• Sonuç bulunamadı

2. TARİHSEL ARKA PLAN

2.6. İspanya Siyasi Coğrafyası

2.6.3. Mağrib

VII. yüzyıldan itibaren İslâm tarihi kaynaklarında adı geçmeye başlayan “Mağrib”, genel olarak Kuzey Afrika’nın ortalarından Atlas Okyanusu’na kadar uzanan bölgeye verilen addır. “Mağrib”, bazen hem Kuzeybatı Afrika’yı hem de Endülüs’ü içermekle beraber, Endülüs sadece İber yarımadasını kapsamaktadır. Cebel-i Târık’ın ayırdığı bu her iki bölgenin tarihi zaman zaman ortak olmakla birlikte yine kültürel ve coğrafi özellikler; ayrıca buralarda hüküm süren devletler göz önünde bulundurulduğunda, Mağrib ve Endülüs iki ayrı bölge, iki ayrı kültürdür. Araplar, Doğu’da birçok yeri kısa bir süre içinde fethedip İslâm dünyasına katarken, Mağrib’in fethi yaklaşık 70 yıl sürmüştür. Çünkü bu topraklarda egemen olan Bizanslılar ve Berberiler’in varlığı; ayrıca bölgenin coğrafi

86Bkz. EK 1-Gırnata'nın Teslimine ve Halkına Verilecek İmtiyazlara Dair Mukavelename (1491).

87Bkz. EK 1-Gırnata'nın Teslimine ve Halkına Verilecek İmtiyazlara Dair Mukavelename (1491).

88Kamen, H. (1997), The Spanish Inquisition, An Historical Revision (1. Baskı), Londra: Weidenfeld & Nicolson, The Orion Publishing, 214-215.

genişliği bunu gerektirmiştir. Ayrıca Araplar, sadece sahil kesimlerini fethetmekle kalmayarak, derin ve ıssız yerlere de girerek oradaki halkları hem İslâm dinine hem de uygar yaşama çekmişlerdir.89 Mağrib’in fetih süreci, bir taraftan savaş ve mücadeleler, diğer taraftan da farklı iki milletin (Müslüman Araplar ve putperest Berberiler) birbirini tanıyıp kaynaştığı, dini ve kültürel açıdan iç içe girdiği dönemdir. Berberilerin büyük bir kısmı İslâm dinine girmekle kalmamış, din ve kültür olarak da Araplaşmıştır.90 Mağrib halklarının Araplaşma süreciyle paralel olarak Arapça da bu bölgelerde yavaş yavaş yayılmıştır. Ancak Arap Dili ve Edebiyatı’nın Mağrib’deki gelişimi ve yükselişi, Mağrib’den sonra fethedilen Endülüs’e nazaran daha geç olmuştur. Emevilerin Kuzey Afrika’daki Valilerinden Hassân bin en-Nu’mân el-Gassânî, Arap dilinin bu topraklarda yerleşmesi konusunda ilk adımı atanlardandır. Arapça’yı resmi dil kılan bu Vali, yerel idari, mali ve diğer kayıt ve belgeleri de Arapça’ya çevirtmiş ve bu dilin öğrenimini zorunlu hale getirmiştir. Akabinde, dönemin Emevi Halifesi, İslâm dinini ve Kur’ân’ı öğretmek için buraya fakihler göndermiştir. Böylece bu bölge, bir Araplaşma sürecine girmiştir. Nitekim Endülüs’ü fethetmekle görevlendirilen ve Mağrib asıllı olan Târık bin Ziyâd’ın, askerlerini cesaretlendirmek için yaptığı Arapça konuşmayı ordunun tüm askerlerinin anladığı bilinmektedir. Hâlbuki 12.000 kişiden fazla olan orduda 300’den fazla Arap asıllı olmadığı tahmin edilmektedir.91

Mağrib’de, İslâm’ın ilk dönemlerinden beri hüküm süren devletler şöyle sıralanmıştır:

1. İdrisîler: 789-985 yılları arasında Fas’ta hüküm süren ilk İslâm hanedanıdır. Adını, Hz. Ali’nin oğlu Hasan’ın neslinden olup soyu Fas şeriflerinin bir kolunu meydana getiren İdrîs bin Abdullah’dan (I. İdrîs) alır. 2. Ağlebîler: 800-909 yılları arasında Tunus, Cezayir ve Sicilya’da hüküm sürmüşlerdir. Kurucuları İbrahim bin el-Ağleb, 13. ve son hükümdarları III. Ziyâdetullah’tır. IX. yüzyılın ilk yarısından itibaren Sicilya’yı fethetmeye başlamışlardır. Bu ada, Normanların burayı istilâ ettiği 1091 tarihine

89Mu’nis, H. (1992), Târîhu’l-Mağrib, Beyrut: Yayınevi: El-Asru’l-Hadis, (I. cilt), 76.

90Mu’nis, H. (1992), age, 77.

91Kannûn, A. (1961), en-Nubûğu’l-mağribî fi’l-edebi’l-arabî (İkinci Baskı). Beyrut: Yayınevi: Mektebetu’l-Medrese ve Daru’l-kitabi’l-lubnani, (I. Cilt), 42.

kadar yaklaşık 274 yıl Müslümanların elinde kalmıştır.92 Bu dönemde Kayrevan şehri oldukça gelişmiş, ilk Afrika-Arap parası basılmış, kuyular ve sulama kanalları inşa edilmiştir. 800-909 yılları arasında Tunus, Cezayir ve Sicilya’da hüküm sürmüşlerdir. Kurucuları İbrahim b. el-Ağleb, 13. ve son hükümdarları III. Ziyâdetullah’tır. IX. yüzyılın ilk yarısından itibaren Sicilya’yı fethetmeye başlamışlardır.93

3. Fâtımîler: Bu hânedan, adını Hz. Fâtıma’dan alır. Kurucuları, Hz. Fâtıma ve Hz. Ali yoluyla Hz. Peygamber’in soyundan geldiklerini iddia ederler. Bu iddianın doğruluğu eski ve yeni âlimler arasında tartışma konusu olmuştur. 909-1171 yılları arasında Kuzey Afrika, Mısır ve Suriye’de hüküm süren bir Şiî devletidir.

4. Rustemîler: Kurucuları arasında bulunan Abdurrahman bin Rustem’e

izafeten bu adla anılırlar. Sekizinci yüzyılın sonundan onuncu yüzyılın başına kadar Kuzey Afrika’da Cezayir ve civarında hüküm süren bu devlet, Doğuda ortaya çıkan Haricî fırkalarının en ılımlı kollarından biri olan İbâdîler tarafından kurulmuştur. Emevi baskılarından kaçan bazı İbâd Hâriciler, Mağrib’in merkezi yönetiminden uzak yerlerinde inanç ve prensiplerini yayma yolunu tercih etmişlerdir. 777-909 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir. Rustemîler zamanında mescitlerin önemli birer ilim merkezi haline gelmesinin yanı sıra ülkenin her yerinde okullar açılmıştır.94

5. Murâbıtlar: Kuzey Afrika, Endülüs ve Balear Adaları’nda hüküm süren Berberî hanedanı ve devletidir. 1056-1147 yılları arasında varlık göstermiştir. Bu devletin kökleri, Mağrib’de başlayan dinî bir harekete uzanmaktadır. Abdullah bin Yâsîn adlı bir fakih, bu bölgede baş gösteren başıbozukluğu, ahlaki yozlaşmayı ve gittikçe kötüleşen sosyal durumu düzeltmek için harekete geçmiş, insanları doğru yola, temiz ahlaka davet etmiştir. Öğrencileriyle kurduğu tekke/dergâh, Arapça’da Ribât, bu cemaatin “Ribat etrafında toplananlar, Ribat ehli” anlamına gelen “Murâbıtlar” şeklinde anılmasına sebep olmuştur. Abdullah bin Yâsîn’in

92Mu’nis, H. (1992), age, s. 271.

93Mu’nis, H. (1992), age, 291-92

94Özkuyumcu, N. (2008) “Rüstemîler”, TDV İslâm Ansiklopedisi, (C. XXXV), İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 295.

çeşitli bölgelere gönderdiği öğrencileri ve adamları sayesinde bu hareket gittikçe yayılmış ve siyasi bir güce dönüşmüştür.95

6. Muvahhidler: Kuzey Afrika ve Endülüs’te 1130-1269 yılları arasında hüküm sürmüş Berberî hanedanıdır. Muvahhidler de Murâbıtlar gibi, toplumdaki yozlaşma ve bozulmayı ıslah etmek amacıyla ortaya çıkmış bir harekettir. Öncüleri olan ve el-Mehdî lakabıyla anılan Muhammed bin Tûmert (ö. 1130), Doğu’ya gidip ilim tahsil etmiş ve özellikle, Murâbıtların doğru yoldan saptığını söyleyen İmam Gazâlî’den etkilenmiştir. Mağrib’e dönüp dinî ıslah hareketine başlayan, hiç kimseden korkup çekinmeyen ve malda mülke gözü olmayan İbn Tûmert, zamanla etrafına taraftar toplamıştır. Bunlar arasında yer alan Abdulmu’min bin Ali, Murâbıtları yenerek devletini kurmuştur.96 Bu yeni devlet, Mağrib’deki değişik devletçik ve yönetimleri bir bayrak altında topladığı için “Birleştirenler, Birliği Sağlayanlar” anlamına gelen “Muvahhidler” adıyla anılmıştır.

7. Merinîler: 1196-1465 yılları arası Mağrib’de hüküm süren bir Berberî hanedanıdır. Bu dönemde bilimsel hareket, ara ara duraklamışsa da, Muvahhidler Döneminde olduğu gibi ilerleme kaydetmiştir. Merinî Hükümdarları, bilim ve fikir adamlarını destekleyip korumakla kalmamış; bizzat kendileri de bilime hizmet etmişlerdir.97

8. Vattâsîler: Fas’ta hüküm süren bir İslâm hânedanı (1471-1554) olup Zenâte kabilelerinden Benî Merîn’in akraba kollarından biridir.

9. Hafsîler: 1229-1574 yılları arasında Tunus’ta hüküm sürmüş bir devlettir. 10. Zeyyânîler: Abdulvâd Oğulları olarak da bilinir. XIII. yüzyılın başlarından

XVI. yüzyılın ortalarına kadar hüküm süren ve bugün Cezayir’de bulunan Tilimsan şehri merkezli bir devlettir. Hüküm sürdükleri topraklar, Mağrib’in merkezî yerleridir.98

11. Sa’dîler: 1511-1659 yılları arasında Fas’ta hüküm süren bir İslâm

hanedanıdır.

Endülüs’ü yakından ilgilendiren Mağrib’deki siyasi gelişmeler değerlendirildiğinde, IX. yüzyılın başında Mağrib’i etkileyen en önemli gelişme 909

95Kannûn, A. (1961), age, 58-59.

96Kannûn, A. (1961), age, 99-104.

97Kannûn, A. (1961), age, 188.

yılında Orta Mağrib’de Şii İsmaili Fatımiler Devleti’nin (909-1171) Tunus ve Uzak Mağrib yönünde toprak kazanarak Endülüs’ü tehdit eder hale gelmesidir. Fatımilere karşı duyulan Sünni tepkiler neticesinde Murabıtlar (1056-1147) ve Muvahhidler (1130-1269) adlı iki Berberi devlet kurulmuştur. Söz konusu iki devlet hâkimiyetinde Mağrib ve Endülüs tek bir siyasi coğrafyaya dönüşmüştür. Ancak Orta Mağrib’de Abdulvadiler (1236-1555)’in, Tunus ve civarında Hafsiler’in (1228-1574) hüküm sürmeleri Muvahhidler’i ortadan kaldırıp Mağrib siyasi, coğrafyasını bölmüş, Endülüs’ü ise Hristiyanlara karşı zayıf bırakmıştır. Nasriler’in XIV. yüzyıldan beri kademeli olarak toprak kaybetmeleri ve nihai olarak Granada’nın düşmesi Mağrib coğrafyasındaki siyasi gelişmelerin neticesi olarak değerlendirilmektedir.99