• Sonuç bulunamadı

Bütün meslekler belli bir eğitimden sonra kazanılmaktadır. Doktorlar, mühendisler, hukukçular, kimyagerler vb, mesleklerinin gerekliliklerini ve pratiklerini yoğun çabalar sonunda öğrenmektedir. Bütün bunlar için enerji, zaman ve para harcanmaktadır. Ancak çocuğun nasıl eğitileceği, kendisi ve toplum için yararlı bir birey olmasının nasıl sağlanacağı konusunda anne-babalara hiçbir eğitim verilmemekte- dir. Çocuğu isteyip istemediğine ve yeteneğine, eğitim durumuna ve ön hazırlığına bakılmaksızın yaşamlarının ortalama 20-25 yılında anne-babalık sorumluluğu yüklenmektedir. Bu sorumluluğun başarıyla yerine getirilmesi, çocuklarının her yönden sağlıklı olarak yetiştirilmesi için anne-babaların çocuğun gelişimi ve eğitimi konularında bilgi beceri sahibi olmaları gerekmektedir. Ancak bireyler doğuştan anne babalık becerilerine sahip değildir. Ebeveynler bu önemli rolü, anne babalarının çocuk yetiştirme tarzlarını, bezen çevrelerindeki örnek aldıkları kişileri, arkadaşlarını, bazen de radyo televizyon, kitap gibi ulaşabilecekleri kaynakları örnek alarak yürütmektedirler. Oysa bu yöntemlerle elde edilen bilgi ve beceriler yeterli olmamaktadır. Bu nedenle bütün ebeveynler çocuklarının gelişimlerini desteklemek için yeni ve etkili stratejilere ihtiyaç duymaktadırlar (Navaro, 1987; Hamamcı, 2006; Ann vd., 2003; Zepeda vd., 2004).

Çocuğun içine doğduğu aile ortamının ve sahip olduğu özelliklerin gelişimi belirlemede önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Ayrıca çocukların yaşamla ilgili ilk deneyimlerini kazandıkları, kendilerine güven duygularını geliştirdikleri, sosyalleşmeyi ve topluma uygun tutum ve davranışlar sergilemeyi öğrendikleri ortam “aile” ortamıdır ve her çocuk, daha sonraki yaşantısında yetiştiği aile ortamının izlerini taşımaktadır.

Ayrıca çocuğun psiko-sosyal gereksinmelere yönelebilmesi ve duygusal yönden iyi bir gelişme gösterebilmesi temel gereksinimlerinin karşılanabilmesi de aile ortamında gerçekleşmektedir. Tüm bunlara ilaveten insan yaşamı üzerinde erken çocukluk döneminin önemi, yapılan bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır. Ailenin, çocuğun gelişimi ve eğitimi üzerindeki etkisi düşünüldüğünde, çocuk gelişimi ve eğitimi konularında bilgilendirilmelerinin gereği ortaya çıkmaktadır (Ertürk, 2010; Tümkaya, 2010; Güler, 2009; Dönmezler, 1999; Kağıtçıbaşı vd., 1993; Ünlüer, 2010).

Ebeveynlerin çocuklarının gerek gelişimlerinde gerekse eğitimlerinde etkili bireyler olabilmeleri için bazı bilgi, beceri ve davranışlara sahip olmaları gerekmektedir. Bu nedenle anne-babaların çocuklarını tüm yönlerden sağlıklı büyütüp geliştirebilmeleri, etkin anne-baba olabilmeleri, çocukları ile sağlıklı iletişim kurabilmeleri, çocuklarına karşı olumlu tutum ve davranış geliştirebilmeleri, evi çocuklar için uyarıcı bir ortam haline getirebilmeleri ve kendilerine olan güvenlerini artırmak için bir program dâhilinde eğitilmeleri gerekmektedir (Zepeda vd., 2004; Tümkaya, 2010).

Geleneksel çocuk yetiştirme yöntemlerinin yetersizliğinin farkında olan anne ve babalar “en sağlıklı eğitim koşulları” konusunda arayış içindedirler. Anne-babaların çocuklarına istenilen davranış ve alışkanlıkları kazandırabilmeleri, kendi kendini denetleyen, duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebilen ve girişimci bireyler olmalarını sağlayabilmeleri, öncelikle onları tanımaları ve onlarla sağlıklı bir iletişim kurmalarıyla mümkündür. Bazen anne ve babalar çocuklarını ilgi ve yeteneklerinden çok hayal ettikleri modele uygun bir çocuk yetiştirme çabası içine girmekte ve çocuklarını kapasitelerinin üstünde, yüksek bir beklenti içinde eğitmeye çalışmaktadırlar. Bu nedenle anne ve babalar, çocuklarını geleceğe daha iyi hazırlama konusunda bazı yanlışlar yapabilmektedir. Eğitim almış anne babaların çocuklarında bu yanlışlar daha da azalacaktır (Yavuzer, 2001; Ersoy ve Tezel Şahin, 1999).

Clayton (2007) ebeveyn eğitim programlarına katılım sonucunda ebeveynlerin, kendilerini yeterli hissetme, çocuklarının davranışını değiştirme, çocuğun eğitimi ve gelişimi konularında daha fazla bilgi ve deneyim edinme, ailelerin çocuklarına yönelik olumlu tutum ve beklentiler geliştirmeleri konusunda yardımcı olduğu belirtmektedir.

Kreider (2002), göre ebeveynlerin çocuklarının eğitimlerinde yer aldıklarında bu durumun hem kendilerinin hem de çocuklarının eğitim yaşantısına çok büyük faydalar sağlayacağını ifade etmektedir. Ebeveynlerin ev ortamı içinde uygulayabilecekleri çeşitli aktiviteler, doğrudan veya dolaylı olarak çocukların eğitimlerine olumlu katkı sağlayacaktır.

Brown’da (1989), da benzer şekilde ebeveynleri çocukların eğitimine dâhil etmenin hem ebeveynler hem de çocuklar için yarar sağlayacağını belirterek, bu durumun çocuğun kendine olan özgüvenini ve akademik başarısını artıracağını, ebeveyn-çocuk ilişkisini güçlendireceğini en önemlisi ise, ebeveynin çocuğun öğrenim sürecine karşı daha iyi bir anlayışının gelişmesine yardımcı olacağını belirtmiştir.

Türkiye’nin coğrafi yapısının gereği yerleşim merkezlerinin çok dağınık olması, kırsal kesimlere eğitim hizmetlerinin götürülmesindeki güçlükler, toplumda sosyo-ekonomik ve kültürel yapıları, farklı aile tiplerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sosyo ekonomik, sosyo kültürel yapıları farklı ailelerden gelen çocuklar arasındaki gelişim farklılıklarını asgari düzeye indirgemek için eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması gerekir. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamanın bir yolu da dezavantajlı olarak nitelendirilen bölgelerdeki çocukların, anne-babalarını eğiterek onlara destek vermektir (Çağdaş ve Şahin Seçer, 2006).

Toplumdaki sosyo-kültürel değişikliklerle birlikte anne-babalık stresli ve daha zor bir haline gelmiştir. Toplumun sosyal ve ekonomik hayatındaki bu değişmelere paralel olarak geleneksel aileden çağdaş aileye geçiş; aile içi ilişkileri, başka bir deyişle aile fertlerinin birbirlerine olan tavırlarını değiştirdiği gibi, ailedeki çocuk yetiştirme tutumları konusunda da özellikle büyük kentlerde kendini gösteren değişmeleri ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, pek çok ailede anne ve babanın bir ya da daha fazla işte çalışmak için evden ayrılmak zorunda kalması, geleneksel anne baba rollerini de değişime uğratmaktadır. Geleneksel olarak gereksinim duyulan bilgiler, aile büyükleri ve komşular gibi informal kaynaklardan elde edilirken, anne ve babanın gün boyu bir işte çalışması, aile büyüklerinden uzakta yaşama, tek ebeveynliğin artması vb. nedenlerle anne babaların çocuk yetiştirme ve eğitimi konusunda bilgi ve tavsiye alabilecekleri sosyal destek kaynaklarına ulaşımı güçleşmiştir. Ayrıca ebeveynleri farklı şehirlerde

tahammülsüzlük, eşlerin yaşama bakış açılarının farklılığı gibi nedenler farklı aile tiplerini ortaya çıkarmaktadır. Bu yeni koşullar karşısında yetersiz kalan anne babalar gereksinim duydukları eğitim açıkları konusunda arayışlara girmektedir. Ebeveynlerin bu gereksinimleri için anne baba eğitimi zorunlu hale gelmektedir (Güler, 2009; Tezel Şahin ve Özyürek, 2010a; Ersoy ve Tezel Şahin, 1999; Hamamcı, 2006).

Aile eğitiminin hem ebeveynler hem de çocuklar üzerindeki etkilerini ortaya koyan araştırmalar incelendiğinde aile eğitimi sonucunda; annelerin çocuklarıyla ve eşleriyle olan iletişimlerinde olumlu yönde gelişmeler gösterdikleri, istenmedik tutumlarında istendik yönde farklılaşmalar olduğu, çocuk gelişimi ve eğitimi konularında daha fazla bilgiye sahip oldukları ve annelerin bilgi düzeyi arttıkça bunu ev ortamlarına yansıttıkları, bu tür programlara katılan ebeveynlerin programdan sonra kendilerini daha güvenli, daha mutlu hissettikleri ve çocuklarıyla olan iletişimlerinin iyileştiğini belirttikleri, annelerin çocuklara hikâye kitabı okuma/hikâye anlatma ve bu esnada olumlu konuşma stratejilerini kullanma, oyun ve günlük aktiviteler esnasında çocuğun dil gelişimini destekleme alanlarında bilgilerinin ve olumlu konuşma stratejilerini kullanmalarında olumlu yönde artışlar olduğu, çocukları ile daha çok konuştukları, öyküler okudukları, oyunlar oynadıkları, basit kavramları öğrettikleri, olumlu disiplin yöntemlerini benimsedikleri ve kendilerini olumlu yönde algıladıkları, annelerin çocuğun çevresinde uygun düzenlemelerde bulundukları, çocuklarına oyun araçları temin ettikleri hatta evde kendilerinin yaptıktan, ebeveynlerin problem çözme becerilerinin gelişiminde etkili olduğu saptanmıştır. Benzer şekilde aile eğitim programlarına katılan ebeveynlerin çocuklarının özbakım, temizlik, beslenme ve sosyal, duygusal beceri alanlarında olumlu yönde değişimler olduğu, programların çocuklarda yaratıcılığı olumlu yönde etkilediği, çocukların kelime hazinesi, kelime tanıma, alfabe bilgisi, yazı kavramları, yazmaya duyulan ilgi, genel okur-yazarlık ve dil becerileri alanlarında daha iyi performans sergiledikleri, çocukların bilişsel gelişimleri üzerinde etkili olduğunun, çocukların daha saygılı, farklı topluluklar için farklı yaklaşımları kullanabilen, daha az düşmancıl davranışlar sergilediklerinin belirlenmesi de aile eğitiminin önemini ortaya koyar niteliktedir (Ercan, 1993; Ayçiçeği, 1993; Kaya, 1994; Yılmaz, 1997; Turan vd., 1999; Pruitt, 2002; Yeşilleten, 2001; Evirgen, 2002; Ömeroğlu ve Yaşar, 2002; Kurtulmuş, 2003; Gürşimşek vd., 2002; Kartal, 2005;

Ömeroğlu vd., 2006; Ömeroğlu ve Yaşar, 2006; Karaaslan ve Bal, 2006; Body vd., 2005; Ellison, 2008; Tuijl ve Leseman, 2004; Mann vd., 2004).

Aile eğitim programları sayesinde, özellikle sosyo-ekonomik düzeyi düşük, göç nedeniyle yeni yaşam koşullarına uyum sağlamada güçlük çeken ve küçük yaşta anne-baba olmuş risk grubundaki ailelere ulaşılabilmesi ve anne babaların, söz konusu programları tamamlamasından sonra ailelerin, kendi hayatlarını kontrol altına alma, çocuklarının eğitiminde aktif rol almaları sağlanmaktadır (Ersoy ve Tezel Şahin, 1999).

2.2.4. Aile Eğitimi Çalışmalarında Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar