• Sonuç bulunamadı

C- İfade Özgürlüğü

3- İfadenin Yeri ve Zamanı

Takdir marjının sınırını çizen, dolayısıyla ifade özgürlüğünün koruma alanını belirleyebilecek bir diğer kriter ise ifadenin dile getirildiği yer ve zaman olduğu söylenebilir. Zira Mahkeme içtihatlarında bu hususun dikkate alındığı görülmekte, diğer kriterlerle birlikte ifadenin yeri ve zamanının koruma kapsamını netleştirebilecek bir kriter olduğu kabul edilmektedir. Mahkeme krala hakaret suçundan mahkum olan siyasetçinin şikâyetini incelediği davada; söz konusu söylemlerin siyasi niteliği ile ifadenin siyasetçiye ait olmasının ve ifadenin yöneldiği öznenin eleştiri sınırının genişliğinin yanı sıra; söylemin basın toplantısında gerçekleşmiş olduğuna önem

atfettiği görülmektedir363. Dolayısıyla siyasi niteliği nedeniyle meclis kürsüsünde veya

basın toplantısında dile getirilen ifadelerin sınırlandırılmasında takdir marjı daralmaktadır. Bununla birlikte, Mahkeme Zana/Türkiye davasında, dönemin belediye başkanının söylemlerini bağlamıyla birlikte değerlendirirken, aynı zamanda

360 Sunay, İfade Hürriyetinin Muhtevası ve Sınırları., s.130. 361 Lingens/Avusturya, 9815/82, 08.07.1986, p.42-44.

362 Animal Defenders International/Birleşik Krallık, 48876/08, 22.04.2013, p.103. 363 Otegi Mondragon/İspanya, 2034/07,15.03.2011, p.54.

155 başvurucunun belediye başkanı olmasını ve söylemin çatışmanın yaşandığı bölgede var olan durumu kötüleştirebileceğini göz önünde bulundurmuş; başvurucuya verilen

cezanın demokratik toplumda orantılı olduğuna kanaat getirmiştir364. Dolayısıyla terör

operasyonlarının gerçekleştiği, çatışma yerlerine yakın bölgelerde açıklanan ifadelerin sınırlandırılması zorunlu toplumsal ihtiyaç baskısına karşılık makul görülebilir. Bunun yanı sıra; ifadenin yeri ve zamanı dikkate alınırken, barışçıl bir gösteride dile getirilen söylemler ile yasadışı ve şiddet içerikli gösterilerde açıklanan ifadelerin aynı ağırlıkta

değerlendirilmediği söylenebilir365.

Mahkeme, anma töreninde kitleye karşı okunan mesajın içeriğinde yer alan “direniş”, “özgürlük mücadelesi”, “isyan”, “gerilla” gibi ifadelerin geçtiği metni

değerlendirirken, anma törenini ve barışçıl niteliğini gözönünde bulundurmuştur366.

Anma törenine katılan bir gruba yönelik dile getirilen ifadelerin ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü ve kamu düzeni sınırlama sebeplerinin potansiyel etkisini kaydadeğer

ölçüde sınırlandırdığı kararını vermiştir367. Keza Mahkeme, halka açık barışçıl

gösterilerde sarf edilen sözlerin irdelendiği şikâyette, aynı yönde yaklaşımını sürdürmüştür. Zira Gül ve Diğerleri/Türkiye davasında, “Gerillalar ölmez yaşasın halk savaşı”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür.”, “İktidar namlunun ucundadır.” şeklinde silahlı ve yasadışı örgüt lehine atılan sloganların şiddet içerikli olmasını dikkate almış; ancak Sözleşme’nin 10. maddesinin sadece ifadenin içeriğini değil, ifade ediliş

biçimini de koruduğunun altını çizmiştir368. Atılan sloganların basmakalıp sol

sloganlar olduğunu ve başvurucuların slogan atarak herhangi bir kişiye karşı şiddeti desteklemediklerini belirtmiş; ulusal makamların ceza yargılamasını gerektiren açık ve yakın tehditin bulunduğunu gösteremediklerini dile getirerek müdahaleyi orantısız

bulmuştur369.

364 “PKK’nın ulusal kurtuluş hareketini destekliyorum. Katliamlardan yana değiliz, yanlış her yerde

olur. Kadın ve çocukları yanlışlıkla öldürüyorlar.” Mahkeme tarafından bu ifadelerin şiddeti teşvik etmediği hususu muğlak ve çelişkili görünmüştür. Zana/Türkiye, 18954/91, 25.11.1997, p.52-62.

365 Doğru/Nalbant, C.II Açıklama., s.204, 205. 366 Gerger/Türkiye, 24919/94, 08.07.1999, p.46-52. 367 Gerger/Türkiye, 24919/94, 08.07.1999, p.50.

368 Gül ve diğerleri/Türkiye, 4870/02, 08.06.2010, p.32-45.

369 Mahkeme’nin hükmedilen cezanın uzunluğunu dikkate aldığı görülmektedir. Gül ve

diğerleri/Türkiye davasının, Taşdemir/Türkiye davasından iki sebeple ayrıldığı belirtilmektedir. İlk olarak, Taşdemir/Türkiye davasında başvurucunun terör örgütünün silahlı kanadının intikamda ön safta olduğunu belirten sözleri terörün açıkça desteklenmesi anlamına gelmekte; ikinci olarak ise Taşdemir/Türkiye davasında hükmedilen cezanın süresinin düşüklüğü göz önünde bulundurulmaktadır. Bu nedenle Taşdemir/Türkiye davası açıkça dayanaktan yoksun bulunmuştur. Taşdemir/Türkiye, 38841/07, 23.02.2010.

156 Böylelikle anma töreni ve barışçıl gösterilerde dile getirilen söylemlerin, siyasi ifadelerin, atılan sloganların ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildiği görülmekte; bu nedenle de barışçıl gösterilerde ulusal güvenlik ve kamu düzeninin korunması sebepleri kayda değer ölçüde kısıtlanmaktadır. Dolayısıyla adil dengeyi tesis edecek olan ulusal makamların barışçıl gösterilerde dile getirilen şiddet içerikli ifadelerin ulusal güvenliği tehdit ettiğine yönelik olarak açık ve yakın tehlikeyi gerekçeleriyle birlikte sunması gerekmekte; barışçıl gösterilerde ifade edilen söylemlerin değerlendirilmesinde ifade özgürlüğü genişleyerek ulusal makamların takdir marjı daralmaktadır.

Mahkeme, Lingens/Avusturya davasında başvurucu olan gazetecinin seçim sonrası siyasal tartışma ortamı içerisinde, Başbakan hakkında dile getirdiği ifadeleri incelerken ifadenin zamanına dikkat çekmiştir. Koalisyon tartışmaları sürecinde koalisyon ortağı olacağı düşünülen parti Nazi rejimiyle ilişkilendirilmekte ve Başbakan tarafından mafya yöntemi olarak tanımlanmakta; gazeteci olan başvurucu ise bu gelişmeler karşısında Başbakan hakkında “ahlak dışılık” ve “şerefsizlik” ifadelerini kullanmaktadır. Bununla birlikte, Mahkeme demokratik toplumda basın özgürlüğünün önemine dikkat çekmekte; hakkın öznesinin gazeteci olması ve ifadenin yöneldiği muhatabın eleştiri sınırının genişliğinin yanı sıra; tartışmanın seçim sonrası

siyasal tartışma ortamında geçtiğine önem atfetmektedir370.

Mahkeme Erbakan/Türkiye davasında ise kendi partisi dışındaki tüm partileri “gâvur aşığı” olarak nitelendiren siyasetçinin ifadelerini değerlendirmekte; siyasetçilerin hoşgörüsüzlüğü beslemekten kaçınmaları gerektiğini ve nefret söyleminin koruma kapsamında yer almadığını vurgulamakta; ancak soruşturmanın dört yıl beş ay sonra açılmasını gerekçe göstererek açık ve yakın tehlike bulunmadığı

kanaatini paylaşmaktadır371. Dolayısıyla ulusal makamların ifadenin gerçekleştiği

tarihten uzun bir süre sonra soruşturma başlatmaları, ifade özgürlüğüne yönelik olarak orantısız bir müdahale teşkil etmektedir.

Mahkeme, ifadenin içeriğiyle birlikte dünya çapında infial uyandıran 11 Eylül terör saldırısının gerçekleştiği günden iki gün sonra, bir dergide yer alan çizimin içerdiği ifadeler nedeniyle para cezasına hükmedilmesini ifade özgürlüğüne uygun

370 Lingens/Avusturya, 9815/82, 08.07.1986, p.42, 43. 371 Erbakan/Türkiye, 59405/00, 06.07.2006, p.58-70.

157

bulmuştur372. Bu kapsamda Mahkeme, “Biz hayal ettik Hamas yaptı” ifadelerinde

geçen biz kelimesinin destekleyici nitelikte olduğuna ilişkin ulusal makamların yorumunu ve hükmedilen para cezasını orantılı görmüş; müdahalenin ciddiyetini değerlendirirken, olayın gerçekleşmesinden iki gün sonra ifadelerin açığa çıktığına odaklanmıştır.