• Sonuç bulunamadı

Hizbullah’ın Suriye Krizine Müdahalesi: “Direniş Ekseni Perspektifi”

Hizbullah’ın 2006 yılından İsrail’e karşı kazanmış olduğu zafer hiç kuşkusuz İslam dünyasında ve özellikle de Ortadoğu’da popularitesinin artmasına neden olmuştu. Fakat bu popularitenin Hizbullah’ın Suriye’ye rejim yanlısı silahlı mücadelesi ile birlikte erozyona uğradığını söylememiz gerekir. Hizbullah’ın Suriye krizine aktif müdahalesi sadece Arap ülkelerinde hayal kırıklığı yaratmamış aynı zamanda Lübnan’daki mezhepsel fay hatlarının kırılmasına yol açacak tehlikeleri içerisinde barındırmıştır. Nitekim Hizbullah İlk defa bölgede İsrail’e karşı oluşturduğu direniş ekseni ve ezilmişlerin partisi kimliğinin dışında İran’la birlikte mezhepçi tonunun ağır bastığı bir savaşa girişmekteydi. Bu durum, Hizbullah’ın geleneksel dini ve siyasi ideolojisine aykırı bir tutum içerisine girdiğini göstermektedir. Çünkü savaş boyunca Suriye’deki Esad’a muhalif olarak ortaya çıkan neredeyse bütün muhalifleri ayırt etmeksizin terörist, ajan ve cihatçı vb, isimlerle tanımlamıştır. Hizbullah’ın siyasi ideolojinde yer alan ezilenlerle ve bütün Müslüman toplumlarla dayanışma vurgusunun kriz boyunca geriye itildiği ve daha çok mezhepsel kaygıların ve pragmatist yaklaşımların ön plana çıkarıldığı görülmektedir. Suriye’deki Müslüman kardeşleri zaten terörist olarak gören Hizbullah’ın 1999 yılından beri Şam’da merkezi olan Hamas’la arasındaki iyi ilişkiler de Suriye krizi nedeniyle kopma noktasına gelmiştir. Hamas, Suriye krizi ile birlikte Şam’daki faaliyetlerine son vermek durumunda kalarak başkanlığını Ürdün’e taşımıştır. Bu noktada, Hamas’ın bölgede Suriye krizi ile birlikte artan mezhepsel gerginliklerden

125

ötürü İran-Suriye-Hizbullah bloğundan ayrılıp Mısır’da Mursi ile birlikte, Katar ve Türkiye eksenine yakınlaşmıştır.310

Hizbullah’ın Suriye’deki krize direniş ekseni perspektifinden baktığını belirtmemiz gerekir. Nitekim Hizbullah lideri Nasrallah, Suriye’nin direniş ekseninin omurgasını oluşturduğunu belirtmiş, İsrail ile mücadele hususunda Suriye’nin direniş ekseninde yer alan pozisyonundan ötürü cezalandırılmak istendiğini ifade ederek Hizbullah’ın Suriye’ye askeri müdahalesini meşru ve haklı olduğunu vurgulamıştır. Nasrallah, Suriye’deki durumun ABD’nın Büyük Ortadoğu projesinin bir neticesi olduğu ABD’nin Ortadoğu’yu İsrail’in çıkarlarına göre yeniden dizayn etmek istediğini ifade etmiştir.311 Genel Sekreter Yardımcı Nâim Kâsım Hizbullah’ın yayın organı el-

Mayadeen televizyonunda vermiş olduğu röportajda Nasrallah’ın ifadelerini

desteklemiş, Suriye’nin bir parçası olduğu direniş ekseninin bölgedeki batı çıkarlarına karşı olduğunu belirterek, Suriye’nin direniş ekseninden koparılarak İsrail’in bölgedeki çıkarlarının yararına bir durumun oluşturulmak istendiğini belirtmiştir’.312

Hizbullah’ın Suriye’deki iç savaşın başladığı 2011 yılından itibaren iki yıl boyunca iç savaşı dikkatle takip etmiş; eğitim, lojistik, ve çeşitli yardımlarda bulunarak Suriye rejimini desteklemiştir. İç savaşın ilk yıllarında Suriye'ye Müdahale etmeme kararında Suriye rejiminin bu hareketleri bastırabilecek kapasiteye sahip olduğu inancının da bulunduğunu belirtmemiz gerekir. Nitekim Suriye rejimi iç savaşın başlangıcında Ortadoğu ülkeleri arasında güçlü bir orduya sahip bulunmaktaydı. Ancak iç savaşın giderek şiddetlenmesi ile birlikte muhaliflerin Suriye rejimini yıkabilecek noktaya ulaşması Hizbullah'ı önemli bir karar eşiğine getirmiştir.313 Arap Baharı'na karşı

Hizbullah’ın takındığı sokak hareketlerinin yanında yer alan tavrın Suriye krizinin patlak vermesi ile birlikte değişmeye başlamıştır. Bu noktada, Arap Baharı'nın ortaya çıkardığı sokak hareketleri hususunda Hizbullah’ın tutumunun çifte standartlar içermeye başlayacağı yeni bir döneme girilmiştir. Arap Baharı'nda devrimi

310 Joseph Alagha, “Hezbollah and the Arab Spring”, Contemporary Review of the Middle East 1, sayı 2

(2014): 198.

311 Zafer Kızılkaya, “Hizbullah’s Moral Justification of Its Military Intervention in the Syrian Civil War”, The Middle East Journal 71, sayı 2 (2017): 215.

312 Alagha, “Hezbollah and the Arab Spring”, 198.

126

gerçekleştiren diğer ülkelerdeki muhalefet övülürken Suriye’de rejime muhalefet eden grupların neredeyse hepsi batı ajanı ya da tekfirci grup şeklinde damgalanarak şeytanlaştırılmıştır.314

Hizbullah lideri Nasrallah Hizbullah'ın Suriye'ye müdahil olmasını deklere etmeden önce Nisan 2013'te Tahran'da iki önemli görüşme gerçekleştirmiştir. Bu görüşmelerin ilki Kudüs Güçleri komutanı ve önemli kademedeki devlet adamları olurken diğer görüşme ise Devrim Rehberi Hamaney ile gerçekleşmiştir. Bu görüşmelerde Hizbullah liderinin müttefiki İran ile Hizbullah'ın Suriye'ye müdahalesini etraflıca masaya yatırdığı ve bir karar aşamasına geldiği görülmektedir.315

Hizbullah, Suriye iç savaşına müdahil olduğunu Mayıs 2013'te deklare etse de örgütün Suriye'deki varlığına yönelik ilk izler, Ekim 2012'de Nasrallah’ın bazı Hizbullah militanlarının Lübnan-Suriye sınırındaki Şii yerleşim bölgelerini korumak için Suriye’de yer aldığını belirten açıklamasıyla ortaya çıkmıştır. Ancak, bu varlığın silahlı mücadeleye yönelik aktif bir katılımı içermediği belirtilmiştir.316 Bu noktada,

Hizbullah’ın Suriye krizinin başlangıcında müdahale hususunda çekinceli davranmasında ya da varlığını gizlemesinde Suechika’ya göre üç temel neden bulunmaktadır; Öncelike, Hizbullah’ın Lübnanlı direniş örgütü kimliğine sahip olmasının getirdiği açmazlardır. Örgütün Suriye’deki iç savaşa müdahil olması ile birlikte İsrail ile mücadele eden ulusal direniş örgütü kimliğinin zayıflamasına ve böylece Hizbullah’ın meşruiyetinin sarsılması anlamına gelecekti. Diğer taraftan, Uluslararası hukukun yasaklaması nedeniyle başka ülke topraklarına askeri müdahalenin yaratacağı hukuki sorunlardan çekinilmiştir. Son olarak, 2012'de imzalanan ve Lübnan’daki taraflar arasında Suriye krizinin etkilerini ülkeye taşınmasını engelleme amacı güden ve tarafsızlık temelinde bir dış politikayı esas alan Baabda Deklerasyonu'nda Hizbullah’ın da imzası bulunmaktaydı. Nitekim Baabda

314 Joseph Alagha, “Hezbollah and the Arab Spring”, Contemporary Review of the Middle East 1, sayı 2 (

2014): 198.

315 Wieland, “Syrian–Lebanese Relations: The Impossible Dissociation between Lebanon and Syria”,

173–74.

127

Deklerasyonu'na taraf olan Hizbullah’ın Suriye’ye müdahalesi Lübnan iç politikasında da örgütü zor durumda bırakacaktı.317

Hizbullah’ın Suriye’deki krize müdahalesini zorlaştıran etmenlerin varlığına rağmen özellikle, 2013'ten sonra yaşanan birtakım gelişmelerin örgütün Suriye’ye müdahalesini kolaylaştırdığı görülmektedir. Bu etmenlerin başında Suriye krizinin uluslararası bir karakter kazanmaya başlaması (Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Katar, ABD, Rusya ve Avrupa ülkelerinin Krize müdahil olması) ile birlikte Suriye üzerinde uluslararası ve bölgesel güçler arasında yaşanan güç mücadelelerin varlığı müzakere süreçlerinin sonuçsuz kalmasına neden olmuştur. Bu durum, krizin çözümünü daha da çetrefilli hale getirerek ülkedeki güç boşluğundan Hizbullah ve IŞİD gibi örgütlerin yararlanmasını beraberinde getirmiştir. Bu noktada, Suriye’de yaşanan çözümsüzlük hali Hizbullah’ın Suriye’ye müdahale edeceği ortamı sağlamıştır. Diğer taraftan, Hizbullah’ın Suriyeye müdahalesini kolaylaştıran bir başka unsur, Suriye’de artan radikal islamcı grupların varlığı ve bu grupların şiddet görüntülerinin dünya kamuoyunda yaratmış olduğu infialdir. Böylece, IŞİD ve el-Nusra gibi örgütlerin Suriye’deki artan etkinliği Hizbullah’ın Suriye’ye müdahalesi için uygun meşrui zemini yaratmıştır.318

Bu gibi kolaylaştırıcı nedenlerin varlığı neticesinde 2013'te Hizbullah lideri medyaya verdiği demeçte Hizbullah’ın Suriye’deki varlığını resmen ilan etmiştir.319 Bu

noktada, Hizbullah’ın Suriye’ye müdahale etmek istemesinde temel motivasyonların açıklanması gereklilik arzetmektedir. Genel olarak, örgütün Suriye’ye Müdahalesinde temelde iki motivasyonu sıklıkla dillendirdiği görülmektedir. Bunlardan birincisi; Suriye’nin Hizbullah’ın tarihsel mücadelesinde jeostratejik ve jeopolitik önemi diğeri ise, Suriye’de kendisine yönelik olarak algıladığı mezhepsel-dini tehditlerdir.320

Hizbullah liderlerinin Suriye’ye müdahaleye yönelik yapmış oldukları açıklamalarda ağırlık olarak dini gerekçeleri kullandıkları ve jeopolitik motivasyonları daha az dillendirdikleri dikkat çekmektedir. Bu bağlamda, Hizbullah lideri Nasrallah’ın örgütün

317 Kota Suechika, “Strategies, Dynamics, and Outcomes of Hezbollah’s Military Intervention in the

Syrian Conflict”, Asian Journal of Middle Eastern and İslamîc Studies 12, sayı 1 (2018): 91.

318 Suechika, 91–93.

319 Kızılkaya, “Hizbullah’s Moral Justification of Its Military Intervention in the Syrian Civil War”, 213. 320 Kızılkaya, 211.

128

Suriye’ye müdahalesine yönelik olarak yapmış olduğu dini gerekçelendirmelerde en önemli yeri el Kaide ve IŞİD gibi tekfirci gruplardan gelen tehditlere karşı mücadele oluşturmaktadır.321 Özellikle IŞİD ve el-Nusra’nın Suriye iç savaş neticesindeki doğan

güç boşluğundan dolayı ortaya çıkmasının Lübnan’da yaratmış olduğu güvenlik tehditleri önemlilik arzetmektedir. Nitekim Beyrut’taki Şii mahallelerde patlayan bombalar Hizbullah’ın kendisi açısından Suriye’ye müdahalesi için gerekli meşruiyeti sağlamasında ve Lübnan kamuoyunda çatlak seslerin bastırılmasında önemli bir rol oynamıştır.322 Bu saldırılarda birçok Şii hayatını kaybetmiş, Lübnan’daki gerilen

mezhepsel fay hatlarından ötürü yeni bir Lübnan iç savaşının çıkmasından tedirginlik duyulmuştur.