• Sonuç bulunamadı

3. Davranışsal Genetik

3.4. Genetik, Kişilik ve Davranış

Genetik faktörlerin davranışlar üzerindeki etkisi ve buna kişilik kavramının eklenişi uzun yıllardır bilimsel olarak incelenmiştir. Yüzyıl kadar önce Galton’un zamanından beri genetiğin zekâ üzerindeki etkisi sürekli olarak araştırılmasına rağmen genetiğin kişilik üzerindeki etkisinin araştırılmaya başlanması o kadar eski değildir. Galton, genetiğin kişilik üzerindeki etkisini tartışmasına rağmen, kişilik nitelikleri açısından geçerli ve güvenilir ölçümlerin olmayışı bu çalışmaların ilerlemesini engellemiştir. Ayrıca yakın zamana kadar psikologlar kişiliğin boyutları üzerinde de hemfikir değillerdi. 1980’lerin başlarına kadar, genetiğin kişilik üzerindeki etkisi, farklı değişkenlerin ölçüldüğü ve çok küçük örneklem büyüklükleri ile yapılan ikiz çalışmalarına dayanmaktaydı. Kalıtsallık, monozigot (MZ) ve dizigot (DZ) bireyler arasındaki korelasyon vasıtasıyla tahmin edilmekteydi. Bu çalışmalardan çıkan tipik sonuç, genetiğin kişilik üzerinde %50’lik bir etkiye sahip olduğu yönündeydi. Kişilik üzerindeki diğer %50’lik etkinin paylaşılan yetişme çevresinden kaynaklandığı söylenmekteydi (bu kavram genel olarak DZ korelasyonu eksi MZ korelasyonu şeklinde hesaplanmaktaydı) ve etki çok küçük veya önemsiz olarak yorumlanmıştır. (Bouchard, 1994, 1700).

Bazı genlerin belli davranış tipleri ile ilişkili oldukları tespit edilmiş olsa bile, bu genlerin bu özellik üzerinde katkısı çok ufak olabilir veya herhangi bir kişinin bu

gene sahip olmasının aynı özelliğe kesinlikle sahip olacağını net olarak göstereceğini söylemek son derece zordur. Bir genetik değişkenliğin bir davranış üzerinde nasıl etkili olduğu kesin ve net olarak bilinmiyor olsa da bireyin hangi genetik varyasyonda hangi davranışı sergileyeceğine yönelik tahminde bulunmak mümkündür. Örneğin zekâ seviyesinin genetik temellerinin olduğu ve IQ’nun(Intelligence Quotient – Zekâ Seviyesi) genotipik bir özellik olduğu bilindiğine göre bir bebeğin IQ testine tabi tutulması yoluyla onun yetişkinlikte sahip olacağı zekâ seviyesi tahmin edilebilir (Kennedy, 2002, 5;35).

Genetik ve çevrenin birlikte veya ayrı ayrı insan davranışları ve kişilik üzerindeki etkilerinin araştırıldığı pek çok araştırma vardır. Bu araştırmalar genellikle aile çalışmaları, ikiz çalışmaları ve evlat edinme çalışmaları yoluyla yapılmaktadır. Ayrı çevrelerde büyüyen ikiz bireyler üzerinde yaptıkları çalışmalarla Bouchard, Lykken, McGue, Segal, ve Tellegen (1990), Pedersen, Plomin, McClearn ve Friberg (1988), Shields (1962), Tellegen vd. (1988) gibi araştırmacılar öne çıkarken, birlikte büyüyen ikiz bireyler üzerinde yaptıkları çalışmalarla Eaves vd. (1989), Rose ve Kaprio (1988), Rose, Koskenvuo, Kaprio, Sarna ve Langinvainio, (1988) öne çıkmaktadır. Ayrıca Loehlin, Willerman ve Horn (1985) ve Scarr, Webber, Weinberg ve Wittig (1981) gibi çalışmalar da evlat edinme ve aile çalışmalarına ilk örneklerden bazıları olarak örnek gösterilebilir.

Tüm bu çalışmaların en önemli ortak özellikleri insan davranışlarının genetikten ayrı düşünülemeyeceği ve davranışların genetik temelleri olduğu yönündeki bulgulardır. Ancak aynı çalışmaların gösterdiği bir başka sonuç Heath, Cloninger ve Martin’in (1994, 765) çalışmasında farklı bir açıdan değerlendirilmiştir. Araştırmacılar kendi çalışmaları için kullandıkları modelin varsayımlarını açıkladıktan sonra bu varsayımların genetik-çevre korelasyonu olmadığını ifade eden varsayımlar olduğu ve bu ilintisizliğin yukarıdaki çalışmalarla desteklendiğini savunmaktadırlar. Ayrıca kendi çalışmalarında kullandıkları TPQ (Three Dimensional Personality Questionnaire – Üç Boyutlu Kişilik Ölçeği) sonuçlarında da aynı beklentide olduklarını eklemektedirler. Bir açıdan bakıldığında yukarıda sayılan çalışmalar

genetiğin davranış üzerindeki etkisini bulmaya çalışırken çevrenin davranış üzerindeki etkisinin ne kadar az olduğu yönünde bulgular da sunmuşlardır.

Günümüzde kullanılan kişilik ölçekleri veya envanterlerinin uzun yıllardır kişilik-genetik ilişkisini anlamak ve ölçmek için kullanıldığı bilinmektedir. Loehlin (1992) yaptığı çalışmada Beş Faktör modeline göre boyutlara ayrılan kişiliğin %28’den %59’a kadar genetik faktörler tarafından açıklanabildiğini, paylaşılan çevrenin ise kişilik üzerinde %0 ile %11 arasında etkili olduğunu göstermiştir. Loehlin vd.’nin aktarımıyla (1998, 432) Costa ve McCrae Kanada ve Almanya’dan 380 dizigot ve 660 monozigot ikiz bireylerle yaptıkları çalışmada revize edilmiş NEO kişilik anketi ile çalışmışlar ve gen ve paylaşılmayan çevrenin kişilik üzerindeki etkisine dair anlamlı sonuçlar bulmuşlardır. Buna göre Dışadönüklük, Uyumluluk, Sorumluluk, Nevrotiklik ve Açıklık faktörlerinin tahmini kalıtsallıkları sırasıyla 0,50 – 0,48 – 0,49 – 0,49 – 0,48 şeklinde bulunmuştur. Genetik etkilerin kişilik üzerindeki etkisi kişilik ölçekleri ile kanıtlanmış olmasına rağmen, kişiliğin altında yatan genetik faktörleri açıklayan modeller, fenotipik yapıyı açıklayanlardan daha kısıtlıdır (Heath, Cloninger ve Martin, 1994, 762). Günümüzde yapılan çalışmalar da bu yönde ilerlemekte ve genetik faktörlerin kişilik üzerindeki gerçek etkisini belirlemeye çalışan modeller kurulmaya çalışılmaktadır.

Kişiliğin gerek bebeklikten itibaren gelişimini gerekse de yetişkin kişiliğinde ayırıcı özelliklerini araştıran çok sayıda araştırma göstermiştir ki, kişilik salt çevreden veya salt genetikten ibaret değildir. Konuyla ilgili yapılan çalışmalar kişiliğin genel olarak %40’ının genetiğe; %35’inin paylaşılmamış çevreye (akran, okul çevresi); %5’inin paylaşılmış çevreye (aile) ve %20’sinin hata oranına bağlı olduğunu göstermektedir (Şenyuva, 2007, 29).

Yatırımcının davranışlarına odaklanan ve bu odak noktasından hareketle ortaya çıkan davranışsal finans konusundaki literatürde yatırımcının kişiliği de dikkat çekici bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Durand vd. (2013, 116-123) yaptıkları çalışmada kişilik ve yatırımcı davranışı konusunda şöyle bir ifade kullanır: “Psikoloji

bireye odaklanır, topluluklara değil, biz de öyle. Bu nedenle davranışsal finansın içindeki standart uygulamalardan yola çıktık ve topluluklara değil bireylere

odaklandık.” Aynı çalışmada yazarlar kişilik ve yatırım tercihleri ile tercihlerin

sonuçları arasındaki ilişkiyi ölçmektedirler. Araştırmacılar kişilik ve finansal davranışlar konusunda yaptıkları bu çalışmada mevcudiyet eğilimi ile ilgili bazı sonuçlara da ulaşmışlardır. Batı Avustralya Üniversitesinde finans eğitimi alan 115 öğrenci ile yapılan çalışmada, katılımcıların kişilik özelliklerini tespit etmek amacıyla 5 Faktör Kişilik Modeli seçilmiş ve katılımcıların laboratuvar ortamında Avustralya Borsası’nda (ASX) işlem yapmaları istenmiştir. Sonuçlarda katılımcıların kişilik özellikleri ile mevcudiyet eğilimleri arasında anlamlı istatistiksel ilişki tespit edilmiştir. Aynı çalışmanın daha geniş kapsamlı bir sonucu olarak yazarlar şu vurguyu yapmışlardır: “Bulgularımıza göre finansal piyasalarda benzer davranışsal özellikleri

gösteren yatırımcılar benzer kişilik özelliklerine sahip olabilirler.”