• Sonuç bulunamadı

İş Tatminini Etkileyen ve İlişkili Olan Bireysel Faktörler

Organizasyonel faktörlerin dışında iş gören tutumunu en çok etkileyen faktörlerde biri de kişisel özelliklerdir. Bir kişinin arzusu, tutku ve beklentileri iş tatmini üzerinde iki farklı nedenle önemli bir rol oynar. Birincisi, kişilik özellikleri, işleri hakkındaki duygularını etkileyebilir. Mesela, özgüveni yüksek ve çıktılarının kendi kontrolü altında olduğuna inanan kişilerin iş tatmini, özgüveni düşük ve çıktıları üzerinde kendi etkilerinin az olduğu düşünenler göre daha yüksektir. İkici olarak, kişilerin diğerleri ile olan ilişkileri bu anlamda anahtar bir rol oynar. Kişinin diğerleriyle olan ilişkileri pozitif yöndeyse birbirlerine katkı sağlayacak, öğrenmeyi hızlandıracak bu da toplam başarıyı arttıracaktır. Aslında, pozitif sosyal ilişkiler, pek çok birey için ödüllendirmenin ana kaynağı olarak görülür (Karaca, 2001; 37 içinde Boran, 1986).

Kişilerin işbirliği yapma eğilimleri, potansiyel güçlerini kullanma eğilimleri, takdir edilme istekleri, kendilerini gerçekleştirme arzuları farklıdır. Yine zevkleri, tercihleri ve öncelikleri aynı değildir. Bütün bu farklı kişisel yönelimler, insanları tatmin eden araçları da etkiler. Her insan kendi önceliği olan isteğin karşılanması ile daha çok

tatmin duyar (Karaca, 2001; 37).

3.5.2. Yaş ve Hizmet Süresi

Yaş ile iş tatmini arasındaki ilişki konusunda üç farklı görüş geliştirilmiştir. Birincisi, yaş yükseldikçe iş tatminini de buna paralel olarak artacağı düşüncesidir. İkincisi, yaş ile iş tatmini arasında “U” şeklinde bir ilişki vardır. İş yaşantısının ilk yıllarında iş tatmini belli bir düzeyden giderek azalır, belli bir döneme ulaştığında azalma son bulur ve aynı seviyede belli bir üre devam eder, daha sonra 45 yaşları civarında iş tatmini düzeyi yeniden artmaya başlar. Üçüncüsünde ise, yaş ile iş tatmini arasında ters “U” şeklinde bir ilişki vardır. İş tatmin düzeyi yaşa bağlı olarak belirli bir noktaya kadar artar ve bu noktadan sonra azalmaya başlar (Güven v.d., 2005; 134 içinde Saleh&Otis, 1964; 425-430).

Genç çalışanların yükselme ve diğer iş koşullarına ilişkin aşırı ve rasyonel olmayan bekleyişlere sahip olmaları, yeterli uzmanlığa sahip olmamaları ve otoriteye karşı yeterli sorumluluk taşımamaları nedeniyle işe ilk girdiklerinde tatminsiz olma ihtimalleri yüksektir. Araştırmalar yaşlı personellerin, gençlere oranla işlerinde daha fazla tatmin olmalarını ve hizmet süreleri ilerledikçe, iş güvencesi ve disipline verdikleri önemin giderek arttığını ortaya koymuştur (Aksel, 2003; 123). Bayram, Aytaç ve Gürsakal’ın (2007) yapmış oldukları ampirik araştırma sonucunda ise, yaş ve hizmet süresi arttıkça, kişilerin sıkça dinlenme molası, yemek molası, işten erken çıkma, çalışma saatlerini değiştirme ise geç gelme gibi durumların azaldığı, işe karşı verimliliği azaltan davranışların ve kişiler arası çatışmaların azaldığı bulguları elde edilmiştir (Bayram v.d., 2007).

Hizmet süresi arttıkça, meslekte var olan sorunların genelde çözüme kavuştuğu, gelecek kaygısının azaldığı bu nedenle de, iş tatmininin arttığı bilinmektedir. Hizmet süresinin artmasıyla yaşın da arttığı düşünülürse, bu iki değişkenin birbirini etkilediği ve birbirine bağımlı olduğu unutulmamalıdır (Eker, 2006; 67).

3.5.3. Cinsiyet

Yapılan araştırmalar, cinsiyet değişkeninin iş doyumunda etken olduğunu göstermesine rağmen, hangi cinsin daha çok doyum sağladığı konusunda tutarsız sonuçlar bulunmaktadır. Bu konuda yapılan birçok araştırmada, iş tatminin cinsiyet ile

ilişkisi saptanamamıştır (Eker, 2006; 65 içinde Yıldız, 2003; 7).

Yapılan çalışmalarda, üç farklı durum ortaya çıkmıştır. İlk olarak, Hoppock (1935) tarafından kadınların erkeklere göre işlerinden daha fazla tatminkar oldukları ortaya atılmıştır. İkinci olarak, Hulin ve Smith (1964); Locke, Fitzpatrick ve White (1983), erkeklerin daha tatminkar olduklarını ileri sürmüşlerdir. Üçüncü olarak da, D’Arcy, Syrotuik ve Siddique (1984); Golding, Reshick ve Crosky (1983) erkekler ve kadınlar arasında iş tatmini bakımından hiçbir fark olmadığını ileri sürmüşlerdir (Eker, 2006; 65 içinde Gren, 2000; 12). Kadınların, aynı yetişme düzeyindeki ve aynı işi yapan erkek çalışanlara göre aldıkları ücret, iş tatmini düzeylerini etkileyebilmektedir. Örneğin, düşük statüde çalışan kadınlar, daha az ücret aldıkları için tatmin düzeyleri de düşüktür (Eker, 2006, 65 içinde Aydınlı, 2005; 69). Hulin ve Smith, araştırmalarında, kadınların erkeklere oranla daha az iş tatmini elde ettiklerini saptamışlardır. Erkeklere oranla kadınların iş tatmini düzeylerinin düşük çıkması, kadınların, erkeklerin de yaşadığı stresörlere ek olarak, cinsel taciz v.b. nedeni ile daha fazla psikolojik baskı altında oldukları ve tatminsizlik yaşadıkları şeklinde yorumlanabilir (Tutar, 2007; 113).

Sonuç olarak, literatürde, bu konuyla ilgili belirgin ortak bir bulgunun varlığına rastlamak mümkün değildir.

3.5.4. Medeni Durum

Yapılan bir çok araştırmada (Toker, 2007; Aksu v.d., 2002) işgörenlerin evli, bekar ya da boşanmış olmalarının genel iş tatmini düzeyinde herhangi bir etkisi olmadığı sonucu çıkmıştır. Bununla beraber, Özaltın ve arkadaşlarının doktorlar üzerinde yaptıkları araştırmada, evli doktorların bekarlara göre işlerinden daha yüksek düzeyde doyum elde ettikleri tespit edilmiştir (Özaltın v.d., 2002; 424).

3.5.5. Statü

Statü, kişinin dahil olduğu davranış düzlemiyle ilişkisinden doğan bir kavramdır. Değişik davranış düzlemlerindeki değişik statülerin birleşmesiyle oluşa sosyal statü, kişinin genel olarak toplumdaki pozisyon veya sosyal durumunu da gösterir. Kişinin sosyal statüsü, onun toplumdaki toplam yetki ve sorumluluklarının alanını verir. Bu yönüyle, bir sosyal statü, bir sosyal sistem içindeki belirli bir pozisyonu ve konumu gösterir (Eroğlu, 2007; 89). Bu çeşitli pozisyon ve konumların en önemlerinden biri de

sahip olunan meslek veya ulaşılan yüksek meslek düzeyidir. Çalışanların mesleki düzeyleri, iş tatminlerini de etkilemektedir. Meslek düzeyi ile iş tatmini arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Yaptıkları işte mesleki açıdan daha üst düzeyde bulunan kişiler,

işlerinden daha fazla tatmin olmaktadırlar

(http://www.egitisim.gen.tr/Evrim_Simge_isdoyumu.htm, 14.04.2009). İş hakkındaki toplumsal düşünce doğrudan iş doyumunu etkileyen faktörlerdendir. Her kültürün veya alt kültürlerin yarattığı idealler olduğu gibi, çalışanların yapmayı istemeyecekleri ve yapmayı hayal ettikleri işler vardır. Toplum açısından daha yüksek düzeyli mesleklerde daha yüksek iş tatmini görülmüştür (Sevimli ve İşcan, http://www.eab.ege.edu.tr, 31.03.2009). Meslek bağlılığının gelişmiş olması da iş tatminini arttıran bir faktördür. Greenhaus, mesleki bağlılık kavramını, bireylerin tüm yaşamları boyunca bir iş ya da bir kariyere önem vermeleri olarak ifade ederken, Blau ise, mesleki bağlılığı bireylerin bir mesleğe yönelik eğilimleri olarak açıklar. Yüksek statülü işler, bireylerin meslekleri ile kendileri arasında hissettikleri duygusal tepkileri olumlu bir şekilde etkiler (Tak ve Aydemir, 2003; 725). Özaltın ve arkadaşlarının (2002) muvazzaf (hala çalışan) doktorlar üzerinde yapmış oldukları araştırmada, tabiplerin ücretlerin düşük olmasından şikayetçi olmalarına rağmen, işin kendisinden çok yüksek düzeyde tatmin sağladıkları sonucunu bulmuşlardır. Ayrıca bu çalışmada, mesleki statülerine göre iş tatmin düzeyleri en yüksek olan uzman doktorlar iken, en düşük olan grup ise pratisyen doktorlardır. Yine, Türk Silahlı Kuvvetlerinde yapılan bir başka çalışmada, akademik unvanları bakımından iş tatmin düzeyi en yüksek olan tabip grubunun doçentler, en düşük olan grubun ise pratisyenler olduğu tespit edilmiştir (Özaltın v.d., 2002; 425- 426). Bu ve benzeri bir çok araştırma çerçevesinde, yönetsel bir unvana sahip olan çalışanların ya da statüsü yüksek bir pozisyonda bulunanların, böyle bir unvana sahip olmayan ya da düşük statülü işlerde çalışanlara kıyasla, iş tatminlerinin daha yüksek olduğu söylenebilir (Sevimli ve İşcan, http://www.eab.ege.edu.tr/ pdf/ 5/ C5_S1_2_M7.pdf içinde Hickson & Oshgbemi, 1999, 31.03.2009).

Burke (1989), işgörenlerin tatminsizliğinin üst yöneticiye olan mesafe arttıkça yükseldiğini ve üst kademe yöneticilerin orta seviyedeki yöneticilerden daha fazla iş tatmini sağladıklarını belirtmiştir. Benzer şekilde, Atan’ın (1994) banka işgörenleri üzerinde yaptığı araştırmasında, iş tatmini azaldıkça, iş değiştirme ve işten ayrılma oranındaki artışın alt kademe yöneticiler için geçerli olduğunu, üst kademe müdürler için bunun geçerli olmadığı sonucuna ulaşmıştır (Aksu, Acuner ve Tabak, 2002; 277).

Orta ve alt kademe çalışanların, yükselme politikalarının objektif olmaması, merkeziyetçi yapı, hizmet içi eğitim olanaklarının eşit sunulmaması, gelişmeye sağlanan imkanların adil olmaması ve işte yükselmenin politik kaygılar ile yapılıyor olması gibi nedenlerden dolayı, üst kademe veya yönetici pozisyonunda çalışanlara göre, daha tatminsiz oldukları düşünülebilir (Aksu v.d., 2002; 277).

3.5.6. Eğitim ve Öğrenim Durumu

İş tatmini ile ilişkilendirilen bir diğer etken de eğitim düzeyidir. Araştırmalarda eğitim düzeyi yüksek kişilerin genel iş tatminlerinin, daha az eğitim görmüş olanlara oranla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (Sevimli ve İşcan, http://www.eab.ege.edu.tr/ pdf/ 5/ C5_S1_2_M7.pdf içinde Baysal, 1981; 31.03.2009). Benzer olarak pazarlama işletmelerinde satış elemanlarının iş tatminini araştıran bir çalışmada, satış elemanlarının öğrenim düzeylerinin artması ile birlikte, yöneticilerle olan ilişkisi derecesinin de arttığı sonucu bulunmuştur (Gavcar ve Tavşancı, 2004; 89). Bilgiç’in (1998) yaptığı diğer bir araştırmada ise, öğrenim düzeyi yüksek çalışanların verimlilik ile daha çok ilgilenmekte olduğu ve işlerine yönelik daha az olumsuz duygular geliştirdikleri ortaya konmuştur. Buna karşılık, Toker’in turizm sektöründe yapmış olduğu araştırmada, lise mezunu olan çalışanların iş tatmin düzeylerinin, üniversite mezunu çalışanlara göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Burris’in (1983) çalışmasında da, çalışanların öğrenim düzeyinin işin gerektirdiğinden çok yüksek düzeyde olması halinde iş tatminsizliğinin ortaya çıktığı; öğrenim düzeyinin işin gerektirdiğinden orta düzeyde yüksek olması halinde ise bu iki değişken arasındaki etkileşimin çok az olduğu belirtilmektedir (Toker, 2007; 101-104). Özellikle yeni mezun olan ve iş deneyimine sahip olmayan genç çalışanların gerçek dışı yüksek beklentilerinin olması, bu kişilerin tatmin seviyelerinin, öğrenim düzeyi düşük olan çalışanlara göre daha az olmasının sebeplerinden biridir.