• Sonuç bulunamadı

1.8. DİSİPLİN CEZALARININ TÜRLERİ

2.1.1. Kanunilik İlkesi Açısından

2.1.1.4. Disiplin suç ve cezalarında kanunilik ilkesi

2.1.1.4.2. Anayasa’nın 38 maddesi yönünden

Disiplin suç ve cezalarının Anayasa’nın 128/2. maddesi kapsamında olduğu açıktır. Ancak bunların Anayasa’nın 38. maddesi kapsamında olup olmadığı hususu tartışmalıdır. Disiplin suç ve cezalarının Anayasa’nın 128/2. maddesi yanında ayrıca 38. maddesi kapsamında da olup olmamasının önemli sonuçları bulunmaktadır. Örneğin, disiplin suç ve cezalarının 38. madde kapsamında olmaları halinde, KHK ile düzenlenememeleri gibi. Yukarıda değindiğimiz gibi kanunilik ilkesinin uygulanması bakımından her iki maddenin anlam, kapsam ve yorumunda önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu bakımdan sorun sadece doktriner boyutu olan bir tartışma konusu değil, pozitif hukukumuz ve uygulama bakımından önemli farklılıklar yaratacak bir konudur69.

Ceza hukukunda suçlar Anayasa’nın 38. maddesi gereği kanun tarafından tek tek tarif edildiği halde, disiplin suçlarında çoğu zaman tarif edilmeyip, daha genel ibareler ile ifade edilmektedir70. Bu nedenle, disiplin cezalarının hangi hallerde verileceğinin kanunlarda ayrıntılı olarak düzenlenmesinin gerekli olup olmadığı, yani disiplin suç ve cezalarında kanunilik ilkesinin geçerli olup olmadığı konusunda doktrin ve yargı kararlarında görüş birliği yoktur. Şimdi bu konudaki görüşleri inceleyelim.

67 SAĞLAM, agt, s.114-115.

68 SAĞLAM, agt, s.115; AKYILMAZ, age, s.386.

69 SAĞLAM, agt, s.115; Nitekim Devlet memurlarına ilişkin disiplin suç ve cezaları konusunda önemli

düzenlemeler getiren ve kamuoyunda “memur kararnamesi” olarak adlandırılan 4588 sayılı Yetki Kanununa dayanılarak hazırlanmış olan 12.7.2000 tarihli 605 sayılı KHK taslağına ilişkin olarak Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasında yaşanan kriz, konunun pozitif hukukumuz açısından önemini gösteren ilgi çekici bir örnek oluşturmaktadır.

70

2.1.1.4.2.1. Doktrindeki görüşler

Disiplin suç ve cezalarında kanunilik ilkesinin geçerli olup olmadığı, hukukçular arasında tartışma konusu olmuştur. Doktrinde bu konuda iki temel görüş bulunmaktadır:

a. Kanunilik ilkesinin uygulanacağını savunan görüş

Disiplin cezasının uygulanabilmesi için hem disiplin suçlarının, hem de disiplin cezalarının hukuksal dayanağının bulunması gerekir. Disiplin cezaları ilgilinin temel hak ve özgürlüklerini doğrudan etkileme gücüne sahiptir. Bu yüzden, disiplin suç ve cezaları da mutlaka kanunlarla düzenlenmelidir71. Bu durum Anayasa’da yer alan idarenin kanuniliği ilkesinin de doğal bir sonucudur72. Kamu görevlisi, hangi davranışında ne tür bir disiplin cezası verileceğini önceden bilmelidir. Disiplin suçlarının tespitinin idarenin takdirine bırakılması, farklı ve keyfi uygulamalara yol açar73.

Disiplin suç ve cezalarının belirlenmesi için yürütmeye KHK çıkarma yetkisi vermek yasama işlevinin devri anlamına gelir74. İdarenin kendiliğinden tüzük ve yönetmeliklerle disiplin suç ve cezaları düzenleyebilmesi, yasama işlevinin gasbı anlamına gelir. Politik müdahaleden korumak için disiplin suç ve cezalarının ancak kanunlarla düzenlenebilmesi gerekir75.

Anayasa’nın 38. maddesinin 1 ve 3. fıkralarında, suç ve cezalar arasında ayrım yapılmaksızın tümünün kanun koyucu tarafından konulması emredilmiştir. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, kişi hak ve hürriyetlerinin siyasi otorite karşısında güvenceye alınması maksadıyla kabul edilmiştir. Adli veya idari tüm cezalar kişinin hak ve hürriyetini sınırlar. Disiplin suç ve cezalarının niteliği, kanunilik ilkesinin göz önüne alınmaması için ciddi nedenler teşkil edemez. Kişi hak ve hürriyetlerinin sınırlandığı veya kişinin bir isnat altında olduğu her yerde, idarenin keyfiliğine yer verilmemesi için önceden suç ve cezaların neler olduğunun kanun koyucu tarafından belirlenmesi gerekir76.

Ceza hukukunda açıklık ilkesi, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin vazgeçilmez tamamlayıcısıdır. Keyfiliği önleyen bu ilke, disiplin hukukunda da geçerli olmalıdır. Bazı disiplin suçlarında suç tanımlarının geniş ve esnek tutulması, disiplin hukukuna özgü bir durum değildir. Esnek suç tanımları ceza hukukunda da vardır. Bu nedenle disiplin

71 YILDIRIM, age, s.214; KAYA, agm, s.65.

72LİVANELİOĞLU, age, s.25.

73 TUTUM, age, s.42.

74 AKYILDIZ, Ali; “Disiplin Hukukumuza Anayasal Bakış”, Türk Hukuk Dünyası, Y.2, S.3, s.42. 75 YILDIRIM, age, s.213.

76

hukukuyla ceza hukukunu bu açıdan ayırmak gereksizdir77.

Kanun koyucu disiplin suç ve cezalarına ilişkin düzenleme yetkisini kullanırken 38. maddedeki ilkelere uymak zorundadır78. Disiplin hukukunun özelliği ceza hukuku ilkelerinden ayrılmayı haklı kılamaz79.

Disiplin hukukunda kanunilik ilkesinin uygulanmasında, disiplin hukukunun kendine özgü düzenleme tarzına uyulması gerekir. Bu yüzden disiplin hukukunda suç kalıpları ceza hukukundakine nisbetle daha genel ve esnek olabilir80. Nitekim ceza kanunlarında her bir suçun ayrı ayrı tanımlanmasına karşılık, disiplin suçlarına ilişkin kanun hükümlerinde çoğu zaman genel (çerçeve) tanımlara yer verilmesi ve böylelikle idareye suçun tanımlanması konusunda takdir yetkisi tanınması sağlanmaktadır81.

Bazı yazarlara göre, bu konuda disiplin suçları ile disiplin cezaları arasında ayrım yapmak gerekir. Disiplin cezası koyma yetkisi kanun koyucuya ait olduğundan, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi sadece disiplin cezaları konusunda geçerlidir82.

b. Kanunilik ilkesinin uygulanmayacağını savunan görüş

Disiplin hukuku ile ceza hukuku birbirinden farklı şeylerdir. Bu ikisi arasında amaç, kapsam, temel ilke, uygulama ve sonuç yönünden önemli farklar vardır. Bu farklar disiplin hukukunun farklı bir şekilde düzenlenebileceğini göstermektedir.

Adli suç ve cezaların amacı kamu düzenini korumak, disiplin suç ve cezalarının amacı ise kurum düzenini korumaktır. Adli cezalar sonuçları bakımından kişiler üzerinde daha ağır kısıtlamalar getirirken, disiplin cezaları kişinin meslek hayatı ile ilgili kısıtlamalar getirir. Bu farklılıklar nedeniyle kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin disiplin alanında uygulanma yeri yoktur. Nitekim disiplin suç ve cezalarının çoğunlukla tüzük ve yönetmeliklerle düzenlenmiş olması, disiplin hukukunda suçta ve cezada kanunilik ilkesinin olmadığını gösterir83.

İdarenin teşkilat yapısı ve faaliyetleri çok çeşitli ve değişkendir. Bu nedenle disiplin cezasını gerektirecek tüm durumların kanunda belirlenmesi güç ve hatta

77 YÜCE, Tahlil, s.8-9.

78 YILDIRIM, Turan; “Kamu Yararı ve Disiplin Cezalarının Affı”, AY, S.18, 2001, (Af), s.439;

SOYASLAN, age, s.96.

79 KIRMIZIGÜL, age, s.22. 80 YÜCE, Tahlil, s.9.

81 LİVANELİOĞLU, age, s.25; ASLAN, age, s.49.

82 GÖLCÜKLÜ, İdari, s.163; ÖRÜCÜ, agm, s.801; DİLEK, agm, s.31; GÖZLER, age, s.640; ASLAN, age,

s.49.

83

imkânsızdır84. Disiplin suçları ve cezaları genel çizgileriyle kanunlarda belirlenmeli, bunlar arasında bağlantı kurma işi idareye bırakılmalıdır. İdare bu yetkisini yönetmelikler çıkarmak suretiyle kullanabilir. Böyle bir durumun memur güvenliği açısından ortaya çıkaracağı sakıncalar da, bir yandan yargı denetimi, diğer yandan ceza uygulanırken gerçekleştirilecek kademeli bir yetki düzeni yoluyla giderilebilir85.

Kanunun idari davranışlara egemen olması, bunların tümünün kanun tarafından düzenlenmesi gerektiği anlamına gelmez. Aksi takdirde idare çok güç işleyen bir müessese durumuna düşer ve kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesi aksar. Bu nedenle özel güven ve istikrar gerektirmeyen konular, kanunun verdiği yetki çerçevesinde idarenin düzenleyici işlemlerine konu olabilir86.

Disiplin suç ve cezalarında Anayasa’nın 38. maddesiyle belirlenen ilkelere uyulması, mutlak bir zorunluluk olmamakla birlikte, söz konusu maddenin disiplin suç ve cezaların düzenlenmesinde yol gösterici özelliğe sahip olduğu düşünülmelidir87.

2.1.1.4.2.2. Yargı organlarının görüşleri

Disiplin suç ve cezalarının kanuniliği ilkesi çeşitli vesilelerle Anayasa Mahkemesi tarafından da tartışılmıştır. Anayasa Mahkemesi’ne göre, Anayasa’nın 38. maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmamış, ayrıca ceza yerine geçen güvenlik önlemleri de madde kapsamına alınmıştır. Bu nedenle disiplin suç ve cezaları da Anayasa’nın 38. maddesi kapsamındadır88. Mahkeme bu konudaki temel görüşünü 3359 sayılı Temel Sağlık Hizmetleri Kanunu’nun 3. maddesi89 dolayısıyla verdiği bir kararda; “Yönetim, yönetim ilişkisi sebebiyle yönetilenler hakkında yaptırım uygulama yetkisine sahiptir. Disiplin hukukunun kaynağını oluşturan bu yetki, Anayasa çerçevesi içinde yasalarla düzenlenen alanlarda, yine yasalarla belirlenen koşullarda kullanılır. Düzenleyici işlemlerle belirlenen türleri, yöntemleri, uygulama nedenleri, sonuçlarıyla genelde bir disiplin cezası niteliğini taşıyan yaptırımlar için, yönetim kural işlemlerle yetkili kılınır. Yönetim, yasal belirleme ve

84

LİVANELİOĞLU, age, s.23; TUTUM, age, s.42-43; ASLAN, age, s.49.

85 TUTUM, Personel, s.206-207; ÖNDER, age, s.8; DÖNMEZER/ERMAN da, aralarındaki farklılıklardan

hareketle kanunilik ilkesinin sadece adli suçlar açısından geçerli olduğunu, disiplin cezasını gerektiren fiillere ilişkin hükümler hakkında ise bu ilkenin geçerli olmadığını ifade etmektedir (DÖNMEZER/ERMAN, age, C.I, s.344).

86 KILINÇ, agm, s.6. 87 FEYZİOĞLU, agm, s.15.

88 Ay.Mah. 4.4.1991, E.1990/12, K.1991/7, AYMKD, S.27, C.1, s.239-240.

89 Söz konusu maddenin (g) bendiyle, sağlık personeli için bir hizmet içi eğitim programı öngörülmüş ve

hizmet içi eğitim programının ne şekilde ve hangi sürelerle yapılacağının Sağlık Bakanlığınca çıkartılacak bir yönetmelikle belirleneceği hükme bağlanmıştır. Maddenin (h) bendiyle de, katılmakla yükümlü olduğu hizmet içi eğitim programlarına uymayan ya da bu programlarda başarılı olamayan sağlık personeline Sağlık Bakanlığınca geçici veya daimi olarak meslekten uzaklaştırma cezası verileceği öngörülmüştür.

dayanak olmadan herhangi bir davranışın yaptırım gerektirdiğini takdir edip kendi yetkisiyle bu konuda kural koyamaz. Yönetsel yaptırımlar, yönetimin karar ve işlemlerinin denetimi en zorunlu olanlarındandır. Suç ve cezalar, Anayasa’ya uygun olarak ancak yasayla konulabilir. Yönetim kendiliğinden suç ve ceza yaratamaz. Bir disiplin cezası sayılacak meslekten geçici ve sürekli uzaklaştırma (çıkarma) da programa uymama ya da başarılı olamama eylemleri belirlenmişse de uymamanın tanımı yapılmamış hangi eylemlerin uymama sayılacağı açıklanmamıştır. İçeriği çok geniş ve değişik biçimde yorumlanmaya elverişli 'uymamak' kavramı, buna bağlı disiplin cezalarının uygulanmasında anlayış, yorum ve değerlendirme ayrılıklarına dayalı olarak eşitsizlik, çelişki, haksızlık doğurabileceği gibi yönetime, her an keyfiliğe dönüşmesine imkân verecek, geniş bir takdir yetkisi tanımaktadır. ‘Kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesi uyannca bir Hukuk Devletinde, ceza yaptırımına bağlanan her eylemin tanımı yapılmalı, suçlar kesin biçimde ortaya konulmalıdır. Anılan ilkenin özü, yasanın ne tür eylemleri yasakladığının hiç bir kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirtmesi ve buna göre cezasnın da yasayla saptanmasıdır. İncelenen yasa ‘Hizmet içi eğitim programına uymamak’ gibi içeriği belirsiz bir eyleme yaptırım getirerek Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasına aykırılık yaratmakla kalmamış, cezalardan hangisinin hangi durumlarda verileceğini belirtmeyip yönetime çok geniş takdir yetkisi vererek ‘Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur’ diyen Anayasa’nın 38. maddesinin üçüncü fıkrasına da aykırı düşmüştür” şeklinde ortaya koymuştur90.

Anayasa Mahkemesi, disiplin suç ve cezalarının Anayasa’nın 38. maddesi kapsamında olduğu yönündeki görüşünü, bu alanda KHK ile düzenleme yapılamayacağına ilişkin kararlarında da sürdürmüştür91.

Danıştay’a göre de, kamu hizmetlerinden sürekli uzaklaştırılabilmek gibi ağır sonuçlara uzanan disiplin cezaları, önemi nedeniyle Anayasa’nın 38. maddesindeki suç ve cezalara ilişkin kurallara tâbidir92. Ancak Danıştay, disiplin suç ve cezalarını düzenleyen tüzük ve yönetmeliğin dayanağını aldığı kanunun, bu hususun düzenlenmesini tüzük veya yönetmeliğe bırakmasını yeterli görmektedir93.

90 Ay.Mah. 19.4.1988, E.1987/16, K.1988/8, AYMKD, S.24, 1989, s.81.

91 “Burada öncelikle çözümlenmesi gereken konu disiplin suç ve cezalarının Anayasa’nın 38. maddesinde yer

alan suç ve cezalar kapsamında olup olmadığıdır. Genel olarak disiplin cezaları kamu görevi ile ilgili bir ceza türü olarak benimsenmektedir. Anayasa’nın 38. maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmamış, ayrıca ceza yerine geçen güvenlik önlemleri de madde kapsamına alınmıştır. Buna göre, disiplin cezaları Anayasa’nın 38. maddesi kapsamındadır. Anayasa’nın, ‘suç ve cezalara ilişkin esaslar’ başlıklı 38. maddesi, İkinci Kısmı’nın İkinci Bölümü’nde yer almaktadır. Bu bölümde yer alan haklar ve ödevler Anayasa’nın 91. maddesi uyarınca KHK ile düzenlenemeyecek konular kapsamına girmektedir” (Ay.Mah. 4.4.1991, E.1990/12, K.1991/7, AYMKD, S.27, C.1, 1993, s.185).

92 D12D, 26.12.2006, E.2003/3174, K.2006/6690, DBİM. 93

2.1.1.4.2.3. Görüşümüz

Anayasa Mahkemesi, Anayasa hükümlerinin yorumlanması ve anlamlarının belirlenmesi konusunda Anayasa ile yetkili kılınan en yüksek yargı organıdır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin de benimsediği görüş esas alınarak, disiplin suç ve cezalarında Anayasa’nın 38. maddesi kapsamında kanunilik ilkesinin geçerli olduğunu kabul etmek gerekir. Zira daha önce belirttiğimiz gibi, idari yaptırımlar içinde farklı bir konumda olan disiplin suç ve cezaları, nitelikleri itibariyle adli suç ve cezalara en çok yaklaşan yaptırım türüdür.

Anayasa’nın 38. maddesi kapsamında kanunilik ilkesinin disiplin suç ve cezalarına uygulanamayacağını savunan yazarlar, genelde disiplin suç ve cezaları ile adli suç ve cezalar arasındaki farklılıkları ön plana çıkarmaktadırlar. Her iki yaptırım türü arasında çeşitli yönlerden farklılıklar bulunmaktadır. Fakat bu farklılıklar, disiplin suç ve cezalarının Anayasa’nın 38. maddesi kapsamı dışına çıkarılmasına gerekçe olacak nitelikte değildir.

Adli suç ve cezaların çok ağır etki ve sonuçlarının olduğu, disiplin suç ve cezalarının ise sadece kişinin meslek hayatını etkilediği şeklindeki gerekçe de sübjektif bir değerlendirme içermektedir. Örneğin bu gerekçeyle bir adli para cezası önemli görülüp Anayasa’nın 38. maddesi kapsamında kanunilik ilkesine tâbi tutulurken, bir askere verilen ve adli cezalar gibi onun hürriyetini kısıtlayan oda hapsi cezasının 38. madde kapsamında olmadığını savunmak mantıklı değildir.

Disiplin suç ve cezalarının Anayasa’nın 38. maddesi kapsamında olamayacağını, idari teşkilat ve faaliyet alanının çok çeşitli ve değişken olmasına dayandıran görüş de isabetli değildir. Çünkü YÜCE’nin de belirttiği94 gibi, disiplin suçlarının tanımının daha esnek ve cezalarının da aralıklı ve seçenekli düzenlenmesi yoluyla idari teşkilat ve faaliyete ilişkin değişkenliğin ortaya çıkarabileceği sakıncalar giderilebilir95. Ayrıca SAĞLAM’ın da belirttiği96 gibi, adli suç ve cezalar alanında geçerli olan “açık ceza normu” şeklindeki düzenleme tekniğine belki biraz daha fazla başvurularak97 idari

94 YÜCE, Tahlil, s.9.

95 Nitekim bu yönde düzenlemeler yapılmaktadır. Örneğin, 657 SK’nın 125/A-c. maddesinde yer alan ve

uyarma cezasını gerektiren: “Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak” şeklindeki suç tanımı esnek bir tanımdır. 477 SK’nın 48. maddesinde düzenlenen “emre itaatsizlik” disiplin suçunun “10 günden 2 aya kadar oda veya göz hapsi” şeklindeki cezası da geniş aralıklı bir cezaya örnek oluşturmaktadır.

96 SAĞLAM, agt, s.133.

97 LİVANELİOĞLU, 657 SK’nın 124/2. maddesinde yer alan: “kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini

sağlamak amacı ile kanunların, tüzüklerin ve yönetmeliklerin Devlet memuru olarak emrettiği ödevleri yurt içinde veya dışında yerine getirmeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara, yasakladığı işleri yapanlara durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre 125. maddede sıralanan disiplin cezalarından

faaliyet ve teşkilat alanında yapılacak değişikliklerin disiplin hukukuna kolaylıkla yansıması sağlanabilecektir. Örneğin 657 SK’nın 125/A-g. maddesinde, “belirlenen kılık ve kıyafet hükümlerine aykırı davranmak” uyarma cezasını gerektiren bir disiplin suçu (açık ceza normu) olarak düzenlenmiştir. 16.7.1982 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarılan, “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik”in 5/a. maddesiyle bayan personelin pantolon giymesi yasaklanmıştır. Bu nedenle kurum içinde pantolon giymek disiplin cezasını gerektiren bir davranıştı. Ancak, söz konusu Yönetmelik hükmü, 7.12.2001 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla değiştirilerek pantolon giymek yasak olmaktan çıkarıldı. Böylece söz konusu fiil disiplin suçu olmaktan da çıkmış oldu.

Disiplin suç ve cezalarının Anayasa’nın 38. maddesi kapsamında kanunilik ilkesine tâbi olmaması, 128/2. maddede düzenlenen kanunilik ilkesine de aykırılık teşkil edebilir. Örneğin tüzük ve yönetmelik gibi hukuk normlarıyla düzenlenmiş olan disiplin suçlarından dolayı uygulanan bir memuriyetten çıkarma cezası, memuriyet güvenliğini ihlal ettiğinden Anayasa’nın 128/2. maddesine de aykırılık oluşturur.

SAĞLAM’ın da haklı olarak belirttiği98 gibi, hukuksal değerlendirmelerin yanında ülkemizde demokratik yapının ve idari geleneklerin henüz tam olarak yerleşmediği göz önüne alındığında, kamu personeline ilişkin düzenleme yapma yetkisini yasama organının tekeline bırakmak ve bu yolla siyasal iktidarın etki ve nüfuz alanını en aza indirmek memur güvencesi açısından önemli bir konudur99.

birisi verilir” şeklindeki kuralı “açık ceza (disiplin) normu” şeklinde nitelendirmiştir (LİVANELİOĞLU, age, s.23-24). Ancak SAĞLAM (age, s.123, dn.62)’ın da haklı olarak belirttiği gibi bu görüşe katılmak mümkün değildir. Şöyle ki, ceza hukukunda uygulanan açık ceza normu, suçun cezasının ve konusunun belirtilip fiilin oluşmasının idarenin bir emrine veya tedbirine uymamak şeklinde ilerde belirlenmesini öngören ceza normu türüdür. 124. madde suçun konusunu göstermiş, fiilin belirlenmesini de genel olarak idarenin emir ve yasaklarına aykırı davranmak şeklinde belirtmiştir. Ancak, maddede açık ceza normunun varlığı için gerekli olan cezanın belirlenmiş olması esasına yer verilmemiştir. Tipik açık disiplin normu diyebileceğimiz disiplin hükümlerine örnek olarak; 657 SK’nın 125/A-g. maddesinde yer alan ve uyarma cezasını gerektiren “belirlenen kılık ve kıyafet hükümlerine aykırı davranmak” disiplin suçunu, yine 477 SK’nın 48. maddesinde yer alan ve 10 günden 2 aya kadar hapis cezasını gerektiren “hizmete ait emri tam yapmamak” disiplin suçunu göstermemiz mümkündür. Bu örneklerde suçun konusu ve cezası gösterilmiş, fakat tipik fiilin oluşması ise idarenin bir düzenleyici işlemiyle konulan kurala aykırı davranmak veya verilen bireysel bir emri kasten yerine getirmemek şeklinde ilerde oluşacak bir ihlale bağlanmıştır.

98 SAĞLAM, agt, s.125.

99 Nitekim 29.6.2000 tarihli 4588 sayılı Yetki Kanununa dayanılarak hazırlanan 12.7.2000 tarihli 605

sayılı KHK taslağında tüm Devlet memurları yanında mülki idare amirlerini, hâkim ve savcılar ile sözleşmeli personeli de kapsayan memuriyetten çıkarmayı gerektiren yeni bazı disiplin suçları ihdas edilmesi bu düşüncenin haklılığını ortaya koymaktadır. Söz konusu KHK taslağı Cumhurbaşkanlığı tarafından 8.8.2000 tarihinde disiplin suç ve cezalarının, Anayasa’nın 38. maddesi kapsamında olması nedeniyle Anayasa’nın 91. maddesi uyarınca KHK ile düzenlenmesine imkân bulunmadığı gerekçesiyle Başbakanlığa iade edilmiştir. Başbakanlığın 14.8.2000 tarihli yazısıyla imzalanması için tekrar Cumhurbaşkanlığına sunduğu taslak Cumhurbaşkanlığı tarafından 21.8.2000 tarihinde aynı gerekçelerle Başbakanlığa iade edilmiş ve sonrasında konu gündemden kalkmıştır (605 sayılı KHK taslağı metni ile Cumhurbaşkanlığının ve Başbakanlığın konu hakkındaki yazışmaları için bkz. http://www.belgenet.com