• Sonuç bulunamadı

1. AYRIMCILIK YASAĞIYLA İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

1.2. Eşitlik İlkesi

1.3.3. Çok Kültürlülük, Çoğulculuk ve Ayrımcılık Yasağı

Yazar Doytcheva, “çok kültürlülüğün”, “farklı sosyal çevrelerden, dini inançlardan, etnik kökenlerden veya milliyetlerden gelen bireylerin oluşturduğu çağdaş toplumların bir özelliğini belirttiğini”78

, ifade etmektedir. 20. yüzyılın başında devlet sayısı 50 civarında iken 1989’da 160 ve son zamanlarda bu sayı 200’e çıktı. Hala da ayrılma eğilimleri sürmektedir. Kanada’da Quebecliler, İspanya’da Basklar özerkliklerini elde etmelerine rağmen hala bağımsızlık hayalini sürdürmektedirler. Zira günümüzde Devletlerin homojen olanlarının sayısı %10’u geçmiyor. Dünya’da 5000 civarında etnisite olduğu tahmin edilmektedir.79

Uluslararası göç sorunu da kültürel çeşitliği artıran önemli bir etkendir. Uluslararası göçmenlerin sayısı 175 milyona (Dünya nüfusunun %2,9) ulaştı. Avrupa Birliği’nde 17 milyon göçmen var. Kıtalararası göç, yakın ülkelere göç ve gidiş geliş şeklindeki göçler hala sürmektedir. Bir de buna ulusötesi diyasporayı eklemek gerekir. Bu göçmenler anavatanla bağını ve etnik kimliklerini canlı tutmaktadırlar.80

Burada can alıcı soru şu: Farklılara karşı nasıl davranılmalıdır? Bu farklılıklar toplumsal uyum ve düzen adına görmezden mi gelinecek, ya da tersine buna karşı duyarlı olup talepler karşılanacak mı? Çok kültürlülük, bu farklı nüfus toplulukların bir arada varolabileceğine inanmakta ve toplumun selametini, toplumsal düzeni bu taleplerin karşılanmasında görmektedir. Bu talepler arasında anadilde eğitim, yerlilerin kültürlerinin ve benzeri kimliklerin korunması gelmektedir.81 “Çok

kültürlülük”, tek-tipleşme ve tekdüzeliğe bir tepki olarak düşünülebilir. Irk renk, dil, 78 Doytcheva, s. 16. 79 a.g.e., s. 10. 80 a.g.e., s. 11. 81 a.g.e., s. 113.

25 din veya kültürel olarak farklı kesimler, tek bir potada eritilerek bir ulus yaratma süreçlerinde baskı, inkar veya önemsenmeme ile karşılaştılar. Gerek yasal düzenlemeler gerekse güvenlik politikalarıyla asimilasyon çabaları, farklı özellikleri taşıyan kesimlerde ciddi rahatsızlıklara yok açtı. Bütünleşme amacıyla yürütülen bu politikalar ters teperek toplumsal ayrışmalara neden oldu. Farklılıkların inkarı ve asimilasyonuna kaşı çıkan “çok kültürlülük” anlayışı, farklılıkların bir tehdit değil, bir zenginlik olarak görülmesi gerektiğini, savunmaktadır. Benzer şekilde farklılıkların korunmasını, farklı özellikler taşıyan grupların hakları ve özgürlüklerinin anayasal teminat altına alınmasını savunan diğer bir görüş ise çoğulculuktur.

Çoğulculuk yaklaşımında başlıca iki model bulunmaktadır. Bunlar, “müdahale etmeme” ve “ayrımcılık yapmama” modelleridir. “Müdahale etmeme” modelinde, başkalarına zarar vermediği müddetçe azınlıkların pratiklerine müdahale etmemektir. Zararlı olmadıkları halde onların pratiklerine müdahalenin adil olmadığı ve aynı zamanda adil ve haksız müdahalenin kamusal düzene, sosyal uyum ve siyasal istikrara zarar verebilir. Bu da ülkenin kurumlarını zayıflatabilir. Diğer model olan “ayrımcılık yapmama” modelinde ise devletin, bireysel inançlara, değerlere, kültürel, dini ve etnik kimliklerine bakılmaksızın tüm vatandaşlar arasında eşit hak ve özgürlükleri sağlaması gerektiği fikrine dayanmaktadır.82

“Müdahale etmeme” modeli ile şekli eşitliğin gerçekleşmesi mümkün olabilir, ancak maddi eşitliğin gerçekleşmesi için “ayrımcılık yapmama” modelin benimsenmesi gerekir. Bu modelde, ayrımcılığın yapılmaması için Devletin bir takım pozitif eylem yükümlülükleri bulunmaktadır.

İnsan onuru bakımından eşit olan insanlar hak ve özgürlükler bakımından da eşittir. Buna göre hiç kimse, hak ve özgürlük bakımından diğerine üstün değildir. Kişi, farklı özelliklere sahip insan veya insan gruplarının hak ve özgürlüklerine saygılı ve hoşgörülü olmalıdır. Birlikte yaşama kültürü, herkesin diğerini olduğu gibi tanıması, onu kendine benzetmeye çalışmamasıyla mümkün olur. Hak ve özgürlüklere saygılı olmak ve toplum fertlerinin birbirlerine karşı hoşgörülü olması bir kesiminin diğerine bir lütfü ve ikramı olarak anlaşılmamalıdır. Bunlar, insan

82

Nafiz Tok, “İki Liberal Kültürel Çoğulculuk Modeli: Müdahale etmeme ve Ayrımcılık Yapmama”, Liberal Düşünce Dergisi, Y. 10, S. 38-39 (Bahar-Yaz 2005), s. 30-37.

26 olması sebebiyle hak ettiği değerlerdir. Böyle bir anlayış çerçevesinde bakıldığında, zaman zaman çatışma ve savaşın nedeni olan farklılıklar barış ve zenginliğin kaynağına dönüşecektir.83

Cinsiyetçilik, ırkçılık, milliyetçilik, yabancı düşmanlığı ve islamofobi gibi ayrımcılığın temelinde, insanların birbirine karşı üstünlük iddiası bulunmaktadır. Ayrımcılık, temelde insanlık onurunu yok sayan negatif, ret ve inkar edici bir tutumdur. Ayrımcılık, Devletin veya bireylerin, farklı olanların hakkını tanımamasıdır. Ayrımcılık anlayışında birey insan olarak görülmez, onun ırkı, rengi, cinsiyeti veya sahip olduğu başka bir şey üzerinde tanımlanarak basit bir objeye indirgenir.84 Üstünlük iddiasına temel teşkil eden ırk, renk, soy, cinsiyet, dil vb. özellikler doğuştan gelen ve kişilerin kendi çabası veya ehliyet ve liyakatının bir ürünü değildir. O halde kişinin, kendi iradesi dışında sahip olduğu bu özellikler temelinde üstünlük iddiasında bulunmasının makul ve mantıki bir gerekçesi olamaz.

İnsana insan olduğu için saygı gösterilmelidir. İnsanın kendinden farklı olanı “öteki” olarak tanımlaması yanlıştır. İnsanlar birbirinden farklılıklarıyla “öteki”leştirilemez. İnsan için “öteki” olan şeytandır. İnsan tek başına insan değil, hep birlikte insandır. Farklı olan her insan veya insan grubu insanlık ailesinin bir üyesi veya insan grubudur. Dolayısıyla insanların renk, dil, din, cinsiyet ve başka özelliklerinden dolayı birbirlerini “öteki” tanımlaması izafi ve zoraki bir tanımlamadır.85

Yukarıdaki tartışmalardan anlaşılacağı üzere, çoğulcu demokratik sistemler ile çoğunluklu demokratik sistemler arasında temel fark, çoğulcu demokratik sistemde, çoğunluğa göre azınlık durumda olanların bireysel hak ve temel özgürlükleri ve grup haklarının anayasal teminat altına alınmış olmasıdır. Çoğulcu sistemde, çoğunluğun kararıyla azınlıkların hak ve özgürlükleri ellerinden alınamaz, farklı özellikleri taşıyan gruplar dışlanamaz, farklı muameleye tabi tutulamaz. Farklıkları yok etmek yerine farklılıkların yaşatılması için yasal ve idari tedbirler alınır.

83

Bilal Sambur, “Özgürlük, Çoğulculuk ve Barış”, Liberal Düşünce Dergisi, Y. 18, S. 71 (Yaz 2013), s. 33.

84 Sambur, s. 36. 85

27