• Sonuç bulunamadı

İspat yükü, uyuşmazlık konusu bir vakıanın gerçekliğinin mahkemece kabul edilebilmesi için vakıaya ilişkin iddiayı ispat etmesi gereken tarafı işaret eder. Öğretide

164 Albayrak, 7; Taşkın, 410.

165 Başözen, 656.

166 Başözen, 656; Taşkın, 412.

167 Başözen, 657.

168 Çiftçi Türkel, 370.

169 Y23HD., 2017/885 E., 2020/1988 K., 10.06.2020 T.

ispat yükü, çekişmeli vakıaların davanın hangi tarafınca ispat edilmesi gerektiği olarak ifade edilmektedir170. İspat yükü kuralları ile her bir vakıanın kim tarafından ispat edilmesi gerektiği hususunun çerçevesi çizilmiştir. Çekişmeli bir vakıanın ispat yükü üzerinde bulunan taraf, iddiasını ispat edemezse aleyhine doğacak sonuçlara katlanacaktır. Bu nedenle ispat yükü, bir yükümlülük olarak değil bir külfet (yük) olarak nitelendirilmektedir171.

Hakimin, taraflarca ileri sürülen vakıalara ilişkin olarak sunulan deliller vasıtasıyla tam bir kanaate ulaşması halinde ispat yükünün hangi tarafta olduğunun belirlenmesine gerek bulunmamaktadır. Ancak, taraflar arasında ihtilaflı olan bir hususta bir kanaate ulaşılamaması halinde, bu vakıanın hangi tarafça ispat edilmesi gerektiğinin belirlenmesi gerekir172. Zira, ihtilaflı bir vakıanın belirsiz kalması halinde, bu belirsizlik ispat yükü üzerinde bulunan taraf aleyhine sonuç doğuracaktır173.

Uyuşmazlık konusu bir vakıada ispat yükünün hangi taraf üzerinde olduğunun belirlenmesinde ispat yükü üzerinde olmayan tarafa bu yükün yüklenmesi şeklinde yapılacak bir hata ile davanın ispat yükünün haksız olarak yüklendiği tarafın aleyhine olacak şekilde sonuçlanması muhtemel olduğundan maddi gerçeğe ulaşmada ispat yükünün doğru belirlenmesinin önemi büyüktür174.

Mevzuatımızda iş yargılamalarında ispat usulünü düzenleyen özel bir kanun hükmü öngörülmemiştir. 7036 sayılı Kanunun 9.maddesinde bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu madde yollaması ile iş yargılamalarında da ispat ve ispat yükünün belirlenmesinde genel ispat kuralları uygulanacaktır.

7036 sayılı Kanunun 9.maddesi yollamasıyla iş davalarında da uygulanacak olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ispat yükü başlıklı 190.maddesi: “İspat

170 Kuru, 233.

171 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, 386.

172 Kuru, 234; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, 386; Özdemir, 8.

173 Yavaş, İspat Yükü, 751.

174 Yavaş, İspat Yükü, 753.

yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmünü içermektedir. Yine, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesinde, Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Söz konusu genel kural dikkate alınarak, her somut olayda ihtilaflı olan ve ortaya konulan delillerle yeterince açıklığa kavuşturulamadığından belirsiz kalan vakıanın tespit edilmesi ve bu vakıanın ispatlandığı varsayımında bu ispatın lehine olduğu tarafın belirlenmesi gerekir. Örneğin alacağın varlığını davacı ispat yükü altında ise de davalının alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürmesi halinde bu iddiasını ispatlamalıdır175.

Genel ispat kuralı ispat yükünün ileri sürülen vakıadan kendisine hak çıkaran taraf üzerinde olduğu ise de, bazı hallerde ispat yükü yer değiştirebilmektedir.

Bunlardan biri, ispat yükünün kanunla düzenlenmiş olmasıdır. Örneğin uygulamada işe iade davaları adı yaygın olarak kullanılan feshin geçersizliğinin tespiti davalarında 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20.maddesinin 2.fıkrasında feshin geçerli bir sebebe dayandığının işveren tarafından ispat edilmesi gerektiği öngörülmüştür. Aynı şekilde, hayatın olağan akışına aykırı bir iddiada bulunan taraf, genel ispat kuralından ayrı olarak, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Son olarak, kanuni veya fiili karinelerin varlığı halinde ispat yükü üzerinde bulunan taraf, 6100 sayılı HMK’nın 190.maddesinde düzenlenen genel ispat kuralı ile belirlenmez; bu halde, kanuni veya fiili karinenin aksini ispat eden, bu iddiasını ispat etmelidir.

175 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, 388.

II. İşçinin Korunması- İşçi Lehine Yorum İlkesinin İspat Kuralları Üzerindeki Etkisi

İşçinin korunması, iş hukukunun temel amaçlarından olup, iş yaşamını düzenleyen hukuk kurallarının düzenlenmesinde önemli bir etkiye sahiptir. Zira, iş ilişkisinde ekonomik ve kişisel bağımlılığı nedeniyle işçi ile işvereni arasında bozulan güç dengesinin sağlanabilmesi, ancak işçiyi koruyacak hukuk kuralları ile mümkündür176. Bu nedenle, işçinin korunması, bir ilke olarak iş hukukunda benimsenmiştir.

İşçinin korunması ilkesinin etkileri, öncelikle kanun yapımında, daha sonra ise kanun maddelerinin ve iş sözleşmelerinin yorumlanmasında görülmektedir. Uygulama yönünden belirsizlikler içeren ve yeterince açık olmayan kanun hükümleri ile sözleşme maddelerinin yorumlanmasında işçi lehine yorum yapılması esastır. Bu husus, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 27.5.1958 Tarih ve 1957/15 Esas 1958/5 Karar sayılı kararında da kabul edilmiştir. Söz konusu kararda: “Kanun koyucuya İş Kanunlarını kabul ettiren tarihi sebepler ve bunlar arasında iktisadi durumca zaif olan işçiyi iktisadi durumu daha kuvvetli olan işverene karşı özel şekilde koruyacak içtimai muvazeneyi ve cemiyetin sükununu sağlama hedefi ve hukuk hükümlerinin tefsirinde lafzın gayenin ışığı altında manalandırılmasının gerektiği göz önünde tutulunca, iş hukukuna ait hükümlerin tefsirinde tereddüt halinde işçinin lehine olan hal şeklinin kabul edilmesi, iş hukukunun ana kaidelerinden olduğu neticesine varılır. Zaten mahkemelerin iş hukuku tatbikatında bu esas benimsenmiş bulunmaktadır.”

gerekçelerine yer verilmiştir.

Bunların yanında, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri, bazı hallerde genel ispat yükü kuralının tersine çevrilmesi ve ispat yükünün işçi üzerinde olduğu

176 Süzek, 17; Çelik/Caniklioğlu/Canbolat, 22.

durumlarda işçi lehine ispat kolaylığı sağlanmasında da ortaya çıkmaktadır177. İspat hususunda işçi lehine sağlanan bu uygulamaların bir kısmı kanuni temele dayalı olup, bir kısmı ise Yargıtay içtihatları ile hukukumuza yerleşmiştir.

1475 sayılı mülga İş Kanun döneminde Kanunun 13.maddesinde düzenlenen kötü niyet tazminatı kapsamında değerlendirilen ayrımcılık yasağında, fesih hakkının kötüye kullanıldığının ispat yükü işçi üzerindeydi178. Öğretide, ayrımcılığın ispat yükünün işçi üzerinde bulunmasının işçinin korunmasında yetersiz kaldığı savunulmaktaydı179. 4857 sayılı İş Kanunu’nun eşit davranma ilkesi başlıklı 5.maddesi ise işverence ayrımcılık yasağına aykırı davranıldığı iddiasının ispat yükünü yine işçiye yüklemiş; bununla birlikte işçinin bir ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyması halinde, işverenin böyle bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle yükümlü olacağı öngörülmüştür. Böylelikle, ayrımcılık yasağının ihlali iddiasında işçinin üzerinde bulunan ispat yükü, Kanunla getirilen hüküm ile birlikte bir ölçüde yumuşatılmıştır. Aynı şekilde, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 25/7.maddesi ile benzer bir hüküm öngörülmüş, fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını ispat yükünün işçiye ait olduğu, ancak işçinin sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyması halinde işverenin davranışının nedenini ispat etmekle yükümlü olacağı düzenlenmiştir.

Yine, daha sonra ayrıntılı olarak değinileceği üzere, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20.maddesinde, iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmesi halinde feshin geçerli bir nedene dayandığını ispat yükünün işverene ait olduğu öngörülmüştür. Bununla birlikte, feshin işveren tarafından ileri sürülen sebepten başka bir sebebe dayandığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Aynı şekilde, 6356 sayılı

177 Akın, Fazla Çalışma Alacakları, 54; Okur, 589.

178 YHGK,. 1999/9-479 E, 1999/490 K., 9.6.1999 T.; Y9HD, 2012/7861 E., 2012/22090 K., 25.11.2002 T.

179 Doğan Yenisey, 74.

Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 25/6.maddesinde, iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiği iddiası ile açılacak davada, feshin nedenini ispat yükümlülüğünün işverene ait olduğu, feshin işverenin ileri sürdüğü nedene dayanmadığını iddia eden işçinin feshin sendikal nedene dayandığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Fesih nedeni ile ilgili bu kanun maddeleri ile, işçinin korunması ilkesinden hareketle, feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı hususunda ispat yükü ters çevrilmiştir.

Mevzuatta yer alan düzenlemeler dışında, Yargıtay kararları ile de medeni yargılama usulünden ayrı ispat kuralları öngörülmüştür. Örneğin Yargıtay, delillerin hüküm vermeye yeterli olmadığı ya da kesinlik göstermediği, delil ve karşı deliller değerlendirildiğinde, birine üstünlük verilemediği durumlarda işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkelerinden hareket edilmesi gerektiğini kabul etmektedir180.

Aşağıda, işçi alacağı davalarında ve işe iade davalarında vakıaların ispatı için mevzuatta yer alan düzenlemeler ile Yargıtay içtihatları ile geliştirilen ispat uygulamaları her bir vakıa için ayrı ayrı değerlendirilecektir.

III. İşçi Alacağı Davalarında İspat