• Sonuç bulunamadı

1.4. DİSİPLİN SUÇLARININ ADLİ SUÇLARLA KARŞILAŞTIRILMASI

1.4.2. Kanunilik İlkesi Bakımından

Ceza hukukunda kanunilik ilkesi, gerek suç adı verilen yasak hareketlerin (suçta kanunilik) gerekse bu yasak hareketlerin işlenmesi halinde uygulanacak cezaların (cezada kanunilik) kanun tarafından açık, kesin ve belirli bir şekilde tespit edilmiş olmasını ifade eder. Bu ilkeyle kişilerin kanunlar tarafından yasaklanmış olan hareketleri önceden bilerek davranışlarını buna göre düzenlemelerine imkan sağlanmış olur328.

1982 Anayasası’nın 38. maddesinde, kimsenin işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamayacağı, kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemeyeceği, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulacağı; 15. maddesinde de, suç ve cezaların geçmişe yürütülemeyeceği hükme bağlanmıştır. Öte yandan TCK’nun 2. maddesinde, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği, kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza verilemeyeceği; 7. maddesinde de, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemeyeceği, işlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimsenin cezalandırılamayacağı düzenlenmiştir.

Anayasa ve TCK’da yer alan bu kurallara göre kanunilik ilkesinin “kanunla düzenlenme”, “kanunun açık olması” ve “kanunun geçmişe uygulanmazlığı” olmak üzere üç alt ilkeye dayandığı görülmektedir329. Bu ilkelerden “kanunla düzenlenme”, ceza hukukunun kaynaklarını; “kanunun açık olması”, ceza kanunlarının formüle edilmesini ve yorumunu, “kanunun geçmişe uygulanmazlığı” da, kanunların zaman bakımından geçerliliğini ilgilendirmektedir330.

Ceza hukukunda kanunilik ilkesinin başta gelen ilk anlamı, suç ve cezaların “kanun” adı altındaki hukuki metinlerle düzenlenmesi zorunluluğudur. Bu ilke adli suçlar yönünden sıkı bir şekilde uygulanmakta ve cezalandırılacak fiiller ceza kanunlarında tek tek sayılmak suretiyle düzenlenmektedir. Disiplin suçları yönünden ise, kanunla düzenlenme ilkesine tam uyulduğunu söyleme imkânı yoktur. Disiplin suçlarında daha çok genel ibareler kullanılmaktadır.

327 Kanunilik ilkesi ile bu ilkenin ceza hukuku ve idare hukuku yönünden Anayasal konumu İkinci Bölümde

daha geniş olarak ele alınacağından burada ayrıntıya girilmeyecektir.

328 SAĞLAM, agt, s.47.

329 TOROSLU, Nevzat; Ceza Hukuku, Savaş Yayınları, Ankara 2001, s.16. 330

Ceza Hukukunda suç olarak kabul edilen davranış modelleri (tipleri) ceza normu içeren kanunlarda tek tek tanımlanmıştır. Eğer bir fiil kanunda yazılı bu modellerden (tiplerden) hiçbirisine uymuyorsa suç olarak kabul edilemez ve cezalandırılmaz. Suç tanımlarının açık ve kesin olması konusunda da disiplin hukukunun ceza hukukundan ayrıldığını görmekteyiz. Disiplin suçlarından bir kısmı genellikle yoruma açık her yöne çekilebilen ifadeler içermektedir. Örneğin, 657 SK’nın 125. maddesinde yer alan “Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak” (m.125/A-e); 1602 SK’nın 34. maddesinde yer alan “şahsi haysiyet ve itibarı kırma” gibi disiplin suçları muğlâk ve takdire açık olan suç hükümlerdir.

Disiplin hukukunda açıklık ilkesine uymayan asıl düzenlemeleri “torba suç hükmü” olarak adlandırdığımız kurallar oluşturmaktadır. Örneğin, 657 SK’nın 125. maddesinde her bir disiplin cezasının altında hangi suçların söz konusu cezaları gerektirdiği tek tek sayılmakla birlikte maddenin sondan dördüncü fıkrasında yer alan, “yukarıda sayılan ve disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hallere nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzer fiillerde bulunanlara da aynı neviden disiplin cezaları verilir” şeklindeki kuralla bu sayma bir bakıma anlamsız hale getirilerek açıklık ilkesinden uzaklaşılmıştır331. Bu ve benzeri düzenlemelerle disiplin hukukunda kıyas yoluyla yeni suçlar yaratılabileceği bizzat kanun koyucu tarafından kabul edilerek bu alanda açıklık ilkesinin geçerli olmadığı ortaya konulmuştur332. Nitekim uygulamada da 125. maddenin anılan fıkrası esas alınarak kıyasen suç oluşturulmaktadır333.

331 DÖNMEZER/ERMAN, 657 SK’da yer alan disiplin suçlarının tipikliği belirlemeye olanak vermeyecek

şekilde genel ve açık ifadelerle düzenlendiği konusunda 124. maddenin 2. fıkrasındaki düzenlemeyi de esas alarak değerlendirme yaparken (DÖNMEZER/ERMAN, age, C.I, s.343) yukarda değindiğimiz asıl torba suç hükmü olan 125. maddenin sondan 4. fıkrasını gözden kaçırmaktadır. 124. maddenin 2. fıkrasında yer alan hüküm 657 SK’nın 1965 tarihli ilk metninde 124. madde olarak tek fıkra şeklinde düzenlenmişti. Kanun metninin ilk halinde disiplin suçlarının 124. maddede belirtilenden başka bir tanımı yoktu. 125. maddede sadece disiplin cezalarının türleri ve tanımları belirtilmişti. 125. maddede 2 sayılı KHK ile yapılan değişiklikle bu kez hangi suçların hangi cezayı gerektirdiği tek tek sayılarak düzenlenmiş, 1982 yılında 2670 SK’la yapılan değişiklikle 124. maddeye disiplin amirlerinin kimler olacağını belirleyen birinci fıkra eklenmiştir. İlk halinde yer alan düzenleme ikinci fıkra olarak muhafaza edilmekle birlikte disiplin suç ve cezalarının tek tek sayıldığı 125. maddeye eklenen bir fıkra (sondan 4. fıkra) ile torba suç hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemelerin belirtilen kronolojik seyrini göz önüne aldığımızda 125. maddede disiplin suçları tek tek belirtilmiş durumda iken ve 124. maddenin anılan düzenlemesi de varlığını sürdürmekte iken kanun koyucunun bu şekilde bir torba suç hükmü ihdas etmesi başlangıçta tüm disiplin suçlarını belirtmek amacıyla getirilen 124. maddedeki çok genel nitelikli düzenlemeyi artık benzetme yoluyla suç ihdas edilmesine uygun bir hüküm olarak kabul etmediğini göstermektedir. Bu nedenle 125. maddeye eklenen torba suç hükmü sonrasında halen muhafaza edilen 124. maddenin anılan hükmünü de artık disiplin suçlarının neler olabileceği konusunda çerçeve çizen genel bir direktif hükmü olarak anlamanın ve bu hükmün kıyas yoluyla yeni suç yaratmaya dayanak oluşturamayacağının kabulü gerekmektedir. Nitekim YÜCE (age, s.7) de disiplin hukukunda kıyasa cevaz veren hüküm olarak 657 SK’nın 125. maddesinin sondan 4. fıkrasını göstermektedir (SAĞLAM, agt, s.50, dn.130).

332 ARICA, M. Nadir; Memur Suçları ve Soruşturma, Ankara 1990, s.117; AKYILMAZ, age, s.125.

333 Bir memur aynı konumdaki bir iş arkadaşını dövmekten mahkûm olmuş, idare bu kişiyi 657 SK’nın

125/E-f. maddesinde yer alan, “ast ve üstlerine karşı saldırıda bulunmak” hükmüne göre memurluktan çıkarmıştır. Bu işleme karşı açılan davada idare mahkemesi fiilin ast ve üst durumunda bulunan

Geçmişe yürümezlik ilkesine ilişkin disiplin mevzuatında açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak gerek doktrinde334, gerekse Danıştay335 içtihatlarında disiplin suç ve cezaları açısından da ceza hukukunun bu önemli ilkesinin geçerli olduğu kabul edilmektedir.