• Sonuç bulunamadı

Batılı Sistemlerinin Osmanlı Adlî Yapısına Etkisi

1.5. AVRUPALI DEVLETLERĠN YAYILMACI POLĠTĠKALARI

2.1.3. BatılılaĢmanın Adliye TeĢkilatına Etkileri

2.1.3.1. Batılı Sistemlerinin Osmanlı Adlî Yapısına Etkisi

19. yüzyıl, Osmanlı Devleti için yenileĢmenin ve değiĢimin yüzyılıdır. Ancak bu süreçte, Batılı devletlerin Osmanlı üzerindeki çıkarları, Osmanlı‟yı zorunlu değiĢikliklere iterken, devlet içinde de değiĢimin yönünün Batı istikametinde olması gerektiği Ģeklinde düĢünceler ağırlık kazanmıĢtı. Adlî yapıda ön görülen değiĢiklikler de bu doğrultuda ele alınmalıdır.

Adlî teĢkilatta yapılan reformlar, devletin yüzyıl genelinde esas aldığı merkezileĢme politikasının bir uzantısı olarak değerlendirilebilir. Bu nedenle değiĢimin takip ettiği yol, merkezileĢme çabalarına uygun düĢecek örnekler bulmak Ģeklindedir. Dolayısıyla aynı yapıda olan Ġngiltere ve Fransa, en çok örnek alınan devletler olmuĢtur (Seyitdanlıoğlu 1994: 26). Avrupa‟dan yapılan alıntıların devletin

bünyesine uygunluğu ise tartıĢmalıdır. Sisteme iliĢkin düzenlemelerin Osmanlı‟nın aslî unsurlarına ters düĢmeyecek tarzda olmasına dikkat edilirken (Ortaylı 1999a: 104), eski ile yeninin bir arada iĢlev gördüğüne Ģahit olmaktayız. Nitekim yönetim anlayıĢı ve taĢra ve muhassıllık meclislerinin yeniden yapılandırılmasında Fransa örnek alınırken (Ġnalcık 2006: 112-113), adlî yapıda görülen yeniliklerin en önemlisi olan Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye‟nin açılıĢında, yönetim anlayıĢından daha farklı bir yol izlenmiĢtir (Karal 2006: 77). ġimdi Avrupa‟daki örneklerinden hareketle, Osmanlı adlî yapısındaki etkilenmeleri açıklayalım:

Osmanlı Devleti‟nin III. Selim‟den itibaren Fransa‟yla kurduğu iliĢkilerin, adlî teĢkilatın yeniden yapılanmasına da etki ettiğini görmekteyiz. Fransız Ġhtilali‟nden hemen sonra Fransa‟da ilan edilen anayasalarda, parlamenter sisteme doğru bir yöneliĢin olduğu dikkat çeker (Arsel 1964: 154). Buna göre hükümetin parlamento karĢısında sorumlu olduğu kabul ediliyordu. Hatta Kral, kendi iradesiyle Charte niteliğinde bir anayasa ilan etmiĢti ve ardından iki bünyeli bir meclis ile idarî olarak vilayetler ve yerel yönetimler teĢkil edilmiĢti (Seyitdanlıoğlu 1994: 27). Bunun yanında bir danıĢma meclisi görünümünde olan Corps Legistatif, Fransız Adlî TeĢkilatının bir parçasıydı (Ortaylı 1999a: 140). Bu yapılanmanın Osmanlı adlî teĢkilatına etki ettiğini kabul etmekle birlikte, parlamenter sistem açısından henüz erken olduğu anlaĢılmaktadır. Bununla birlikte muhassıllık meclisleri incelenirken daha iyi bir Ģekilde görüleceği üzere, yerel yönetimlerin oluĢturulmasında Fransa‟daki yapılanmaya benzer bir yapılanma dikkati çekmektedir (Ġnalcık 2006: 110-111). Bir baĢka Fransız kurumu olan Conseil d‟Etat ise, yasama ve yargı güçlerini birlikte kullanan bir konsey olarak, yasa tasarıları hazırlayan, ancak önerileri devlet baĢkanı tarafından onaylanmadan yürürlüğe girmeyen bir meclis niteliğindedir (Seyitdanlıoğlu 1994: 31). Bu yönüyle Meclis-i Vâlâ‟ya örnek teĢkil eden bir kurum olarak değerlendirebileceğimiz Conceil d‟Etat, Fransız hayranı Osmanlı devlet adamlarının, istedikleri düzeni simgeleyen kurumlarından birini teĢkil eder.

Adlî teĢkilat yapısı açısından Ġngiltere de Fransa‟ya benzer bir durumdaydı. Orada da ikili meclis sistemi ve parlamenter bir yapı mevcuttu. 1832 yılında yapılan bir düzenlemeyle temsilî bir yapıya bürünen Ġngiliz Parlamentosu (Arsel 1964: 117), Osmanlı Devleti‟nin amaçlarına uygun görünmüyordu. Özellikle II. Mahmut döneminin öne çıkan profili, merkeziyetçi bir hükümet ve hükümdarın mutlak egemenliğinin devam ettirilmesine dayanan mutlakiyetçi bir monarĢidir (Berkes 1978: 163).

Osman Devlet yapısına nispeten daha çok benzeyen Rusya‟ya göz attığımızda, karĢımıza, hükümdar veya onun mutlak vekiline bağlı ve dolayısıyla hükümdarın atadığı, reformları yürüten, araĢtıran, eleĢtiren ve yürütme faaliyetinin de aktif olarak içinde yer alan Senato çıkar (Ürekli 2001: 345). Bu Senato, bir çeĢit DanıĢma Meclisi olarak görev yapar ve askerlik, maliye, vergi, ticaret vs. gibi kendi uzmanlık alanlarında iĢlev gören Collegium‟ların üzerinde bulunurdu (Ortaylı 1999a: 140). DanıĢma Meclisi olarak iĢlev görmesi, MeĢveret Meclislerine aĢina olan Osmanlı için örnek oluĢturabilecek bir niteliktir. Ancak Tanzimat aydınının Rus Senatosunu tam anlamıyla örnek aldığı söylenemez.

Osmanlı adlî yapısına etkisi bakımından Avusturya ve Prusya adlî sistemleri, bu ülkelerin mutlak monarĢik yapıları nedeniyle daha büyük bir öneme sahiptir. Her iki ülkede de danıĢma meclislerinin varlığından haberdarız. Söz konusu meclislerin üyeleri hükümdar tarafından tayin edilmiĢ olup (Karal 2006: 80), 1838 yılında çıkarılan bir yasa ile DanıĢma Meclisi olan Rechtsstaat‟ın varlığı Almanya‟da yasallaĢmıĢ oluyordu. Yasama faaliyeti ise Kralın onayına bağlı olacaktı (Seyitdanlıoğlu 1994: 28). Böylece Almanya‟da özgürlükler adına egemen gücün keyfî yönetimine karĢı bir düzen oluĢturulmak hedefleniyordu (Findley 2006: 337). Böylece Osmanlı Devleti ile Almanya arasındaki benzerlikler daha net olarak ortaya çıkmıĢ oluyor. Her iki devlet de çok uluslu bir yapıya sahip olduğu için, vatandaĢlarının çıkarlarının nasıl bağdaĢlaĢtırılacağı sorunu aralarındaki iliĢkinin ortak noktalarından bir diğerini teĢkil ediyordu. Bu noktadan bakıldığında,

Almanya‟daki Rechtsstaat‟ın Osmanlı adlî yapısına örnek olup olmadığı sorusu daha anlamlı olur. Bu örnekliği doğrulayabilmek için, Osmanlı‟nın Berlin elçisi Ahmed Azmi Efendi‟nin Sefâretnamesi‟nde yer verdiği tespitlere bakmak gerekir. Azmi Efendi Osmanlı Devleti ile Prusya‟yı karĢılaĢtırdığı Sefâretnamesi‟nde:

Osmanlı ülkesinde zulmün ve haraplığın nedeni olan rüĢvet tümüyle kaldırılmalıdır, devlet örgütü ayıklamaya tabi tutularak, iĢ baĢına bu iĢlere uygun kiĢiler getirilmelidir, her memurun geçimine uygun bir maaĢ sağlanmalıdır, memurlar, devlet düzenini ve kurallarını bozucu bir suç iĢlemedikleri takdirde, iĢlerinden çıkartılmamalıdır, ehli olmayanların layık bulunmadıkları yerlere geçmelerine olanak tanınmamalıdır, büyükleri taklide yeltenen aĢağı tabaka terbiye edilmelidir, askerîn, özellikle topçuların ve denizcilerin, iyi yetiĢtirilmiĢ olarak yaz ve kıĢ her olasılığa hazır bir biçimde bulunmaları sağladığı takdirde, Osmanlı Devleti'nin müttefiklerinin kuvvet ve gayreti ve muhaliflerinin hezimeti artacak ve düĢmanlarına galip gelmesi mümkün olabilecektir. (Unat 1992: 153)

tespitlerine yer vermektedir. Her ne kadar burada Rechtsstaat fikrinden açıkça söz edilmiyorsa da, Osmanlı Devleti‟nin Prusya modeline göre Ģekillenmesini arzu ettiği anlaĢılmaktadır (Findley 2006: 338).

Azmi Efendi gibi, Viyana‟da elçilik yapmıĢ Sadık Rıfat PaĢa da Osmanlı için Rechtsstaat’ın iĢleyiĢine benzer bir yapı öngörmekteydi. Ġleride ayrıntılı bir Ģekilde görüĢlerine yer vereceğimiz Rıfat PaĢa, Avusturya BaĢbakanı Prens Metternich‟in de üzerinde durduğu, hem devlet hem de bireyin çıkarlarının bağdaĢtırılması gerektiği düĢüncesini savunur (Findley 2006: 341). Böylece çok uluslu yapısıyla Osmanlı Devleti‟nin Avrupa‟da aynı yapıya sahip devletlerin adlî sistemlerini örnek alması gerektiği üzerinde duran bu devlet adamları, Meclis-i Vâlâ baĢta olmak üzere, adlî yapıyı yeniden tesis edecek Tanzimat Fermanı‟nın hazırlanmasına öncülük etmiĢlerdir.