• Sonuç bulunamadı

Marx’ın Yanlış Bilinç Kavramı

1.2. ĠDEOLOJĠ KAVRAMININ TARĠHSEL GELĠġĠMĠ

1.2.6. Karl Marx (1818- 1883) ve İdeoloji Kavramı

1.2.6.1. Marx’ın Yanlış Bilinç Kavramı

Alman İdeolojisi‟nden en çok alıntılanan bölümlerden birinde Marx, ideolojinin insan bilinci üzerine etkilerine açıklama getirirken “camera obscura”

imgesini kullanır:

Sahip oldukları tasavvurları, fikirleri, vb. üretenler yine insanların kendileridir;

yani, üretici güçlerin belirli bir gelişim düzeyi ve bu düzeye karşılık gelen -en ilerici biçimlere varıncaya kadar- maddi ilişkileri tarafından koşullanan gerçek, aktif insanlardır. Bilinç asla bilinçli varlıktan başka bir şey olamaz; insanların varlığı da onların gerçek yaşam süreçleridir. Eğer bütün ideolojilerde insanlar ve onların ilişkileri bir camera obscura‟daki gibi baş aşağı duruyor gibi görünüyorsa, bu olgu da, tıpkı nesnelerin gözün ağ tabakası üzerinde ters çevrilmesinin onların doğrudan fiziksel yaşam süreçlerinden ileri gelmesi gibi, insanların tarihsel yaşam süreçlerinden ileri gelir (Marx ve Engels, 2013: 34)

Marx‟ın “camera obscura” metaforu ile tanımlamaya çalıĢtığı tersine dönme iliĢkisi çoğu zaman “yanlıĢ bilinç” olarak yorumlanmıĢtır. Bu tanım, yanlıĢ bilginin kaynağı olan ideoloji ile doğru bilginin kaynağı olan bilimin, birbirini dıĢlayıcı

30 kavramlar olarak tanımlanması sonucunu doğurmuĢtur. (Sancar, 2014: 13) Alman İdeolojisi‟nde özellikle camera obscura metaforunun kullanıldığı bu pasaj, Marx‟ın kuramında ideoloji ile yanlıĢ bilinç arasında bir özdeĢlik varsayıldığı sonucunun yaygın biçimde kabul edilmesine neden olmuĢtur (Çelik, 2005: 175).

David McLellan, “yanlıĢ bilinç” kavramının Marx‟a atfen kullanılmasına üç noktada itiraz eder. Bunlardan ilki yanlıĢ bilinç sözünün Marx tarafından hiç kullanılmamıĢ olmasıdır. McLellan, Marx‟ın asla yanlıĢ bilinç kavramını kullanmadığını ifade eder. Bu kavramın sıkça alıntılandığı yer Engels‟in Mehring‟e yazdığı mektuptur, ancak yanlıĢ bilinç ifadesinin mucidi olan Engels de bunu çok fazla kullanmamıĢtır. Ġkincisi, Marx‟ın ideoloji kavramını yanlıĢ bilinçle eĢitleme yolundaki her çaba, Alman İdeolojisi‟ni vurgulayıp sonraki yazıları kenara atmıĢ olur (McLellan, 2012: 20).

Çelik, “yanlıĢ bilinç” kavramının Marx sonrası yazında ortaya çıkan bir kavram olduğunun kabul edilmesi gerektiğine değinerek Marx‟ın Alman İdeolojisi‟nden sonraki eserlerinde ideolojiyi yanılsamayla iliĢkilendirmekten çok ideolojinin iĢlevine yoğunlaĢtığını ifade eder:

McLellan‟ın ikinci itirazı „yanlış bilinç‟ kavramının ideolojiyi yanılsamayla özdeşleştiren bir anlayışa dayanmasıdır. Marx, Alman İdeolojisi‟nde bu tarz bir özdeşliği meşrulaştıracak camera obscura, hayalet, ters dönmüş gerçeklik gibi kimi imgelere başvurmuştur. Oysa Marx‟ın sonraki eserleri daha çok ideolojinin işlevine yoğunlaşmıştır. „Yanlış bilinç‟ ifadesinin Marx‟a atfedilmesi, Marx‟ın sonraki eserlerinde ideoloji kuramına kaynaklık edecek öğelerin ihmal edilerek Marx‟ın ideoloji kavrayışının esas olarak ve yalnızca Alman İdeolojisi aracılığıyla anlaşılmaya çalışılmasından ileri gelen bir sorundur(Çelik, 2005, 175).

McLellan‟ın itirazının üçüncüsü, “yanlıĢ bilinç” fikrinin Marx‟ın düĢüncelerini kapsayamayacak denli köĢeli ve genel olduğu fikridir. KöĢelidir, çünkü Marx bir doğru/yanlıĢ ikiliğiyle hareket etmez; muğlaktır, çünkü burada ne tür bir yanlıĢlığın söz konusu olduğunu bilmek çok önemlidir (McLellan, 2012: 20).

Özbek, Marx‟ın ideoloji konusunda özel bir çalıĢma yapmadığını vurgular.

Dolayısıyla Marx‟ın ideoloji sorunsalına yaklaĢımı sorgulanırken çok sayıda yapıtının ele alınması ve bu kitaplara dağılmıĢ görüĢlerden bütünsel bir ideoloji kavramına ulaĢılması gerekmektedir. Ancak Özbek‟e göre, Marx sonrası dönemde Marx‟ın farklı yorumlarının ortaya çıkmasının nedeni Marx ve Engels‟in ideoloji kavramını değiĢik durumlarda değiĢik anlamlarda kullanmaları değildir (Özbek, 2011: 51).

31 Bence söz konusu yorum farklılıklarının kaynağı daha derinlerde aranmalıdır:

Marx hemen hemen bütün ilgisini içinde yaşadığı toplumsal biçimlenmenin köklü bir bilimsel çözümlenmesini yapmaya vermiştir. Bu yönelimin ilk buluşacağı uğrak (moment) kuşkusuz, ekonomik ilişki ve biçimlenişlerin çözümlenmesidir. Bu da araştırmacı dikkat ve ilginin bir uğrağa odaklandığını gösterir. Bu anlamda Marx, ideoloji ve ideolojik mekanizmaların ciddi bir araştırmasını yapmamıştır.

Söyledikleri de bir tartışmaya düşülmüş başlıklar olma özelliğinden öte değildir ve böyle olmakla birlikte yine de derli toplu şekilde- Marx‟ın ideoloji anlayışı- ortaya koymaya yeterlidir(Özbek, 2011: 51-52).

Alman İdeolojisi‟nde Marx ve Engels, genel bir tarih ve toplum kuramı olarak tarihsel materyalizmin ana çizgilerini oluĢturmaktadırlar (Çelik, 2005, 90). Tarihsel süreçlerin anlaĢılması hususunda Marx, düĢüncelerini yine Alman İdeolojisi‟nde Alman felsefesi üzerinden Ģu ifadelerle aktarır:

Gökyüzünden yeryüzüne inen Alman felsefesinin tam tersine, burada, yeryüzünden gökyüzüne çıkılmaktadır. Yani etten ve kemikten insanlara ulaşmak için, ne insanların söylediklerinden, hayal ettiklerinden, kavradıklarından, ne de anlatılan, hayal edilen ve kavranan biçimiyle insanlardan yola çıkılır; aksine, bu yaşam sürecinin ideolojik yankı ve yansımaları gerçek, faal insanlardan yola çıkılarak ve onların kendi yaşam süreçleri temelinde ortaya konur(Marx ve Engels, 2013: 35).

Marx‟a göre insan bilinci özerk değildir. Ġnsanların kafalarında oluĢturdukları en olmadık hayaller bile ampirik olarak kanıtlanabilir olan ve maddi temellere dayanan kendi maddi yaĢam süreçlerinin yüceltilmiĢ yansımalarıdır. Böylelikle ahlak, din, metafizik ve ideolojinin diğer bütün çeĢitleri ile bunlara karĢılık gelen bilinç biçimleri, bağımsız görünümlerini yitirir. Onların bir tarihi, bir geliĢim süreci yoktur; fakat insanlar maddi üretimlerini ve maddi temaslarını geliĢtirdikçe, kendi gerçek dünyalarının yanı sıra düĢüncelerini ve düĢüncelerinin ürünlerini de değiĢtirirler. YaĢamı belirleyen bilinç değildir, tersine, bilinci belirleyen yaĢamdır (Marx ve Engels, 2013: 35).

ġerif Mardin, “buğulu gözlükler arkasından dünyayı algılamak” ifadesiyle dile getirdiği Marx‟ın yanlıĢ bilinç olarak ifade bulan teorisine Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun toplumsal yaĢantısından aldığı bir örnekle açıklık getirmeye çalıĢır:

Osmanlı elit tabakasının yaşamının bir özelliği konak hayatıydı. Bu konaklarda oldukça düşük ücretle, fakat gene de ailenin bir nevi uzantısı olarak çalışan bir grup hizmetkâr vardı. Kalfa, bacı, sütnine gibi isimler taşıyan bu hizmetçi ve yarı-hizmetçi grubu konaklar dağılınca başının çaresine bakmak zorunda kaldı.

Bazıları çok zorluk çekti, iş bulamadı. Fakat bu çözülme ve aile dışında iş arama, bu personele pederşahî bir kanadın altından çıkarak ilk defa insanlığını bağımsız olarak idrak etme şansını verdi. Bu elit tabakanın kalan fertlerine sorulacak olursa bu yeni şartlar konak personeli için bir gerileme idi. Personelle aile reisi arasında konaktaki „sıcak‟ ve „yakın‟ ilişkiler bir çeşit „sosyal sigorta‟ olarak çalışıyordu ve bunun yanında şahsî ilişkiler aileninkine benzer bir hava yaratıyordu. Bu fikirlerin samimiyetle savunulduğu şüphe götürmez. Savunucuları

32 konak hayatının belirli bir kesiminden geldiklerinden, konak hayatı içinde

„gömülü‟ olduklarından, insanın kendini bağımsız bir yaratık olarak işbaşında idrak edebilmesinin ne demek olduğunu anlayamazlar. İnsanlığın insanlık potansiyelini kendi „yanlış bilinç‟leri açısından değerlendirirler (Mardin, 2013:

34-35).

Mardin‟in örneğinde de görüldüğü gibi “ideolojik” ifadesinin karĢıladığı anlamlardan biri “gerçekliğin çarpıtılmıĢ biçimi” olarak gösterilebilir ki bu tanım da ideoloji kuramcılarını gerçek ile kastedilenin ne olduğu sorusuna götürür.