• Sonuç bulunamadı

2. HABER ÜRETİM SÜRECİ

2.2. Medya ve İdeoloji

2.2.2. Medyanın ideolojik işlevi

Althusser ve Gramsci’nin ortaya koyduğu kuramsal temele başvurarak anlattığımız üzere, toplum üzerinde egemenliğin kurulmasında medyanın ideolojik rolü önemli bir yer tutmaktadır. Egemen sınıfların iktidarının hem meşru hem de doğal görünmesini sağlayan en önemli araç medyadır. Egemen olan sınıfın yerini alan her yeni sınıf, kendi amaçlarına ulaşmak için de olsa, kendi çıkarını, toplumun bütün üyelerinin ortak çıkarı olarak göstermek zorundadır. Bu sınıf, kendi

düşüncelerine kitle iletişim araçlarıyla evrensellik biçimi vermek ve onları tek mantıklı düşünce olarak göstermek zorundadır (Gürses, 2005: 181; Kılıçaslan, 2008: 95).

Medya, dünyayı tanımlama, sınıflandırma sürecini egemen ideolojilerin üretimiyle yapar. İdeolojik kontrol araçları, egemen kesimde yer alanlar tarafından kontrol edilmektedir ve bunların en önemlisi olan medya, elit ve egemen ideolojilerin yeniden üretiminde merkezi bir rol oynamaktadır (Özer, 2011: 37).

Medya bizim gibi toplumlarda, başat ideolojilerin söylemleri içinde dünyayı sınıflandırmak gibi gayet önemli bir ideolojik işin yerine getirilmesine aralıksız bir şekilde hizmet eder. Öyleyse, yalnızca medyanın bir toplumun aynı zamanda tahakküm yapısını yeniden üretecek şekilde ideolojik alanını yeniden üretme eğiliminden söz edebiliriz. Bu sistematik bir eğilimdir (Küçük, 2005: 232).

Medya, gerçekliği yalnızca yeniden üretmiyor, aynı zamanda tanımlıyor da. Gerçeklik, dilsel pratikler yoluyla desteklenip üretilmekte ve temsil edilmekte. Ama temsil etme aktif bir seçme, sunma, yapılandırma ve biçimlendirme işini ima eder. Bir anlam üretme ve anlamlandırma pratiğidir. Bu nedenle medya ile verilen mesajların, sadece açık anlamları bazında değil, aynı zamanda ve daha da önemlisi, ideolojik yapılanışı bazında analiz edilmesi gerekir. Çünkü bu mesajların yaptığı, tamamen ideolojik biçimlendirmedir. Medya, kabul edilebilirliğin sınırlarını çizerken, ideolojik işlevlerinden biri olan toplumsal düzene tehdit oluşturan öğeleri dışta bırakır (Poyraz, 2002: 15-17).

Medya günümüzde siyasal aktörler ile hedef kitle (izleyici) arasında aracı konumundadır. Bunun anlamı, medya bugün yalnızca kanal olarak, ileten olarak görev yapmamakta, aynı zamanda siyasal iletişim konusu olan iletileri alarak, bunları olgunlaştırmakta, yeniden yorumlamakta ve kimi kez ağırlıklı olarak taraflara; siyasal aktörlere ve hedef kitleye iletmektedir. Siyasal iletişim konusu olan olayların içeriğine bakarak kimi kez bu konuları gündeme alarak kamuoyunda tartışılmasını sağlamaktadır (Aziz, 2007: 52).

Uygulanan siyasal sistem ne olursa olsun her ülkede en önemli siyasal iletişim aktörü gündemi belirleyen medyadır. Çünkü medyada yer alan her program siyasal iletişim sürecinin işlemesinde rol oynar ama özellikle haber medyasının rolü önemlidir. Medyanın siyasal iletişiminde oynadığı rol aracı rolüdür. Yani var olan sistemin sürdürülmesi doğrultusunda programlar yapar. Haber medyası yöneten yönetilen ilişkisinde önemli bir kamuoyu ve gündem oluşturmakta ve denetim yaparak, bu konuda seçmen halkı bilgilendirmektedir (Kılıçaslan, 2008: 16).

Medya, çatışmalı ve karmaşık gerçeklik parçalarını bir araya getirerek ve eğer gerekiyorsa bunları uzlaştırarak bir toplumsal totaliteye dair anlayışın üretilmesine yardım ettiği için önemlidir. Medya, kendi kültürel ve ideolojik konumunu koruyabilmek için birkaç yoldan işlev görür. Medya toplumsal bilgiyi sağlar ve seçmeci olarak inşaa eder. Toplumsal hayatın çoğulluğunu sınıflandırır ve üzerinde düşünümde bulunur ve karmaşık, onaylanmış bir düzen inşaa eder (Küçük: 2005: 53-54).

Eleştirel yaklaşım, kitle iletişim araçlarının, egemen ideolojinin meşrulaştırılmasını sağlarken toplumu belirli bir doğrultuda yapılandırma işlevini de yürüttüğünü söylemektedir. Bunları yaparken kitle iletişim araçlarının egemen ideolojiye karşıt olan düşünce sistemlerini de gayrı meşru olarak ilan etmeleri de bu araçların işlevleri arasında olduğu bu yaklaşımca belirtilmektedir (Kılıçaslan, 2008: 118).

Modern endüstriyel sistemler içinde maddi bir güç haline gelen kitle iletişim araçları, kültürel olana hükmetmektedir. Günümüzde iletişim araçları toplumsal alanı tanımlıyor ve inşaa ediyor, siyasal alanın inşasına yardım ediyor, üretken ekonomik ilişkileri dolayımlıyor. Haber bir ideoloji olarak işlev görmektedir. Medyanın ideolojik olduğu iddiası, onun toplumsal inşa alanında iş gördüğünü söylemektir. Medya, üzerinde insanların kendi dünyalarının bilincine vardıkları alanı sağlar (Hall, 2002: 107-118).

Eleştirel yaklaşıma göre hakim sınıflar zor kullanma gücüne sahiptirler. Bunun yanı sıra bağımlı sınıfların rızasını biçimlendirmek ve kazanmak için aktif bir örgütlenmeye girişmektedirler. Günümüzde hiçbir siyasetçi, hiçbir siyasal akım

olağanüstü durumlar dışında zorla iktidar olmak ya da yönetmek istememektedir. Yönetenler, yönetilenler üzerinde siyasal meşruiyeti sağlamanın medyada siyasal söylemsel alan oluşturarak yaratılan anlamlandırma süreçlerine egemen olmadan geçtiğini keşfetmiştir. Bu örgütlenmenin sonucunda hakim sınıfların iktidarlarını hem meşru hem de doğal kılmaktadırlar. İşte bu örgütlenmeyi sağlayan araç medyadır. İdeoloji bağlamında kitle iletişim araçları temel aktör olarak kullanılmakta ve rıza üretimindeki işlevleri doğrultusunda ideolojik yapıyı yeniden inşa etmektedir. Kitle iletişim araçları egemen ideolojiyi pekiştirmektedir. Egemen ideolojinin rıza üretimi, kitle iletişim araçları vasıtasıyla toplumu razı etme işlevi yürütmektedir (Kılıçaslan, 2008: 128; Gürses, 2005: 178).

Medya kurumları bir dizi ortak duyusal değerler ve mekanizmalar üreterek hegemonyacı bir işlev görürler. Haberlerdeki hegemonyacı değerlerin ortak duyuyu yaymada özellikle etkili olduğu söylenir, çünkü bunlar doğal görünürler ve zorlama ile yerleştirilmemişlerdir. Tam tersine, medya rutinlerinin normal işleyişi ile medya ve diğer iktidar odakları arasındaki bağlantılar aracılığıyla dolaylı bir biçimde yerleştirilmişlerdir. Gerçekten de medyanın göreceli özerkliği iletilerine daha büyük bir meşruluk ve güvenilirlik vermektedir. Medya eğer doğrudan denetim altında tutulmuş olsaydı, aynı meşruluk ve güvenilirliğe sahip olmayacaktı. Böylece, açık biçimde baskıcı görünmeyen bu denetim daha etkilidir (Shoemaker ve Reese, 2002: 150-151).

Medya örgütleri, sürekli biçimde haber metinlerinde kurulan ve aktarılan tutarlı bir ideoloji aracılığı ile yönetilen sınıfların tahakküm altına alınmalarına kendi rızalarıyla katılımını sağlayarak, toplumsal yapıyı yeniden üreten haklılaştıran bir dizi ortak duyusal değerler ve mekanizmalar üreterek hegemonyacı bir işlev üstlenirler. Bu süreç esnasında medya, bilgilendirme yerine bilinçli bilgiyi vermeme yoluna giderek de bu ideolojik sürece katkıda bulunabilmektedir. İstenilen siyasal davranış, medyanın istediği yönde olmaktadır. Medya böylece, egemen değerleri üretme ve yayma sürecinde önemli rol oynamaktadır. Haberlerdeki hegemonyacı değerler ortak duyuyu yaymada etkilidirler. Çünkü bunlar, doğal görünürler ve haberlerin içine zorla yerleştirilmemişlerdir (Çebi, 2002: 230-231; Kılıçaslan, 2008: 131).

Özer’e (2011: 137) göre, medyanın bu göreceli özerkliği, mesajların daha büyük bir meşruluk ve güvenirlik kazanmasını sağlamaktadır. Dolayısıyla, medyanın çoğulcu demokrasilerde ‘‘4. Güç’’ olarak kabul edilmesi, hegemonyanın

başarılmasında etkili olmaktadır. Bu anlamda, objektif habercilik yapmaya davet edilmesi de benzer bir işlevi yerine getirmektedir.

Bostancı (1998: 140), hegemonya başarılırken haberdeki kırılmalara dikkati çekmektedir. Muhabirinden, finansörüne kadar haberde belli bir kırılmanın ve bir ölçüde çarpıtmanın olacağı açıktır. Ancak burada kasıt, bu ‘‘doğal’’ çarpılmanın ötesinde, toplumsal görüngünün nihai ideolojik amaçların tahakkuku sürecinde araçlaştırılması, çarpıtılarak kendilerine işlevsel bir rol yüklenmesidir.

Golding ve Murdock’un söylediği gibi ideoloji üretimi, medya üretiminin genel ekonomik dinamikleri ve bu dinamiklerin neden oldukları belirlenmelerden ayrı tutulamaz ve bunlar göz önüne alınmaksızın yeterince anlaşılamaz (Küçük, 2005: 61).

Küçük’e (2005: 261) göre medya, başat ekonomik üretim tarzına bağlı geniş anonim yapılar olması ölçüsünde ideolojiktir. Böylece ideoloji sorusu, büyük bir işletme olarak medyanın üstlendiği işleve göndermede bulunmaksızın açıklanamaz. Medyanın ideolojik rolü, basitçe, zenginlik ve iktidarın meşrulaştırılmasıdır.

Haber üretimine makro düzeyde, yani medyanın ekonomi politiği perspektifinden yaklaşanların kilit noktası, egemen ideoloji tezidir. Günümüzde, medya kurumlar kar amacı güden işletmelerdir. Dolayısıyla, holdingleşmiş medya işletmeleri, bir takım yasal kısıtlamalar çerçevesinde var olmak ve kazanç sağlamak zorunda olduklarından, egemen ideolojinin fikirlerini desteklemek zorundadırlar (Dursun, 2004: 153).

Medya kurumunun ekonomi politiği ile haber üretim sürecindeki kaynaklarla kurulan yapısal ilişkiler ve haber değerleri, haberin söyleminin egemen ideolojik pratiklerle kapanmasına neden olmaktadır. Medya, ideolojik olanla bütünleşmekte ve egemen ideolojiyi yeniden üretmektedir. İdeolojik üretim medya kurumları açısından sabitken, bu üretimin boyutu, biçimi, görünümü her bir medya kurumu için değişebilir (Özer, 2011: 61-62).

Haberler, kısacası geldiğimiz noktaya kadar medyanın güçlü ve başat ideoloji tanımlarına yönelik bir yeniden üretim gerçekleştirdiği yapılanmış bu ideolojik süreç içerisinde, gerçekliğin ideolojik temsiliyeti ve inşasında oldukça stratejik metinsen bir söylem olarak karşımıza çıkmaktadır (Dursun, 2001: 123-124).

Var olan toplumsal gerçekliğin bir parçası olan ve bazı kez mücadeleli ve çelişkili, bazı kez yönlendirilen ve kapalı anlamlandırma pratikleri içinden, çoğunlukla egemen sınıfların lehine gerçekliği inşaa eden ve tanımlayan bir dolayımlayıcı olarak değerlendirilen eleştirel medya anlayışı içinde haberlerin konumlanması, buraya kadar belirttiğimiz çerçevelerle uygunluk göstermektedir

Çalışmanın bundan sonraki bölümünde medyanın ekonomik boyutu üzerinde durulacak ve kitle iletişim araçlarının, siyasi iktidarlarla kurdukları ilişki ele alınacaktır.