• Sonuç bulunamadı

Kadro Hareketi’nin GörüĢleri ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Kadro Ġçerisindeki Yeri

YAKUP KADRĠ KARAOSMANOĞLU’NUN EDEBÎ VE SĠYASĠ FAALĠYETLERĠ

2.2. YAKUP KADRĠ KARAOSMANOĞLU’NUN SĠYASĠ FAALĠYETLERĠ

2.2.1. Kadro Hareketi

2.2.1.1. Kadro Hareketi’nin GörüĢleri ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Kadro Ġçerisindeki Yeri

Kadro Hareketi‟nin fikir babası olan ġevket Süreyya Aydemir, Türk devriminin yani inkılabın bilinçli küçük bir zümrenin yani bir “Kadro”nun önderliğiyle derinleĢebileceğine inanmaktadır (Aydemir, 2016a: 371). Kadro yazarlarının da amacı kısaca inkılabın ideolojisini oluĢturmak olmuĢtur. Aydemir, Kadro dergisinde savunulan görüĢleri 5 Ocak 1931‟de Türk Ocağı‟nda verdiği konferansta açıklamıĢtır. Konferansın konusu inkılabın ideolojisidir. Daha sonra Kadro dergilerinde geliĢtirilecek bu konuĢma 1932 yılında ufak değiĢikliklerle İnkılap ve Kadro adıyla kitap olarak basılmıĢtır (Yanardağ, 2008: 125-126).

Aydemir, Kadro Hareketi‟ne göre KurtuluĢ SavaĢı‟nın kazanılmasının millî kurtuluĢ hareketinin yalnızca ilk aĢaması olduğunu ve asıl meselenin memleketin siyaseten özgür olduğu kadar iktisadi açıdan da kalkınması meselesi olduğunu söyler.

Ayrıca Kadro Hareketi, sosyal bakımdan da sınıf çatıĢmalarının önüne geçebilmek amacıyla sınıfsız bir toplum görüĢünü savunmaktadır (Aydemir, 2016: 377).

Kadro‟nun devrim tanımlaması iki aşamalıdır: ihtilal ve inkılap. Türk Kurtuluş Savaşı‟nı siyasal bağımsızlığın elde edilişi ve dolayısıyla ilk aşama olarak algılayan Kadro, ikinci aşamayı iktisadi bağımsızlığın elde edilmesi olarak tanımlamaktadır. Bu tanımlama Kadrocuların bütün tartışmalarına teorik zemin oluşturmaktadır (TürkeĢ, 1999: 106).

Kadro dergisinin yayımlandığı dönemde Cumhuriyet yönetimi de devletçilik politikasını yaĢama geçirmeye çalıĢmaktadır. Kadro da çıkıĢ bildirisinde sosyo-ekonomik bir sistem olarak devletçilik modelini önerdiği için, iktidar bu yayını yararlı görmüĢ ve çıkıĢını engellememiĢtir (Yanardağ, 2008: 113). Kadro‟nun öne sürdüğü geliĢme stratejisinin ana hatları ise Ģunlar olmuĢtur: “Sanayi devletin

77 kontrolünde bulunmalı, korumacı dış ticaret politikası güdülmeli ve iyi tanımlanmış, planlanmış bir toprak reformu gerçekleştirilmeli” (TürkeĢ, 1999: 216).

Karaosmanoğlu dıĢında Kadro Hareketi‟ni oluĢturan isimler, geçmiĢlerinde belli bir dönem Türkiye Komünist Partisi içerisinde yer almıĢ, yer almakla kalmamıĢ burada önemli görevler üstlenmiĢlerdir (Yanardağ, 2008: 93). Kadro yazarları kendilerinin tarihî materyalizmi benimsediklerini baĢtan itibaren açıkça dile getirmektedirler. Marksizm‟in öngördüğü sınıfsız toplum görüĢünü savunmaktadırlar (TürkeĢ, 1999: 103). Dahası, Aydemir ve Tökin Moskova‟da eğitim gördükleri sırasında Marksizm hakkında epeyce bilgi edinmiĢler ve Lenin‟in çalıĢmalarını okumuĢlardır (TürkeĢ, 1999: 104). Marksizm‟le milliyetçiliği uzlaĢtırmaya çalıĢan Sultangaliyevizm‟le, 1930‟larda Türkiye‟de aynı Ģeyi yapmaya çalıĢan Kadrocular arasındaki, sınıf yapısı ve tutum benzerliği açıkça görülmektedir (Yanardağ, 2008:

175). Ancak, Ģunu da mutlaka belirtmek gerekir ki Kadrocular, Marksizm kaynaklı bir akım olmalarına karĢın onu inkâr eden bir çizgi olarak ĢekillenmiĢlerdir (Yanardağ, 2008: 175). Kadro dergisini çıkardıkları sırada hiçbirinin Komünist Parti ile bir bağı yoktur. Ancak Sovyet deneyimleri onların görüĢlerinin Ģekillenmesinde kaçınılmaz olarak etkili olmuĢtur. Özellikle iktisadi alanda birbirini takip eden NEP (Yeni Ekonomi Politikası) ve planlı ekonomi dönemlerinin Kadroculara esin kaynağı olduğu söylenebilir. Sovyetler Birliği‟nde NEP‟in uygulamaya koyulduğu dönemin (1921-1928) ilk aĢamasında Aydemir ve Tökin Moskova‟da öğrenim görmektedir.

Kadro NEP uygulamalarını aynen kabul etmese de bu süreçlerin Kadrocuların görüĢlerinin Ģekillenmesinde etkisi olduğu söylenebilir (TürkeĢ, 1999: 109-114).

Sonuç olarak, Kadro yazarlarının ideoloji bağlamında esinlendiği muhtemel-potansiyel kaynaklar olarak Ġttihatçılar, Lenin, Sultan Galiyev, Sovyet deneyimi, NEP ve planlı iktisadi geliĢme modeli, ayrıca List, Wagner ve Sombart gibi Alman iktisat tarihçileri gösterilebilir (TürkeĢ, 1999: 99).

Kadrocular Marksizm‟in dünyayı anlamakta yetersiz olduğunu ileri sürerken, bu dünya görüĢünün metropol ülkeler açısından geçerli olduğunu örtülü de olsa kabul etmiĢlerdir. Gerek bu kabullenme gerekse kullandıkları tarihsel materyalizm onların Marksist olmakla suçlanmalarına neden olmuĢtur (Ertan, 1994: 154). Diğer taraftan da iç politikadaki anti-demokrasi, disiplinli toplum, tek Ģef, devrim heyecanı ve fert-devlet iliĢkileri gibi konularda faĢizmden etkilendikleri bir gerçektir. Ancak aynı

78 zamanda faĢizmin de emperyalist yönüne tepki göstererek, bu sisteme çeliĢkileri yok etmedeki yetersizliği, sınıfları önleyememesi gibi nedenlerle olumsuz yaklaĢmıĢlardır (Ertan, 1994: 148).

Merdan Yanardağ‟a göre Kadro Hareketi, Türkiye Cumhuriyeti‟nin ilk yıllarında ortaya çıkan “Nasıl kalkınılacak?” sorusuna kendilerince yanıt veren ve geliĢtirdiği ideolojiyle bir “model” ve “üçüncü yol” öneren bir akımdır:

Kadrocular, alternatif arayışları içinde geliştirdikleri özgün çizgiyle öne çıkmakta ve bu çizgi hâlâ tazeliğini koruyarak günümüzde bile tartışılabilmektedir. Bu nedenle Kadroculuk Türk siyasal yaşamında yalnızca geçmişe ait bir olay olarak kalmamakta, aynı zamanda güncel politik tartışmaların önemli konularından birini de oluşturmaktadır. Geliştirdikleri tezler kaynak belirtilmese de bugün de belli bir kesim tarafından şu ya da bu ölçüde savunulmaktadır (Yanardağ, 2008:

81).

Karaosmanoğlu, diğer Kadro yazarlarından konum ve geçmiĢ bakımından oldukça farklıdır. Aristokrat Karaosmanoğulları ailesinden gelen Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kadro dergisinin imtiyaz sahibidir ve dergiyi çıkaran kadronun en yaĢlısıdır. Ġlk gençlik yıllarında- 1906‟da Kahire‟de- Ġttihatçılarla tanıĢır. 1908 devrimiyle birlikte ailesiyle beraber Ġstanbul‟a dönmüĢ ve onu takip eden ilk on yılda Ġttihatçı yayınları takip etmiĢtir. Aynı dönemde Ġstanbul Üniversitesi‟nde Hukuk öğrenimi görmekteyken edebiyata olan ilgisi ağır basmıĢ ve hukuk fakültesinde üçüncü sınıftayken okulu bırakmıĢtır. Birinci Dünya SavaĢı sırasında birkaç küçük hikâye kitabı yayımlayan Karaosmanoğlu, hastalığı nedeniyle bir süre Ġsviçre‟de tedavi gördükten sonra Türkiye‟ye dönerek 1919 yılında Millî Mücadele‟ye katılmıĢ ve Ankara hükümeti için çalıĢmıĢtır. 1923 yılı seçimlerinde milletvekili seçilerek parlamentoya giren Karaosmanoğlu, 1934 yılı sonunda Tiran‟a büyükelçi olarak atanıncaya kadar milletvekilliği görevini sürdürmüĢ ve Meclis DıĢı ĠliĢkiler Komisyonu üyeliğinde bulunmuĢtur. Bu arada, Aydemir ve Tökin gibi Karaosmanoğlu da günlük gazetelere ve aylık Muhit dergisine yazılarıyla katkıda bulunmuĢtur. Ancak, tüm bunlardan daha önemli bir nokta vardır ki o da Karaosmanoğlu‟nun Mustafa Kemal Atatürk‟e yakın ve onun sofrasına davet edilen nadir isimlerden biri olmasıdır. Karaosmanoğlu‟nun katılımı, aynı zamanda, Kadro dergisinin çıkarılması hususunda Atatürk‟ün olurunu alma konusunu da garantiye bağlamıĢtır (TürkeĢ, 1999: 92-93).

Karaosmanoğlu, Atatürk devrimlerini açıklayacak, baĢka bir ifadeyle, CHP‟nin “avant-garde” (öncü) yayın organı görevini üstlenecek bir dergi çıkarmak

79 ister; ancak ilk muhalefet ile de bu noktada karĢılaĢır. Dönemin CHP Genel Sekreteri Recep Peker, bu istediğini kendisine ifade eden Karaosmanoğlu‟na: “Bu selahiyeti nereden alıyorsun? Böyle bir organı çıkarırsak ancak biz çıkarabiliriz.” diyerek cevap verir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, ona hiçbir kırgınlık duymaksızın bu konuda iznini doğrudan Mustafa Kemal Atatürk ve Ġsmet Ġnönü‟ye baĢvurarak alır (Karaosmanoğlu, 2013a: 87).

Karaosmanoğlu‟nun anılarında “devletin ideolojisine uygun bir yayın olan, ayda bir çıkan, iki üç formalık, mütevazı fikir dergisi” olarak tanımladığı Kadro, iki buçuk yıl boyunca CHP merkez idare heyetini ikide bir Çankaya köĢküne taĢındıran ve Atatürk‟ün baĢını ağrıtan bir mesele, bir dava haline gelir; Karaosmanoğlu ve arkadaĢları aleyhinde çeĢitli Ģikayetlere yol açar (Karaosmanoğlu, 2013a: 87- 88).

Karaosmanoğlu‟nun ifadesiyle Kadro dergisi Halk Partisi‟nin düĢünsel sahasını oluĢturmayı amaçlamaktadır. Ancak, Cumhuriyet rejiminin temellerini sarsacak ve parti içinde bölünmelere yol açacak nitelikte yayın yaptığına dair çıkan tartıĢmaların sonucunda, Kadro macerası, Karaosmanoğlu‟nun Tiran‟a elçi olarak gönderilmesiyle son bulur (Karaosmanoğlu, 2013a: 103). Mustafa Kemal Atatürk, doğrudan derginin kapatılmasına yönelik bir giriĢimde bulunmamıĢtır ancak derginin imtiyaz sahibi olan Karaosmanoğlu‟nun Tiran‟a elçi olarak gönderilmesiyle birlikte derginin yayımlanması sekteye uğramıĢtır.