• Sonuç bulunamadı

Kültürel Değerlerin İnsanın Bireyselleşme Sürecine Etkisi

1.3. ESERLERİ

2.1.6. Zaman

2.8.1.9. Kültürel Değerlerin İnsanın Bireyselleşme Sürecine Etkisi

Kültür, bellek mekanlarının tarihsel süreç içinde korunup zaman ötesine taşınmasını sağlayan ortak değerler bütünüdür. Zamansal ve mekansal düzlemde süreğenlilik sağlayarak geleceğe akan insanın geçmişle ilişkisini ve kökensel bağını ortaya koyan kültür, yaşamın temel biçimlerini var ederek bireysel ve toplumsal düzlemde kimliksel bir bilinç kazandırır. Korkmaz “kültürel değerler dizgesi, bizim

ruhumuzun sığınağı, sılası olan kimlik mekanlarıdır” derken insan- kültür ilişkisine gönderme yapar. Dolayısıyla kültür, bir taraftan insanın kişiliğini anlam ve değer çerçevesinde inşa ederken diğer yandan kolektif düzeyde bir yaşama biçimi sunar. Bu yaşama biçimini romanda yansıtan ilk unsur, tekkedir. Tekke, sembolik manada insanı yeniden kuran ve yapan tarafıyla anlam aktarıcı bir mekandır; ocak kültünütemsil eden

115Rene Guenon, Varlığın Mertebeleri, Çev. Vildan Yalsuzuçanlar, Etkileşim Yay., İstanbul, 2013, s.52. 116Toshıkıko Izutsu, Kur’anda Tanrı ve İnsan, Çev. Dr., M., Kürşat Atalar, Pınar Yay., İstanbul, 2014, s.

tekke, Pinhan’ın kendisini dış dünyanın bir nesnesi olmaktan kurtarmasına yardımcı olur. Pinhan, tekkede kaldığı sürede gerçekliğin sınırlayan ve baskılayan etkisinden uzaklaşarak olmayı arzuladığı yaşam biçimine yönelik rüyalar/düşler görür. Düş, uyku hali gibi görünse de insanın günlük yaşamında gün yüzüne çıkmayan kaçındığı ya da arzuladığı kendisiyle yüzleşmesini sağlar. Bu nedenle Dürri Baba tekkesi, ruhsal doğuşu hazırlayan yenilenmenin ilk aşaması olarak kabul edilebilir. Mustafa Kara,“tekkelerin

insana yeni bir hayat verme, hayat-ı salikini ruhlu ve zinde bir hale koyma”117konusunda

önemli bir misyon üstlendiğini ifade eder. Bu bakımdan Dürri Baba tekkesi, duygusal ve düşünsel anlamda besleyen ve yönlendiren yaşatıcı nüveyi barındırır; mekan olmaktan çok Pinhan’ı bir amaca taşıyan imkan dünyasıdır.

Tekkenin yanı sıra dünyayı anlama ve algılama sürecinde kendimizin neye ve nereye ait olduğunu bilmemize yardımcı olan diğer bir kültürel unsur, neydir. Ney, içten ve samimi bir nağmenin kadim bir üflemeyle/nefesle birleşen yansımasıdır. İnsan sesine en yakın sesi çıkaran ney, basit bir nesne değildir; evrene bıraktığı yankı, belli bir kadere ve zamana yazgılı olan insanın trajik öyküsüyle ilgilidir. İnançer’ e göre “insan bu dünya

hapishanesine düşmeden, Hakk ile arasına masiva perdesi çekilmeden, beden kafesine ruhu hapsolmadan evvel mutlak hürriyet ile ve Zat-ı hak ile beraber, asıl vatanı olan ilahi alemde idi. Neyin kamışlıktaki hali gibi. Sonra kendi iradesinin hiçbir katkısı olmadan dünyadan indirildi. Vatanı aslisinden kesilmenin acısıyla insanoğlunun yaptığı ilk iş, ağlamak oldu.”118Dolayısıyla ney ile insanın dünyaya gelişi arasında benzerlik olduğu

söylenebilir. Dürri Baba tekkesindeyken neyin sesini duyan ve susturulmuş kendiliğinin acısını büyük bir çığlıkla dile getiren Pinhan, ney’in yaşanmışlıklarla ilişkisine gönderme yapar. Ney Pinhan’ın ikibaşlılıktan kaynaklanan iç savaşına, bunalıma ve melankoliye sürüklenen olumsuz hallerine tanık olur ve onun içsel sancısını ağlayan/inleyen haliyle dile getirir. Pinhan’a ait sırrın yıkıcı ve yıpratıcı etkisi, neyin nefesinde/sesinde ifşa edilir. Bu yönüyle ney, var olanın ötesindekini duyan ve bilen yönüyle bildiricidir. Neyin hikayesinin ‘dinle’ sözüyle başlaması, bu özelliğini ortaya koyar.

Ney, Pinhan’ın acısına ince bir yakarışla dokunurken kültürel değerleri aktaran musiki, sözcüklerin armonisi üzerine kurulu bir dünyanın ruhsal coşkusunu sunar. Musiki, yaşamın kuşatıcı ve sınırlayıcı etkisinden insanı kurtararak dinginlik ve sakinlik

117 Kara, a.g.e., 1999, s. 225.

Korkmaz, Yeni Türk Edebiyatı El Kitabı, 2004, s. 130.

verir. Musikinin bu etkisi özellikle Hezarpare Horoz Baba tekkesinde belirgin biçimde görülür. Şeyh Mehmed Efendi, musikinin huzura çağıran sesini duyduğu zaman yüreğinin ferahladığını ve sonsuz bir aydınlanmayla derin coşkulara yöneldiğini hisseder. Musikinin yanı sıra ebru sanatı, bireysel ve toplumsal özgülüğe işaret eden kültürel bir unsurdur. Ebru sanatı, insanın nesneyle yarattığı enerjiyi ortaya koyar ve birden fazla unsurun estetize edilmiş yanını gösterir. Ebru sanatı, sadece görselleşen şey’in bilinçte yer alan izdüşümü değildir; biçimselden çok özsel birlikteliğe vurgu yaparak tekliğin/birliğin aktarımına dönüşür;

“Ebru neyi anlatır bilir misin ya Pinhan? Sen kendini küçük zannedersin. Halbuki

en büyük alem sende toplanmıştır. Ebru bunu fısıldar bize. Bir tek nokta en ince fırçanın ucuyla suya bırakılan minnacık bir nokta olur sana ummanı derya. Yayılır, kıvrılır, lamelif misali dolanır. Katreyiz alemde, lakin unutma ki tek bir nokta Pinhan, tekmil sırları barındırır.” (s. 62)

Dürri Baba’ya göre ebru sanatı, insanın dünya üzerindeki konumuna gönderme yapar; Tanrı’nın üflediği bir ruha sahip olan insan, küçük bir nokta gibi görünse de yaratıcının özünü içinde taşır; çünkü insan, tek katmandan meydana gelmez; başkasının/ötekinin varlığıyla personasını zenginleştirerek kendisi olur. Ebru da farklı renklerin bireşimi gibi görünse de aslı tekliğe/birliğe işaret eder.

Kültürel değerlerin bir diğer simgesi ağaçtır. Ağaç, kutsalı içerir. Pervin Ergun’a göre ağaç,“kişioğlunun inanış ve düşünüş dünyasında türeyiş, beslenme, Tanrı ile irtibat

kurma, cennete ulaşma, şifa, dilek v.s aracı rolünü üstlenmiş ve ağacı tanrısal bir varlık olarak kabul eden insanlık, onu neredeyse bütün inanma ve pratiklerinde ana eksene oturtmuştur.”119Dolayısıyla ağaç, dini ritüelide kapsayan ve insana bu özellikleriyle

enerji veren bir unsurdur; ağaç, Dürri Baba ile Pinhan’ın buluşma macerasını şekillendirir. Elma ağacındaki kuşu gördükten sonra Dürri Babayla tanışan Pinhan, böylece değişim ve gelişim öyküsünün ilk çizgisini oluşturur. Bu nedenle ağaç, seyirlik bir varlık olmaktan çok kendilik sürecini kuran kozmik bir imgedir; Pinhan, ağacın altına düşen sapanıyla bilmediği dünyanın içine beklenmeyen bir anda girer. Geçmişin taşıdığı mitik enerjiyi şimdiye aktaran masal, destan ve efsanelerde birden farklı boyutuyla

119Pervin Ergun, Türk Kültüründe Ağaç Kültü, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yay., Ankara, 2004, s.

kahramanın yolculuğuna refakat eden ağaç, Pinhan’ın yaşamında benzer işleviyle görünüm kazanır.

İnsanın bireysel ve toplumsal kimliğini onayan kültürle ilişkisi, zamanın yıpratıcılığı ve yok sayıcılığı karşısında çözülme yaşamama adına önemlidir. Başkişi Pinhan’ın kendilik savaşını kültürel bir adaptasyon sürecinden geçirerek başarması tesadüfi değildir. Bu durum kültürün, insanın var olma serüveninde olumlayıcı bir imge ya da bir kimlik mekanı olduğuna vurgu yapar; çünkü insan, yaşam sürecinde köklü ve kalıcı bir misyon kazanma adına hatırlama/anımsama biçimlerine tutunur. Dolayısıyla kültüre ait her unsur, Pinhan’ın ne ve kim olduğuna yönelik sorulara cevap vermesini sağladığı gibi tahrip edilen değerlerini yeniden var eder.