• Sonuç bulunamadı

1. TOPLUMSAL SINANMA VE MODERN TOPLUM

1.2. KUR’ÂN’DA İNSAN GRUPLARI

1.2.3. Ümmet

Ümmet kavramı “emme” fiilinden türemiş olan bir isimdir. Lafız olarak tekil, anlam olarak çoğul ifade edip, çoğulu ”ümem”dir. Sözlüklerde asıl/öz anlamında ana, yol, din, diğer dinlerden farklı olarak hak din üzere olan her kişi, kavim, millet ve şeriat, sünnet ve tarikat, cemaât, hayrı toplayan, hayrı öğreten kişi, diğer insanlardan farklı bir maksada/gayeye sahip olan her kişi, benzeri olmayan adam, imam/önder, geçmiş topluluk, nesil, kuşak, sınırlı sayıda insanlardan oluşan topluluk, kendilerine peygamber gönderilen veya mümin ya da kafir olduğuna bakılmaksızın peygamberlere nispet edilen topluluklar, her canlıdan bir cins/tür, familya, sınıf, uzunluk veya kısalık anlamında insan boyu ve zaman anlamlarına gelmektedir.140

Ümmet kavramının ıstılahî anlamında bir ittifak olmasa da genel olarak şöyle tanımlanmaktadır: ümmet, ister kendi iradeleri isterse bir zorunluluk sonucu olsun aynı yer, aynı zaman, aynı din, aynı gaye veya peygambere nispet ve izâfe edilmek gibi bir nedenle bir arada olan topluluktur.141 Nitekim M. Hamdi Yazır(Ö.1361/1942) kelimenin imam kökünden geldiğini söyleyerek ümmeti; “bir imamın çevresinde sağlam bir birlik oluşturup, düzenli bir şekilde faaliyet gösteren ve bu şekilde çeşitli insan grupları üzerinde hakim olan topluluktur.”142 şeklinde tarif etmektedir. Yazır; ümmet’e, öne düşen, farklı toplulukları bir araya getiren, kendisine tabii olunan

136 Ahmet Özalp, Millet , ŞİA, V, İstanbul, 2000; 245-246; Ünal, s. 132; Durmuş, a.g.tz, s.27. 137 Ülken, Sosyoloji Sözlüğü, s. 305-306.

138 Tekin, s. 106-107. 139

Ülken, Sosyoloji Sözlüğü, s. 205. 140

Ezherî, XV, 634-635; Cevherî, V, 1864; İbn. Faris, I, 27-28; Isfahanî, s. 32-34; İbn.Manzûr, XII, 24-28; Firûzâbâdî, Kâmûs, s.1391; Firûzâbâdî, Besâir, II, 79-80; Tehânevî, I, 262.

141 Cevherî, V, 1864, İ. Faris, I, 27; Isfahanî, s. 27; İbn Manzûr, XII, 27-28, Tehânevî, I, 262; Ebü’l- Bekâ, s. 176.

cemaat anlamını yüklemekte ve hepsinin önünde de imamın bulunduğunu ifade etmekte,143 buna ilaveten sözcüğe arkasına düşülecek cemaat veya yol, gidişât anlamını vermektedir.144 Ayrıca “aynı dine mensup insanların teşkil ettiği büyük cemaât, bir peygambere inanıp bağlanan topluluk”145 denilerek din/gaye ve peygamber vurgusu öne çıkmakta ve bu anlamda her peygamberin bir imam, ona tabi olanların da onun ümmeti olduğu kabul edilmektedir.146

Ümmet kavramı; Kur’ân’da 52 yerde tekil, 12 yerde de çoğul formu olan ümem şekliyle toplam 64 yerde geçmektedir147. Kur’ân, birçok kavramda olduğu gibi ümmet kavramını da kendi bağlamına uygun özel kullanımlar içerisinde vermiştir. Önermeler şeklinde verilen bu kullanımlar şöyle özetlenebilir. Bu önermeler, Cinlerin ve hayvanların ümmet olduğu,148 insan toplulukları ve kuşaklarının ümmet olduğu,149 insanların başlangıçta tek ümmet olduğu,150 Allah’ın kendi iradesiyle bir hikmete binaen insanları tek bir ümmet yapmadığı,151 her ümmetin bir ecelinin olduğu ve ümmet-zaman ilişkisi152 şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Yukarıdaki ayetlerde ümmet kavramı din, ideoloji, belli bir maksat ve gayeye hizmet eden yol ve gidişât,153 bir tercih,154 yani dünyayı dine tercih etme gibi bir seçim, bu gidişât ve seçim doğrultusunda olan topluluklar, din, şeriat,155 fıtrat156 ve onun müntesipleri anlamında kullanılmaktadır. Dolayısıyla ümmet kelimesine verilen anlamları dikkate aldığımızda bu kelimeyi sadece din, şeriat, tarikat şeklinde anlamanın mümkün olmadığı, belki bunları da içerisinde barındıran, bir gayeyi merkeze alan, varoluşun tamamını kapsayan, irade, tercih ve buna dayalı olarak

143 Yazır, II, 1154. 144 Yazır, VI, 4270.

145 Celal Kırca ve diğerleri, Ümmet, İslâmî Kavramlar Sözlüğü, Kayseri, 1998, s. 713. 146 Turgay Nurettin, Ümmet, ŞİA, VIII, İstanbul, 2000, 144.

147 Fuad Abdulbakî, s. 80.

148 En’am, 6/38; A’raf, 7/38; Fussilet, 41/25.

149 Bakara, 2/128, 134, 141; Âl-i İmrân, 3/104; Nahl, 16/92; Câsiye, 45/28 vb. 150 Zuhrûf, 43/22,23.

151 Zuhrûf, 43/33.

152 A’râf, 7/34; Yunus, 10/49.

153 Nesefi, IV, 112-113; Ebu’s-Su’ûd, VIII, 43.

154 Ebi’l-Hasan Ali b. Muhammed b. Habib Maverdî,, En-Nüketü Ve’l-‘Uyûn (Tefsîrü’l-Maverdî), Beyrut, tsz, V, 224.

155 Yahya b. Sallâm, Et-Tesârîf, Tunus, 1980, s.150-151; İbn Kuteybe, Ebi Muhammed Abdullah b. Müslim, Te’vîlü Müşkili’l-Kur’ân, y.y, tsz., s. 446; İmam Ebî Cafer en-Nahhâs, Ma’âni’l- Kur’âni’l-Kerim, h/l409, I, 159; Abdurrahman b. Muhammed b.Mahlûf es-Sa’lebi, el-Cevâhiru’l- Hasan Fi Tefsiri’l-Kur’ân, Beyrut, tsz, III, 98-99.

sorumluluğun, hayat görüşü ve ahlâkî değerlerin söz konusu olduğu komplike bir yaşam tarzından bahsedildiği anlaşılmaktadır. Zira Kur’ân’ın birçok yerinde157 insanların yaşam tarzları “din” sözcüğüyle ifade edilmektedir.158

Kavramların tanımlanmasında tarihsel dinî tecrübe dikkate alınmak durumundadır. Bu çerçeveden bakılarak araştırmacılara göre ümmet, gaye ve peygamber merkezli olmak üzere iki şekilde incelenmiştir. Bilindiği üzere ümmet kavramının herhangi bir din veya bir gidişat etrafında toplanan insanlar veya tek bir gaye etrafında toplanan insan toplulukları ya da bir peygambere tabi olanlar ve bir peygambere nispet edilen kavimler şeklinde tanımlanmasının159 temelinde bu husus yatmaktadır. Görüldüğü gibi tanımlamalar, Kur’ân’daki kullanıma aykırı olmadığı gibi her ikisi de inanç eksenli tanımlamadır. Ancak gaye merkezli ümmet daha kapsamlıdır. Birinci tanımlamaya göre ümmet: belli bir maksat ve onun belirlediği yaşam tarzı etrafında bir araya gelen insan topluluklarıdır. Burada ümmetin toplum, zaman ve etrafında toplanılan şey gibi üç temel boyutundan biri olan ve ümmete kimlik kazandıran iradî boyut öne çıkmakta ve insanları bir araya toplayan şey belirleyici olmaktadır. Ümmetin diğer boyutları olan insanlar ve zaman ise, tabii boyuttur. Bu yüzden ümmet üç boyutlu komplike bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. İkinci tanımlama da peygamber merkezli olarak incelenmiştir. Bu anlamda Kur’ân kendilerine peygamber gönderilen her topluluğu ümmet olarak isimlendirmekte,160 gönderilen peygamberi yalanlayanların da davet ümmeti olarak nitelenebileceğine işaret etmektedir.161 Çünkü peygamber ümmeti ile kastedilen biri; sadece peygambere ve onun getirdiklerine inananları kapsayan icabet ümmeti, diğeri de kendisine peygamberin davetinin ulaştığı herkesi kapsayan davet ümmetidir.162 Buna göre Hz. Muhammed’in ümmeti denilirken risaletin başladığı tarihten kıyamete kadar gelecek bütün insanlığın en azından O’nun davet ümmeti olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda toplumsal sınanma bir peygambere nispet edilen ve peygamberin davet ümmeti diye tanımlanan kesimleri kapsadığı gibi onun çağrısına

157 En’am, 6/137; Yûsuf, 12/76; mümin, 40/26; Kâfirûn, 109/6.

158 Din kelimesinin Kur’ândaki kullanımları için bkz. Çalışkan, İsmail, Kur’ân’da Din Kavramı, Ankara, 2002. s. 58 vd.

159 Ebu Ca’fer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Câmi’u’l-Beyân Fî Te’vîli’l-Kur’ân , Beyrut, 1992, VII, 8; Nahhâs, I, 160; Sa’lebî, I, 164.

160 En’am, 6/42, Yûnus, 10/47, Ra’d, 13/30, Nahl, 16/63, Fâtır, 35/24. 161 Ankebût, 29/18.

162 Ebü’l-Bekâ, s. 176; Tehânevî, I, 262; Reşit Rıza, Tefsirü’l-Kur’âni’l-Hakîm (Tefsirü’l-Menar), y.y, tsz, IX, 450.

kulak verip iman edenlerden oluşan icabet ümmetini de içermektedir. Bu çerçevede inananlar ideal bir toplum ve medeniyet inşâsıyla sınanmaktadırlar.

Kâmil bir toplum olarak nitelenebilecek vasat163 ve hayırlı ümmet’in164 inşâsı ise; kültürel yapının oluşması, insanların da küçük grup yapılarını aşarak geniş bir toplum yapısına ulaşabilmesi ile elde edilebilir.165 Bunun için Kur’ân geniş bir toplum yapısını hedef almış, varolan küçük tabii ve sosyal gruplara olması gereken kadar değer atfetmiş, geniş ve kapsamlı ümmet olgusunu öne çıkarmıştır. Bu yüzden ümmet kavramı kendisinde inancın, kültürün şekillendiği medeniyet anlamında da kullanılmıştır.

Sonuç olarak ümmet kelimesi iradî ve sosyo-dinî bir özellik arz etmekte ve bu yönüyle gayr-i iradî sosyal gruplardan ayrılmaktadır.166 Özel anlamda ümmet dinî kardeşlik üzere inşâ’ edilmiştir.167 Sadece dünya ile sınırlı olmayan, uhrevî, dolayısıyla metafizik bir boyut taşıyan mensûbiyet duygusuyla ifade edilmektedir.168 Bu kavramın sosyolojide insan kümelerini ifade bağlamında kullanılan toplum, topluluk, grup, gibi kavramlarla benzer ve ortak yönleri olmasına rağmen, onlarla tam olarak örtüşmemektedir. Çünkü İslâm toplumunda sosyolojik tanımlamalardan farklı olarak gerçek bütünlük, toplumüstü bir ilkenin çevresinde olur ki o da Allah ve O’nun fıtrî ahlakî değerleridir.169 Sosyolojik grup tanımlamalarında ise bütünlüğü sağlayan, merkeze alınan ilke veya etrafında toplanılan şey sözleşmeler, ekonomik çıkar vb. unsurlar olduğu için toplumsal yapı ve ilişkiler tamamen farklılık arz etmektedir.

Kur’ân yukarıda izah etmeye çalıştığımız bu üç insan kümesinin dışında bakış açısına, büyüklük ve küçüklüğüne göre değişebilen nâs, karn, karye, , Medine, ehl, şa’b, aşîret, kabile, ashâp, raht, fasile, sıbt, tâife, ‘asabe, fie, sübat, şia, hizb, ma’şer,

163 Bakara, 2/143; “Vasat: taraflar arasında birinden birine daha yakın olmayıp âdil olmak” şeklinde tarif edildiğinden vasat ümmet de yatay ve dikey ilişkilerin tümünü adalet/denge üzere kâim kılan âdil bir topluluk demektir. (bkz: Zamahşerî, I, 199; Mehmet Vehbi, Hülâsâtü’l-Beyan Fî Tefsîri’l- Kur’ân, İstanbul, 1966, I, 247; Muhammed Ali Sabûnî, Safvetü’t-Tefâsîr, Mekke, tsz. I, 101.) 164 A. İmran, 3/104; 110; Hayırlı ümmet oluş gerek ayetin bizzat metninde gerekse tefsirlerde

ma’rûfu/iyiliği emredip münkerden/kötülükten alıkoymayla birebir ilişkilendirilmiştir. (bkz: Zamahşerî, I, 396-397; Mehmet Vehbi, II, 693-695; Sabûnî, I, 221-222.)

165 Mustafa Aydın, İlk Dönem İslâm Toplumunun Şekillenişi, İstanbul, 1991, s.110-111. 166

Gayr-iradî/tabii sosyal grup olarak nitelenen ehl, nefer, reht, ‘aşiret, fasîle, kabîle, sıbt, şa’b, qavm gibi kavramlar için bkz:.Atalay a.g.mk, s. 197-231.

167 Bkz. Hucurât, 49/10; Muhammed Esed, Kur’ân Mesajı, çev: C.Koytak, A.Ertürk, İstanbul, 1999, III, 1055-1056 (not:11); İsmail R. Farûkî, Tevhid, çev: Dilaver Yardım, İstanbul, 1987, s. 135. 168 Aydın, s. 37.

fevc, muhacir, ensar, fırka, zümre, sülle gibi daha başka sosyal grup veya insan kümelerinden de bahsetmektedir.170