• Sonuç bulunamadı

1. HAK ARAMA HÜRRİYETİ KAVRAMI

1.6. Hukuk Devleti Kavramı

1.6.3. Kuvvetler Ayrılığı İlkesi

Kuvvetler ayrılığı ilkesi, klasik anlamda devletin yerine getirdiği üç işlevin birbirinden bağımsız erkler arasında paylaştırılmasını ve bunlar arasında bir denge ve denetleme sistemi kurulmasını öngörmektedir. Geniş anlamda ise devletin üstlendiği görevlerin sınıflandırılması ve bu sınıflandırmaya göre temel işlevlerin farklı organların eline teslim edilmesidir115. Soysal, kuvvetler ayrılığı ilkesini, yasama, yürütme ve yargı olarak tanımlanan kuvvetlerin değişik yollardan göreve gelen ve aralarında “fren ve denge mekanizması” bulunan farklı organlara verilmesi olarak tanımlanmıştır116. Özbudun göre ise; kuvvetler ayrılığı ilkesi, devlet iktidarının

111 Gözler, Tabii Hukuk ve Hukuki Pozitivizme Göre Adalet Kavramı, s. 82-83.

112 Kapani, Kamu Hürriyetleri, s. 31; Akıllıoğlu, İnsan Hakları Kavram, Kaynaklar ve Koruma Sistemleri, s. 38.

113 Aral, Toplum ve Adaletli Yaşam, s. 198-200.

114 Aral, Toplum ve Adaletli Yaşam, s. 200; Öğütçü, Doğal Hukuk ve Pozitif Hukuk Işığında İnsan Hakları Alanındaki Bazı Kavramlar, s. 576.

115 TEZİÇ Erdoğan, Anayasa Hukuku, 14.Bası, Beta Basım, İstanbul, 2012, s. 417.

116 SOYSAL Mümtaz, 100 Soruda Anayasanın Anlamı, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1990, s.

47.

23

hukuki anlamdaki işlevlerinin aralarında işbirliği olan farklı organlar tarafından yerine getirilmesidir117.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi, hukuk devletinin temel unsuru olmakla kalmaz, aynı zamanda diğer unsurların gerçekleşmesi için de zorunlu unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Hukuk devletinin unsurları olan yürütmenin ve yasamanın yargısal denetiminden ve/veya yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığından söz edebilmek için öncelikle ülkede kuvvetler ayrımının gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Nitekim temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması da ancak kuvvetler ayrımı ile mümkündür118. Kuvvetler ayrılığı ilkesi, işlevsel olarak, devlet iktidarını sınırlandırmakta ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına almaktadır. Bu ilke iktidarın tek bir elde toplanmasının önüne geçer. İktidarın yasama, yürütme ve yargı organları arasında dağıtılarak denge ve denetimin gerçekleşmesi sağlanmış olur.

Devletin vazgeçilmez niteliği olan egemenlik unsurunun yasama, yürütme ve yargı organları tarafından temsil edilmesi ve kullanılması demokrasinin temeli olarak da kabul edilmektedir. Nitekim devletin temel yetkilerinin işlevsel olarak ayrılması sonucunda kuvvetler ayrılığı çağdaş anayasalarda bulunan bir temel kurum halini almıştır119.

Devlet kudretini sınırlandırmaya yönelik çabaların tarihi ilkçağlara kadar uzanmakla birlikte hukuk devleti düşüncesinin gelişiminin en önemli aşamasını özgürlüğün, devletin amacı ve sınırı olduğu ve devlet otoritesinin kötüye kullanılmasına karşı bir garanti olarak kuvvetler ayrılığı prensibinin ön plana çıktığı 18. yüzyıl oluşturmaktadır120. Demokrasi kavramının Antik Yunan’da ortaya çıkışı ve gelişmesi, kuvvetler ayrılığı fikrini de bu dönemde bulmamızı sağlar. Kuvvetler ayrılığı teorisini kez tasvir eden ilk kişi Aristotales’tir. Aristo’nun bu görüşünün temelinde “danışılan ve yol gösteren”, “yöneten”, “yargılayan” güçleri birbirinden ayırması yatmaktadır. Ancak bu görüşün modern tahliller ile sadece dış görünüş

117 Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, s. 183.

118 Teziç, Anayasa Hukuku, s. 463; Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Teorisi, s. 538;

ŞEN Mahmut, İdarenin Yargısal Denetiminin Sınırlarına İlişkin Modeller, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Sa. 1-2, Y. 2013, ss. 1623-1641, s. 1624-1625.

119 Erdoğan, Anayasa Hukuku, s. 68; Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, s. 171.

120 ÖZKORKUT ÜNAL Nevin, “1876 Anayasasının Hukuk Devleti Unsurları Açısından Osmanlı Devlet Anlayışına Getirdiği Yenilikler”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 2004, ss. 173-184, s. 173.

24

benzerliği vardır121. Aristo ile başlayan süreç,Jean Bodin ve John Locke’un düşünsel çabalarıyla ilerlemiştir. Jean Bodin aynı kişide yasa koyucu ve yargı rolünün toplanmasının sakıncalarını belirterek, yürütme ve yasama erkleri kralın elinde olmalı, ancak yargı iktidarı başka erklere verilmeli görüşünü ileri sürmüştür122. John Locke “Sivil Siyasal Yönetim Üzerine İki İnceleme” (1691) adlı kitabında kuvvetler ayrılığının bir özgürlük güvencesi olduğunu gündeme getirmiştir123. Locke’un kuvvetler ayrılığında yargı kuvveti muğlak bir nitelik göstermektedir. Düşünsel olarak öncelik, “yasaları yapanlar ile uygulayanların farklı kimseler olması gerektiğinden”, yasama ve yürütme ayrımı öncelik kazanmıştır. Bu kuvvetlerin yanında “üçüncü kuvvet olarak dış politika sorunlarıyla ilgili olarak federatif kuvvet önerilmiştir”124.

Kuvvetler ayrılığı fikri modern düşünce anlamında asıl yapısını Montesquieu tarafından “Kanunların Ruhu” eseriyle kazanmıştır. “Montesquieu, yasa yapma, yasayı uygulama ve yasaya göre ceza verme yetkilerinin yani üç kuvvetin ayrı toplumsal güçler tarafından paylaştırılmasını öne sürmüştür. Her ne kadar bu öneride yetkiler, demokratik cumhuriyetin varlığı için krala, soylulara ve halka verilmiş” olsa da önemli olan fikrin idealize edilmesidir125. Kuvvetler arasındaki dengenin kişilerin özgürlüklerini etkilediğini savunan Montesquieu; devletin yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin ayrılması gerektiğini belirterek bu üç organın, eşit olduğunu ve aralarında bir denge kurulması gerektiğini dile getirmiştir. Montesquieu’nun siyasal kuramı kuvvetler arası dengeye ve iktidarın iktidarla sınırlandırılmasına dayanır126. Kuvvetler ayrılığı özünde, aristokrasiyi krala karşı korumak için kurulmuş olsa da;

“burjuva devrimleri başarıya ulaşınca Fransız ve Amerikan devletlerinin anayasalarına geçerek, varlığını çağdaş anayasalara kadar sürdürebilen bir anayasa

121 DOEHRİNG Karl, Genel Devlet Kuramı, çev: Ahmet Mumcu, 4.Baskı, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2002, s. 201.

122 Teziç, Anayasa Hukuku, s. 465.

123 Erdoğan, Anayasa Hukuku, s. 68.

124 ŞENEL Alaeddin, Siyasal Düşünceler Tarihi, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1997, s.

344-345.

125 KIŞLALI Ahmet Taner, Siyasal Sistemler- Siyasal Çatışma ve Uzlaşma, İmge Kitabevi, Ankara, 1998, s. 201.

126 KUTLU Mustafa, Kuvvetler Ayrılığı Temelleri Gelişimi Hukuk Devletinin Kökenleri, A.Ü.H.F. Kütüphanesi, Seçkin Yayınları, Ankara, 2001, s. 112.

25

ilkesi durumuna gelmiştir.” Demokrasinin ve yönetim şekillerinin zamanın şartlarına uyarak yeni biçimler alması kuvvetler ayrılığı fikrinin özünü değiştirmemiştir127.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi, devlet iktidarının yasama, yürütme ve yargı işlevleri esas alınarak bölünüp dağıtılması sonucu, iktidar kullanımını farklılaştırarak, özünde salt siyasi güce karşı devlet iktidarının ayrı ellerde toplanması yoluyla, iktidarlar arasında dengeler kurup, bu şekilde siyasi iktidarın sınırlandırılmasını amaçlamaktadır128. Kuvvetler ayrılığı ilkesinde amaç mutlak iktidarların baskıcı yönetimine karşı kişi hürriyetlerini güvence altına almaktır129. Kuvvetler ayrılığı ilkesi demokrasinin çoğulculuk ilkesi ile de yakından ilgilidir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi ile toplumda değişik çıkarları temsil eden farklı kişi veya grupların, seslerinin bastırılmasının önüne geçilerek, siyasal sürece katılımlarının sağlanmasına imkan tanınmaktadır130.

127 Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi, s. 355.

128 Kutlu, Kuvvetler Ayrılığı Temelleri Gelişimi Hukuk Devletinin Kökenleri, s. 198.

129 Teziç, Anayasa Hukuku, s. 466.

130 EREN Emrah Karaca, Muhafazakar Siyaset Anlayışı ve Demokrasi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara, 2012, s. 214-215.

26

2. HAK ARAMA HÜRRİYETİNİN TARİHSEL SÜRECİ