• Sonuç bulunamadı

Hakkın Öznesi ile İfadenin Muhatabı Olan Özne

C- İfade Özgürlüğü

2- Hakkın Öznesi ile İfadenin Muhatabı Olan Özne

İfadeyi kullanan kişinin sıfatı, hakkın öznesi ile ifadenin muhatabı olan öznenin kim olduğu takdir marjının sınırını çizmekte belirleyici bir kriter oluşturmaktadır. Bu kapsamda bir siyasi parti üyesinin dağıttığı bildirinin içeriği kadar hakkın öznesinin siyasi parti üyesi olması önem taşımaktadır ve siyasi parti üyesinin ifade özgürlüğünün

sınırlandırılmasında takdir marjı daralmaktadır342. Keza, Mahkeme siyasi mücadelenin

demokratik toplumda önemine dikkat çekmekte; siyasetçilerin ifade özgürlüğünün

zorunlu nedenler olmadıkça kısıtlanmaması gerektiği kanaatini paylaşmaktadır.343

Siyasetçiler kamunun denetimine açık olmayı bilerek tercih etmektedirler. Bu nedenle siyasetçilerin ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasında ulusal makamların takdir marjı daralmaktadır. Ancak siyasetçilerin itibarının korunması söz konusu olduğunda, diğer bir deyişle vatandaşların ifade özgürlüğü ile siyasetçilerin itibarının yarıştığı noktada genellikle ifade özgürlüğü korunmakta ve eleştiri hakkının sınırlarının geniş olduğu

siyasetçilerin itibarının korunmasında yaklaşım daha esnek olmaktadır344. Böylece

siyasetçilerin eleştiri sınırlarının genişliği nedeniyle, siyasetçilerin itibarının

339 Konsensüs oluşmadığından ulusal makamlara geniş takdir marjı tanınmış, siyasi reklam dışında diğer

iletişim kanallarının açık olduğundan bahisle müdahale orantılı bulunmuştur. Animal Defenders International/Birleşik Krallık, 48876/08, 22.04.2013, p.123. Komisyon’un siyasi reklam yasaklarına ilişkin uygulamaları, benzer şekilde ifade özgürlüğünü sınırlayıcı bir yaklaşım sunmaktaydı. Bu konuda isabetli bir eleştiri için bkz. Korkmaz, Düşünce., s.134, 135.

340 Paragrafları karşılaştırmak için bkz Animal Defenders International/Birleşik Krallık, 48876/08,

22.04.2013, p.103, 104 ile 123.

341 Karşı oylarda konsensüsün tespitinde hataya düşüldüğü ve kamunun menfaatini ilgilendiren konuda

takdir marjının dar olduğu dile getirilmektedir. Animal Defenders International/Birleşik Krallık, 48876/08, 22.04.2013, Yargıçlar Tulkens, Spielmann ve Laffranque’un karşı oyu, p.4, 6; Yargıçlar Ziemele, Sajó, Kalaydjieva, Vučinić ve De Gaetano’nun karşı oyu, p.10, 15.

342 İncal/Türkiye, 22678/93, 09.06.1998, p.46. Muhalefet partisi üyesinin ifadelerinin korunması söz

konusu olduğunda sıkı bir denetim gerçekleştirilmektedir. Bkz. Faruk Temel/Türkiye, 16853/05, 01.02.2011, p.58-64; Castells/İspanya, 11798/85, 23.04.1992, p.40-50.

343 Erbakan/Türkiye, 59405/00, 06.07.2006, p.55-57.

151 korunmasında sivil kişilerin muhatap olduğu ifadelere nazaran ulusal makamların yaklaşımlarının daha esnek olması gerekmektedir. İfadenin yöneldiği muhatabın kamu görevlisi olması durumunda ise eleştiri sınırı sivil bireylere göre daha geniş olmakla birlikte, kamu görevlisini eleştirmenin sınırı siyasetçiler kadar geniş kabul

edilmemektedir345. Eleştiri sınırının resmi görevliler arasında genişliği ise sırasıyla

siyasetçiler, kamu görevlisi ve kamu görevlileri olarak özel rolleri gereğince yargıçlar olarak sıralanmakta; itibarın korunmasında ise tüm kamu görevlileri daha sıkı bir koruma altında bulunmaktadır. Dolayısıyla yargıçlara yönelen ifadelerin sınırlandırılmasında ulusal makamlara tanınan takdir marjının, hükümetler ve siyasetçilere yönelen eleştirilerin sınırlandırılmasına nazaran daha geniş olduğu kabul

edilmektedir346. Yargıçlara yöneltilen eleştiriler bakımından ikili bir ayrım

yapılmaktadır. Kamusal tartışmalara katkı sunan eleştiriler söz konusu olduğunda takdir marjı daralmakta; ancak kişisel, yıkıcı, yersiz eleştiriler yöneltildiğinde ise

takdir marjı genişlemektedir347.

Bu çerçevede Mahkeme’nin ortaya koyduğu ilkeler ışığında, üst düzey yetkililerin ve siyasetçilerin kişilik haklarının, itibarlarının korunması için daha yüksek cezalar ve özel koruma öngören hukuk kuralları, ifade özgürlüğü ile

bağdaşmamaktadır348. Kamuya açık ve siyasi faaliyetlerle bağlantılı konularda ifade

özgürlüğü sıkı bir şekilde korunmakta; ifade özgürlüğünün yöneldiği öznenin devlet başkanı, bakan veya monarşik düzen içerisinde siyasi faaliyetlerde yansız bir kral olması durumunda söz konusu yetkililere konumundan kaynaklanan ayrıcalıklı bir

koruma sağlanması ifade özgürlüğüne aykırılık teşkil etmektedir349. Nitekim

siyasetçilere yönelen eleştiriler abartı ve provokasyona imkân tanımakta; siyasetçilerin itibarının korunmasında ifade özgürlüğünün istisnalarının daha dar yorumlanması gerekmektedir. Mahkeme ceza davaları açısından her ne kadar ertelemeye konu olsa da bireyler üzerinde ifade özgürlüğünün kullanılmasında caydırıcı etki yaratma

345 Janowski/Polonya, 25716/94, 21.01.1999, p.31-35. İtibarın korunması ile ifade özgürlüğü

çatıştığında kamu görevlilerinin itibarı siyasetçilerin itibarına nazaran daha kuvvetli korunmaktadır. Çünkü kamu görevlisinin yerine getirdiği göreve kamunun duyduğu güven demokratik toplumda önem arz etmektedir. Bu konuda bkz. Doğru/Nalbant, C.II Açıklama., s.236. Yargıçlar adaletin garantörü olarak ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Ayrıca eleştirilere cevap vermek bakımından imkâna sahip değillerdir. Bkz. Harris/O’Boyle&Warbrick, s.502; Özbey, s.82, 83.

346 Prebensen, s.15.

347 Bakırcıoğlu, s.725; Şirin, “Takdir Marjı.”, s.376. 348 Bychawska-Siniarska, s.74.

152

tehditine dikkat çekmekte350; hukuk davalarında ise üst düzey devlet yetkililerin aşırı

ölçüde korunması ve yüksek miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin ifade

özgürlüğüne aykırılık içerdiğini belirtmektedir351. Bireysel hayatın özü ile bağlantısız

kamuya açık siyasi tartışmalarda ifade özgürlüğünün geniş, sınırlama ölçütlerinin dar yorumlanması gerekmektedir. Ulusal makamların bu konuda takdir marjı daralmakta; ceza davasının doğası gereği etkisinin ciddi olduğundan bahisle siyasi alanda söylemlerle ilgili olarak ceza davası, ancak şiddete tahrik veya nefret söyleminin bulunduğu ve diğer hak ve özgürlüklerin ciddi tehdit altında olduğu durumda sınırlı bir çerçevede kabul görmektedir. Ayrıca hakaret oluşturan ifadelere de iç hukukta verilecek tepki önem arz etmekte; ölçüsüz tazminata hükmedilmesi ve ifadenin bağlamına bakmaksızın siyasetçilere ve devlet yetkililerine üstün koruma sağlanması ifade özgürlüğüne aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim Mahkeme, Eon/Fransa davasında kamuya açık bir alanda Cumhurbaşkanına karşı “Defol git gerizekalı” ibaresini içeren bir tabelanın gösterilmesini incelemiştir. Söz konusu davada söylem hakaret niteliğinde olsa da ifadenin yöneldiği kişi ve hakkın öznesi ile söylenme şeklini dikkate alarak bütüncül bir denetleme gerçekleştirmiş ve daha önce Cumhurbaşkanı tarafından kullanılan dile getirilen ifadelerin hiciv niteliğini öne çıkararak otuz euro

tutarındaki para cezasını orantısız bulmuştur352. Bu nedenle ulusal makamların

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun unsurlarını değerlendirirken, ifade özgürlüğüne ilişkin Mahkeme içtihatlarını gözönünde bulundurması gerekmekte; bu kapsamda ifadenin bağlamı, hakkın öznesi, ifadenin yeri ve zamanının değerlendirilmesi bir yükümlülük olarak ortaya çıkmaktadır. Görüldüğü üzere her hakaret içeren söylemin ifade özgürlüğünün koruma kapsamı dışında görülmesi yaklaşımı Mahkeme’nin benimsemiş olduğu bir tutum değildir. Hakaret söz konusu olduğu zaman orantılı bir cevap vermenin gerekliliği, ifade özgürlüğünün etkili bir şekilde korunması ve Sözleşme’nin ihlaline yol açmaması için aşikârdır. Bu kapsamda, ifade özgürlüğü ile ifadenin yöneldiği kişinin itibarının korunması arasında adil denge kurulması

elzemdir. Nihayet, 5237 sayılı TCK’nın 299. maddesinde düzenlenen

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun unsurları değerlendirilirken, ifade özgürlüğünün hakkın kullanılması kapsamında hukuka uygunluk nedeni teşkil ettiğini unutmamak

350 Artun ve Güvener/Türkiye, 75510/01, 26.06.2007, p.24-35. 351 Pakdemirli/Türkiye, 35839/97, 22.02.2005, p.44-60. 352 Eon/Fransa, 26118/10, 14.03.2013, p.53 vd.

153

gerekmektedir353. Bunun yanı sıra sivil kişilere nazaran Cumhurbaşkanına hakaret

suçunun karşılığı olarak bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası yaptırımı öngörülmesinin ise ayrıcalıklı bir koruma sağlayarak orantısız bir müdahale teşkil

ettiğinin değerlendirilebileceğinin altını çizmek önem arz etmektedir354.

Bununla birlikte, ifadeyi kullanan kişinin sıfatı ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasında tek ölçüt oluşturmamaktadır. Zira ırkçı söylemlerde bulunan bir

kişiyle röportaj yapılması355 veya yasadışı örgütün açıklamalarının bir medya

organında yayımlanması söz konusu olduğunda, ifadeyi kullanan kişinin sıfatı ifade

özgürlüğünün sınırlandırılmasında tek başına haklı gerekçe teşkil etmemektedir356.

Belirli kişilere karşı nefret duygusunun oluşmasını desteklemiyor ve terör eylemlelerini haklı göstermiyorsa, bir yayın organında sadece örgüt yöneticilerinin görüşlerinin paylaşılması ya da örgütün bildirilerinin açıklanmasından dolayı ifade

özgürlüğünün sınırlandırılması halkın haber alma hakkıyla bağdaşmamaktadır357.

Mahkeme tarafından şiddete teşvik etmediği sürece çatışma taraflarının görüşlerine erişebilmenin halkın haber alma hakkı açısından hayati önemde olduğu

vurgulanmaktadır358. Bu değerlendirmeler aynı zamanda hakkın öznesinin dikkate

alındığını göstermekte; gazetecilerin ifade özgürlüğüne yönelen müdahalelerde ulusal makamların takdir marjının daraldığını ortaya koymaktadır.

Sözleşme’nin 10. maddesinde açıkça basın özgürlüğünden söz edilmemekte; fakat Mahkeme basın özgürlüğünü ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirmekte ve basın mensuplarının haklarının korunması için özel statü tanıyan

ilke ve kurallar geliştirmiş bulunmaktadır359. Basın sadece bilgi ve kanaat açıklamaya

yarayan araç işlevine indirgenmemekte; bir yandan da toplumun bilgi ve kanaat

353 Hukuka uygunluk nedenlerinden hakkın kullanılması için bkz. Öztürk, Bahri/Erdem, Mustafa

Ruhan; Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 18. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2018, s.259.

354 Benzer yönde bkz. Bychawska-Siniarska, s.72. Eski Ceza Kanununda da Cumhurbaşkanına hakaret

düzenlemesi eleştiri konusu oluşturmaktaydı. Krallık kalıntısının ürünü olarak nitelendirilmesi ve kaldırılması gerektiği yönünde bkz. Erem, Faruk; “Cumhurbaşkanına Hakaret”, TBB Dergisi, 1991, S.1, s.21, 22. AYM ise itiraz yolu ile önüne gelen davada suçun kovuşturulmasının Adalet Bakanlığı’nın iznine tâbi tutulması ve Cumhurbaşkanı’nın devleti temsil etmesi nedeniyle kuralın hukuk devleti ilkesine aykırılık içermediğine karar vererek iptal davasını reddetmiştir. AYM’ye göre hiçbir hukuk düzeni tarafından hakaret etme hakkı tanınmamakta ve söz konusu suç tipi ile devletin saygınlığının korunması istenmektedir. AYM, E.2016/25, K.2016/186, 14.12.2016, R.G.03.01.2017-29937.

355 Jersild/Danimarka, 15890/89, 23.09.1994, 23.09.1994, p.25-37. 356 Gözel ve Özer/Türkiye, 43453/04, 31098/05, 06.07.2010, p.46-64. 357 Gözel ve Özer/Türkiye, 43453/04, 31098/05, 06.07.2010, p.46-64. 358 Doğru/Nalbant, C.II Açıklama., s.200, 201.

154 edinme özgürlüğünü temin eden karşılıklılık ilişkisi; öte yandan basının kamusal denetim işlevi gereğince, basın özgürlüğüne etkili ve ayrıcalıklı bir koruma sağlandığı

görülmektedir360. Zira basın kamunun bekçi köpeği rolüne sahip olup, halkın siyasal

liderlerin davranış ve düşünceleri hakkında fikir oluşturmasının en iyi araçlarından

birini sağladığı vurgulanmaktadır361. Basının demokratik toplumda rolü ve önemi

dikkate alınarak, siyasi nitelikte ifadeler veya kamunun menfaatini ilgilendiren konular tartışılmakta olduğundan, Mahkeme tarafından katı/hassas bir denetim gerçekleştirilmekte; bu nedenle hakkın öznesinin basın organları olması durumunda ulusal makamlara tanınan takdir marjı oldukça sınırlandırılmaktadır.

Mahkeme, tıpkı basının halkın bekçi köpeği rolünü üstlendiği gibi hükümet dışı kuruluşların da aynı misyona sahip olduklarını belirtmektedir. Hükümet dışı kuruluşlar kamunun menfaatini ilgilendiren konularda kamuoyu oluşturmakta ve kamuoyunun dikkatini çekerek önemli bir rol oynadıklarını kaydetmek

gerekmektedir362. Bu nedenle, hakkın öznesinin kamunun menfaatini ilgilendiren

konuları tartışmaya açarak, bilgi ve kanaat edinme ve yayma özgürlüğünün karşılıklı bir şekilde kullanılmasına hizmet eden hükümet dışı kuruluşlar olması durumunda ulusal makamlara tanınan takdir marjı daralmaktadır.