• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.2. TÜRKİYE’DE SİNEMANIN GELİŞİM SÜRECİ

2.1.1. Ekonomik Değişimler

1980’lere gelinceye kadar, dünya ekonomisinde devletin müdahalesini ön gören bir yaklaşım kabul edilmiş, bu tarihten itibaren ise serbest piyasa ekonomisinin etkinliği ağır basmıştır. Serbest piyasa ekonomisinde, devletin ekonomiye müdahalesi en aza indirgenmiş, özelleştirme hızlandırılmış ve tüm ülke pazarlarının bütünleşmesi sağlanmıştır. Dünyadaki bu gelişmelerin hız kazanması, özelleşme ve küreselleşme kavramlarının sıkça kullanılmaya başlanması, Doğu Bloku ülkelerinin hızla çökmesi ve yaşanan istikrarsızlıklar, Türkiye’yi ve Türk ekonomisini de önemli ölçüde etkilemiştir (Cankaya, 1997; 72).

Türkiye'de 1963 yılından itibaren uygulanan beşer yıllık planlı dönemler boyunca, yüksek büyüme hızları ve sanayileşme yönünde yapısal değişim temel hedef olarak alınmıştır. Benimsenen sanayileşme politikaları ve izlenen ekonomik politikalar, 1980 öncesi ve sonrası dönemlerde büyük bir farklılık göstermiştir (www.tbb.gen.tr/ turkce/iktisat/, 03-03-2004).

1977 seçimlerinin ardından etkili bir hükümetin kurulamaması, yaşanan ekonomik sıkıntılar, sokak çatışmaları ve terör olgusunun baş göstermesi üzerine 1979 yılındaki ara seçimlerin ardından CHP hükümeti istifa etmiştir. Daha sonra Süleyman Demirel Başbakanlığında Adalet Partisi tarafından bir azınlık hükümeti kurulmuş ve Turgut Özal Devlet Planlama Teşkilatı başkanı olmuştur (Işık,2002;154). Ülkedeki döviz darboğazı gittikçe yoğunlaşmış, sanayinin çalışması için gerekli olan ithalat bile yapılamaz hale gelmiştir. Yaşanan bu ekonomik ve siyasal gelişmeler üzerine Demirel- Özal ikilisi tarihe 24 Ocak Kararları olarak geçen programı hazırlamışlar ve hayata geçirmişlerdir. Dünyadaki gelişmelere koşut olarak ortaya çıkan bu kararlarla devletin rolü azaltılmış ve piyasa güçlerine ağırlık verilmiştir (Cankaya,1997;72).

Söz konusu kararların ana hatları şu şekilde sıralanabilir (Birand, Bila, v.d, 1999; 139):

-İhracatın teşvik edilmesi ve ithalatın serbestleştirilmesi ön görülmüştür. -Bir dolar 47 liradan 70 liraya çıkarılmıştır.

-Döviz kurları günlük olarak ayarlanmaya başlanmıştır. -Faizler ve fiyatlar serbest bırakılmıştır.

-Yabancı sermayeye kapılar sonuna kadar açılmıştır.

-Ücretlerdeki artışlarda ve tarımdaki destekleme alımlarında frene basılmıştır. -Ekonomide kamu ağırlığı azaltılarak, KİT açıklarının zamlarla kapatılması kararlaştırılmıştır.

24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Programı ve devamında izlenen politikalar, daha önce her 8-10 yılda bir yürürlüğe konan istikrar programlarından farklı olarak ekonomi ve sanayileşme politikasında daha köklü bir değişikliği yansıtmıştır. Nitekim para, maliye, dış ticaret ve döviz kuru politikalarında radikal değişiklikler yapılmış ve ithal ikamesine dayalı-iç piyasaya yönelik sanayileşme yerine ihracata dayalı-dışa yönelik sanayileşme yönünde bir dönüşüm gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Özellikle 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren, hükümetler sanayi sektöründe altyapı

yatırımlarını hızlandırmak ve daha iyi şartlarla kaynak ihtiyacını karşılayabilmek için, "yap-işlet-devret" modelini devreye sokmuşlardır (www.tbb.gen.tr/turkce/iktisat/,03-03- 2004).

Alınan bu kararlarla Türkiye’nin 57 yıllık rotası değişmiş ve karma ekonominin yerini serbest piyasa ekonomisi almıştır. Türkiye ekonomisi ve kurumlarıyla liberal bir yapıya yönelmiş ve sonuçta büyük sermayenin egemenliğinde mülkiyet yoğunlaşmaları ortaya çıkmıştır (Nebiler,1995;35). 24 Ocak 1980 Kararları ile, modern ekonomi politika araçlarının özellikle de para politikalarının ağırlık kazandığı bir dönem açılmıştır. Bu dönemle beraber, Merkez Bankası’nın para politikasının önemli bir uygulayıcısı olarak kabul edildiği görüş ağırlık kazanmıştır. 24 Ocak Kararları, diğer taraftan, finansal yapıyı da liberalleştirmiştir, kurumsal açıdan da büyük değişiklikler olmuştur. Bu kararların alınmasından sonraki dönemde, Kamu Ortaklığı İdaresi (1984) ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (1986) faaliyete başlamışlardır. Diğer taraftan, TL’nın döviz piyasalarında istenildiği miktarda alım ve satımına izin verilmiştir. Yani, döviz piyasasında liberalizasyon sağlanması sonucunda, ülkede yerleşik olan veya olmayan gerçek veya tüzel kişilerin, döviz cinsinden borç-alacak ilişkileri ve tuttukları varlıkları konusundaki mevcut fiyat ve miktar kısıtlamaları kaldırılmıştır. Bu da sermayenin dolaşımını kolaylaştırmıştır (www.geocities. com

/WallStreet/9961/mak3.htm,03.03.2004).

Döviz piyasasındaki serbestleşmenin ayrılmaz bir parçası olarak ithalat ve ihracat rejimi de serbestleştirilmiş, ithalattaki teminatlar ve lisanslar önemli ölçüde indirilmiştir. Ayrıca ihracatı teşvik için bazı tedbirler alınmıştır. Faiz hadleri de serbest bırakılmış;

ancak 1981 yılı sonunda başlayan banker iflasları nedeniyle bu serbestlik uzun sürmemiş, 1983’te çıkarılan yasayla bankalar sistemi yeniden düzenlenmiştir (Çiftçi,1995;96-97).

Bu liberalizasyon hareketlerine ek olarak, önemli bir diğer liberalizasyon hareketi de, 1989 yılında, sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesinin sağlanmasına ilişkin çıkarılan kanundur. Bu çerçevede, her türlü menkul değerin ve borç senedinin alınıp satılması serbestleştirilmiştir. 24 Ocak Kararları ile yabancı sermaye yatırımları da teşvik edilmiştir. Yerli ve özellikle yabancı yatırımcılara ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Bu kararlara ilave olarak yabancı sermaye faaliyet alanları genişletilmiş ve yerli ve yabancı şirketlerin birlikte ortaklık kurmaları kolaylaştırılmıştır. Türkiye’de 1980 sonrasında yaşanılan finansal gelişmeler aşağıdaki şekilde özetlenebilir

(www.geocities.com/WallStreet/9961/mak3. htm, 03.03.2004): -Mevduat ve kredi faiz oranları serbestleştirilmiştir,

-Bankaların ve mevduat sahiplerinin döviz işlemlerine getirilen kısıtlamalar kaldırılmıştır,

-Kişilere portföylerinde döviz bulundurma imkanı tanınmıştır,

-Mali piyasalarda gerçekleşen işlemler ile buradan elde edilen gelirlerin üzerindeki vergiler azaltılmıştır,

-Aracılık hizmetlerinin maliyetleri düşmüştür, -Mali sistem kurumsallaştırılmıştır,

-Yabancı ve yerli bankaların mali sisteme katılmalarına ilişkin getirilen kısıtlamalar azaltılmıştır,

-Menkul kıymet piyasaları oluşturularak, şirketlere yeni finansman kaynakları yaratılmıştır,

-TL piyasasının oluşturulması ve benzeri gelişmeler olmuştur.

Genel olarak bakıldığında bu yeni ekonomik yaklaşımla Türk ekonomisinin serbestleştirilmesi ve dış dünya ile bütünleştirilmesi sağlanmaya çalışılmış, ancak askeri yönetimin getirdiği denetimlere rağmen ciddi problemler yaşanmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan bankerler serbest bırakılan faizlere dayalı olarak piyasadan büyük oranda paralar toplamışlar ve bir süre sonra hükümetin getirdiği kısıtlamalar sonucu finansman sıkıntısına düşerek arka arkaya iflas edip, kaçmaya başlamışlardır. Türk tarihine Bankerler Olayı olarak geçen bu gelişmelerden sonra Özal ve dönemin Maliye Bakanı Kaya Erdem istifa etmiştir (Kongar,1999;372-373). Bu durum kısa süre sonra dönemin Türk sinemasını da etkilemiş ve bankerler olayını anlatan filmler çekilmiştir.

Bu dönemde ortaya çıkan bir diğer olgu da köşe dönmecilik olmuştur. Elinde az da olsa sermeyesi olan insanlar çalışmadan, kolay yoldan para kazanmak ve ellerindeki parayı çoğaltıp zengin olmak için fırsatlar aramaya başlamışlardır. Ayrıca Turgut

Özal’ın “Benim memurum işini bilir.” şeklindeki söylemi bu döneme damgasını vuran bir başka olay olmuştur (www.emd.org.tr/ekonom/eko67_dos.htm, 09-08-2005).

24 Ocak ekonomik kararlarıyla Türkiye’de yeni bir dönem başlamış, 1980’li yıllarda ülke kısmi bir rahatlama içine girmişse de 1990’lı yıllarda durum değişmiştir. Türkiye o güne kadar hiç karşılaşmadığı sorunlarla yüz yüze gelmiştir. Bunun temel sebeplerinden biri de dünyayı etkisi altına küreselleşme dalgası olmuştur ve zayıf ekonomisine rağmen Türkiye de bu dalganın içine katılarak kapılarını dünya ekonomisine açmıştır (Karaman, 2002;153).

Sonuç olarak; alınan bu kararlarla Türkiye’nin çehresi tamamen değişmiş, ülkede işsizlik patlamış ve eşi benzeri görülmemiş zamlar başlamıştır. Tüm bu gelişmeler iletişim alanına da yansımış ve zamanla, serbest piyasada yer alan büyük sermaye sahipleri küçük olanları ortadan kaldırmış, ortaya büyük tekeller çıkmıştır. 24 Ocak 1980’de ekonomik yaşamı yeniden düzenleyen bu kararlarla, para ve döviz piyasasına liberalizm getirilmiş bu da zamanla enflasyonu azdırdığı için film üretim maliyetleri artmıştır. Liberalizm gereği yabancı sermaye kurumlarına tanınan haklar, sinema ve film işletmeciliğinde yeni kurumların oluşmasına neden olmuş; dolayısıyla Türk sineması bu durumdan olumsuz etkilenmiştir (Onaran, 1995;11).