• Sonuç bulunamadı

Ġdari alandaki gerileme ve aksamalar çok uzun bir tarihi geçmiĢe sahiptir. Osmanlı Devleti‟nin 19. Yüzyıla gelinceye kadar pek çok noktada çağının gerisinde kaldığını görmekteyiz. Bunun birçok sebebi olmakla birlikte, idare anlayıĢının sonuçlarından baĢlamak yerinde olur.

Osmanlı hâkimiyet anlayıĢına göre padiĢah, devletin sahibidir. Max Weber‟in ifadesiyle patrimonyal bir niteliktedir (Ġnalcık 2000: 7; Eisenstadt 2003: 121).24

Bunun doğal sonucu olarak, her Ģehzade tahta geçmede hak sahibidir. PadiĢah hanedanından olmak Ģartıyla, Ģehzadelerden herhangi biri tahta geçebilir ve tahta geçtiğinde de ona mutlak olarak itaat edilmesi gerekir (Bizbirlik 2004: 61). Bu kabul, devlet büyüdükçe taht kavgalarının artmasına sebep olmuĢtur. Klasik devirde tahta geçmeye aday Ģehzadeler, sancaklara vali olarak gönderilerek tecrübe kazanmaları sağlanırdı. Ancak bu usûlden vazgeçilmesi sonucunda Sancaklara gönderilmeyen Ģehzadeler, sarayda göz hapsinde tutulmaya baĢlanmıĢ; “kafes usûlü” olarak anılan bu sisteme göre, sözde sarayda eğitilecek Ģehzadelerin isyanlarının önüne geçilmesi hedeflenmiĢtir (Akgündüz 1996). Oysa her an öldürülme korkusu ve saray içi entrikalar, bütün iyi niyete rağmen arzu edilen amaçları bertaraf etmiĢtir. Devlet yönetimine gelen padiĢahların tecrübesiz ve hatta bazılarının sağlıksız olmaları, idareyi saray içinde dağıtarak, çoğu zaman padiĢahların yönetime hâkim olmaları için uzun yılların geçmesini gerektirmiĢtir. Devletin genel anlamda gerileme eğilimi içine girdiği dönemlerde, ileride de ele alacağımız üzere, devleti kurtarmaya yönelik hazırlanan layiha ve raporlarda, ilk olarak padiĢahın otoritesini yeniden tesis etmesi gerektiği üzerinde durulmuĢtur. Osmanlı Devleti‟nin merkeziyetçi bir yapıya sahip olması, otorite fikrinin her daim zorunlu bir kabul olarak değerlendirilmesine neden olmuĢtur. Bununla birlikte yükselme devrindeki ihtiĢamın, merkezî otoritenin sağlam

24

Ayrıca, Max Weber Osmanlı hâkimiyet anlayıĢında yer alan karizmatik otorite anlayıĢını Ģöyle tarif eder: “olağanüstü ve Tanrı vergisi kiĢiliğin, karizmanın otoritesi, yani bir kiĢiye duyulan mutlak bağlılık ve güvene, onun kahramanlığına ya da baĢka niteliklerine inanmaya dayanan otorite” Bkz.: (Weber 1993: 81).

ve gerçekten iyi iĢlemesiyle paralel olması, gerileme ve aksamaların nedeninin otorite zaafından kaynaklandığı düĢüncesinin oluĢmasına ortam hazırlamıĢtır.25

Ġdari yapının bozulması, aslında sadece iç etkenlere bağlı bir olay değildir. Konjonktürel Ģartların devleti sürüklediği olumsuzluklar, Osmanlı Devleti‟ni Avrupa‟yla iliĢkilerini gözden geçirmesine vesile olmuĢtur (ġirin 2004: 14). Bu noktada bazı zorunlu değiĢikliklerle birlikte, yapılan sadece, ne olursa olsun meydanlarda savaĢı kazanma fikrinin sabitleĢtirilmesidir. Bu nedenle çağın gerektirdiği medeniyet düzeyine eriĢmek için yapılması gereken yapısal reformların ve teknolojik atılımların yerine, askerî alandan yüzeysel ıslahatlar tercih edilmiĢtir. Ġlk reformların askerî teĢkilattan baĢlaması bu yüzdendir. Fakat idari yapının bozulmasının asıl nedenleri ortadan kaldırılmadıkça, ne askerî teĢkilat istenilen düzeye gelebilirdi ne de idari yapının bozulmasından olumsuz olarak etkilenen diğer kurumlar düzeltilebilirdi. Bu nedenle gerek küresel geliĢmeler ve eğilimler gerekse de dâhili koĢullar için somut çözümler üretilmesi zorunlu olmuĢtu. BaĢta ekonomik göstergeler düzeltilmeliydi. Çünkü idari yapı ile ekonomik düzen arasındaki sıkı iliĢki, iç ve küresel faktörlerin bir arada iĢlev görmesiyle, reform çağına gelindiğinde, yine birlikte çözüm aranması ya da biri diğerine bağlı olarak çözülebilecek olması sonucunu doğuracaktır.

Ġdari yapının önemli bir parçasını oluĢturan bürokrasinin değiĢimi ise, ekonomik sistemin değiĢmesinin bir sonucu olarak, merkeziyetçi özelliğe sahip olan yapının esnemesi anlamına geliyordu (Heper 1983: 296). Elbette bürokratik yapının değiĢmesinde, klasik devirdeki koĢulların değiĢmesinin de payı büyüktür. Osmanlı yönetici sınıfını oluĢturan ulema haricindeki kul kökenli insanların, toplumun diğer

25

Bu konuda en güzel örnekleri Koçibey risaleleri ile Gelibolulu Mustafa Ali ve Lûtfî PaĢa gibi tarihçilerin eserlerindeki tespitler oluĢturur. Koçibey IV. Murat‟a sunduğu risalesinde, devletin içine düĢtüğü durumunun temel nedenini, saltanata müdahale olarak görür ve acilen padiĢahın otoriteyi eline alması gerektiği üzerinde durur. Ancak bundan sonra sistemin aksayan yönleri iyileĢtirilebilir ki, askerî ve mülkî teĢkilatın bozulmasından timar sisteminin yozlaĢmasına kadar pek çok soruna temas ederek, rüĢvetin önlenmesi gerektiğini savunur. Koçibey gibi Mustafa Ali ve Lûtfî PaĢa da padiĢahın otoriteyi sağlaması gerektiği üzerinde yoğunlaĢırlar. Bkz.: (Lûtfî Efendi 1989-1993; Gelibolulu Mustafa Ali 2003).

birey ve gruplarıyla esasında bir iliĢkisi olmayan müstakil yapılarıyla, padiĢaha bağlı ve merkezî otoriteyi artırıcı bir rol oynamaları söz konusuyken (Aslan-Yılmaz 2001: 289), yerel aristokrasinin önlenemez yükseliĢi karĢısında ve kul sisteminin yavaĢ yavaĢ ortadan kalkmasından sonra, siyasal gücün kullanımı padiĢahla bu unsurlar arasında paylaĢtırılmıĢtır (Findley 1994: 41-42; Ġnalcık 1996a: 346-347)

Geleneksel düzenin iĢlemez hale geliĢi veya aksaması, Osmanlı Devleti‟ni yenilik arayıĢlarına itmiĢtir. Düzenin bozulmasından en çok etkilenen ve eski güce kavuĢmak için çıkıĢ yolu olarak düĢünülen askerî teĢkilat, söz konusu yenilik arayıĢlarının baĢlangıç noktasını oluĢturur. Fakat sorun, kendini yenileyememiĢ kurum ve ıslahatı gerçekleĢtirecek yönetici kadronun yetersiz oluĢu nedeniyle (Haytoğlu 1996: 25) giderileceği yerde daha da büyümüĢtür. 19. Yüzyıla gelindiğinde, radikal ve kararlı yeniliklerin yapılması gerekliliği fikri ağırlık kazanmıĢtır. Aynı tarihlerde Avrupalı devletlerin Osmanlı aleyhine faaliyetlerini artırması, içte birliği zedelerken, ıslahatların yönünü de etkilemiĢtir. Bu nedenle yapılan veya yapılması öngörülen reformlarda dıĢ etki ve baskılar tartıĢılmaz bir nitelik kazanmıĢtır. Ancak süreç, toplum içindeki çatıĢmaları ve ayrıĢmaları hızlandırmıĢ, bu nedenle zorunlu olarak teĢkilat yapılarında değiĢiklikler baĢ göstermiĢtir. Adliye teĢkilatındaki reform süreci de bunlardan biridir.