• Sonuç bulunamadı

Mal Güvenliği ve Toplumsal Sınanma

4. KUR’ÂN’DA TOPLUMSAL SINANMANIN ALANLARI

4.3. Mal Güvenliği ve Toplumsal Sınanma

Mal ve servetin güvenliğini sağlamayla alakalı olarak da Kur’ân; dünya hayatının ahiret hayatıyla mukayese edildiğinde sonuçta bir oyun ve eğlence olduğunu, hayatın içerisinde edinilen mal ve evlat bir çoğalma tutkusu olmakla birlikte,1097 aynı zamanda içerisinde ayartabilme, saptırabilme ihtimalini taşıyan bir fitne, yani imtihan vesilesi olduğunu bildirmektedir.1098 İmtihanın belirleyicisi de onları kullanma ve yönlendirme ahlâk ve zihniyetidir. Kur’ân; edinilen veya lutfedilen bütün değerlerin kullanımında olduğu gibi malın da yeryüzünün maddî ve manevî imarı için harcanmak üzere bir emanet olduğunu, gerçek mülkün ise Allah(c.)’a ait olup1099 onu dilediğine vereceğini,1100 malın/servetin insanların bir kesimi/zenginleri arasında dönüp dolaşan güç ve iktidar aracı olmaması gerektiğini,1101 karşılıklı rızaya dayalı olmaksızın onun batıl/haram yollarla 1095 Enfâl, 8/25. 1096 A’râf, 7/155. 1097 Hadîd, 57/20. 1098 Enfâl, 8/28; Teğâbun, 64/15. 1099 Nûr, 24/42; Şûrâ, 42/49; Câsiye, 45/27. vb. 1100 Bakara, 2/247. 1101 Haşir, 59/7.

edinilemeyeceğini,1102 belirlenen amaç ve zihniyet dışında kullanılan veya yönlendirilen mal ve evladın ahirette fayda vermeyeceğini vurgulamaktadır.1103 Bu inanç ve düşünce doğrultusunda hareket eden insanlar; malın bir sınanma vesilesi, dünya hayatının ise oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu, asıl kıymet verilmesi gerekenin salim bir kalple Allah(c.)’a yönelmek olduğunun idraki içerisindedirler.

Bu idrake sahip birey ve toplumlar; malın, servetin insan ve toplumların özgürlük, güvenlik, huzur ve mutluluklarını sağlamak, fakirlik ve yoksulluk problemini gidererek toplumsal barış ve dengeyi ikame etmek için bir araç olarak kullandığı sürece toplumsal sorumluluklarını yerine getirmiş ve bu alandaki sınanmalarını başarılı bir şekilde sonuçlandırmış olurlar. Nitekim Kur’ân; Medenî ayetlerde olduğu gibi, Mekkî ayetlerde de başkasını doyurma anlamında1104 it’âmdan,1105 başka bir fakirin geçimini sağlama anlamında1106 infaktan1107 ve zenginin malında fakirin payı/hakkı manasında1108 zekattan1109 bahsetmektedir. Bu üç kurum (it’âm, infak, zekat) baştan beri inşâ edilen birey ve topluma emredilerek onların mal ve servete bakışlarını, kullanım ahlâk ve zihniyetlerini belirlemektedir. Bireysel arınmayla birlikte toplumsal arınmayı da sağlayan bu müesseseler; tamamen paylaşma, dayanışma ve yardımlaşma gibi toplumsal yansıması olan duygu ve değerleri içermektedir. Bu hususlarda ahlâkî ve toplumsal bir bilincin oluşması istenmektedir. Kur’ân; bu bilinçten yoksun ve kendi mallarındaki fakirlerin hakkını vermekten kaçınan1110 bahçe sahiplerinin imtihan edildiklerini yine Mekke’de nazil olan ayetlerle1111 uyararak öncelikle muhatap kitle olan Mekke toplumu başta olmak üzere, bütün çağlardaki birey ve toplumlara mesaj vermektedir. Aslında onun kullanım ahlâk ve bilincinin tespiti için kendilerine bahçenin bahşedilmesinin; bir sınanma aracı olduğu açıktır. Ancak bu süreçte

1102 Nisâ, 4/29.

1103 Şuarâ, 26/88. 1104 Isfahânî, s. 307.

1105 Beled, 90/14. Sûrenin tamamı Mekke’de nazil olmuştur. Bkz: Çetiner, II, 948. 1106 Isfahânî, s. 504.

1107 Fâtır, 35/29. Sûre Mekke’de nazil olmakla birlikte, 29. ve 32. ayetlerin Medine’de nazil olduğuna dair rivayetler de mevcuttur. Bkz: Çetiner, II, 744.

1108

Me’ârîc, 70/24. 1109

Mü’minûn, 23/4. Sûrenin tamamı Mekke’de nazil olmuştur. Zekatla ilgili ayetlerin Medine’de nazil olduğu iddia edilmişse de bu, tercihe şayân görüş değildir. Bkz: Vâhidî, s. 239-241; Çetiner, II, 625.

1110 Kalem, 68/24-25. 1111 Kalem, 68/17-32.

toplumsal sorumluluklarını yerine getirmeyerek imtihanı kaybeden bahçe sahipleri bahçelerinin yok oluşuyla karşılaşmışlardır. Bu durum onların önceki/vererek sınanmanın olumsuz sonucunun dünyadaki bedelini yansıtmaktadır. Ödenen bu bedel, yani belâ ve musibet şekliyle tezahür eden kaybederek imtihan olunma olgusu; olay karşısındaki tutum ve davranışlarını, gerekli dersi/ibreti çıkarıp çıkarmadıklarını tespite yöneliktir. Bir başka deyişle; imtihan kesintisiz bir süreç olduğundan bahçelerinin verilişi gibi yok oluşu da kendilerine yeni bir imkan ve çıkış yolunun sunulduğunu ifade eden sürecin yeni bir evresidir. Nitekim ayetlerde geçtiği şekliyle içlerinden en makûl olanının ifadeleri hem bu durumu yansıtmakta, hem de onların bu olaydan gerekli ibreti aldıklarına işaret etmektedir.1112

Kısaca malın/servetin bu çerçevede, bu kullanım ahlâk ve zihniyetiyle kazanıldığı ve harcandığı toplumlarda hırsızlık, gasp gibi mal ve servete yönelik ihlal ve tehditler arızî bir durumdur.1113 Arızî de olsa bu durum karşısında Kur’ân bir takım tedbir ve cezaî müeyyideler getirmektedir.1114 Aslında mal güvenliğini sağlamaya yönelik asıl önleyici tedbir, onun yukarıda zikredilen ahlâk ve zihniyet üzere harcanmasını gerçekleştirmektir. Malın bir sınanma aracı/fitne oluşunun, insanoğlunun sahip olduğu mal ve ürünlerinin eksiltilmesi sûretiyle mutlaka deneneceğine dair kesin ifadenin1115 temelinde bu ahlâk ve zihniyeti tespit etmek yatmaktadır. Bu, mal ve servet sahiplerinin imtihanıdır. Fertlerin ellerinde bulunan mal ve servet; zikredilen kurum ve ahlâki değerler çerçevesinde harcandığı takdirde, onlar toplum tarafından toplumun ortak ekonomik değeri olarak kabul edileceğinden,1116 her birey onların korunması noktasında gerekli hassasiyeti göstermek durumundadır. Bu ise mal ve servetin içerisinde bulunduğu toplumun ve fertlerin bu alandaki toplumsal sınanmalarıdır.

Sonuç olarak makâsidin/can, din, akıl, nesil, mal özgürlük ve güvenliğinin bizzat hayatın, dolayısıyla toplumsal hayatın da üzerine oturduğu varoluşsal unsurları olduğu açıktır. Tarihsel tecrübe toplumsal hayatın bu unsurlar üzerinden ıslah ve ifsat noktaları arasında gidip geldiğini göstermektedir. Bunların sağlanışı toplumsal hayatın ıslahı, yok oluşu ise ifsadı anlamına gelmektedir. Kur’ân;

1112 Kalem, 68/28-32.

1113 Yılmaz, Kur’ân ve İnsan Hakları, s. 126-127. 1114 Mâide, 5/38.

1115 Bakara, 2/155. 1116 Pekcan, s. 199.

hürriyetlerin ihlali, yanlış te’vîl ve yorumlarla zihinleri ifsat, zina, fuhuş ve bozgunculuk gibi toplumsal ve küresel sonuçları olan girişimleri fitne lafzıyla karşılamaktadır.1117 Fitne ise bir ayartı ve imtihan vesilesi olarak zaman zaman fiziksel anlamda baskıcı, bazen de reklam, müstehcenlik, teşvik ve tahrik yolları kullanılarak dışarıdan muhayyer, tercihe dayalı gibi görünse de aslında psikolojik anlamda baskıcı, bazen de tamamen tercihe dayalı bir karaktere bürünmektedir. Her üç hal de nihaî olarak birey ve toplumların bu olgular karşısında sınanmaları durumunu değiştirmemektedir. Gerek salih ve sahih bir birey ve toplumun yeniden inşâsı, gerekse ifsat çizgisindeki fert ve toplumların ıslahının yolu, bu beş şeyin sağlanmasıyla mümkündür. Bu da toplumsal bir paylaşma, yardımlaşma ve dayanışmayla,1118 yani inananların birbirini dost edinmesiyle gerçekleşebilir.1119 Bu olmadığı takdirde yeryüzünde çıkabilecek fitneden/kaos ve büyük bir ifsattan inananların sorumlu tutulması, bu alanın bir sınanma alanı olduğunu ortaya koymaktadır.

1117 Kemalî, a.g.drg, s. 58.

1118 Taberî, X, 65-66; Yazır, VI, 2438. 1119 Enfâl, 8/73.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TOPLUMSAL

SINANMANIN

KONU,

BOYUT

VE

SONUÇLARI