• Sonuç bulunamadı

2.1.5. Okula Hazırlıkta Aile ve Okul

2.1.5.1. Çocuğun Okula Hazır Bulunuşluğunda Ailenin Rolü

Okul öncesi dönemde çocuğu dış dünyayı tanıma olanağı veren, ona çeşitli alışkanlıklar kazandıran temel kurum ailedir. Kişilik gelişiminin temellerinin 0-6 yaş döneminde atıldığı göz önüne alındığında, eğitsel kimliğinin belirlenmesinde anne- babanın rolü daha da iyi anlaşılmaktadır. Çünkü çocukların doğuştan getirdikleri doğal meraklarına, araştırma ve öğrenme isteklerine cevap buldukları ilk eğitsel ortam ailedir. Bu açıdan ele alındığında aile, büyüyen çocuk için çevre ve topluma doğru uzanan bir köprü görevi görmekte, ailenin sağlamış olduğu öğrenme yaşantıları ve sunduğu modeller, çocuğun olumlu sosyal davranış ve değerler geliştirmesinde önemli rol oynamaktadır. Başka bir ifadeyle aile, çocuğu okula hazırlama ve okul başarısı açısından en önemli kurumdur (Tümkaya, 2010; Oktay ve Unutkan, 2003; Güler, 2009; Yavuzer, 2008).

Okul öncesi dönemde tüm dış uyarım kaynaklarından yararlanabilen ve öğrenme yeteneklerini, potansiyellerinin en üst düzeyine çıkarabilen çocukların, ilköğretime başladıklarında da bu tutumlarını sürdürdükleri görülmektedir. Okulda başarının başlıca etkenlerden biri olan “okuma isteği”, “okula karşı olumlu bir tutumun oluşması” ancak ailenin yardımıyla gerçekleşebilir. Anne-babanın ilgileri ve öğrenim

yaşamı için sağlıklı bir model oluşturmaları, çocuğun okula hazırlığını ve okuldaki başarısını büyük ölçüde etkilemektedir (Oktay ve Unutkan, 2003; Yavuzer, 2008).

Gerek ebeveynlerin ve öğretmenlerin gerekse okulöncesi eğitim yöneticilerinin okula hazır bulunuşlukla ilgili bakış açılarını belirlemek amacıyla yapılan çalışmalarda dikkati çeken en önemli nokta; çocuğun okula hazırlanmasında en önemli sorumluluğun ailelerde olduğunu belirtmeleridir. Ebeveynlerin bilgilendirmelerinin ve çocukları için kaliteli aktiviteler sunmaları yönünde cesaretlendirilmelerinin ve ebeveynlerin ne kadar erken bilgilendirilirlerse çocuklar için o kadar yarar sağlayacağı üzerine vurgu yapmalarıdır (Koçyiğit, 2010; Williamson, 2003).

Okul olgunluğunu geliştirme çabalarının, temelinin çocuğun okula başlamasından çok daha önce başladığı bu açıdan aileleri destekleme, ebeveynleri eğitme, sağlık hizmetlerine erişimi genişletme ve erken bakımın ve eğitimin kalitesini yükseltme gibi çabaların tümünü kapsadığı 1998’ de düzenlenen The National Education Goals’un sonuçları arasında yer almıştır. Aynı panelde tüm çocukların "öğrenmeye hazır" bir şekilde okula başlamalarını ve devam etmelerini sağlamanın tüm yetişkinlerin ve toplumdaki kurumların ortak sorumluluğunda olduğu da belirtilmiştir (The National Education Goals, 1998).

Çocuk okula başlaması ile birlikte, kazanması gereken davranışlar, öğrenmesi beklenen bilgiler ve uyması gereken kurallarla karşı karşıya gelir. Çocuğun öğretmenine alışması, yeni arkadaşlıklar kurması, öğrenim becerilerini geliştirmesi, karşılaştığı sorunlarla baş etmesi gerekmektedir. Okula başlamadan önce aile içinde çocuğun sosyalleşmesi sağlanmışsa, sevgi ve güven görmüşse, çocuk okul yaşantısına da kolaylıkla uyum gösterecektir (Tümkaya, 2010).

Ailenin çocuğa karşı geliştirdiği tutumlar, çocuğun olgunluğa erişmesinde en az kalıtım kadar önemli bir faktördür. Sevgiye dayalı, araştırmaya izin veren, eğitimde tutarlılık gösteren, çocuğun kendi sorunlarını çözmesine fırsat tanıyan ailelerin çocukları kendileriyle ilgili olumlu düşünceler geliştirerek, kendilerini yeterli bireyler olarak algılayacaklardır. Aile ve çevre uyaranlarının yetersizliği durumunda çocukların

okula uyumları farklılık göstermekte ve bu da çocuğun birinci sınıftan başlayarak okul hayatındaki başarısını etkilemektedir (Güler, 2009).

Kiernan ve arkadaşlarına göre (2008) çocuğun gelişiminde ve okula hazırlığında aile yapısı önemli rol oynamaktadır. Özellikle ailenin sosyo-ekonomik durumu, ebeveynlik stili, çocuğun içinde yaşadığı ortam, ebeveynin çocuk yetiştirmedeki tutumları ve davranışları çocukların zihinsel ve dil gelişimi, sosyal ve duygusal yeterlilikleri üzerinde doğrudan ve dolaylı şekilde etki etmekte bu durumda çocuğun okula hazırlığını etkilemektedir. Özellikle ebeveynin çocukla birlikte gerçekleştirdiği ortak kitap okuma deneyimleri, bu deneyimler süresince gerçekleşen karşılıklı paylaşımlar, çocuğun kitap ve yazılı materyallerle olan etkileşimi onun dil ve okuma yazma becerilerinin gelişimi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.

Ebeveyn-çocuk ilişkisinin kalitesinin çocukların hem sosyal becerileriyle, hem iletişim beceri performanslarıyla ilişkili olduğu, annenin eğitim seviyesi ile çocuğun bilişsel ve iletişim becerisi arasında pozitif yönlü bir ilişkinin olduğu, yapılan çalışmalarla saptanmıştır. Yine annenin eğitimsel beklentilerinin, okul aktivitelerine katılımının evdeki eğitimsel aktivitelerde anne katılımının, çocuğun yeterliliklerine olan inancın çocukların okula hazırlık becerilerini ve okula uyumları üzerinde etkili olduğu yapılan araştırmalar sonucunda ortaya konmuştur. Benzer şekilde, okul öncesi yıllarda çocukların deneyimleri, çocuğun içinde yaşadığı ev ortamının ve duygusal ortamın, ebeveyn çocuk ilişkisi ve kaliteli deneyimlerin çocukların akademik ve sosyal becerileriyle olumlu bağlılığının bulunduğu saptanmıştır. Özellikle ebeveynlerin hassas yaklaşımının, yeterli eğitici malzemelerin varlığının, zihinsel becerileri geliştirici fırsatların, çocukların öğrenme, öz-denetim becerilerini geliştirme, dil, okuma yazma, sosyal ve duygusal becerileri için motivasyon oluşturduğu da yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur. Üstelik aile içinde okula, okuma yazmaya verilen değer, evdeki duyarlılık ve uyarıcı ortam çocukların okula hazırlığı üzerinde doğrudan etkilerin olmasının yanı sıra, aile ve okul arasında oluşmuş ilişkilerden yola çıkınca çocukların öğrenmeye hazırlıklı olarak okula başlamalarında aile özelliklerinin dolaylı etkileri olarak görülmektedir (Connel ve Printz, 2002; Mantzicopoulos, 1997; Mashburn ve Pianta, 2006; Emig, 2000).

Çalışmaları ailesi tarafından desteklenmeyen ve başarısızlıklarından dolayı eleştirilen çocuk, kendini değersiz biri olarak görmekte, kendini küçümsemekte, bu da onun var olan yeteneklerini gizlemesine neden olabilmektedir. Bu tür çocuklar kapasiteleri uygun olmasına rağmen, bunu kullanmayıp okuldaki başarılarını düşürebilirler. Buna karşılık, çocuklarına destekleyici bir ortam sağlayan, başarılarıyla ilgilenen, gelecek çalışmaları için onları teşvik eden, onlara sevgi ile yaklaşan ailelerin çocuklarında okul başarısının yüksek olduğu görülür (Ertuğrul, 2005).

Downer ve Pianta (2006)’göre doğumdan 54 aylığa kadarki dönemde çocukların bilişsel yeteneklerinin gelişiminde; çocuğun ev ve öğrenme ortamı, annenin eğitim seviyesi, hassasiyeti, çocuğun cinsiyeti, etnik grubu ve ailenin sosyo-ekonomik durumu güçlü belirleyicilerdir.

Kotil (2005)’ın araştırmasına göre annenin eğitim düzeyi yükseldikçe, çocuğunu okula hazır olarak algılaması artmaktadır. Bu araştırma sonuçlarına göre annenin çocuğu ile yakından ilgilenmesi, çeşitli etkinlikleri paylaşması, evin olumlu fiziksel şartları gibi durumların annenin çocuğunun okula hazır oluş algısını etkilediği ve çocukların okula hazır oluş düzeyleri ile annelerin çocuklarının okula hazır oluş düzeyleri hakkındaki görüşleri arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir.

Duyarlı ve ilgili anne-baba tutumu çocuğun becerilerini olumlu yönde etkilerken; özellikle çocuğu ile oyun oynayan nitelikli zaman geçiren anne-babaların çocuğun dil gelişimine önemli katkısı olduğu bilinmektedir. Bu çocuklar okuma-yazma öğrenmenin temel koşulu niteliğindeki dilin temel altyapısını kazanmış olmanın yanı sıra, okuma-yazmanın insan yaşamındaki önemini de kavramış durumdadırlar (Üstün, 2005; Çelenk, 2003).

Ebeveynlerin okul olgunluğunun nelerden oluştuğuna dair görüşlerini oldukça önemlidir çünkü ebeveynler çocuklarının ilk öğretmenleridir. Ebeveynler muhtemelen çocuğu için gerekli olduğunu düşündükleri becerileri ve bilgileri geliştirirken; önemsiz gördükleri bilgi ve becerileri öğretme konusunda ise, daha az isteklidirler. Hazırlık hakkındaki düşünceler sadece ebeveyn uygulamalarının yapısını etkilemekle kalmayıp, ebeveynlerin çocuklarıyla olan meşguliyeti ve niteliğini de belirlemektedir (Barbarin vd., 2008).

Anne babaların, çocuklarını ilköğretime iyi bir şekilde hazırlamaları için yapa- bilecekleri şöyle sıralanabilir:

● Eğer çocuk ana sınıfına devam ediyorsa ebeveyn, ilköğretim ve anaokulu karşılaştırmasını olumlu cümleler kurarak yapmalıdır.

● Okulun aile katılım programları özenle takip edilmelidir.

● Okulun programı dışında, öğretmene danışmadan, evde çocuklara okuma- yazma öğretilmemelidir.

● Okula hazırlığın sadece bilişsel gelişimden ibaret olmadığı, çocuğun tüm gelişim alanlarını eşit şekilde desteklemek gerektiği unutulmamalıdır.

● Okulun programına müdahale edilmemelidir.

● Okul ve öğretmenden okul öncesi eğitimin amaçları dışında olan (okuma- yazma, çarpma vb. öğretmek gibi), çocuğun ilköğretimde öğreneceği yeterliklerin kazandırılması için taleplerde bulunulmamalıdır.

● Çocuklar diğer çocuklarla kıyaslanmamalıdır.

● Çocuk endişe ve başarısızlık duygusu içine sokulmamalıdır.

● Çocuklar ilköğretim konusunda bilgilendirmeli, okulun olumlu yönleri ve kendisine olan katkıları ebeveyn tarafından çocuğa uygun şekilde anlatılmalıdır.

● Anne babalar ilköğretim ve okul seçimi konusundaki kaygılarını çocuğa yansıtmamalı, çocuğun yanında bu konuları konuşmamalıdır.

● Çocukların bütün soruları gerçekleri yansıtacak şekilde cevaplanmalıdır. Gerektiğinde uzmandan yardım alınmalıdır.

● Çocuğa ilk günlerde kendisini yalnız hissedebileceği ancak zamanla okula alışacağı belirtilmelidir.

● İlk günlerde bazı çocukların ağlayabileceği, böyle bir durumda panik yapmamasını, günün sonunda onu okuldan almaya mutlaka gelineceği belirtilmelidir.

● Okula yeni başlayacak çocukların kayıtları çocuğu okula duygusal olarak hazırlayacağı için zamanında yapılmalıdır.

● Bazı durumlarda anne çocuğundan ayrılma konusunda kaygılı ve aşırı duygusal ise, annenin bu yeni duruma uyum sağlaması güçleşmektedir. Bu nedenle çocuğun rahatlaması için çocuğu okula başlamak üzere olan anne rahat ve kendinden emin tavır içinde olmalıdır.

● Çocuğun uyumunu kolaylaştırmak için, çocuklar okula başlamadan önce kendisinden neler beklediği açıklanmalı ve mümkünse bir ilköğretim okuluna götürülmelidir.

● İlköğretime başlamadan önce görme ve işitme yeterliliği için doktora götürülmelidir.

● Okumayı önceden öğrenen çocuklar için ilköğretimde sınıf atlamada ısrar edilmemelidir. Çünkü okula hazır bulunuşluk çocuğun tüm gelişim alanlarında yeterli olgunluğa ulaşması demektir. Çocuk bu açıdan da değerlendirilmelidir.

● Okulun yeri, okuldaki eğitim kadrosunun, okul ortamının, fiziksel donanımının ve okuldaki rehberlik hizmetlerinin yeterliliği vb. özellikler araştırılarak okul seçimi yapılmalıdır (Oktay, 2007; Oktay, 2006; MEB, 2006; Çelik ve Daşçan, 2009; Ertuğrul, 2005; Ilgar, 2003; Önder, 2005).

2.1.5.2. Çocuğun Okula Hazır Bulunuşluğunda Okulöncesi Eğitimin Yeri