• Sonuç bulunamadı

Merzifon Hınçak İhtilal Komitesi ve Teşkilat Yapısı

BÖLÜM 1: 1892-1893 MERZİFON ERMENİ OLAYLARI

1.2. Merzifon ve Civarında Meydana Gelen Ermeni Olayları (6 Ocak 1893)

1.2.3. Merzifon Hınçak İhtilal Komitesi ve Teşkilat Yapısı

Bildiri asma olayının ardından yakalanan Ermenilerin verdikleri ifadeler ve yaptıkları itiraflar sonucunda Merzifon’da kurulmuş olan bir ihtilal komitesinin varlığı kesinleşti. Komite “Küçük Ermenistan Hınçakyan İhtilal Cemiyeti” adını taşıyordu. Peki nasıl olmuştu da Merzifon’da bir Hınçak Cemiyeti kurulmuştu, maksadı ve hedefi neydi? Bu sorular 1887 yılında Cenevre’de kurulmuş olan Sosyalist ve Marksist Hınçak Komitesi’ni akla getirmektedir. Komite, Ermenilerin zincirlerini kırmaları gerektiğini, isyan edip ayaklanmadıkça özgürlüklerine kavuşamayacaklarını söylüyordu. Siyasi gayesinin “Türkiye Ermenistanı’nı kurtarmak, burayı Rus ve İran Ermenistanı’yla birleştirerek hür ve bağımsız bir büyük Ermeni devleti kurmak” olduğunu açıklıyordu22. Cenevre’den sonra Londra’ya taşınan Hınçak Cemiyeti kendisine faaliyet alanı olarak Osmanlı topraklarını seçmişti. İşte tam bu noktada Cenevre’ye birkaç saat uzaklıkta Lozan’da eğitim görmüş ve 1886 yılında da İsviçre’yi ziyarete gitmiş olan Karabet Tomayan’ın Ermenilerin bağımsızlığını hedefleyen bu cemiyetin fikirlerinden etkilenmemiş olduğu düşünülemez. Hatta kendisinin cemiyetin kurucuları arasında bulunduğu iddia edilebilir23.

Hınçaklar, ilk merkezlerini İstanbul’da kurmuşlardı. İstanbul merkezi kurulduktan sonra daha evvel kurulmuş olan bir isyan örgütü de Hınçaklara katıldı. Bu suretle daha da kuvvetlenen İstanbul merkezi derhal harekete geçti, komiteye girmeyenlere veya para vermeyenlere suikastlar düzenlemeye başladı. Komite daha sonra Anadolu’nun içlerine doğru yayılmak için faaliyetlerini hızlandırdı. Anadolu’daki merkezleri Merzifon şehriydi. Merzifon’daki Anadolu Amerikan Koleji’ne bağlı olarak 1887 yılında burada bir şube açmışlar, burası Hınçak teşkilatının batı bürosunu oluşturmuştu. Hınçak batı bürosunun başkanı bu kolejde öğretmen olan Karabet Tomayan, sekreteri ise yine aynı okulda öğretmenlik yapan Ohannes Kayayan idi (Tuzcu, 1994: 807; Uras, 1987: 464). İşte bu iki Ermeni öğretmenin desteği ile kolej

22 1891 yılında Londra’da basılan Hınçak Cemiyeti’nin siyasi programına göre Hınçaklar öncelikle Türkiye Ermenilerini Türklerden, sonra da İran Ermenilerini İran’dan ve Rus Ermenilerini de Rusya’dan kurtaracaklar, sonunda da bütün insanlığı kapitalistlerden temizlemeye çalışacaklardı (Uras, 1987: 441).

23 Hınçak komitesinin Merzifon merkez olmak üzere örgütlenme girişimlerinde bulunması açısından Tomayan’ın Merzifon’da bulunması bir tesadüf olmamalıdır. Çünkü Tomayan Merzifon’a gelmeden önce İsviçre’de, yani Hınçak İhtilal Partisi’nin tesis edildiği ülkede bulunmuştu. Bu süre içerisinde Ermeni ihtilal fikirlerinden haberdar olmaması ve etkilenmemesi mümkün değildir (Karaca, 2004: 101)

öğrencileri tarafından “Küçük Ermenistan İhtilal Komitesi” kuruldu. Böylece Osmanlı hükûmeti bildiri asma olaylarının ardından karşısında geniş bir alana yayılmış, merkez teşkilatı, şubeleri, nizamnamesi ve çeşitli alt birimleri olan gizli bir cemiyet bulmuştu. Komitenin merkezi Merzifon, basın, yayın ve propaganda merkezi Anadolu Koleji ve yöneticileri ise kolejin iki öğretmeni idi. Sivas’ta bulunan Protestan vaizi Mardiros Kalosniyan’ın verdiği ifadeye göre (BOA, A. MKT. MHM, 733/10), Tomayan ve Kayayan yanlarına vaiz Mardiros’u da alarak faaliyetlerine başlamışlar, öncelikle Merzifon civarındaki köy ve kasabaları gezerek buralarda vaazlar vermişler, Ermenilere telkinlerde bulunmuşlardı. Merzifon’daki Hınçak komitesi Ankara ve Sivas vilayetleri içerisine yayılmış durumdaydı. Başta Merzifon olmak üzere Kayseri, Yozgat, Develi, Talas, Efkere, Tenos (Şarkışla), Aziziye, Gemerek, Gümüşhacıköy, Çorum, Tokat, Amasya, Sungurlu, Sivas ve Vezirköprü’de şubeleri ve bu şubelere ait idare heyetleri bulunuyordu (BOA, Y. A. HUS, 269/88). Londra’da basılan Hınçak Gazetesi Avrupa devletlerinin Ermenilerin bağımsızlık meselesini ele alabilmeleri için Ermenilerin silaha sarılmaları gerektiğine dair bentler yayınlarken (BOA, Y. PRK. ZB. 11/16), Tomayan ise Ermenilerin 93 harbi sırasında büyük kayıplara uğradığını öne sürerek bütün Ermenilerin birleşmesinin şart olduğunu, yabancı devletlerin müdahalesini sağlamak için ise büyük olaylar çıkarılması yönünde propagandalar yapıyordu (Uras, 1987: 464-465). Başlıca faaliyetlerinden birisini de, millî gaye uğrunda Protestan Ermenilerle Katolik Ermenileri birleştirmek teşkil ediyordu (Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, 1989: XXVI).

Keçeciyan Misak’ın sorgusu sırasında verdiği açıklamalara göre ise “Küçük Ermenistan Hınçakyan İhtilal Cemiyeti” maksatlarını gerçekleştirmek amacıyla 25-26-27 Eylül 1892 tarihinde Merzifon’da genel bir meclis toplamıştı. Toplantının açılış konuşmasında Karabet Tomayan, İngiltere’den Gladstone ve Amerika’dan James Bryce ve Yunanistan’dan da ismini hatırlamadığı birinden aktardığı sözler cemiyetin gerçekleştirmek istedikleri ihtilal fikirlerini açıkça ortaya koyuyordu: “Eğer Ermeniler imtiyaz istiyorlarsa böyle olmaz. Büyük olay çıkarılmalı, bazıları asılmalı, bazıları kesilmeli, Müslümanlarla tutuşmalıdırlar. Biz de o vakit işin içine girip bunların isteklerini yerine getirmeye çalışalım” (BOA, Y. MTV, 74/77; Y. MTV. 74/94; Y. A. HUS, 272/81; OBE, c. 11, Belge No: 118). Toplantıya Vezirköprü ve Gemerek

mebusları hariç Merzifon, Sivas, Tokat, Amasya, Yozgat, Kayseri, Çorum, Sungurlu ve Hacıköy mebusları katılmıştı. Hatta Yozgat’tan gelen şube üyeleri arasında ruhani meclis heyetinden, idare meclisinden ve adliye mahkemeleri azalarından kişiler de yer almıştı (BOA, Y. A. HUS, 269/88).

Merzifon’daki Ermeni komitesinin düzenlediği bu meclis ve aldığı kararlar ile ilgili evrak 7 Şubat 1893 tarihinde ele geçirildi. Buna göre; meclis ilk olarak bir divan heyeti tertip etmişti. Merzifon mebusu Tomayan “Mize” takma adıyla meclis başkanı seçilirken diğer Merzifon mebusu Kayayan ise “Vahram” olarak sekreter oldu. Meclis yapılan tavsiyelerin okunup kabul edilmesinden sonra daha önceki toplantıda verilen on adet kararın uygulanması meselesini ele aldı. Meclis başkanı meclis zabıtnamesini ele alarak verilen kararları tek tek okuyarak bunların yapılıp yapılmadığını sordu. Her şubenin mebusu bu sorulara cevap verdi. 26 Eylül günü başlayan ikinci oturum ise daha önce alınan karar zabıtnamelerinin tekrar okunmasından sonra her bir mebusun görüşünü bildirmesi ve birkaç meselenin müzakere edilmesinden sonra kapandı. Üçüncü oturum ise ertesi günü başladı. Alınan kararlar birer birer tasdik olundu. Meclis, alınan kararların aynı saatte uygulanması talimatını vermişti.

Üç gün boyunca devam eden toplantıların ardından alınan kararlar özetle şu şekilde idi: Birincisi bu meclis şubelerin işlerine dikkat ve nezaret etmek ve kendilerine gerekli talimatları vermek üzere Küçük Ermenistan’ın vilayet merkezinde yani Merzifon’da kurulmuştu. İşlerin gereği gibi yapılması için bir seyyar müfettiş ve onun gözetiminde ufak zaptiye bölükleri bulundurulacaktı. Bunun gerçekleştirilebilmesi için şubelerden vergiler peşinen alınacak ve bu paralar merkezdeki kasada toplanacaktı. İkinci karar ile de şubelerin verecekleri vergi miktarları tespit ediliyordu. Üçüncü olarak 1893 yılının başından itibaren on beş günde bir “Harp” isminde gazetenin çıkarılması kararlaştırılıyordu. Dördüncü madde ile her bir şubede komite tarafından alınmış bir at bulundurulacaktı. Beşinci karar ile Kasım ayının birine kadar her şube silah alınması için para gönderecekti. Meclis başkanı ve kâtibin meclisi olağanüstü toplama hakları vardı (BOA, Y. MTV, 74/95).

Ermeniler tarafından düzenlenen toplantı hakkında bilgi veren Amerika Birleşik Devletleri Sivas Konsolu Jewett, Merzifon’da yapılan toplantıda gizlilik ve ihaneti

cezalandırma kurallarının benimsendiğini, örgütün başlıca işlerinden biri olan para toplama işinin saptandığını, bir mühür belirlendiğini anlatıyordu. Toplantı sonunda Ermeniler silah ve cephane edinmeyi, ihtilal bildirileri dağıtmayı ve örgütü tüm Ermenilere yaymayı teşvik ettiler. Türkler yapmış gibi görünecek cinayetler işlemeye karar verdiler. Dış müdahaleyi sağlamak için Türklerin Hristiyanları öldürmeleri sağlanmalıydı. Örgütün merkezi Merzifon’du Merzifon, Amasya, Yozgat, Sivas, Kayseri, Karahisar, Divriği ve Gürün gibi başlıca şehir ve kasabalarda komite yönetim kurulları, birer başkan, başkan yardımcısı, sekreter, muhasebeci ve birçok yardımcı üye vardı (Kolbaşı, 2005: 133). Komitenin teşkilat yapısını ele geçirilen belgeler ortaya koyuyordu.

Olaylar sonucunda yapılan tahkikatlarda yakalanan Andon Rüştuni ile birlikte “Hınçakyan Sosyalist Güruhunun Kanun-i Esasisi” adıyla tercüme edilen risaleler ele geçirilmişti (BOA, Y. MTV, 74/84; Y. MTV, 74/94; OBE, c. 11, Belge No: 128). Bu belge cemiyetin teşkilat yapısını ortaya çıkarıyordu. Hınçak cemiyeti örgütlendiği yerleri büyüklüklerine göre vilayetlere ayırmıştı. Bu vilayetler hiyerarşik bir şekilde merkezlere, şubelere ve takımlara bölünmüştü.

Merzifon Anadolu Koleji öğretmenlerinden Karabet Tomayan ile Ohannes Kayayan’ın öncülüğünde Küçük Ermenistan devletinin merkezi olarak kabul ettikleri Merzifon şehrinde tesis edilen bu Ermeni komitesi ise Hınçak cemiyetinin batı bürosunu teşkil ediyordu. Dolayısıyla kuruluşu, amacı ve teşkilat yapısı itibariyle de Hınçak Komitesi’ne ait genel kuralları esas almıştı. Hınçak Sosyalist İhtilal Güruhu Programı’nda kuruluş maksatlarını birinci kısımda şu şekilde açıklamışlardır:

“… Türk hükûmeti kimdir (el-cevap) hiçtir. Cemaat kimdir (el-cevap) herkestir. Bu fikirden hareketle bizler cemaatin akıllı ve duygulu kısmı olduğumuz halde bir ten bir vücut gibi bir heyet meydana getirdik ki cemaatin en ufak bir kısmına dahi Türk hükûmeti bir zarar verirse ona dirensin. Amacımız esarete, kabalığa, zulme karşı cemaat arasında ihtilal çıkarmaktır. ” (BOA, Y. MTV, 74/94; OBE, c. 11, Belge No: 128).

İkinci kısımda cemiyete üye olma şartları sıralanmıştı. Mezhep, hâl ve mevkii ayırt etmeksizin her şahıs bu cemiyete dahil olunabilir denildikten sonra cemiyetin amaçları

için dinî, eşi, annesi, babası, kardeşleri, mevkii, evi yani her şeyini feda etmek için yemin etmesi gerektiği belirtilmişti. Üye yemin ettikten sonra adını, sahte mahlasını ve haftalık vereceği vergi miktarını kaydettirirdi.

Hınçak Sosyalist İhtilal Güruhu Programı’nın Teşkilat başlığını taşıyan üçüncü kısmı ise 14 maddeden oluşuyordu. Buna göre; üyelerin yaklaşık olarak yirmiye ulaşması gibi özel durumlar haricinde birliğin ancak on üyesi birbirini tanıyabilirdi. Sadece on üyenin birbirini tanıması şartı üyelerin yakalandıklarında kendilerini ve faaliyetlerini açıklamaması için alınmış bir tedbir olarak düşünülebilir. Birbirini tanıyan her on kişi içlerinden birini onbaşı olarak, onbaşılar içlerinden birini yüzbaşı olarak, yüzbaşılar ise içlerinden birini binbaşı olarak seçeceklerdi. Bu görevleri iki seneden fazla sürmeyecekti. Birliğin her memuriyeti ücretsiz olarak yapılacaktı. Seçimler günleri çift gelen senenin ocak ayında onbaşılardan başlayarak, yüzbaşılar, binbaşılar ve diğerleri şeklinde devam edecekti. Bu onbaşılar, yüzbaşılar ve binbaşılar kendi aralarından üçer kişiyi seçecek, onlar da idare meclisini seçeceklerdi.

Programda, daha sonra toplam altı bölümden oluşan Mülahazalar kısmı başlamaktaydı. Birinci bölümünde üyelerin genel vazifeleri sıralanmıştı. Üyelerin parolası “fert ve kişi toplum için, toplum ise fert ve kişi canını feda etmelidir” şeklinde idi. Her bir ferdin en yakın dostunun kendi arkadaşı olduğu, bu arkadaşın yanında anne, baba, kardeş ve eşin önemi olmadığı söyleniyordu. Üyelerin birbirleri ile iyi dostlukları bu çerçevede kurulmalıydı. Arkadaşını ayıplama, iftira veya onu şikâyet etme yasaktı. Her üye oyçokluğu ile seçilen reisine itaat etmek zorundaydı. İtaatsizlikte bulunanlar ve kendilerine verilen görevleri yapmayanlar şiddetle cezalandırılacaklardı. Her üye kendi kesesinden silahlanmalı ve her zaman silah taşımalıydı. Taşımamanın cezası ise en az beş kuruş idi. Toplantılara da silahla katılacaklardı. Her üye birliğin işlerini ileri götürmeye gayret etmeli, birliğin fikirlerini yayarak yeni üyeler kazandırıp aidatı çoğaltmalıydı. Birlikten ihraç olanlarla oldukça az görüşmek veyahut tamamen ilişkiyi kesmek her üyenin vazifelerindendi.

Üyelerin vazifelerinin ardından ikinci bölümde onbaşıların görevleri sıralanmıştır. Bunlar birliğin esas kurucuları olarak görülmektedir. Bu kişiler ne kadar kuvvetli, sağlam ve emin iseler teşkilatın da o kadar kuvvetli olacağı düşünülmektedir. Her on

kişi bir reis ve bir de vekil seçecekti. Her onbaşı takımı reisin başkanlığında ayda bir defa toplanacaktı. Onbaşı takımı oyçokluğu ile kendi reisini azledip yenisini seçebilirdi. Yine istemedikleri üyeyi aynı şekilde ihraç edebilirlerdi. Birlikten kovulan ya da istifa eden üyeler verdikleri aidatları geri isteyemezlerdi. Bilakis eğer kendilerine silah verilmişse iade etmeliydiler, aksi takdirde idam edilirlerdi. Bu madde Ermenilerin silaha ve silahlanmaya ne kadar önem verdiklerini göstermektedir.

Üçüncü bölümde onbaşı, yüzbaşı ve diğer memurların vazifeleri anlatılmıştı. Yönetici durumunda olan bu kişilerin diğer üyelere karşı sevgi ile muamele etmesi isteniyordu. Reis idare meclisi nezdinde kendi takımından sorumluydu. İtaatsiz ve vazifesiz üyelerin isimlerini yazılı olarak meclise arz edecekti. Azledilmiş reis yeni seçilene itaat etmez ise şiddetle cezalandırılır, karışıklık sırasında reisin şehirden gitmesi firar olarak değerlendirileceğinden idamına karar verilirdi.

İdare Meclisi ile ilgili maddeler dördüncü bölümde ele alınmıştı. Üyelerin miktarına göre bu meclis ya onbaşılardan, ya mülazımlardan yahut yüzbaşılardan oluşurdu. Birliğin tüm işlerini yürüten bu meclisin azalarının sayısı tek olup beşten eksik ve dokuzdan fazla olmayacaktı. Azalık süresi ise iki yıldı. Meclis oy çokluğu ile divanı teşkil ederdi. Divanda idari merkezle haberleşmeyi sağlayan bir mebus, kasadar, silahşor, baş hafiye, cemiyet esaslarını neşreden bir memur, bir tahrikçi veya teşvikçi ile örfiye memuru yer alırdı.

Bunların son dördü birer takım teşkil ederdi: Hafiyeler takımı, şirket münteşirleri takımı, muharrik veyahut müşevvikler takımı ile örfiye memurları takımı. İdare meclisi haftada bir defa ihtiyaç olduğunda ise birkaç defa toplanırdı. Yılda bir kez de idari merkeze hesap verirdi. İdari merkezin her emrini yerine getirmek zorundaydı. Getirmezse suçlu bulunanlar idam edilirdi. Meclisin bir mührü bulunurdu, yukarısında (Hınçakyan Taraftarları), altında ise (filan şehrin şubesi) yazılıydı. İdam cezası kararı meclisin oyuna bağlıydı.

Beşinci bölüm Şirket Mahkemesi başlığını taşıyordu. Türk hükûmetinin çağa uygun nizamnameleri olmadığı, olanların da uygulanmadığını ve Türk mahkemelerinin aciz olduğunu iddia etmekte, bu sebeple kendi mahkemelerini oluşturduklarını söylemektedirler. Cemiyete mensup kişilerin hükûmet mahkemelerine başvurmaları

kesinlikle yasaklanmıştı. Buna muhalefet eden yirmi kuruştan elli kuruşa kadar nakdi ceza verecekti. Her kişi şirket mahkemelerinin kararlarına uymak mecburiyetindeydi. İtaatsizliğe şiddetli cezalar uygulanırdı. Şirket mahkemesi idare meclisinin şirket azalarından takriben 10 kişiden oluşurdu. Altıncı bölümde hâkimlerin vazifeleri sıralanmıştı.

Hınçak Sosyalist İhtilal Güruhu Programı’nda mülahazalar kısmı bu suretle sona erdikten sonra dördüncü kısımda Ceza Kanunnamesi ele alınmıştı. Toplam sekiz maddeden oluşan bu cezalar şu şekildedir:

“Bu mukaddes işe doğrudan ya da dolaylı olarak zarar verenler idam cezasına çarptırılır. Kendi yanlış hareketleriyle şirkete zarar verenler hakkında idare meclisi veya icap ederse mahkeme gereken cezayı verecektir. Hırsızlık suçunu işleyenler şirketten uzaklaştırılırlar. Aleni surette sarhoşlukta bulunanlar on kuruştan on liraya kadar nakdi cezaya çarptırılırlar, eğer bu suçu dördüncü defa işlerlerse şirketten kovulurlar. Şirketten çıkan veya kovulanların ihanetleri görülürse idam edilirler. Hafiyelere ancak idam cezası verilir. Şirketin parasını boş yere sarf veya gasp edenlere de idam cezası verilir. Şirketin silahını iade etmeyenlere de aynı ceza verilecektir.” (BOA, Y. MTV, 74/94; OBE, c. 11, Belge No: 128).

Yedinci kısım Hafiyeler Takımı, Örfiye, Müşevvik ve Münteşir-i Şirket Takımları hakkındadır. Son kısım ise Şirket Sandığı başlığını taşımaktadır. Cemiyetin başlıca gelirleri yeni üyelerden alınan giriş ücreti (duhuliye vergisi) ile üyelerin düzenli vermeleri gereken haftalık vergiler, ianeler, tiyatro, nutuk ve derslerden alınan ücretler, Hınçak gazetesini okuyan ve kütüphanelerden yararlananlardan alınan vergilerdi. Nakdi cezaların tamamı şirket sandığına verilirdi (BOA, Y. MTV, 74/94; OBE, c. 11, Belge No: 128). Şirket sandığının gelirleri olarak sayılan nutuk ve derslerden alınan ücretler ise ilk olarak akla bölgede faaliyet gösteren Merzifon Anadolu Koleji’ni ve burada görev yapan öğretmenleri getirmektedir.

Hınçakların şube programına bakıldığında önemli yetkilerin ve karar alma mekanizmalarının merkezde toplandığı görülmektedir. Takımlar ve şubeler alınan kararları harfiyen uygulamakla ve kusursuz itaatle vazifelendirilmişler, itaatsizliğin cezası ise her zaman idam olmuştur. Merkez alınan kararların uygulanmasını sıkı bir

şekilde denetlediği gibi finansmanı da kontrolü altında tutmuştur. Üyelerden istenen ise her zaman emirlere tam itaat etmeleri ve vergilerini düzenli olarak ödemeleri olmuştur. Sosyalist kimliği ile ön plana çıkan Hınçak Cemiyeti Osmanlı topraklarında daha ziyade Ermeni milliyetçiliği ve bağımsız Ermeni devleti fikirleri ile taraftar bulmuştur. Zira Osmanlı Ermenileri cemiyetin bu yönü ile daha fazla ilgilendikleri gibi Avrupa ve Amerika da cemiyete bu suretle destek vermiştir. Dolayısıyla Merzifon Hınçak İhtilal Cemiyeti’nin şube programı sosyalist fikirlerden ziyade Ermeni milliyetçiliğine ve davasına hizmet edecek şekilde hazırlanmıştı.

1892 yılında Merzifon’da yapılan toplantının ardından alınan kararların uygulanmasına geçilmişti. Komite üyelerine Rus yapımı bir tüfek ile 50 adet mermi verilir, gidecekleri yerler ve yapılacak işler hakkında talimatlar hazırlanırdı. Bu talimatların komite mührüyle mühürlenmesi şarttı. Anadolu’nun her yerine giden bu komiteciler fırsat buldukça posta arabalarına baskın yapıyorlar, güçlerinin yettikleri yerlerde zaptiye ve jandarmalarla silahlı çatışmalara giriyorlardı (Işıksal, 1974a: 49). Komitenin Derevenk ve Merzifon merkezlerinden yönetilen çeteleri, düzenli bir plan ile işe başlamışlardı. Bu çerçevede, Osmancık postasının yolu kesilmiş, posta sürücüleri, zaptiyelere yönelik saldırılar düzenlenmişti. Ermeni çeteleri Yozgat’a giden postanın koruyucusu İbrahim ile posta sürücüsü öldürmüşlerdi. Atları, silahları ve paralarını çalmışlardı. Ayrıca, Çorum-Merzifon arasındaki Derbent Karakolu’nu basarak buradaki zaptiyeleri öldürdüler. Panos ve Misak adındaki komite üyeleri tarafından Panos Tuzlası’nın postası soyulmuş, Kolcu İzzet’in atını alarak Derevenk’e getirmişlerdi. Maden postası sürücüsü İsmail ile Zaptiye Necip öldürülmüştü. Gülbenk, Panos ve Mihircan isimli üç komiteci İstanbul’dan dönüşlerinde Ankara’da tuttukları bir arabanın sürücüsü olan Köse Hasan’ı Yozgat yolunda boğmuşlar ve bir çukura gömmüşlerdi. Atlarını, saatini ve parasını almışlar, daha sonra atları Tokat’ta satmışlardı (Selvi, 2004: 185; Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, 1989: XXVI). Ancak bütün bu olaylar Ermeniler için yeterli değildi. Çünkü Ermeniler bu türden eylemlerin uluslararası alanda ses getirmeyeceğini biliyorlardı. İşte bu sebeple Ermeniler aldıkları bu kararlar çerçevesinde 1893 yılı Ocak ayı başlarında Sivas ve Ankara vilayeti dâhilindeki birçok köy ve kasabayı kapsayan geniş kapsamlı bildiri asma olaylarını başlatmışlardı.

Benzer Belgeler