• Sonuç bulunamadı

Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmede Ayrımcılık

2. ULUSLARARASI BELGELERDE AYRIMCILIK YASAĞI ve DENETİMİ

2.1. Birleşmiş Milletler Belgelerinde Ayrımcılık Yasağı ve Denetimi

2.1.2. Sözleşme İçi Sistem

2.1.2.2. Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmede Ayrımcılık

1976 yılında yürürlüğe giren BM Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin teminat altına aldığı haklar birinci nesil haklar içinde yer almaktadır.164

Bütün uluslararası sözleşmelerin, taraf devletler için bağlayıcı olduğunda şüphe yok. Ancak bağlayıcılık derecesi değişir. Bu değişkenlik, bireyin pozisyonuyla alakalıdır. İlk nesil klasik insan hakları, “sert (hard) ve derhal (fast)” hukukun bütün özelliklerini taşır. Buna karşın ikinci nesil insan hakları yumuşak (soft) özelliğine sahiptir. İkiz sözleşmeleri karşılaştırdığımızda, Kişisel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi taraf devletlerin, mutlak ve derhal yerine getirmesi gereken hakları içermektedir.165

Görülüyor ki, Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin kapsamına baktığımızda, İHEB’nin 1-21. maddeleri arasında yer alan ve klasik haklar olarak da anılan haklar, biraz daha detaylandırılarak ele alınmıştır.

Türkiye sözkonusu Sözleşme’yi 2000 yılında imzalamış ve 2003 yılında onaylamıştır. Azınlık haklarını düzenleyen 27’nci maddeyi Lozan Antlaşması ve Anayasa hükümlerine göre yorumlama hakkına sahip olduğunu belirten bir çekince koymuştur.166

Sözleşme’nin 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasında, ayrımcılık yasağına yer verilmiş ve hangi temellerde ayrımcılığın yasaklandığı belirtilmiştir:

“Bu Sözleşme’ye taraf her devlet, bu Sözleşme’de tanınan hakları ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya diğer bir fikir, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğum veya diğer statü gibi her hangi bir nedenle ayrımcılık yapılmaksızın, kendi toprakları üzerinde bulunan ve egemenlik yetkisine tabi olan bütün bireyler için güvence altına almayı ve bu haklara saygı göstermeyi taahhüt eder”167

(md.2/1). 164 Karaosmanoğlu, s. 145. 165 Tomuschat, s. 37-38. 166 Karaosmanoğlu, s. 146. 167

(Çevrimiçi) http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/53-73.pdf (Erişim Tarihi: 05.06.2014).

57 Sözleşme’nin 3’ncü maddesi cinsiyet eşitliğini düzenlemektedir. Buna göre, “bu Sözleşme’ye taraf devletler, bu Sözleşme’de yer alan kişisel ve siyasi hakların kullanılmasında eşit haklar sağlamayı taahhüt eder.”

Sözleşme’nin 4’üncü maddesinde olağanüstü bir durum ortaya çıkması durumlarında, taraf devletlere Sözleşme’den doğan yükümlülüklerden azaltma imkanı tanımakta, ancak aynı hüküm taraf devletlerin yükümlülüklerini azaltma tedbirlerinde Sözleşme’de sayılan temellerde bir ayrımcılık içermesini yasaklamaktadır:

“Sözleşmeci taraf devletler, ulusun yaşamını tehdit eden olağanüstü bir durumun

meydana gelmesi ve bunu resmen ilan etmeleri halinde, durumun zorluklarının kesinlikle gerektirdiği ölçüde, uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklerine aykırı düşmeyecek ve ırk, renk, cinsiyet, dil, din, toplumsal köken gibi sebeplerle ayrımcılık içermeyecek şekilde, bu Sözleşmedeki yükümlülüklerinde azaltma yapan tedbirler alabilirler”(md.4/1).

Savaş propagandası ve düşmanlığı savunma yasağı başlığı altında Sözleşme’nin 20’nci maddesinin 2’nci fıkrasında nefret ve şiddete tahrik eden ulusal, ırksal ve dinsel düşmanlık yasaklanmıştır:“Ayrımcılığa, kin ve nefretle veya şiddete tahrik eden her hangi bir ulusal veya ırksal veya dinsel düşmanlığın savunulması hukuk tarafından yasaklanır”(md. 20/2).

Çocuk hakları başlığı altında Sözleşme’nin 24’üncü maddesinin 1’nci fıkrasında çocukların her türlü ayrımcılığa karşı korunması teminat altına alınmıştır:

“Her çocuğun ırk, renk, cinsiyet, dil, din, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet,

doğum gibi bir ayrımcılığa tutulmaksızın ailesi, içinde yaşadığı toplum ve Devlet tarafından, bir küçük olarak statüsünün gerektirdiği koruma tedbirlerine hakkı vardır.”

Sözleşme’nin 26’nci maddesinde herkesin hukuk önünde eşit ve eşit hukuki korunmaya hakkına sahip olduğu ve Sözleşme’de sayılan özelliklerden dolayı hiç kimseye ayrımcılık yapılamayacağı ifade edilmektedir:

“Herkes, hukuk önünde eşittir ve hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın hukuk tarafından korunma hakkına sahiptir. Hukuk bu alanda her türlü ayrımcılığı yasaklar ve herkese ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir fikir, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet,

58

doğum veya başka bir statü ile yapılan ayrımcılığa karşı etkili ve eşit koruma sağlar” (md.26).

Sözleşme’nin 27’nci maddesinde etnik, din ve dil temelinde azınlıkların haklarının korunması gerektiği belirtilmiştir:

“Etnik, dinsel veya dilsel azınlıkların bulunduğu Devlette, böyle bir azınlığa mensup

bulunan kişiler gurubun diğer üyeleri ile birlikte toplu olarak kendi kültürel haklarını kullanma, kendi dinlerinin gereği ibadet etme ve uygulama veya kendi dillerini kullanma hakları engellenmez”(md.27).

Bu Sözleşme’nin, tanıdığı haklardan yararlanmada, taraf devletin kendi vatandaşı ve yetkisi altında bulunan bütün bireyleri kapsayacak şekilde ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal görüş, ulusal ve sosyal köken, mülkiyet ve doğum temelinde ayrımcılığı yasaklaması ve “diğer statüler” ifadesiyle ayrımcılığa dayanak teşkil eden özellikleri sınırlandırmaması; etnik, dil ve dini azınlıklara kendi kültürel hakları, ibadet etme ve dillerini kullanma haklarının engellenmesini yasaklaması bakımından ayrımcılık yasağını genişçe ele alan, ilk uluslararası belge olma niteliğini taşıdığı söylenebilir. Sözleşme dolaylı ayrımcılık ve pozitif ayrımcılığa yer vermemesi ve toplumun zayıf grubu olarak da sadece çocuklara yer vermiş olması Sözleşme’nin zayıf tarafları olarak zikredilebilir.

2.1.2.2.1. İnsan Hakları Komitesi

İnsan Hakları Komitesi, insan haklarının korumasını üç şekilde gerçekleştirmektedir. Bunların ilki, devlet raporlarıdır. Taraf devletler, kendileri açısından Sözleşme’nin yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içinde ve daha sonra da Komite’nin istediği zamanda, Sözleşme’de tanınan hakların uygulanması ve ilerleme kaydetmesi hususunda aldıkları tedbirleri rapor halinde BM Genel Sekreteri’ne sunarlar (md.40/1). BM Genel Sekreteri, taraf devletlerden gelen raporları incelemek üzere Komiteye havale eder (md.40/2). Raporların bazı bölümleri uzman kuruluşların yetki alanına girmesi halinde, Genel Sekreterlik, Komite’ye danıştıktan sonra ilgili uzman kuruluşa gönderebilir (md.40/3). Komite

59 taraf devletlerden gelen raporları inceler ve bu raporlarla birlikte kendi genel yorumlarını içeren bir raporu Ekonomik ve Sosyal Konseye iletebilir (md.40/4).

İkincisi, taraf devlet başvurusunun incelenmesidir. Komite’nin şikayet alabilmesi için şikayet eden ve şikayet edilen her iki taraf devletin de Komite’nin şikayetleri ele alma ve inceleme yetkisini tanımış olması gerekir (md.41/1). Sözleşme’ye taraf devletlerden biri, diğer taraf devletin Sözleşme hükümlerini yerine getirmediği kanaatini taşırsa yazılı olarak ilgili taraf devlet’e bildirir. Şikayeti alan Devlet, şikayetin iletilmesinden itibaren üç ay içinde şikayet eden taraf devlete durumu izah eden bir yazılı cevap gönderir (md.41/1-a). Şikayeti aldığı tarihten itibaren altı ay içinde sorun çözülmez ise her iki taraf devlet de sorunu Komite’nin önüne götürebilir (md.41/1-b). Komite, Sözleşme’de tanınan insan hakları ve temel özgürlüklere saygı esası çerçevesinde taraflara dostane çözüm hizmeti sunar (md.41/1-e). Şayet sorun çözülmez ise Komite, taraf devletlerin rızasını aldıktan sonra “ad-hoc” Uzlaştırma Komisyonun kurulmasına karar verir ve sorun bu Komisyona havale edilir (md.42/1).168

Üçüncüsü ise, bireysel başvurudur. Bireysel başvuru, başta Sözleşme’de kabul edilmemiş, daha sonra Sözleşme’ye Ek Protokol’de düzenlenmiştir.169

Türkiye Ek Protokolü 3 Şubat 2004 tarihinde imzalamış ve 17 Mart 2006 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan kanunla onaylamıştır.170

Bireysel başvuru hakkının tanınmasıyla, Sözleşme’de yer alan hak ve özgürlüklerden yararlanmada ayrımcılığa uğradığını düşünen mağdurlara, BM düzeyinde hak arama yolu açılmıştır. Komitenin, hem bireysel başvurularda verdiği emsal kararları hem de Sözleşme’yi yorumlama çerçevesinde yaptığı genel yorumları, uygulamacılar için yol gösterici olmuştur. Bu bağlamda,

Komite 18 No’lu Genel Yorumu’nda Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nde yer almayan iki önemli hususta görüşlerini bildirmiştir. Sözleşme’nin 2’nci maddesinin 1’nci fıkrasında taraf devletlerin kendi ülkesinde yaşayan ve yargı yetkisi altında olan tüm bireylere belirtilen özelliklerden biri

168

Detay bilgi için Sözleşme’nin 42’nci maddesine Bkz. (Çevrimiçi)

http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/53-73.pdf ( Erişim Tarihi: 06.06.2014). 169

Ek Protokol Madde 2 ve 3. 170

60 nedeniyle ayrımcılık yapılamayacağı ve Sözleşme’nin 26’nci maddesinde herkesin yasalar önünde eşitliğine ve hiçbir ayrım gözetilmeksizin yasalarca eşit korunması prensibi getirmesine rağmen eşitlik ile ilgili herhangi bir tanım yapılmamıştır. Komite ayrımcılıktan neyin anlaşılması gerektiği hususunda IAOK Sözleşme’deki “ırk ayrımcılığı” tanımına ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ndeki “kadınlara karşı ayrımcılık” teriminin tanımına atıf yapmıştır. Sözleşme’de yer almayan diğer bir husus ise olumlu eylemdir. Komite, taraf devletlerin Sözleşme ile yasaklanan ayrımcılığa yol açan veya ayrımcı eylemlerin gerçekleşmesine yardımcı olan şartlarının ortadan kaldırılması için olumlu eylem gerektiren tedbirlerin alınması gerektiğini belirtmektedir.171

2.1.2.3. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası