• Sonuç bulunamadı

İcra İnkar ve Kötüniyet Tazminatından

Belgede Götürü tazminat (sayfa 166-172)

2.2 Diğer Benzer Kurumlardan Ayırt Edilmesi

2.2.10 Kanundan Doğan Götürü Tazminattan

2.2.10.4 İcra İnkar ve Kötüniyet Tazminatından

İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, itirazın iptali davasında borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse, borçlu takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine, iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, ret veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatı ödemeye mahkum edilir899. Doktrinde ve uygulamada, alacaklı

lehine hükmedilen tazminata, icra inkar tazminatı; borçlu lehine hükmedilen tazminata ise kötü niyet tazminatı denilmektedir900

.

İtirazın iptali davası kabul edilirse, alacaklının dava dilekçesinde talep etmesi şartıyla, hükmolunan alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, borçlu, icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilir. İcra inkar tazminatına karar verilebilmesi için, öncelikle borçlu aleyhinde başlatılmış geçerli bir icra takibinin bulunması, borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi, itiraz üzerine takibin durması, usulüne uygun olarak bir itirazın iptali davasının açılmış olması ve borçlunun itirazında haksız olması gerekir901. İcra inkar tazminatı ancak

itirazın iptali davası ile talep edilebilir. Çünkü borçlu aleyhine alacaklı tarafından bir takip başlatılmamış ve borçlunun ödeme emrine itirazı ile takip durmamış ise alacaklının, itiraz nedeniyle herhangi bir zarara uğraması da söz konusu olmaz. İcra inkar tazminatının amacı, alacağın tahsilini geciktiren haksız itirazları önlemektir902. Bir icra takibi yapılmaksızın

açılan dava ancak genel hükümlere göre açılan bir alacak davası olabilir. Alacak davasının kabul edilmesi halinde, borçlu icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilemez903.

İtirazın iptali davası reddedilirse ve alacaklı takibinde haksız ve kötü niyetli ise, borçlunun cevap dilekçesinde talep etmesi şartıyla, reddedilen alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, alacaklı, kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilir. Borçludan

898

Oertli, N.105.

899 Arslan’a göre, bu hüküm, icra ve iflas hukuku bakımından dürüstlük kuralının uygulanmasının bir örneğidir. İcra ve İflas Kanunu’nda, bu kanunla alacaklıya ve borçluya tanınan yetkilerin dürüstlük kurallarına uygun kullanılmaması halinde gündeme gelen birtakım yaptırımlara yer verilmiştir. İşte bu hüküm de onlardan biridir. Bu konu hakkında detaylı bilgi için bkz. Arslan, Ramazan: Medeni Usul Hukukunda Dürüstlük Kuralı, Ankara 1989, s.135 vd.

900 Karslı, Abdurrahim: İcra Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2010, s.422, dn.337. 901 Karslı, s.423-424.

902

Karslı, s.424.

903 Yargıtay 4. HD., T.2.11.1961, E.1961/2286 K.1961/9625: “…anılan tazminat, takip hukuku prosedürü içinde yer alan, kendine özgü nitelik ve koşulları bulunan özel bir düzenleme niteliğindedir.” (KARSLI, s.425).

farklı olarak alacaklının tazminat ödemeye mahkum edilebilmesi için, alacaklının icra takibinde hem haksız hem de kötü niyetli olması gerekir.

İtirazın iptali davası kabul edilirse, alacaklının dava dilekçesinde talep etmesi şartıyla, hükmolunan alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, borçlu, icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilir; itirazın iptali davası reddedilirse ve alacaklı takibinde haksız ve kötü niyetli ise borçlunun cevap dilekçesinde talep etmesi şartıyla, reddedilen alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, alacaklı, kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilir. Hükmolunan alacağın yüzde yirmisi oranında icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun itirazında haksız olması yeterlidir; alacaklının ayrıca hükmolunan alacağın yüzde yirmisi oranında zarara uğradığını ispat etmesine gerek yoktur. Aynı şekilde, reddedilen alacağın yüzde yirmisi oranında kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olması yeterlidir; borçlunun ayrıca reddedilen alacağın yüzde yirmisi oranında zarara uğradığını ispat etmesine gerek yoktur. Ancak alacaklı, borçlunun itirazı üzerine icra takibinin durması nedeniyle uğramış olduğu zararının, hükmolunan alacağın yüzde yirmisinden daha fazla olduğunu ispat ederek, zararının giderilmesini talep edebilir. Borçlu da alacaklının haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeniyle uğramış olduğu zararının, reddedilen alacağın yüzde yirmisinden daha fazla olduğunu ispat ederek zararının giderilmesini talep edebilir. Bu yönüyle icra inkar ve kötü niyet tazminatı, temerrüt faizi ve ihbar tazminatı gibi asgari götürü tazminat anlaşmaları ile benzerlik gösterir. Çünkü asgari götürü tazminat anlaşmaları da tazminat borçlusunun, ödemek zorunda olduğu götürü tazminat miktarını aşağı doğru sınırlar904. Gerçek zarar, götürü tazminattan daha az olsa bile,

tazminat borçlusu, alacaklıya götürü tazminatı ödemek zorundadır. Tazminat alacaklısı ise, gerçek götürü tazminattan daha fazla olduğunu ispat ederek, götürü tazminat miktarını aşan zararının giderilmesini talep edebilir905

.

İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen icra inkar tazminatı, bizim hukukumuza özgüdür. Enflasyon sıkıntısının yaşanmadığı ülkelerde paranın değer kaybetmesi söz konusu olmadığından, icra takibinin uzamasıyla alacaklı bir zarara uğramaz. Çünkü enflasyon sıkıntısının yaşanmadığı ülkelerde, alacaklının alım gücü bir anda düşmez. Dolayısıyla enflasyon sıkıntısının yaşanmadığı ülkelerde, böyle bir kuruma ihtiyaç duyulmamıştır906. Öte yandan 1965 yılına kadar İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesi,

yalnızca alacaklının davayı kazanması halinde, davalı borçlunun tazminat ödemeye mahkum edilmesine ilişkindi. Ancak 1965 yılında, 538 sayılı kanunun 37. maddesi ile yapılan

904 Oertli, N.65.

905 Oertli, N.65; Kapancı, s.670-671. 906 Karslı, s.424.

değişiklik sonucunda, alacaklının davayı kaybetmesi halinde alacaklı aleyhine de bazı şartlarla tazminata hükmedileceği kabul edilmiştir.

İtirazın iptali davasının kabul edilmesi halinde alacaklı lehine hükmedilen icra inkar tazminatının amacı, borçlu olduğunu ve borçlu olduğu miktarı bilebilecek veya hesap edebilecek durumda olan borçlunun, ödeme emri üzerine borcunu inkar etmesini ve icra takibini uzatmasını önlemek, alacaklının haklarına daha çabuk kavuşmasını sağlamaktır907

. İtirazın iptali davasının reddedilmesi halinde borçlu lehine hükmedilen kötü niyet tazminatının amacı ise, gerçekte alacaklı olmayan alacaklının, borçluya zarar vermesini engellemek, haksız ve kötü niyetli icra takiplerinin önüne geçmektir908. Yargıtay

içtihatlarında da icra inkar ve kötü niyet tazminatının, icra hukukuna özgü bir götürü tazminat olduğu; gerçek zararı karşılamak gibi bir amacı olmadığı; dolayısıyla gerçek zararın istenmesine engel olmayacağı ifade edilmektedir909. Ayrıca icra inkar ve kötü niyet

tazminatının, icra daireleri ile mahkemelerin mesnetsiz itiraz ve iddialarla meşgul edilmelerini önlemeye yönelik bir yaptırım olduğu da belirtilmektedir910. Bu yönüyle icra

inkar ve kötü niyet tazminatı, götürü tazminat anlaşmalarından ayrılır. Çünkü götürü tazminat anlaşmaları, her şeyden önce sözleşmenin ihlal edilmesi nedeniyle alacaklının malvarlığında rızası dışında meydana gelen eksilmenin giderilmesi, alacaklının malvarlığının iyileştirilmesi amacına hizmet eder911

.

Bazı özel düzenlemelerin, nitelikleri gereği tazminat hukuku bakımından geçerli olan zenginleşme yasağından önce geldiği; bu nedenle, tazminat hukukunun genel esaslarıyla uyumlu olmak zorunda olmadığı; kanun koyucunun bilerek tazminat hukukunun genel esaslarından ayrıldığı yukarıda belirtilmişti. Hukuki dayanağını kanundan alan birçok götürü tazminatta olduğu gibi, icra inkar ve kötü niyet tazminatı da tazminat hukukunun genel esaslarından ayrılmaktadır. Çünkü itirazın iptalinin kabul edilmesi halinde, borçlunun

907 Yargıtay HGK, T.13.12.1967, E.1967/4-1344 K.1967/615 (Karslı, s.425); Yargıtay 19. HD., T. 26.02.1996, E.1996/340 K.1996/1522; Yargıtay 4. HD., T.2.11.1961, E.1961/2286 K.1961/9625 (Karslı, s.425). 908

Karslı, s.425.

909 Yargıtay HGK, T.1.12.2004, E.2004/4-600 K.2004/625: “İcra ve İflas Kanunu'nun 97. maddesinin 13. fıkrasında istihkak davalıları lehine, 15. fıkrasında da istihkak davacıları lehine getirilen tazminat hükümlerinin getiriliş nedeni de yasa koyucu tarafından, alacaklı veya borçlunun üçüncü kişinin istihkak iddiasına itiraz ederek onu kötü niyetle ve haksız yere maddi ve manevi masrafa, külfete ve zarara sokmasını, üçüncü kişinin de haksız yere istihkak iddia ve davasında bulunarak, alacaklının alacağının tahsilini geciktirmesini, muvazaa teşebbüslerini önlemek ve icra işlemlerinin Devletin de ilgili olduğu iktisadi düzen bakımından haklı bir nizam, çabukluk ve emniyet içinde cereyan etmesini temin etmek şeklinde açıklanmış ve ortaya konulmuştur. Ortaya konulan bu amaçlar tıpkı İcra ve İflas Kanunu'nun 67, 69, 72 vs. bazı diğer maddelerinde de yer verilen tazminatların konuluş amaçları gibi tümüyle kanunun kendine özgü nitelik ve düzeni, kısacası sadece icra prosedürü içinde değerlendirme yapılması gereğini ortaya koymaktadır.” (10 Ekim 2014 tarihinde www.kazanci.com adresinden erişilmiştir.).

910

Yargıtay 4. HD., T.2.11.1961, E.1961/2286 K.1961/9625: “İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesiyle konulmuş olan itiraz tazminatı; aleyhinde yapılan icra takibine itiraz edip takibi durduran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir müeyyidedir”. (Karslı,s.425).

hükmolunan alacağın yüzde yirmisi oranında icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilebilmesi için, itirazında haksız olması yeterlidir; alacaklının mutlaka bir zarara uğramış olması gerekmez. Aynı şekilde, itirazın iptalinin reddedilmesi halinde, reddedilen alacağın yüzde yirmisi oranında kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için, alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olması yeterlidir; borçlunun da mutlaka bir zarara uğramış olması gerekmez. Buradan hareketle İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrasının, tazminat hukukunun genel esaslarından ayrıldığı ve tazminat hukuku bakımından geçerli olan zenginleşme yasağından önce geldiği sonucuna ulaşılmaktadır912

.

2.2.10.5 Hamil veya Kendisine İhbarda Bulunan Cirantanın İhbar Yükümlülüğünü İhlal Etmesi Halinde Ödemek Zorunda Kaldığı Tazminattan

Bono veya poliçe üzerinde imzası bulunanlar (keşideci, cirantalar, aval veren), o poliçenin yapılan havaleye uygun olarak kabul edileceğini, ödeme yerinde ve zamanında ödeneceğini garanti ederler. Bononun veya poliçenin ödeme için usulüne uygun ibrazı üzerine, bonoda veya poliçede yazılı bedelin asıl borçlu tarafından kısmen veya tamamen ödenmemesi halinde, hamil, gerekli maddi ve şekli koşulları yerine getirmek koşuluyla, bonoda veya poliçede imzası bulunan ve kendisinden önce gelen kişilere başvurabilir. Buna hamilin başvurma hakkı veya müracaat hakkı913

denir. Başvurma hakkı, hamilin, bonoya veya poliçeye imza koymak suretiyle sorumluluk zincirine dahil olan ve kendisinden önce gelen asıl borçlu veya borçlular dışındaki kişilere karşı sahip olduğu ve ancak kanunda öngörülen şartlara uygun olarak kullanılabilecek, bonoya veya poliçeye bağlı ve ona özgü bir talep hakkı olarak tanımlanmaktadır914

.

Hamilin başvurma hakkını kullanması, maddi şart olarak senet bedelinin asıl borçlu tarafından tamamen veya kısmen ödenmemesine; şekli şart olarak bu olgunun protesto çekilmek suretiyle saptanmasına ve düzen şartı olarak, yerine getirilmemesi hak yoksunluğu yaratmamakla birlikte, ödememe durumunun başvuru (müracaat) borçlularına ihbar edilmesine bağlıdır915. Hamil, bonoda ödememe; poliçede ise kabul etmeme veya ödememe

durumunu, protesto çekilmiş ise protesto gününü, eğer protestodan muafiyet söz konusu ise ibraz gününü takip eden dört iş günü içinde kendi cirantasına, poliçede ayrıca düzenleyene ihbar etmek zorundadır (TTK md.723, md.778/f.1-d). Her ciranta aldığı ihbarı, bunları aldığı

912

Yargıtay HGK, T.1.12.2004, E.2004/4-600 K.2004/625: “…İcra ve İflas Kanunu'nun 67, 69, 72 vs. bazı diğer maddelerinde de yer verilen tazminatların konuluş amaçları gibi tümüyle kanunun kendine özgü nitelik ve düzeni, kısacası sadece icra prosedürü içinde değerlendirme yapılması gereğini ortaya koymaktadır.” (10 Ekim 2014 tarihinde www.kazanci.com adresinden erişilmiştir.).

913

Detaylı bilgi için bkz. Bozgeyik, Hayri: Poliçede Müracaat Hakkı, Ankara 2003.

914 Ülgen, Hüseyin/Helvacı, Mehmet/Kendigelen, Abuzer/Kaya, Arslan: Kıymetli Evrak Hukuku, 7. Bası, İstanbul 2013, s.196-197.

günü izleyen iki iş günü içinde önceki ihbarları yapan kişilerin adlarını ve adreslerini de göstermek suretiyle kendi cirantasına ihbar eder. Düzenleyene varıncaya kadar bu sıra dahilinde hareket edilir. Süreler, önceki ihbarın alındığı tarihten itibaren işlemeye başlar (TTK md.723 f.2, md.778/f.1-d).

İhbar, bonoda ödememe; poliçede ise kabul etmeme veya ödememe hali ile bu hususu tespit eden protestonun, başvuru (müracaat) borçlularına, gerekli önlemleri almaları ve hazırlık yapmaları için bildirilmesidir (TTK md.723, md.778 f.1-d). İhbarın amacı ve işlevi, başvuru borçlularını meydana gelmesi muhtemel zararlardan korumaktır. Örneğin bir başvuru borçlusu, ödemek zorunda kalacağı bono veya poliçe bedeline eklenen temerrüt faizi ve komisyon ücretinin artmasına engel olmak amacıyla bono veya poliçe bedelini, ihbar üzerine sıra kendisine gelmeden ödeyebilir916

.

İhbar, kanunda hamile ve başvuru borçlularına yönelik bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir (TTM md.723 f.1, md.778 f.1-d). Bunun yanı sıra, ihbar yükümlülüğü emredici niteliktedir; aksi kararlaştırılamaz917. Belirtilen süreler içinde ihbarname

göndermeyen kişi (hamil veya kendisine ihbarda bulunulan ciranta), başvurma hakkını kaybetmez; ancak ihmalinden doğan zarardan sorumlu olur. Bu zarara ilişkin tazminat borcu ise bono veya poliçe bedeliyle sınırlıdır (TTK md.723 f.7, md.778 f.1-d). İhbarın süresi içinde yapıldığını ispat yükü, ihbarı yapmakla yükümlü olan kişi üzerindedir (TTK md.723 f.6, md.778/1-f). İhbar yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle bir zarar meydana geldiğini ispat yükü ise, ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle zarara uğradığını iddia eden kişi üzerindedir918

.

İhbar yükümlülüğünü yerine getirmeyen hamil veya kendisine ihbarda bulunulan cirantanın ödemek zorunda kalacağı tazminat miktarının üst sınırı kanun koyucu tarafından belirlenmiştir. Bu noktada TTK md.723 f.7 düzenlemesi ile azami götürü tazminat anlaşmaları arasında bir benzerlik söz konusudur. Şöyle ki azami götürü tazminat anlaşmaları, tazminat borçlusunun ödemek zorunda olduğu götürü tazminatı yukarı doğru sınırlar919

. Gerçek zarar, götürü tazminattan daha fazla olsa bile, tazminat alacaklısı, borçludan ancak götürü tazminatın ödenmesini talep edebilir. Tazminat borçlusu ise, gerçek zararın götürü tazminattan daha az olduğunu ispat edebilir ve götürü tazminat miktarının üst sınırının altında kalan bu miktarı ödeyerek, tazminat borcunu ifa edebilir920. Buna karşılık, TTK md.723 f.7

916 Bozgeyik, s.153-154; Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Kaya, s.213.

917 Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Kaya, s.213-214. Ancak doktrinde, müracaat borçlularının altını imzalamak suretiyle senet üzerine yazacakları ve sadece kendilerine karşı hüküm ifade edecek olan kayıtlarla, kendilerine yapılacak olan ihbardan vazgeçebilecekleri kabul edilmektedir. Bkz. BOZGEYİK, s.154. 918 Bozgeyik, s.160-161; Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Kaya, s.215.

919 Oertli, N.57. 920 Oertli, N.57.

uyarınca, hamilden veya kendisine ihbarda bulunulan cirantandan, ihbar yükümlülüğünün ihlali nedeniyle tazminat talep edilebilmesi için, ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle zarara uğradığını iddia eden kişi, yani tazminat alacaklısı tarafından, hamilin veya kendisine ihbarda bulunulan cirantanın ihbar yükümlülüğünün varlığı, bu yükümlülüğün ihlal edildiği ve bu ihlal nedeniyle bir zarar meydana geldiği ispat edilmelidir921. İhbarın süresi

içinde yapıldığını ispat yükü ihbarı yapmakla yükümlü olan kişi üzerindedir (TTK md.723 f.6, md.778/1-f).

Kural olarak, TBK md.50 uyarınca, zarar gören, zararını ispat yükü altındadır. Buna göre, zarar görenin hem zararın varlığını hem de miktarını ispat ermesi gerekir. Bu kural, TMK md.6’nın özel bir görüntüsüdür922. TTK md.723 f.6 hükmü de genel ve soyut ispat yükü

kuralının, hamil veya kendisine ihbarda bulunulan cirantanın ihbar yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde söz konusu olan tazminat sorumluluğu bakımından somut bir pratiğidir. Buna göre, zarar gören hem zararın varlığını hem de zararın miktarını ispat yükü altındadır. Başka bir deyişle, zararın varlığını ve miktarını ispat edememe riskini, zarar gören taşır. Ancak azami götürü tazminat anlaşmalarının söz konusu olduğu hallerde, sözleşmenin ihlal edilmesi nedeniyle zarara uğrayan tazminat alacaklısının zararın varlığını ve miktarını ispat edememe riskini, götürü tazminat anlaşması ile belirlenen miktara kadar tazminat borçlusu taşır. Çünkü tazminat borçlusu, tazminat alacaklısının aslında herhangi bir zarara uğramadığını veya zarar miktarının götürü tazminat miktarından daha az olduğunu ispat edemez ise, götürü tazminatı ödemek zorunda kalır923

. Bu noktada, ispat yükü dağılımı bakımından TMK md.6 ve TBK md.50 ile aynı doğrultuda olan TTK md.723 f.6 düzenlemesi ile azami götürü tazminat anlaşmaları birbirinden farklıdır.

921 Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Kaya, s.215; Bozgeyik, s.161. 922 Eren, Genel Hükümler, s.724.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3 GÖTÜRÜ TAZMİNAT ALACAĞININ MUACCEL OLMASI

3.1 Koşulları

Götürü tazminat alacağının talep edilebilmesi, bir tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmasına bağlıdır924. Yani götürü tazminat alacağının talep edilebilmesi için tazminat

yükümlülüğüne ilişkin koşulların gerçekleşmesi gerekir925. Sözleşmeden doğan tazminat

yükümlülüğünün söz konusu olabilmesi için ise sözleşmenin ihlal edilmiş olması, sözleşmenin ihlali nedeniyle bir zarar meydana gelmiş olması, sözleşmenin ihlali ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması ve kural olarak, borçlunun sözleşmeyi kusurlu olarak ihlal etmiş olması gerekir. Aşağıda sırasıyla bu koşullar incelenmiştir.

Belgede Götürü tazminat (sayfa 166-172)