• Sonuç bulunamadı

Louis Althusser (1918-1990) ve Yapısalcı İdeoloji Kuramı

1.2. ĠDEOLOJĠ KAVRAMININ TARĠHSEL GELĠġĠMĠ

1.2.8. Louis Althusser (1918-1990) ve Yapısalcı İdeoloji Kuramı

Fransız filozof Louis Althusser‟in Marksist ideoloji kavramına katkısı iki temel fikri birleĢtirir. Birincisi, insanları özerk özneler olarak değil de toplumsal rollerin taĢıyıcısı olarak gören oldukça determinist bir toplum anlayıĢıdır. İkincisi ise ideoloji ve bilim arasında net bir ayrımdır (McLellan, 2012: 34).

Barrett‟e göre Althusser İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları‟nın ilk bölümünde, Marksist düĢüncede bir devrime neden olacak bir düĢünce geliĢtirir:

Kendimizi üretimi çözümlemekle sınırlandırmakla kalmayıp, “yeniden üretim”i ve özellikle bir toplumsal oluĢumun zaman içinde kendini yeniden üretme biçimini anlamak zorunda olduğumuz tezi (Barrett, 1996: 109).

Gramsci‟nin devlet ve “sivil toplum” ayrımını izleyen Althusser, devletin baskıcı aygıtları (ordu, polis vb.) ile Gramsci‟nin sivil toplum kurumlarını anımsatan devletin ideolojik aygıtları (siyasi partiler, kilise, eğitim, aile, medya, sendikalar vb.) arasına bir ayrım koyar (Barrett, 1996: 109).

37 Bir toplumsal oluĢum içerisinde üretimin sürdürülebilmesini üretim koĢullarının yeniden-üretimine bağlayan (Althusser, 2014: 35) Althusser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları‟nda üretim iliĢkilerinin yeniden üretimi konusu üzerinde durur. Marksist üretim tarzı teorisi için belirleyici bir sorun olan üretim iliĢkilerinin yeniden üretimi sorununu Althusser, altyapı ve üstyapı, devlet ve devletin ideolojik aygıtları kavramları üzerinden sorgular. “Açık bir zora dayanmayan yönetme süreçlerinin bilgisini açığa çıkarmak Althusser‟in egemen ideoloji yaklaşımının temelini teşkil etmektedir” (Sancar, 2014: 47).

Althusser, Marx‟ın altyapı-üstyapı metaforunu reddetmemesine ve bu metaforun geçerliliğini yitirdiğini öne sürmemesine karĢın üstyapının doğasını ve varoluĢunun özünü niteleyen Ģeyi düĢünmenin ancak yeniden üretimden kalkarak mümkün olabileceğini ileri sürer. BaĢka bir ifadeyle Althusser‟in temel tezi, altyapı-üstyapı metaforunun bir yanıt getirmese de varlığını iĢaret ettiği birçok sorunun aydınlanması için, yeniden üretimin sağladığı bakıĢ açısına yerleĢmenin yeterli olduğu fikridir (Althusser, 2014: 44).

Althusser, ideolojiyi insan zihninin bir ürünü olarak değil; insanların ne düĢündüğünü belirleyen yarı maddi bir varlığa sahip bir unsur olarak görür ve ideolojinin kiliseler, sendikalar ve okullar gibi toplumdaki “devletin ideolojik aygıtları”nda cisimleĢtiğini öne sürer (McLellan, 2012, 34).

Althusser, devlet iktidarı (devlet iktidarının korunması ya da elde edilmesi) ve devlet aygıtı arasında bir ayrıma iĢaret eder (Althusser, 2014: 48). Devlet teorisini ileri götürmek için, yalnızca devlet aygıtı ile devlet iktidarı arasındaki ayrımı değil, açıkça (baskıcı) devlet aygıtının tarafında bulunan, ancak onunla karıĢtırılmaması gereken bir gerçeği de göz önüne almak zorunluluğundan söz ederek kendisine ait bir kavram olan devletin ideolojik aygıtları (DĠA) kavramını öne sürer. DĠA‟lar (baskıcı) devlet aygıtıyla aynı Ģey değildirler. Marksist teoride devlet aygıtı (DA); hükümet, idare, ordu, polis, mahkemeler, hapishaneler vb. gibi unsurları kapsamaktadır.

Althusser bunlara Baskıcı Devlet Aygıtı adını verir ve ona göre bu “baskı” kelimesi söz konusu devlet aygıtının en azından uç durumlarda Ģiddet kullandığını belirtir.

Devletin ideolojik aygıtları dendiğinde ise karĢımıza birbirinden ayrı ve uzmanlaĢmıĢ kurumlar çıkmaktadır: Dinsel DĠA (farklı kiliselerin oluĢturduğu sistem), Okul DĠA‟sı (farklı, gerek özel gerekse devlet okullarının oluĢturduğu sistem), Aile

38 DĠA‟sı, Hukuki DĠA, Siyasal DĠA, Sendikal DĠA, HaberleĢme DĠA‟sı (basın, radyo-televizyon vb.), Kültürel DĠA (edebiyat, güzel sanatlar, spor vb.) (Althusser, 2014:

50-51).

Althusser‟in öne sürdüğü sisteme göre üretim iliĢkilerinin yeniden üretimi hukuki-siyasal ve ideolojik üstyapı yoluyla sağlanır. BaĢka bir deyiĢle, devlet iktidarının devlet aygıtlarında uygulanmasıyla, yani bir yandan devletin ideolojik aygıtlarında, öbür yandan (baskıcı) devlet aygıtında uygulanmasıyla sağlanır (Althusser, 2014: 50-55).

Althusser‟e göre ideolojinin iĢlevi, ideolojik aygıtlar içindeki özneleri, bu aygıtların pratikleri (ritüelleri) içindeki maddi eylemleriyle belirleyerek tanımlamaktır (Sancar, 2014: 53). Ġdeoloji manevi veya düĢünsel değil, nesnel ve özneye dıĢsaldır; hiçbir özne tarafından üretilmeyen ama özneyi Ģekillendirip oluĢturan, kendini tekrar edecek tarzda yapılanmıĢ bir olgudur (Larrain, 1995: 91).

Althusser‟in ideoloji kavrayıĢında sözünü etmemiz gereken bir diğer nokta onun ideoloji ve bilim arasında oluĢturduğu kesin karĢıtlıktır.

İdeolojiyi eleştirerek bilim, soruyu tamamen farklı bir tarzda sorar ve dolayısıyla farklı bir çözüme varır. Epistemoloji sosyolojiden tamamen bağımsızdır. Bilimsel kuramın doğruluğu tarihe bağlı değildir, çünkü kuramın yöntemleri ve geçerliliği tıpkı matematikte olduğu gibi ona ait ve içkindir. Althusser‟in aklındaki temel bilim Marksizmdir, ama psikanalizin de bu kategoriye girdiğini kabul etmek ister.

Ne yazık ki, bir kuramın bilimsel olup olmadığına nasıl karar verebileceğimizi söylemez; zira birçok kişi Marksizm ve psikanalizi bilimsel olmayan düşüncenin örnekleri olarak görür (McLellan, 2012: 36).

Sancar‟ın ifade ettiği gibi Althusser‟in ortaya koyduğu ideoloji tanımı, onu yanılsama olarak değil, gerçeklikle hiçbir zaman bire bir uyum göstermeyen, büyük ölçüde öznelliğin alanı içinde kurulan bir anlamda ele almayı olanaklı kılan tartıĢmanın yolunu açar. Bu açılım ise söylem çözümlemesi yaklaĢımının siyasal kuram içinde geliĢim alanı bulabilmesine uygun ortamı hazırlar (Sancar, 2014: 56).

Althusser‟in ideoloji kavramı üzerine yapmıĢ olduğu yapısalcı teorisinde sözünü ettiği devletin ideolojik aygıtlarının nasıl iĢlediğine dair örneklere Karaosmanoğlu‟nun romanlarında rastlamak mümkündür. Örneğin din kavramı Nur Baba‟da; basın kavramı Hüküm Gecesi‟nde; edebiyat, sanat ve eğitim ise Ankara romanında karĢımıza çıkacak olan unsurlardır ve bu romanların her biri çalıĢmamız kapsamında ele alınacaktır.

39 1.2.9. Ernesto Laclau (1935-2014) ve Chantal Mouffe (1943- )

Arjantinli politik kuramcı Ernesto Laclau‟ya göre siyasal ideolojiler ister sınıflardan bağımsız olsunlar, isterse bir sınıf ideolojisine eklemlenmiĢ olsunlar hiçbir zaman sınıf ideolojisine indirgenemezler. Laclau, siyasal ideolojilerin zorunlu sınıf aidiyetleri olamaz diyerek ideolojik alanı, sınıf mücadelesi ve ideolojik sınıfsal aidiyetler alanından özerkleĢtirir. Fakat Sancar‟ın da belirttiği gibi Laclau bu ifadesinin ardından ideolojik alandaki temel devinimi belirleyenin de sınıf mücadelesi olduğunu söyleyerek kapıdan kovduğunu bacadan içeri almıĢ olur (Sancar, 2014: 63-64).

Laclau bu formülasyonunu daha sonra Chantal Mouffe ile birlikte yazdıkları Hegemonya ve Sosyalist Strateji adlı kitabında değiştirerek büyük ölçüde Marksist sayılacak önermelerden bir kopuşu gerçekleştirir. Laclau ve Mouffe‟un bu kitapta radikal demokrasi adını verdikleri tezleri post- Marksizmin kurucu metinleri arasında sayılmıştır. Bu metne öngelen bir çalışmasında Laclau, Marksist ideoloji kuramlarının temel varsayımlarını tartışarak eleştirilerini yeniden ifade eder:

İdeoloji, toplumsal bütünlüğün bir düzeyi olarak ele alınıp, diğer düzeyler (ekonomik) tarafından belirlenen bir konumda tutulmamalı (Sancar, 2014: 64).

Sancar, Laclau‟nun yukarıdaki alıntıda verilen ideoloji kavramsallaĢtırmasına Ģu Ģekilde açıklama getirir: Toplumsal bütünlük ideolojik pratikleri belirleyen değildir, kendisi bu ideolojik pratikler tarafından sürekli yeniden ve yeniden kurulan bir Ģeydir ve toplumsal özneler ekonomik çıkarlarının farkına vararak bunları ideolojik alanda temsil etmezler, bu özneler ideolojik söylem tarafından, söylem içinde kurulur ve oluĢturulurlar (Sancar, 2014: 64).

Barrett, çağdaĢ post-yapısalcılığın yirminci yüzyıl Avrupa felsefesinde uzun bir tarihi olduğundan söz ederek Laclau ve Mouffe‟yi bu bağlamda okumamız gerektiğini ifade eder. Onlara özgü olan Ģey, bu düĢüncelerin lensleriyle Marksist siyasal düĢünce geleneğini yeniden ele alma ya da okuma projesidir. Laclau ve Mouffee‟nin Marksizmin sınıf özcülüğüne meydan okumaları, Marksist modelde önemli bir çatırdamayı, gerçekte çöküĢü temsil eder (Barrett, 1996: 91-92).

Marksizm, FaĢizm gibi büyük ideolojilerin sonunun geldiğine dair görüĢler ortaya atılır.