta önceden haber aldıklarını, çok kolay firar edebilecekleri ve asla yakalanmayacakları halde kaçmaya teşebbüs etmediklerini ifade ediyordu. Tomayan’ın eşi Lucy’nin Merzifon’da bir hastane inşası için Avrupa ülkelerinde dolaşmasının bir ihtilal cemiyeti menfaatine olduğu iddialarının ise asılsız olduğunu belirtti. Çünkü bayan Tomayan, hastane adına diyerek bir ihtilal cemiyeti yararına Avrupa halkını dolandırmaya mecbur olmadığını alenen cemiyet yararına da para toplayabileceğini söyledi. Daha sonra Avukat Kevork, müvekkillerinin ilim irfan sahibi kişiler olduğunu, bu tür işlerle meşgul olmayacaklarını belirttikten sonra beraatlarına karar verilmesini istedi (Ceride-i Mehakim, No: 726, 1309: 10735-10738; Y. PRK. UM, 27/35, s. 115-117).

Ankara Mahkemesi’nde müvekkillerini savunma sırası Karabet Şahinyan’a gelmişti. Müvekkilleri; Merzifonlu Karagöz oğlu Artin, Uzun oğlu Kalos, Alacaciyan Karabet,

Keçeciyan Misak, Şuvariş, Agop Pehlu, Yagop oğlu Panos, Sinan oğlu Arşak ile Kazaros oğlu Kirkor idi. Karagöz oğlu Artin’e Gümüşhacıköy’den giden Adriyan Kazaros’tan gelen mektubun ticaret ile ilgili olduğunu, kendisinin fişek satıcısı olduğunu ve fişekli bir altı atar revolveri satmak üzere gönderdiğini belirtti. Çorum’da Vartan isimli bir Ermeni ile de aynı ticaret işi ile ilgili haberleşmişti. Artin Tomayan’ın gönderdiği birkaç mektubu ise müvekkilinin Çorum’a göndermiş olduğunu, zarfları kapalı olduğu için içeriğini bilmediğini, ihtilal cemiyetine ise dâhil olmadığını söyledi. Uzun oğlu Kalos ise mahkemede gürcü elbisesiyle Artin Tomayan’ın yanına gitmediğini ve onu tanımadığını beyan ettiğini hatırlatarak, daha önceki ifadesini ise zorla vermiş olmasından dolayı bir hükmü olamayacağını söyledi. Alacaciyan Karabet’in ise eşitlik ve adalet adına diyerek Papazyan Krupi’nin teşvikiyle cemiyete dahil olduğunu belirtti. Kendisinin Derevenk Manastırı’na giderek bir nizamname kaleme almak üzere karar vermiş olduğu iddia edilse de kendisinin kötü bir niyeti olmadığını söylüyordu. Keçeciyan Misak’ın ise Merzifon’a kayınbiraderini götürmek üzere gittiğini, Artin Tomayan tarafından ihtilal cemiyetine katılması teklif edilmişse de müvekkilinin bu teklifi reddettiğini, Merzifon’da toplanan meclise ise son gününde katılmış olduğunu, Yozgat’ta kendisine bildiri gelmediğini beyan etti. Müvekkilinin verdiği ifadeyi ise zorla vermiş olduğunu iddia ediyordu. Tesadüfen cemiyetin toplantısında bulunmasının bu cemiyete dâhil olduğu anlamına gelemeyeceğini söyledi. Avukat Karabet Şahinyan, Öğretmen Şuvariş’in de ihtilal cemiyetine dâhil olmadığını, Andon Rüştuni’yi evine misafir etmişse de fikirlerini hoş görmediğini belirterek beraatını istedi. Müvekkili Agop Pehlu’nun, Jirar, Rüştuni, Tomayan ve Kayayan ile görüştüğünü, Vaiz Mardiros ile barıştığını kabul ediyordu. Fakat Pehlu, cemiyete katılması için yapılan teklifi reddetmişti. Gemerek’te böyle bir cemiyet de yoktu. Tomayan ile Kayayan ile nasihatten başka bir şey konuşmamışlardı. İhtilal cemiyetine dair asla bir söz söylemediğini ve hiç kimseyi teşvik etmediğini beyan ederek, verdiği ifadesini zor ve tehdit ile vermiş olduğunu söyleyerek hükmü olmayacağını belirtti. Şahit Ahmal oğlu Hampar’ın ifadesinde herhangi bir ihbarı olmadığı gibi müvekkili Pehlu’nun Derevenk Manastırı’nda yapılan toplantıya katıldığına, bildiri asma olaylarına karıştığına dair hiçbir delil ve şahit bulunmadığını söyledi.

Yagop oğlu Panos’a gelince kolcu İzzet’in kendisini teşhis etmiş olduğunu ancak bunun usule aykırı olarak yapılmış olduğundan dolayı hükümsüz olacağını, müvekkili Panos’un İzzet’i soyanlar arasında bulunduğuna dair başka şahit ve delil bulunmadığını anlattı. Arabacının boğulması meselesine gelince avukat Şahinyan, gerek müvekkilinin gerekse arkadaşının arabayı kiraladıklarını inkâr etmediklerini, olay ile ilgili şahitlerin ise boğulma meselesine dair bir şey beyan etmediklerine işaret etti. Panos ile arkadaşının arabacının hastalanarak ölmüş olduğunu söylediğini ifade ettikten sonra bu konuda da müvekkili aleyhine bir şahit olmadığını belirtti. Sinan oğlu Arşak hakkındaki Develi Müstantıklığı’ndan verilen kararın, davanın nakli ile ilgili olarak Temyiz Mahkemesi’nin kararından sonra geldiğini, kendisi hakkında bir delil ve şahit olmadığını söyledi. Son olarak müvekkili Kazoros oğlu Kirkor’un diğer okul arkadaşlarıyla beraber her okulda örnekleri olduğu gibi kitap almak amacıyla faaliyet gösterdiklerini belirterek hepsinin beraatlarını talep etti (Ceride-i Mehakim, No: 726, 1309: 10738-10742; Y. PRK. UM, 27/35, s. 117-120).

Oğlakçiyan Haçatur, Papasyan Mığırdıç, Dava Vekili Arsin, Vaiz Mardiros, Gürünlü Taros’un avukatı Şamlıyan Artin idi. Oğlakçiyan Haçatur hakkındaki şahitler mahkeme huzurunda herhangi bir bilgileri olmadığını beyan etmişlerdi. Avukat Şamlıyan, müvekkilinin verdiği ifadesinin ise tehdit ve baskı ile alınmış olduğunu belirtti. Tomayan Artin’in tehdidi ile içeriğinin ne olduğunu bilmediği bildirileri dağıtmış olduğunu, bu yüzden de mesul tutulamayacağını iddia etti. Gemerek Müdürü Haçatur’un Vaiz Mardiros hakkında yaptığı ihbarın da aralarındaki husumetten dolayı geçersiz olacağını belirtti. Agop Pehlu ile Mardiros’un araları önceden açık olduğu halde sonra iyi görüşmeye başlamalarının ihtilal cemiyetinde ittifak ettiklerini ve müvekkilinin Tomayan ve Kayayan ile beraber Burhan karyesine Ohan’ın düğününe gitmesinin ihtilalci olduğunu kanıtlamayacağını söyledi. Müvekkilinin evinde bulunan mektuplar ise Mardiros’un cemiyete üye olduğuna delil gösterilse de, bu mektuplarda ihtilal cemiyetine dair bir harf bile geçmediğini belirten avukat Şamlıyan Artin, misyonerlere hitaben yazılmış mektuplarda geçen “Genç Hristiyanlar Cemiyeti”nin ise genç Protestanlara ahlak dersleri vermek amacıyla kurulmuş bir cemiyet olduğunu söyledi. İstanbul’da da bu isimle kurulmuş bir cemiyet bulunduğunu ve hatta cemiyetin toplantılarının gazeteler aracılığıyla ilan edildiğini belirtti. Müvekkillerinden Papasyan

Mığırdıç hakkında delil gösterilen iki mektupta ihtilal cemiyetine dair bir işaret olmayıp sırf ticari muamelelere dair olduğunu, adı geçen cemiyetin ise bu mektuplardan iki sene sonra kurulduğunu söyledi. Arabacı Ohannes ile Arzuman oğlu Ohannes’in müvekkili aleyhine daha önce verdikleri ifadeleri mahkeme huzurunda tekzip ettiklerinden dolayı hükmü olmayacağını belirtti. Dava Vekili Arsin’e gelince Rüştuni Talas’a gelinceye kadar müvekkilinin cemiyetten haberi olmadığını söyledi. Rüştuni’nin Talas’a gelmesi hususunda Arsin’in haberi bulunmadığını ve mahkemede Dökmeciyan, Rüştuni, Alacaciyan, Cevahirciyan, Rahip Tanil’in ifadeleriyle anlaşıldığını belirtti. Şuvariş’in Rüştuni ile Arsin Efendi’nin hanesine gelmesi ve görüşmeleri mevzuunda ise Rüştuni’nin pek çok yer gezip pek çok kişi ile görüştüğünü ifade etti. Müvekkilinin ihtilal cemiyeti hakkında Şuvariş’in evinde Rüştuni’nin “Cemiyet çok nizamsız, ben bu cemiyeti yeniden tanzim ve ıslah edeceğim” demesiyle anladığını, ancak her işittiğini hükûmete ihbar etmekle mesul tutulamayacağını söyledi. Hapishanede kendi isminin söylenmemesi için Karo’ya bazı talimatta bulunduğuna dair şahitlik eden Haçer’in idam cezasıyla mahkûm bir suçlu olduğu ve Kürt İbrahim’in de Ermenice iyi bilmemesinden dolayı söylenenleri yanlış anladığını, bundan dolayı da iddialarının hükümsüz olacağını, müvekkilinin böyle bir haber göndermek niyetinde olmadığını belirtti. Gürünlü Taros’a gelince kendisinin aleyhinde veya ihtilal cemiyetine dâhil olduğuna dair ortada hiçbir ihbar olmadığını sadece Gemerekli Hampar’ın ismini bilmediği bir Rum’un zannıyla verdiği ifadesinin ise hükümsüz olduğunu söyledi. Gülbenk ise ilk sorgulamasında Taros’un cemiyetin icra memurlarından olduğunu, birlikte postalara saldırdıklarını ve cemiyetin sırlarını açıklayan bir Ermeniyi öldürdüklerini ifade etmiş ancak mahkemede yapılan sorgulamada bütün bunları reddetmişti. Avukat Şamlıyan’a göre zaten Gülbenk’in ifadesinin hiç birinin aslı yoktu, mükâfata nail olmak sevdasıyla ne duyduysa söylemişti. Hâlbuki müvekkilinin Taros’u asla tanımadığını iddia ediyordu. Avukat Şamlıyan Artin müvekkillerinin beraatlarına karar verilmesini istedi (Ceride-i Mehakim, No: 726, 1309: 10742-10746; Y. PRK. UM, 27/35, s. 120-123).

Cevahirciyan Rupen, Dayı oğlu Arakel, Simuh oğlu Artin, Debağyan Agop ve Aşçı Parsih oğlu Gülbenk’in avukatları Yozgatlı Nezaret Efendi idi. Nezaret Efendi müvekkillerini savunmaya Cevahirciyan Rupen’den başladı. Gerçi kendisi cemiyetin

kasa defterini tutmuştu. Ancak zamanında cemiyet hakkında hükûmete malumat vermesi kötü bir niyeti olmadığına delil olabilirdi. Dayı oğlu Arakel ise henüz 13 yaşında bir çocuktu. Sadece okulda kitap almak amacıyla bir cemiyet kurmuşlardı. Diğer müvekkili Simuh oğlu Artin ve Debağyan Agop haklarındaki şahitlerin verdikleri ifadelere ve devam eden tahkikata göre ihtilal cemiyetine katılmaları için yapılan teklifleri kabul etmemişlerdi. Diğer müvekkili Aşçı Parsih oğlu Gülbenk’in de verdiği ifadesinin Rüştuni’nin kendisine mükâfat vereceğini söylemesi üzerine yazılmıştı. Ayrıca Derbent zaptiyesini öldürmek, Maden postasına saldırarak zaptiyeyi öldürmek ve postayı gasp etmek olaylarındaki suçu sabitleşmemiş ve arabacının boğulmasına dair ise kendisi aleyhine bir delil ve ifade bulunmamıştı. Rüştuni ve Rahip Tanil’in hizmetkârı sıfatıyla verdikleri kâğıtları onların emri dairesinde götürüp yapıştırmıştı. Bu nedenlerden dolayı o da müvekkillerinin beraatlarını talep ediyordu (Ceride-i Mehakim, No: 726, 1309: 10747-10748; Y. PRK. UM, 27/35, s. 124-125). Sanıklardan Civanyan Mardiros, Dökmeciyan Parsih ve Vartanyan Mihran’ın avukatları ise Azizyan Nazım idi. Müvekkilerinden Civanyan Mardiros’un yaptığı faaliyetlerin ve cemiyete dâhil olmasının Andon Rüştuni’nin teşvikiyle gerçekleştiğini söylüyordu. Düşünmeden dâhil olduğu bu cemiyetin gerçekleştirdiği bildiri asma olaylarına katılmadığını iddia ediyordu. Avukatına göre Vartanyan Mihran bir edebiyat cemiyetine katıldığını itiraf etmişti, ancak kendisi bunun bir ihtilal cemiyeti olduğunu fark edememişti. Dökmeciyan Parsih’e gelince, kendisi Andon Rüştuni ve Cevahirciyan Rupen’in teşvikleriyle bu ihtilal cemiyetine dâhil edilmişti. Ancak bildirileri tertip eden ve yazan kişilerden değildi. Arzuman oğlu Ohannes’e verilmek üzere Cevahirciyan tarafından verilen kâğıtların Türkçe olduğunu, okuma yazma bilmediğinden içeriğini bilmediğini ve Cevahirciyan’ın emri doğrultusunda bunları Ohannes’e verdiğini bu sebeple de mesul tutulamayacağını iddia etti. Ayrıca bastırılan mührün de içindekilere vakıf olmadığından bahsederek müvekkillerinin beraatlarını talep etti (Ceride-i Mehakim, No: 726, 1309: 10748; Ceride-i Mehakim, No: 727, 1309: 10749-10750; Y. PRK. UM, 27/35, s. 125).

Sanıklardan Gürünlü Karabet ve Karakülah oğlu Ohannes, Bedros oğlu Misak ve Kezir Taros oğlu Mihircan’ın avukatları Lazaraki Efendi idi. Müvekkillerinden Gürünlü Karabet’in isminin cemiyet defterlerinde kayıtlı olmadığını söyledikten sonra hakkında

yapılan ihbarların ise ihtilalciler arasında bulunduğuna delil olacak bir yönü bulunmadığını iddia etti. Karakülah oğlu Ohannes de cemiyet üyelerinden değildi. Derevenk Manastırı Rahibi Tanil maiyetinde hizmetçi olarak bulunuyordu ve kendisine verilen emirleri yapmaya mecbur olduğundan rahibin verdiği bildirileri dağıtmıştı. Avukat Lazaraki Efendi bu yüzden müvekkilinin mesul tutulamayacağını iddia ediyordu. Talaslı Bedros oğlu Misak’ın ise cemiyete üye olduğuna ve bildirileri dağıttığına dair hiçbir kanuni delil bulunmadığını söylüyordu. Arabacı Köse Hasan ise eceliyle öldüğünden müvekkili Mihircan’ın suçu sabit değildi. Delil olarak gösterilen tüfeği ise av için kullanıyordu. Bu sebeplerden ötürü Lazaraki Efendi müvekkillerinin beraatlarına karar verilmesini talep etti (Ceride-i Mehakim, No: 727, 1309: 10750; Y. PRK. UM, 27/35, s. 125-126).

Son olarak Dolonyan Agop, Onan oğlu Mamas, Cebidelikyan Agop, Boyaciyan İstepan, Varnukyan Kapril ile Kara Parsih oğlu Tanil’in savunmalarını yapmak üzere sıra Avukat Agop Çeçeciyan’a geldi. Müvekkillerinden Onan oğlu Mamas cemiyete ait evrakların nakledilmesine aracılık etmekle suçlanıyordu. Ancak o müvekkilinin zararlı yada zararsız hiçbir evrak getirip götürmediğini söyledi. Mamas’ın Arzuman oğlu Ohannes ile Andon Rüştuni’yi Papazyan’ın evinden alıp Talas’a götürmesi ve bir seferinde de Andon Rüştuni’nin Osmanlıca okuryazar bir kişi alıp gelinmesini istediğinde av için oraya giden Mamas’ın rastlantı sonucu manastıra çağrıldığını söylüyordu. Cebidelikyan Agop’un ise Papazyan Krupi’nin daveti ile bir hayır cemiyeti sanarak üye olduğunu, Arzuman oğlu Ohannes’in Kayseri’den Merzifon’a mebus olarak gönderildiğinden haberi olmadığını, daha sonra Andon Rüştuni ile görüştüğünde cemiyetin maksadını anladıktan sonra üyeliği kabul etmediğini iddia ediyordu. Gerçi Cevahirciyan, evinde Arzuman oğlu Ohannes’e bazı evraklar vermişse de bunların bildiri olduğunu anlamamış ve dağıtılmasından asla haberi olmamıştı. Boyaciyan İstepan hakkında yapılan suçlamalardan birisi de Kayser oğlu Manuk’un cemiyete üye olmayı kabul etmediği takdirde Boyaciyan’ın kendisini idam cezasına çarptıracağını söylemesi idi. Avukat Çeçeciyan’a göre müvekkili karye muhtarı idi. Şahit ise mükellef bulunduğu vergisini ödememesinden dolayı aralarında husumet oluşmuştu. Bu durum ise şahitliğinin kabulüne engel oluyordu. Hakkında başka bir delil ve ihbar da bulunmuyordu. Diğer müvekkili Varnuk oğlu Kapril hakkında ise

Serpik Kadın ile bildiri dağıttığı ve Develi okul öğrencilerinden bazılarına yemin varakası gibi bazı evrak verdiği iddia ediliyordu. Kapril’in evi Serpik kadının evine bitişik olduğundan komşu idiler. Bir akşam Serpik Kadın’ın kendisini çağırdığını, gece

Benzer Belgeler