• Sonuç bulunamadı

Düzene ve Dinginliğe Erişme

1.3. ESERLERİ

2.1.6. Zaman

2.1.8.7. Düzene ve Dinginliğe Erişme

Düzen, canlı ve cansız varlıkların bir arada ve uyum içinde yaşamasını sağlar, mevcut olan her şeyin bir denge ortamında süreğenlilik kazanmasını mümkün kılar. Düzen/kozmos, insanı dinginliğe eriştiren var olma biçimidir ve bütünselliğin adıdır.

Pinhan’da düzeni oluşturan unsurlar; dört sayısı, bahar mevsimi ve mavi rengidir. İnsanı çevreleyen bir sistematiğin var olduğunu gösteren dört, kozmosu simgeleyen ülkü değerlerden ilkidir. Annemarie Schimmel, “dördün dünyada bilinen ilk düzenle ayrılmaz

bir şekilde bağlantılı(olduğunu)”104söyler. Düzen, anasır-ı erbanın kurucu unsurlarıyla

aktarılır. Anasır-ı erba; yaratılana ahenk ve biçim veren su, ateş, hava ve topraktır. Su, arındırıcı ve sağaltıcı etkisiyle Nida hamamında, iyileştirici ve sırdaş yönüyle ise derenin sesinde yansıtılır. Aynı zamanda doğurucu gücüyle yeni bir oluşun başlangıcına işaret eder. Mircea Eliade’ye göre su, “mitolojik sistemlerde ve bazı kozmogonik anlatılarda

evrenin tüm potansiyelini ve tohumlarını içinde barındıran bir rahim(dir).”105Dolayısıyla

su, başkişinin yeniden doğmasını sağlayan canlı bir öğedir. Başkişinin ruhsal durumuna göre işlevselleşen su, yaratıcı bir özün ve içsel enerjinin taşıyıcı imgesidir. Doğa ananın

103 Aktaran Korkmaz, a.g.e., 2004, s.135. 104 Schimmel, ag.e., 2011, s. 98.

değişimi ve yenilenmeyi sağlayan yansıtıcı unsuru su, Pinhan’ın değişimini gerçekleştirerek ve kaosu yok ederek kozmosa erişimi sağlayan temel güçtür.

Suyun sesiyle huzura ve dinginliğe ulaşan diğer bir anlatı kişisi, Nevres’tir. Küçük bir çocukken annesi tarafından bırakılan Nevres, her gece gördüğü karabasanın etkisini suya anlatarak rahatlamaya çalışır;

“Kötü bir rüya mı gördün, karabasanlar mı çöktü üstüne, git suya anlat. Su, alıp

götürür kederini tasanı. Uzaklara taşır. Su, vefakardır. Gammazlık, kancıklık nedir bilmez. Dosttur su, dostu olmayanlara. Belkide annesiydi bunları söyleyen; annesi… Ne olursa olsun çok eskidendi bütün bunlar. Nevres gördüğü rüyaları sabah oldu mu kalkıp suya anlatırdı o zamanlar. Sabahın soğuğunu içine çekerek, kimselere görünmeden evden çıkardı. Akrep Arif mahallesinin nedamet çeşmesinden gürül gürül akan suyun ellerine teslim ederdi karabasanlarını.” (s. 175)

Annesinin kokusunu sürekli hisseden ve onun sesini duymaya çalışan Nevres, suyun dost yüzüne sığınır. “Su, vefakardır. Gammazlık, kancıklık nedir bilmez. Dosttur

su, dostu olmayanlara” ifadeleri suyun paylaşan, sağaltan yönüne gönderme yapar. Su mitinin arka planındaki anne imgesiyle yaşadığı bunaltıyı yok etmeye çalışan Nevres, annesiyle iletişim kurar. Annesizliğin neden olduğu kimsesizlikle derin bir güven bunalımı yaşayan ve onun şefkatine/korumasına ihtiyaç duyan Nevres, böylece içe kapanan ruh halinden uzaklaşır. Fromm’a göre anne, “zorluk dolu bir hayatın içine sevgi,

barış ve anlayışın Tanrısal bir ışığı gibi doğmaktadır.”106Bu doğuşu gerçekleştirmeye

çalışan Nevres, histerik halden kurtulmak için tüm sıkıntılarını suyun akışına bırakır. Anasır-ı erbanın ikinci unsuru ise ateştir. Kurucu ve değiştirici işleve sahip olan ateş, dokunulan yerde silinmeyen izler bırakan bir maddedir. Bu nedenle ateşin genel karakteri, sadece biçimsel değişiklik değildir. Yeni bir dünya kurmak isteyen Pinhan’ı özde birliğe götürerek ve yitirilmişliklerini yok ederek yaşamsal atılım kazanmasını sağlar. Yaşamsal atılımın cismanileşmiş görüntüsü, ateş namzetini taşıyan Karanfil Yorgakiyle vurgulanır. Karanfil Yorgaki, Pinhan’ın iç baskısından arınarak bireyselliğe ve özgünlüğe geçiş aşamasıdır. Ateşle yani Karanfil Yorgakiyle temasa geçtikten sonra büyük bir kararlılıkla yoluna devam eden Pinhan, varoluşsal güç kazanarak kendiliği deneyimler. Bachelard’a göre ateş, “özcü zenginliğin ve sürekliliğin en iyi kanıtıdır;

106Erıch Fromm, Rüyalar, Masallar, Mitoslar, Çev. Aydın Arıtan, Kaan H., Ökten, Arıtan Yay., İstanbul,

dirimin ve varoluşun yoğunluğu duygusunu doğrudan veren odur. ”107Dolayısıyla Pinhan,

bu duygunun bedeninde ve ruhunda yarattığı etki sayesinde değişmeye başlar. Bu değişim, onun yaşamını belli bir düzene göre kurmasını sağlar.

Anasır-ı erbayı şekillendiren üçüncü unsur ise, havadır. Rüzgar kelimesiyle metne yansıyan hava; kuzey, güney, doğu ve batı olmak üzere dört yönden ve Akrep Arif mahallesinin dört kapısından eserek yeryüzünün döngüsüne nizam kazandırır;

“Dört ayrı kapıya, dört ayrı rüzgarın mührü vurulmuştu. Her mühürde bir harf

taht kurmuştu. Kuzey kapısının kenarları yabani sarmaşıklarla çevrilmiş mühründe selvi boyuyla elif, güney kapısının papatyalarla bezenmiş mühründe karnında noktasıyla cim, batı kapısının sümbül süslemeli mühründe buruk gülümsemesiyle ze ve doğu kapısının menekşe biçiminde kesilmiş ağzını bıçak açmayan mim harfi intizar ederdi.” (s. 85)

Rüzgarın yönlerinde yer alan harflere bakıldığı zaman elif, ze, cim ve mim gibi eski yazının dört harfiyle karşılaşırız. Harfler, anlamlı bütünlük çerçevesinde bir araya getirilirse Pinhan ve dünyanın var olma serüveniyle ilgili bilgi edinmemize imkan tanır. Özellikleri dikkate alınırsa elif, başkişi Pinhan’ın karmaşayla örülü başlangıcına, noktasıyla belirginleşen cim evrende bir zerre olarak kabul edilen insanın haline, mim kapalılığıyla Pinhan’ın ifşa edilemeyen sırrına ve insanın yaratılışında barındırdığı o güçlü gizeme, ze ise viraneye dönüşen tekkenin manzarası karşısında derin bir hüzne kapılan Pinhan’ın acısına işaret eder. Bunun yanı sıra her bir kapıdan eserek yeryüzüne nefes aldıran rüzgar, Akrep Arif mahallesi sakinlerinin yaşam tarzlarını hüsn-i adab, serbazlık, güzellik ve küfürbazlık dörtlemesi çerçevesinde yansıtır. Bu yansıma; metinde bakır, demir, kurşun ve gümüş gibi doğaya ait elementlerle simgelenir.

Anasır-ı erbanın dördüncü maddesi ise topraktır. İnsan vücudunu oluşturan toprak, balçıktan yaratıldığına inanılan insan imgesiyle belirginleşir;

“Balçıktan çıktım ben/balçıktan yoğurdum kendimi/içerdeki dışa taştı/dıştaki içe

çekildi/görünen görünmeyene sataştı/görünmeyen görünene diş biledi/ siyah halka/sarı halka ile yer değiştirdi/çekildim bir köşeye/sessiz sedasız/baktım olan/bitene/seni gördüm kaderimde/ebrunun halkalarını saydım/tastamam dört etti…” (s. 226)

Kuran-ı Kerim’de Hicr’in yirmi altıncı, Enam’ın ikinci, Müminun onikinci, Rahman suresinin ise on dördüncü ayetinde yer alan çamurdan/balçıktan yaratılma felsefesine gönderme yapan alıntı metin, dünyanın yaratılışındaki son halkayı gösterir.

Su, ateş, hava ve toprağın biraradalığıyla oluşan düzene bakıldığı zaman kare figürünün ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Ersoy’a göre “dünya geometrik açıdan kare figürü ile

sembolize edilir.”108Bu figürün köşelerini bahsi geçen unsurlar oluşturur; unsurlar, makro

kozmik düzeyde dünyayı, mikro kozmik düzeyde ise insanı düşündürür. Mikro kozmik düzeyde insanı bir araya getiren noktaları açımlarsak; su, yaşamsal özü, toprak bedeni, hava nefesi, ateş sıcaklığı ifade eder. Bunlardan hepsi diğeriyle orantılı ve doğrudan bir ilişki içindedir; biri ötekinden daha fazla aktif olursa insan vücudunun dengesi bozulur. Tıpkı kainatın sahip olduğu nizam gibi.

Düzeni yansıtan bir diğer simge, mavi rengidir. Mavi, huzursuzluğu dindirir; sakinliğin ve sükunetin aktarımı olan mavi, algısal uyanışı gerçekleştirerek insanın kendisiyle güçlü bir iletişim kurmasını sağlar. Bu rengin doğadan silinmesi, karanlığa ait kaosun daha etkin olmasına neden olur. Karanlık, Pinhan’ın içindedir; Pinhan, böylesine bir tehditten sadece Dürri Baba’nın mavi gözlerine baktığı anda uzaklaştığını fark eder. Bu nedenle mavi, yeni bir görme biçimi yaratarak yaşama mücadelesine dinamizm kazandırır. Doğada düzenin oluşumunu gösteren bir diğer simge, bahar mevsimidir. Dünyanın her yerinde tabiatın kozmosu, bahardır. Yeni oluşun müjdeleyicisi olan bahar, ölü toprağı üzerinden atarak değişim süreciyle ilk teması kurar ve kaotik düşüşün getirisi olan renksizliği silerek dışa açılmayı sağlar. Karakışın verimsiz etkisini yok sayan bahar, Dürri Baba tekkesinde dirilmenin ve aydınlanmanın gücünü yaşama aktarır. Donukluğun ve hareketsizliğin bohemini sonlandırarak tekkede bereketin sembolü olur. Bu durum, Ruz-ı Muhabbetle vurgulanır. Bahar mevsiminde ruhsal dünyayı yıpranmışlıklarından arındırarak ışığa açan muhabbet günleri, bütün dervişleri bir araya getirir. Herkesin buluşabileceği bir ortam oluşturan Ruz-ı Muhabbet, zamana ışıklı bir dokunuşun ifadesidir.

Dünya, canlı bir dinamizme sahiptir ve mutlak bir düzen üzerine inşa edilmiştir. Herhangi bir nedenden dolayı var olan döngünün yıkılması ya da zarara uğraması uyumsuzluğu ve karmaşayı doğurur. Bu uyumsuzluğun ve karmaşanın etkilerini Pinhan ve Akrep Arif mahallesinin yaşam sürecinde görebilmek mümkündür. Pinhan, hünsalık halinden dolayı normal insan yapısından farklıdır; hünsalık durumunun yüklediği olumsuzluk imgesi, kendiliğin paradoksal bir gücün etkisinde çöküntüye uğramasına neden olur. Çünkü Pinhan, mutlak bir aydınlığın ya da karanlığın merkezinde devamlılık

sağlayamaz; bu durum, belirsizlik oluşturur. Belirsizliğin yaşandığı her ortamda kaos, ayrıcalıklı yerini muhafaza eder. Kaosun kozmik anlama dönüşmesi, bireysel alanda zorunlu bir gerekliliktir; aksi takdirde insan, yaşamın yutucu labirentlerinde yok olup gitmeye mahkumdur. Pinhan, bu mahkumiyeti sonlandırmak istediğinden psikolojik bir savaş vermelidir, onun bu savaşta başarılı olabilmesi için birtakım yardımcı güçlere ihtiyacı vardır; su, ateş, hava ve toprak gibi. Doğa kökenli kompleks çözümleyiciler, sınırları aşılan doğa-insan ilişkisinin görüngülerini sunmakla beraber Pinhan’ın mitsel enerjiden rol ödünçlemesine imkan tanır. Su, ateş, hava ve toprak Pinhan’ın içsel bir uyum sağlayabilmesine referans olan unsurlardır. Bu unsurlardan toprak ve su dişili, hava ve ateş ise erili temsil eder. Eril ve dişil özelliklere sahip bu mitik fenomenlerin dünyayı mikroboyutlu simgeleyen Akrep Arif mahallesinde de düzeni oluşturan güçler olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle dört sayısının merkezinde şekillenen düzen, hiçbir şeyin tesadüfi olmadığını her yerde görülen ya da görülemeyen intizamın var olduğunu ortaya koyar. Sembolik söylem içeren dört sayısının yanı sıra mavi rengi ve bahar mevsimi, bireyleşme sürecine katkıda bulunur ve Pinhan’ın anlama/değere dönüşmesine yardımcı olur.