• Sonuç bulunamadı

Geç Hellenistik - Roma İmparatorluk Dönemi Sigillataları Klasik arkeolojinin araştırma sınırları içerisinde, seramik üretimiyle ilgili

KIRMIZI ASTARLI SERAMİKLERİN ARAŞTIRMA TARİHÇESİ

2.1. Geç Hellenistik - Roma İmparatorluk Dönemi Sigillataları Klasik arkeolojinin araştırma sınırları içerisinde, seramik üretimiyle ilgili

detaylı yayınlar dikkate alındığında, araştırmacıların özellikle Grek seramiğine ilgi duyduğunu ve bu konu üzerine çalışmalar yaptığını söylemek şüphesiz yanlış bir yorum olmayacaktır. Bu süreçte Roma seramiği üzerine yapılan yayınlar ise yetersiz kalmıştır. Ancak son 30 yıldır, Roma Dönemi seramiğine olan ilginin artmasıyla birlikte bu boşluk hızla doldurulmaya başlamış, yeni yayınlarla yeni buluntu gruplarının tanımlanması, konunun daha anlaşılır boyutlarda incelenmesine olanak sağlamıştır.

Roma Dönemi seramiği kapsamında, araştırmacıların dikkatini çeken grupların başında, antik dönemde lüks mutfak kapları olarak kullanılan kırmızı astarlı seramikler gelmektedir.

Özellikle Erken Roma İmparatorluk Dönemi’ne damgasını vuran bu seramik türü, Roma İmparatorluğu’nun doğu ve batı merkezlerinde ortaya çıkmış olup literatürde Sigillata ve ya Terra Sigillata olarak tanımlanmıştır75. Latince’de Terra (toprak) ve Sigillum (mühür) kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıkan Terra Sigillata terimi mühürlü seramikler olarak tanımlanabilir. Terra Sigillata kavramı, ilk kez İtalya’da bazı merkezlerdeki kazılarda, Roma Geç Cumhuriyet ve Erken

75 Genel bilgi için bkz. Kenyon 1957, 281-288; Hayes 1985, 9-13; Zoroğlu 1986, 61-70; Vapur 2001, 16.

21 İmparatorluk Dönemi’ne ait tabakalarda ortaya çıkartılan, kaliteli ve kalıpta yapılmış, parlak kırmızı astarlı lüks mutfak kapları için kullanılan bir terim olmuştur76. Döneminde oldukça popüler olan bu lüks mutfak kaplarının form repertuvarı incelendiğinde, repertuvarının bezemeli ve bezemesiz örneklerden oluştuğu görülmektedir. Kalıp üretimi olan terra sigillataların, özellikle kabartmalı örneklerinin metal kaplardan esinlenerek yapıldığı anlaşılmaktadır.

Bu grubu önemli kılan özellikleri arasında taban altlarında ya da tondolarında üretildiği atölyeyi temsil eden damgaların bulunması sayılabilir. Bu damgalar atölye isimlerini gösteren yazılardan oluşabileceği gibi basit rozet, palmet gibi bitkisel bezemeler halinde de görülebilir. Özellikle yazılı damgaların bulunması, üretim yapan atölyelerin bilinmesi ve tarihlenmesi açısından önem arz etmektedir77.

Terra sigillatalar, hamur renklerindeki farklılıklardan dolayı, üretildikleri bölgelere göre; Doğu Sigillataları A, B, C, Kıbrıs Sigillataları, Pontus Sigillataları İtalyan Sigillataları, Gallia Sigillataları, Britannica Sigillataları gibi farklı isimlerle tanımlanmıştır78. Seramik yapımında kullanılan killerin içeriğindeki alkali kaolinler ile demir oksitli bileşikler bu ayrımın oluşumunda en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Örneğin; DSA tipinde alkali kaolinler demir oksitli bileşiklere göre daha fazla olduğu için A tipi piştikten sonra açık kırmızı veya krem kırmızı bir renk, B ve C tipleri ise demir yoğunluğundan dolayı kırmızı kahverengi ya da portakal kırmızısı bir renk almaktadır. Astar ise fırınlama esnasında temiz havadaki oksijenle demirin birleşmesi sonucu oluşmaktadır79. Terra Sigillataların iç ve dış yüzeylerine uygulanan astarın rengi ve uygulama şekli bu grubun tanımlanmasındaki diğer önemli bir kriterdir. Çift daldırma tekniği ile uygulanan astar, buluntu grubuna göre parlak kırmızı, kızıl ya da kızıl-kahverenginin tonlarındadır80.

Terra Sigillatalar tespit edildiği ilk dönemlerde farklı isimlerle tanımlanmıştır.

Parlak kırmızı astarlı bu seramikler için ilk başlarda Samian adı kullanılsa da bunun yanlış olduğu anlaşılmıştır. Roma seramik terminolojisinde bu seramik grubu için

76Zoroğlu 2003, 121; Hayes 1972, 8; Civelek 2008, 58.

77 Civelek 2008, 58-59.

78 Sigillataların imalat yeri ve dağılım sorunlarıyla ilgili son yayınlar için bkz. Zoroğlu 2003, 121-123;

Yıldız 2006, 25.

79Zoroğlu 1986, 68; Kaya 2003, 112.

80 Civelek 2008, 61.

22 1895 yılında Dragendorff’un yaptığı ilk yayınla birlikte Terra Sigillata terimi kullanılmaya başlanmış ve bu terim günümüze kadar geçerliliğini korumuştur81.

Dragendorff, Avrupa’da bulunan ve “Arretine Kapları” olarak bilinen Batı Sigillataları’nı ele alarak teknik ve biçim açısından değerlendirmiş, kronolojisini tespit etmiştir. Daha sonra bu konuda pek çok yayın yapılmıştır. Bunların İtalya dışında, diğer eyaletlerindeki yayılışı ve yerli tipleri belirlenmiştir82.

Batı Sigillataları’nı en iyi şekilde temsil eden Arretine Seramikleri, MÖ 1.

yy'ın sonlarından itibaren görülmeye başlamıştır. İtalya’da büyük bir endüstri oluşturan bu seramikler, Klasik Dönem’in siyah glazürlü vazolarıyla kıyaslanabilecek bir kaliteye sahiptir. Bezemeli ve bezemesiz olarak üretilen seramiklerin kabartmalı örnekleri, Augustus Dönemi sanatının en iyi temsilcileridir83. Arretine Kapları’nın bir önemli özelliği de tondosunda görülen çömlekçi damgalarıdır84. Bu damgalama geleneği kısa zamanda benimsenerek tüm Akdeniz dünyasına yayılmıştır.

Arretine Sigillataları dışında, Batı Akdeniz’de, MS 1. yy'ın ilk çeyreğiyle MS 2. yy'ın başlarına kadar, Gallia atölyelerinde üretimi yapılan başka bir sigillata tipi daha ortaya çıkmıştır. Arretine Sigillataları kadar kaliteli bir dokuya sahip olan bu tip, başlangıçta Arretine örneklerini taklit ederken, daha sonra kendine özgü bir stil geliştirmiştir. Özellikle kabartmalı örnekleri pazarda önemli bir yere sahip olmuş ve İtalya’da taklit edilmeye başlanmıştır85.

Roma İmparatorluğu’nun doğusunda, Anadolu ve Suriye’deki merkezlerde tespit edilen ve Batı Sigillataları’ndan farklı bir astar ve hamura sahip olan Doğu Sigillataları için de incelemeler yapılmıştır. MÖ 2. yy'ın ortalarından itibaren görülmeye başlayan Doğu Sigillataları, Batı Sigillataları’ndan daha erken bir tarihte üretilmeye başlamıştır. Antik kaynaklarda, bu grubun varlığından ilk kez Plinius bahsetmektedir. Yazar, Erken Roma Dönemi’nde, Samos, Pergamon ve Tralleis’te üretilen seramiklerden bahsetmektedir86.

81 Dragendorff 1895, 18-155; Forster vd. 2001, 139, pl. 39-43.

82Zoroğlu 1986, 61.

83 Dragendorff 1895, 18-155.

84 Comfort 1929, 484-501.

85 Hayes 1972, 11.

86 Plinius, XXV,160-161.

23 Bu konu üzerine ilk modern yayın ise 1904 yılında Priene buluntularını inceleyen R. Zahn tarafından çıkarılmıştır87. Bu çalışmayla seramikler, ilk kez Samos ve Pergamon kapları olarak adlandırılmıştır.88 Bu konu üzerine yayın yapan diğer araştırmacılar da Plinius’un verdiği bilgilere dayanarak Doğu Sigillataları’nı “Samos Tipi’’ ve “Bergama Tipi’’ olarak iki grup altında değerlendirmiştir.

Anadolu’daki Doğu Sigillataları’yla ilgi çalışmalar bölgenin güney ve batısındaki yerleşmelerde yoğunlaşmış, sonrasında çalışmalar Kuzey Suriye, Fırat ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine doğru genişletilmiştir89.

S. Loeschcke’nin 1910 ve 1911 yıllarında Çandarlı’da yapmış olduğu kazılarda tespit edilen ve literatürde Çandarlı Seramikleri olarak bilinen seramikler ise üçüncü bir grubu oluşturur. Kazı çalışmalarında bu seramik grubunun üretildiğini gösteren herhangi bir fırın tespit edilememiş olmasına rağmen, üretim merkezi olduğunu kesin olarak gösterecek veriler elde edilmiştir. Bu sebeple sigillatalar erken yayınlarda genel olarak Samos, Pergamon ve Çandarlı isimleri ile sınıflandırılmıştır90.

Bu çalışmaların arkasından 1957 yılında, K. M. Kenyon tarafından tekrar sınıflandırılarak tanımlanan Doğu Sigillataları A, B ve C olarak üç tipe ayrılmıştır.

Bu adlandırma sonraki süreçte, diğer Roma Dönemi seramiği araştırmacıları tarafından da benimsenerek literatürde yaygınlaşmıştır91.

Eski sınıflandırmadaki Pergamon grubu Kenyon’un A tipine, Samos grubu B tipine, Çandarlı grubu ise C tipine karşılık gelmektedir92. J. W. Hayes 1971 yılında yapmış olduğu çalışmada, farklı hamur ve astar özelliklerine sahip bir sigillata tipi daha tanımlamıştır93. Araştırmacı, bu tip sigillataların Kıbrıs’taki kazılarda yoğun olarak bulunmasını referans göstererek bunları Kıbrıs Sigillataları olarak isimlendirmiştir94. Yine J. W. Hayes tarafından tanımlanan diğer bir sigillata tipi Karadeniz kıyıları, İstanbul ve Kırım gibi merkezlerde yoğun olarak bulunan Pontik

87Zahn 1904, 447; Doksanaltı 2006, 335.

88 Waagé 1933, 285, 291; Unterkircher 1983, 176; Ayrıca terra sigillatalarla ilgili ilk yayınlar için bkz.

Knorr 1905; Oswald-Davies 1920; Kenyon vd. 1957.

89 Waagé 1948, 1-60, Lev. I-XI; Kenyon vd. 1957, 306-342, Schäfer 1972, 777-802; Schäfer 1968, 81.

90 Loeschcke 1912, 345-360; Vapur 2001, 17.

91 Kenyon 1957, 281.

92 Vapur 2001 17.

93 Hayes 1967, 54.

94Anadolu’nun güney kıyılarında ele geçen Kıbrıs Sigillataları için bkz. Williams 1989, 1-8.

24 Sigillatalarıdır95. J. W. Hayes’in Doğu Sigillataları üzerine 1985 yılında yapmış olduğu kapsamlı yayın günümüzde de geçerliliğini korumaktadır96.

Çeşitli merkezlerden elde edilen stratigrafik veriler, Doğu Sigillatalar’ın en geç MÖ 2. yy'ın sonlarında ortaya çıktığını, özellikle Agustus Dönemi’nde form repertuvarının zenginleştiğini ve MS 3. yy'ın sonlarına kadar da üretimlerinin devam ettiğini göstermektedir97.

Bu süreçten sonra Akdeniz dünyasında, Erken Roma Dönemi terra sigillatalarının yerine, Afrika, Phokaia, Kıbrıs ve Sagalassos üretimi Geç Roma Dönemi kırmızı astarlı seramikleri piyasaya hâkim olmaya başlamıştır. Erken Roma Dönemi kırmızı astarlı seramik geleneğinin devamı olan bu üretimler, MS 3. yy'dan itibaren MS 7. yy'a kadar tüm Akdeniz dünyasına yayılmıştır.