Hizbullah’ın liderleri arasında partinin seçimlere katılımı hususundaki tartışmalar sürerken, Nâim Kâsım’a göre parlamento seçimlerine girilip girilmemesi hususunda parti içerisinde görüş ayrılıkları mevcuttu. Bu görüş ayrıkları üzerine 12 kişilik bir komisyon oluşturularak seçimlere katılma ile ilgili nihai kararın verilmesi için bir müzakere ortamı yaratılmaya çalışılmıştır. Bu noktada, Kâsım’a göre: Hizbullah’ın Lübnan politik sistemine katılımı hususunda çekinceleri olan kesimin belirli başlı endişeleri bulunmaktaydı. Bunlar: (i) Din ve mezhep temelli bir sisteme sahip olan Lübnan politik sisteminin bir parçası olmak ne derece meşru ve kabul edilebilirdir? (ii) Hizbullah’ın mevcut siyasal sisteme dahli bu düzeni tasvip etmek anlamı taşır mı? (iii)
79
Hizbullah’ın seçimlere katılımı partinin kendisi için vazgeçilmez olarak gördüğü silahlı direnişten vazgeçmesine yol açacak bir süreci beraberinde getirir mi?200
Hizbullah bu gibi sorulara cevap bulmak üzere yoğun tartışmaları içeren toplantılar düzenleyerek belirli sonuçlara ulaşmıştır. Bu noktada, en önemli soru Hizbullah’ın mevcut siyasal yapıya dahil olması sistemin ömrünü uzatmak manasına gelip gelmeyeceğiydi. Bu soruya verilen cevap: Hizbullah’ın parlamento seçimlerine dahil olması mevcut siyasi düzene katılmak manasına geldiği çünkü seçimlerin bu siyasal yapının bir parçası olduğu ifade edilmiştir. Fakat Hizbullah’ın seçimlere katılmasının bu siyasal yapıyı devam ettirme hususunda bir irade beyanını içermediği belirtilmiştir. Parlamentoda milletvekillerinin temsil görevini icra ettiklerini fakat bu durumun tam manasıyla düzene biat etmek ve onu meşrulaştırma manasına gelmeyeceği belirtilmiştir.201
Parlamentoya katılımla birlikte Hizbullah’ın elde edebileceği birçok yararlı sonuçların da olabileceğine dikkat çekilmiştir. Örneğin, Parlamentoda direnişin var olan sorunlarının dile getirilmesinde ve direnişin sesinin diğer kesimlere duyurulması bununla birlikte, çeşitli konularda ve meselelerde Hizbullah’ın ortaya koyduğu İslami perspektifin kamuoyuna açıklanmasında parlamentonun bir araç görevi üstlenmesi, Sosyo-ekonomik olarak toplumun dezavantajlı kesimini oluşturan grupların sorunlarının ülke gündemine taşınması, aynı zamanda, farklı bölgelerle ve cemaatlerle kurulacak olan diyalog ile gerginliklerin azaltılması ve yeni işbirliği imkanlarının tesis edilmesi gibi olumlu taraflar vurgulanmıştır. Buna karşılık, belirli olumsuzlukların da üzerinde durulmuştur. Bunlardan en önemlisi; Lübnan siyasal sisteminin bir hastalığı olarak görülen ve sistem tarafından dikte edilen siyasal koşullar nedeniyle mecliste adil temsili sağlamanın zorlukları, bunun yanında parti muhalefetine rağmen İslam hukukuna aykırı kanunların meclisten çıkarılması durumunda yaşanacak sıkıntıların varlığı ve halka ve tabana bu durumun izahı hususunda yaşanacak sıkıntılardır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen görevlendirilen kuruldaki genel temayül olumlu tarafların olumsuzluklardan daha fazla olduğu yönündeydi. Hakeza, Hizbullah’ın meclise girmesinin direniş hareketini olumsuz etkilemeyeceği aksine ona ilave destek ve kuvvet sağlayacağı
200 Qassam, Hizbullah : Bir Hareketin Anlatılmamış Öyküsü, 119–20. 201 Qassam, 201.
80
düşünülmüştür. Bu düşüncelerle 12 üyeden 10 tanesi parlamentoya katılmayı yararlı görmüştür. Alınan parti kararı Velâyet-i Fakih’in onayına sunulmuştur. Hamaney’in olumlu kararı neticesinde genel sekreter Mûsâvi kamuoyuna Hizbullah’ın seçimlere katılımını ilan etmiştir.202
Hakeza, katılım sürecinin ardından Hizbullah’a yönelik olarak getirilen eleştirilere yönelik Hizbullah liderlerinin görüşlere bakıldığında Hizbullah genel sekreter yardımcısı Nâim Kâsım’ın el-Ahd gazetesine vermiş olduğu röportajda Hizbullah’ın parlamentoya katılmasının prensiplerinden vazgeçtiği anlamına gelmediğini ifade etmiştir. İsrail ile mücadelelerinin kararlılıkla süreceğini vurgulamıştır. Yine, Hizbullah genel sekreteri Nasrallah, el-Safir gazetesine Mayıs 1993 yılında vermiş olduğu röportajda Hizbullah’ın parlamentoya katılımının rejimin meşruiyetini tanımak anlamına gelmediğini ifade ederek, Amaçlarının parlamentoda yapacakları faaliyetlerle rejimin değişimini sağlamak olduğunu belirtmiştir.203 Bu
noktada, görüldüğü üzere Nasrallah ve diğer Hizbullah yöneticilerinin radikal kanattan gelen eleştirilere karşı gelerek kuruluş ideolojisinden vazgeçilmediğini Fakat hedeflere ulaşmada yöntemsel değişikliği gidildiği ifade etmişlerdir. Bu minvalde, hem Nasrallah hem de Kâsım için parlamentoya katılım, direniş faaliyetinin devamı niteliğindeydi.
5.6 1992 Seçimleri ve Hizbullah’ın Seçim Programı
Lübnan’da uzun yıllar boyunca iç savaş nedeniyle yapılamayan parlamento seçimleri 1992 yılında yapılması kararlaştırılmıştı. Fakat bu seçimleri Marunîler boykot etme kararı almışlardır.204 Katılımın oldukça düşük olduğu bu seçimlerde Hizbullah 8
milletvekili kazanırken, Hizbullah’ın önderliğini yaptığı “Direnişe Vefa” ile aynı blok içerisinde yer alan Sünniler 2, Marunîler 1, Katolik Rumlar ise 1 milletvekili ile mecliste temsil edilme imkanı bulmuştur. Böylece ‘Direnişe Vefa’ bloğu mecliste 12 milletvekili ile temsil edilme şansı yakalamıştır.
202 Qassam, 202–4.
203 Eitan Azani, “Hezbollah’s Strategy of ‘Walking on the Edge’: Between Political Game and Political
Violence”, Studies in Conflict & Terrorism 35, sayı 11 (2012): 743–44.
204 Serpil Açıkalın, “Lübnan Parlamento Seçimleri”, Usak Analizleri (Uluslararası Stratejik Araştırmalar
81
Tablo 5.1: Lübnan Meclisinde Mezheplere Göre Kota Dağılımı
Kaynak: Oytun Orhan ve Veysel Ayhan, “2009 Lübnan Seçimleri
Kazananlar, Kaybedenler ve Türkiye” (Orsam, 2009).
Hizbullah’ın seçim programında 1985’te yayınlanan ve bizim de Hizbullah’ın dini ve siyasal ideolojisinde dikkat çektiğimiz hususların parti programında da ağırlıklı olarak damgasını vurduğunu belirtmemiz gerekir. Nitekim ezenler ve ezilenler söylemi, ABD ve İsrail’e karşı sert tutumun politik programda da yer almaya devam etmiştir. İsrail’in işgal ettiği toprakların özgürleştirileceği vurgulanırken bir taraftan ABD’nın “kibirli hegemon” olarak manipülasyonları ve İsrail’i kollar tutumu sert bir şekilde eleştirilmektedir. 1985 yılındaki Açık Mektupta belirtilen İslami devletin tesisine yönelik olarak yapılan vurguların 1992 yılı seçim programından itibaren başlayarak 1996, 1998, 2000, 2004, 2005 parlamento ve yerel seçim programlarında yer almadığı görülmektedir. Bu durumun Hizbullah’ın ortaya koymuş olduğu açılım politikalarının bir neticesi olduğunu belirtmek gerekir. Her ne kadar seçim programlarında yer almasa da partinin kendi politik ideolojisini tanımladığı 2004 yılında yayımlanan “Kimlik ve Amaçlar” adlı metinde İslami devletin tesisinden bahsedilmekte fakat burada da 1985 yılında bahsedilen çoğunlukçuluk esasına göre halkın çoğunluğunun bu yönde irade göstermesi ile gerçekleşebileceği ifade edilmektedir.
82
Hizbullah’ın seçim programında Hristiyanlarla iyi ilişkiler geliştirilmesi önem kazanmaktadır. Nitekim Lübnan ulusal birliğin sağlanmasında ve tekrardan bir iç savaş deneyiminin yaşanmaması için bu tür bir diyalog süreci önemli görülmekteydi. Hizbullah’ın açılım politikalarının bir meyvesi olarak 1992 yılında Marunî Patrik ile görüşmesi gerçekleşmiştir. Patrik, Hizbullah’ın işgal altındaki toprakları özgürleştirmek için çaba gösteren bir İslami direniş hareketi olarak gördüğünü belirtmiştir.206 Bununla
birlikte, Açık Mektup'ta sert bir şekilde Lübnan devletinin ve Siyasi Marunîzm’in eleştirisi yapılırken yeni seçim programında doğrudan devlete ve Siyasi Marunîzm’e bir eleştiri yapılmamakla birlikte Mezhepçi sisteme dayalı yapının bir an önce kaldırılarak yabancı güçlerin müdahalesine oldukça açık olan bu sistem yerine daha adil bir sistemin inşa edilmesi talep edilmiştir.207 Sonuç olarak bakıldığında, Hizbullah’ın 1992 seçim
programı iç savaş sonrasında genelde Lübnan’da özel de ise Hristiyanlarla Hizbullah arasındaki düşmanlıkları bir kenara bırakmayı ve iç barışı tesis ederek mezhepsel ayrılıkları, partizanlığı ve fanatizmi ortadan kaldırmayı adalet ve eşitlik üzerine tesis edilen ve yabancıların müdahalesinden uzak bir adil sistemi kurmayı hedeflemiştir.208