• Sonuç bulunamadı

Ekonomik alandaki gerilemeler, askerî baĢarısızlıkların ardından, devleti değiĢime zorlayan nedenlerin baĢında gelir. Devletin Avrupa karĢısında gerilemeye baĢladığı tarihten itibaren eski günlere dönüĢ çabaları içerisinde, devlete sunulan rapor ve layihaların ve kurtuluĢ doktrinlerinin ortak noktası, ekonomik sistemin iyileĢtirilmesi ve sağlam bir temel üzere oturtulması esasıdır (DanıĢman 1985). Avrupa‟nın üstünlüğünü kabul etmeye baĢlayan devlet adamlarının, ekonomiyi ayağa kaldırma gayretleri, sistemi sorgulamayla eĢ anlamlıdır. Ekonominin her alana etki etmesi, reform çağında Osmanlı Devleti‟nin hareket tarzını da belirler. Konumuz itibarıyla, adlî teĢkilat üzerinde, özellikle ve öncelikle ticaret ekonomisinden kaynaklanan adlî problemlerin zorunlu getirilerinin olduğunu görmekteyiz. Devletin ekonomik iliĢkilerinin teĢkilat yapısında bazı yeniliklerin yapılmasını Ģart koĢtuğunu ve buna bağlı olarak adlî ve hukukî düzende de değiĢiklik ve düzenlemelere gidildiğini belirtmeliyiz.

Sürekli mücadele halinde olunan ve hızlı ilerleyiĢi karĢısında acziyet yaĢanan Avrupa‟nın etkileyici konuma geçmesiyle birlikte, Osmanlı Devleti‟nde ekonomik iliĢkiler küresel bir boyuta taĢınmıĢtır (Karpat 2002: 65). Avrupalı devletlerin ekonomik sistemlerinde yaptıkları tercihler, Osmanlı Devleti‟ni doğrudan etkilemiĢtir. Coğrafî keĢiflerden sonra değiĢen ticaret yolları, Amerika kıtasının bulunması ve takip eden ekonomik geliĢmeler, Avrupa‟nın ekonomik çehresini değiĢtirmiĢtir (Sevinç 2007: 291). Avrupa‟nın ticaret ekonomisini benimsemesi, eski ticaret yollarını elinde bulunduran Osmanlı‟nın, acil tedbirler almasını zorunlu hale getiriyordu. Çünkü coğrafî keĢiflerden hemen sonraki dönem, dünya genelinde ekonomik düzenlerin değiĢimini baĢlatmıĢtı. Özellikle Amerika kıtasının keĢfinden sonra hızlı bir Ģekilde Amerika altın ve gümüĢünün Avrupa‟ya nakli söz konusuydu ki (Ġnalcık 1996b: 162), bunun sonucunda Osmanlı maliyesi ani düĢüĢ eğilimi içine girmiĢti. Elbette maliyenin bozulması sadece Amerika altın ve gümüĢüne bağlı bir geliĢme değildir. Avrupa‟da tarımdan ticarete kayan ekonomik sistem (Aydemir- GüneĢ 2006: 139), değiĢen ticaret yolları sonrasında ekonomisi iyice sarsılan Osmanlı için, ticaretin dayanılmaz cazibesine ister istemez meyletmesine ve dolayısıyla Avrupalı tüccarların Osmanlı ülkesindeki faaliyetlerine izin vermesine sebep olmuĢtur. Fakat ticari kapitalizm veya merkantilizm olarak adlandırılan (Kazgan 1993: 43) sistem, hızlı fiyat artıĢlarına sebep olarak ve nakit para ihtiyacını körükleyerek, Osmanlı ekonomik düzenini değiĢime sevk etmiĢtir.

DeğiĢen ekonomik parametrelerin paranın kullanımını yaygınlaĢtırması ve uzayan savaĢların nakit paraya olan ihtiyacı artırması, Osmanlı ekonomik sistemini zorunlu bir değiĢime itmiĢtir (Bayraktar 2002: 73). Devletin tarıma dayalı ekonomisinde toplanan vergilerin aynî olması, baĢ gösteren nakit sıkıntısını gideremiyordu. Ayrıca uzayan savaĢlar, ekstra nakit para demekti. Dönemin Ģartları ise, Osmanlı Devleti için dünyanın kontrolünü kaybetmeye baĢlama sürecini ifade ediyordu. Bütün bu geliĢmeler, acil nakit para getirecek bir sistemin devreye sokulmasını gerektiriyordu ki, iltizam sisteminin benimsenmesi bu anlayıĢın sonucudur. Fakat iltizam sistemi,

arzu edilen nakit ihtiyacını kısmen karĢılamıĢ olsa da, gerek uzun vadede devlet için ekonomik anlamda zararlı olması gerekse de terk edilmeye yüz tutan timar sisteminin bekçileri olan timarlı sipahilerin, yeniçeriler karĢısında önemsizleĢmesi sonucunu beraberinde getirmesiyle (Kazıcı 1977: 136) ordu içinde huzursuzluğa neden olmuĢ; ülke içinde isyanların artmasına ortam hazırlamasıyla, sosyal düzeni tehdit eder bir niteliğe bürümüĢtür. Bundan daha da tehlikeli olan, iltizam sisteminin bir uzantısı olan ayanların, devlet otoritesini zayıflatacak kadar güçlenmeleri, idari yapıya çok büyük darbeler vurmuĢtur. Ticarî tedbirler ise, kapitülasyon baĢlığı altında, ahidnamelerde resmiyet kazanan yeni bir düzenin baĢlangıcına iĢaret eder. Devlet kapitülasyon yoluyla artacak ticaret akıĢından faydalanmayı ve aynı zamanda ülkeler arasında ticarî imtiyazları bir koz olarak kullanmayı amaçlamıĢtır (Ġnalcık 1973: 137). Bu nedenle ticaretten baĢlayarak ekonomi alanında yaĢanan geliĢmeleri dikkatle izlemeliyiz. Avrupa‟da değiĢen ekonomik yapı, etkisini ilk olarak Osmanlı üzerinde göstermiĢtir. Ülke genelinde yaĢanan fiyat artıĢlarının ilk sebebi, mevcut dalgalanmalardır.18

Bundan sonra Avrupa genelinde artan nüfus oranı, alıĢveriĢlerde paranın hızla yaygınlık kazanması ve özellikle de Osmanlı‟da görülen kıymetli maden darlığı, Osmanlı Devleti‟nde fiyat artıĢlarının temel sebepleri olarak sıralanabilir (Pamuk 1999: 199-200). Ancak Osmanlı Devleti‟ndeki fiyat artıĢları, küresel anlamda fiyatların esas itibarıyla aynı kalması, buna karĢılık Osmanlı parasının tağĢiĢe uğramasından dolayı, Avrupa‟ya göre artıĢ değil ucuzlama olarak değerlendirilmelidir. Bu durum Osmanlı Devleti için uzun vadeli sonuçları da beraberinde getirir. Osmanlı parasında gerçekleĢen tağĢiĢler, piyasanın arz-talep dengesini karĢılamaya yönelik tedbirlerden biri olarak, yaĢanan olumsuzlukları belgeler niteliktedir.19 Devlet ekonomideki krizi ve istikrarsızlığı aĢmak için birtakım giriĢimlerde bulunmaya mecbur olduğunda20, toplumsal düzende birçok değiĢikliğe

onay vermek durumunda kalmıĢtır. Bunlar arasında en önemli olanı, Ģüphesiz toprak

18

1500-1650 yılları arasında Ġspanya‟ya ithal edilmiĢ olan kıymetli madenleri ve buna karĢılık yaĢanan fiyat dalgalanmalarını gösteren grafik için Bkz.: (Barkan 1970: 581).

19

Osmanlı parasındaki tağĢiĢlerin nedenleri ve tarihi süreçleri hakkında daha ayrıntılı bilgi için Bkz.: (Erdem 2006: 15).

20

sisteminde öngörülen değiĢimdir. Malî yapının bozulması, timar sisteminin de bozulmasına neden olmuĢtur (Özcan 2005: 264).21

Timar sisteminin bozulması, daha önce de değinildiği gibi, Osmanlı Devleti‟ni her açıdan değiĢime sürüklemiĢtir. Timar sistemi bir toprak rejimi olmasına rağmen, gerek Osmanlı Devleti‟ndeki uygulanıĢ biçimi ve devletin sistemden beklentileri açısından, gerekse de bozulmasından kaynaklanan ekonomik buhranın tetiklediği ıslahat ve düzenlemeler dolayısıyla, Osmanlı teĢkilat yapısının geçirdiği evrelerin aydınlatılması noktasında incelenmeyi gerektirir. Dikkat edilirse, değiĢimin baĢlangıcını Osmanlı‟nın dıĢında baĢlayan geliĢmelerin zincirleme sonuçları oluĢturmuĢtur. Her ne kadar iç dinamiklerde de dönemsel değiĢim ve farklılaĢmalar gözlemlenmiĢse de, Avrupa‟dan bağımsız bir süreçten bahsetmemiz olanaksızdır. Örneğin, dünya ölçeğinde gözlemlenen geliĢmeler ve akabinde iç piyasada yaĢanan sorunlar neticesinde ekonominin ağır darbeler aldığı dönemlerde, artan savaĢ trafiğinde ordunun iaĢesi için gerekli olan nakit ihtiyacını karĢılamada yetersiz kalınması ve özellikle devletin etkin bir Ģekilde vergi toplayamaması (ġeker 2007: 116), devlet kadrolarındaki aĢırı yığılma (ġeker 2007: 119) ve akabinde ihtiyacı karĢılamak için baĢvurulan yollar, Batı hesaba katılmadan açıklanamaz. Devletin sırf bu nedenle önceleri farkında olmayarak sonra mecburen, iç borçlanma22

yaĢamıĢtır. Bu durum timar sisteminin bozulmasıyla birlikte, yaptığı zorunlu tercihlerin bir uzantısı olarak, ekonomik düzene dâhil olan iltizam sistemi içerisinde, ortaya çıkan ayanlarla karĢı karĢıya gelmesine ve Türk hukuk tarihinde bir ilk olan Sened-i Ġttifak‟ın yapılmasına varan sürecin çıkıĢ noktasıdır. Diğer taraftan devlet iltizam sistemini benimseyerek, sosyo-kültürel yapının değiĢmesine ortam hazırladığı gibi, merkezî otoritesinin de zedelenmesine göz yumuyordu (Aktan 1991: 78). Fakat aynı tarihlerde kurtuluĢ için merkezî otoritenin güçlendirilmesi gerekliliği üzerinde durulmaktaydı. Devletin kendi içinde yaĢadığı tezat bununla da sınırlı kalmıyordu. Ġlerleyen tarihlerde yeni bir düzene geçilmiĢti: Malikâne sistemi adı verilen düzen, iltizam sisteminin sakıncalarını daha da artıracaktı (Çizakça 1999: 224). Süreç içerisinde kurumsal değiĢiklikler, büyük

21

Timar sisteminin iĢleyiĢi ve bozulmasıyla ilgili daha geniĢ bilgi için Bkz.: (Aktan 1988). 22

Osmanlı Devleti‟nde iç borçlanma olarak tabir edilen sürecin ayrıntıları hakkında Bkz.: (Çizakça 1999: 223-226).

çaplı bir reformun kaçınılmaz gerekçelerinden birini oluĢturmaktadır. Ekonomik göstergelerin neden olduğu isyan ve sair sıkıntılar, Tanzimat Fermanı‟nın ekonomik boyutunun alt nedenlerinden birini teĢkil etmektedir (Eren 1999: 242). Ġltizam sistemi, 18. Yüzyılda bir adım daha ileriye giderek, büyük çiftliklerin oluĢmasına ve sözü edilen ayanların ortaya çıkmasına neden olmuĢtu. Böylece klasik yapı kökten değiĢmiĢ oluyordu (Batmaz 1999: 252). Fakat ileride ayrıntılarıyla ele alacağımız gibi, öngörülen köklü değiĢimin belgesi olan Tanzimat Fermanı‟nda, eski sistemden uzaklaĢıldığı için mevcut sorunların yaĢandığı ve tekrar aynı düzenin sağlanması gerektiği üzerinde durulacaktı. ġartlar kötüleĢtikçe ikilem de artmaktaydı ve 18. Yüzyılın sonlarında sistem bir kez daha dönüĢüm geçirerek, esham uygulamasını baĢlattı.

Sonuç olarak ekonomi alanında yaĢanan geliĢmeler, iç dinamiklerde gerçekleĢen bir olay gibi görünse de, iç ve dıĢ pek çok nedene dayalı bir hadisedir. Devletin içinde bulunduğu koĢullar, bütçesinde açık meydana getirirken, gün geçtikçe artan nakit ihtiyacı nedeniyle klasik kabuğun kırılmasına yol açıyordu. DeğiĢimin zamana bağlı ve çoğu kez engel olunamayan bir olgu olduğu gerçeğini kabul etmekle birlikte, devletin kontrolü altında gerçekleĢmediğini görmekteyiz. Hatta ilerleyen yıllarda devlet dıĢ borçlanmayı23

da gerçekleĢtirmiĢ ve bunun sonucunda Avrupa ile olan mücadele ve etkileĢim, kırılma noktalarında Osmanlı Devleti‟ni Avrupa‟nın inisiyatifinde hareket etmeye sevk etmiĢtir. Ekonomide yaĢanan sürecin sonunda kurumsal alanda görülen yenilikler, etkisini tartıĢmasız bir Ģekilde kabul edeceğimiz, Batı taraflı bir akımın iĢlev gördüğünü ispat edecektir. Bir baĢka ifadeyle, Osmanlı teĢkilat yapısının değiĢim sürecinde, Batı etkileri değiĢik baĢlıklar altında ve çok yönlü bir fonksiyona sahiptir. Adliye TeĢkilatı üzerinde de sözü edilen sürecin yansımaları vardır. Zira adlî yapı, devletin bütün dinamiklerinin aynasıdır.

23

Osmanlı Devleti‟nin dıĢ borçlanma süreci hakkında ayrıntılı bilgi için Bkz.: (ġeker 2007; E Yılmaz 2002).