• Sonuç bulunamadı

2.1.8. İlköğretime Hazırlık Çalışmalarının Alanları

2.1.8.2. Dikkat ve Hafıza Becerileri (Dikkat, Ayırt Etme, Akılda Tutma)

uyaranla karşı karşıya gelmektedir. Ancak duyu organlarına gelen uyaranların bir kısmı bilinçli olarak algılanmaktadır. Bireyin bu uyaranlar arasında yaptığı bilinçli seçim “dikkat” kavramıyla açıklanabilir. Dikkat, belirli bir olay, durum ve nesneye bilinçli olarak yönelme olarak tanımlanabilir (Kaymak- Özmen, 2006).

Başka bir deyişle dikkat, çocuğun uyarıcıya dikkat etme yeteneğidir ve tüm öğrenmeler için bir ön koşuldur. Herhangi bir etkinlikten bir şeyler öğrenebilmek için dikkatini o etkinliğe verebilmek gerekir. Öğrenme dikkat etme süreciyle başlar. Çevrede çok uyarıcı olmasına ve bunların tümünü alabilecek büyüklükte kapasitenin olmasına rağmen sadece dikkat edilen ve önemli bulunan bilgiler öğrenilir.Dikkat tüm öğrenmelerin ön koşuludur (Unutkan, 2006a).

Öğrenmenin gerçekleşebilmesi için, dikkat sürecinin aktif olarak öğrenme işine katılması gerekmektedir. Bir şeyi öğrenebilmek için, o şeye karşı bir ilginin olması, dikkatin öğrenilecek konu üzerinde yoğunlaşması gerekmektedir (Güneş, 1997).

Aydın’a göre, okul ortamında karşılaşılması doğal olan başarısızlık durumunu, sadece zihinsel etmenlere ya da tembellik gibi düşük güdü düzeyine değil, dikkati toplama ile ilgili bir sorun olarak değerlendirmek daha gerçekçidir. Özellikle, okulda dikkati etkileyen bazı olumsuz değişkenler ise zekâ, algı ve bellek süreçlerinin işleyişindeki problemler, öğrencinin duyuşsal özellikleri, bilişsel yeterlikler ve psikomotor becerilerinin uygun düzeyde olmaması, organizmanın içinde bulunduğu iç ve dış fiziksel uyaranlardaki yetersizlikler, aşırı ya da yetersiz güdülenme, geribildirim yetersizliği, başarısızlık endişesi, aşırı kaygı ve gerginlik, öğretim yaşantısı içinde öğrencinin kendilik, bütünlük ve özerklik gereksinimlerinin karşılanamaması vb. durumlar olarak sıralanabilir (Kaymak- Özmen, 2006; Karahan, 2008).

Bierman ve arkadaşlarına göre, (2008) kendi davranışlarını sınıf beklentileri ile tutarlı bir şekilde organize edebilen çocuklar daha yüksek düzeyde okul başarısı sergilerken, dikkat sorunları ise, etkili öğrenmeyi zayıflatmakta ve sorunlu davranışlarla ve düşük başarı ile sonuçlanmaktadır.

Etkili bir dikkat düzeyine sahip çocuk ile dikkatsiz ya da dikkat düzeyi sınırlı olan çocukların öğrenme düzeyleri farklıdır. Çocukların ilgi düzeyi, öğrenme durumuyla ilgili geçmiş yaşantıları ve güdülenme düzeyi de dikkat süreci ile doğrudan ilişkilidir. Öğrenme farklılıkları bir dereceye kadar çocuğun öğrenme güdüsü ve öğretim hizmetlerinin niteliği ile açıklanabilir. Çocukların öğrenme sürecinin başında öğrenmeye karşı güdülenmeleri büyük önem taşımaktadır. Fidan’a göre güdülenmiş çocuk ile güdülenmemiş çocuk arasında farklar bulunmaktadır. Güdülenmiş davranışların en önemli özelliği, ilgi duyma ve dikkat etmedeki sürekliliktir (Karahan, 2008).

Genel anlamda bellek; uyaranların algılanması, düzenlenmesi, saklanması ve gerektiğinde hatırlanması, kullanılması sürecine işaret eder ve bu bir öğrenme olayıdır. İnsanların belleği olmasaydı bir insan belli bir deneyimden öğrendiği davranış ve görüşleri saklayamaz ve her defasında aynı davranışları yeni baştan öğrenmek zorunda

kalırdı. Belleğin olmadığı yerde öğrenimden ve öğrenilen şeyin birikiminden söz edilemez. Bellek sayesinde insanoğlu dil ve kültürünü geliştirmiş ve böylece son derece karmaşık modern toplumlar oluşturabilmiştir. Çocukların ilk yıllarda geçmişi hatırlamaları çok sınırlıdır ve genellikle birkaç gün/birkaç saatle sınırlıdır. Ancak 4 yaşındaki çocuklarda 1 yıl önceki izlenimlere dair izler bulunabilir. Sözel bellekle ilgili yapılan araştırmalarda 4-5 yaşlarındaki çocuklar algıladıkları isim listesinden ancak birkaç sözcüğü, sözcükler tekrarlandığında farklı sözcükleri hatırlayabilmişlerdir. Piagete göre hatırlamanın gelişmesi bilişsel gelişimle ilgilidir. Çocuk şekilleri bildiği için daha kolay hatırlamakta sözcüklerin anlamlarını bilmediği için onları hatırlamakta güçlük çekmektedir. İlkokul döneminde çocuğun sembollerin anlamlarını öğrenmesi mantığın gelişmeye başlaması ve bir hatırlama stratejisinin oluşmasıyla hatırlama gücü artmaktadır (Unutkan, 2006a).

2.1.8.3. Matematik Becerileri (0-9 Arası Rakamları Tanıma, Setler Oluşturma, Renkleri, Şekilleri Öğrenme, Sıralama vb.)

Matematik; aritmetik, geometri, cebir, büyüklük, uzunluk, ağırlık, hacim, grafik, sayı gibi matematiği oluşturan kavramlar ve bunların birbirleriyle ilişkileri ve sembollerini kapsayan bilim dalıdır (Güven, 2003).

Matematik, kavram gelişimine yönelik olup çocukların her gün yaşadıkları somut deneyimlerle yakından ilgilidir. Örüntüleme, sınıflama, gözlemleme, sıralama, grafik çizme, ölçme, kıyaslama gibi konular çocukların gelecekte matematiği anlayarak öğrenmelerine yardım eder. Çocukların matematiksel becerileri kazanmaları formal eğitime başlamadan çok önce gerçekleşmektedir. Çocukların çoğunluğu okula başlamadan önce bazı matematiksel anlamalara sahiptir. Bebeklikten itibaren çocuklar çevrelerindeki objelerle oynayarak nicel olgu ve olaylarla karşılaşırlar. Çocuklar fiziksel ve sosyal çevre bakımından matematikle iç içedir. Okul öncesi dönem çocuklarının ilk matematiksel düşünmelerinin temelinde daha çok sezgiler yer alır. Çocuklar matematiksel öğrenmeyi modelleri keşfetme, sonuçları tahmin etme, gözlemleme ve etkileşimlere dayanarak doğal bir şekilde gerçekleştirirler. İlk tecrübeler genelde çocuğun nesnelerle yaşantısı sonucunda algısal gelişimine bağlı olarak ulaştığı deneyimlerle edinilir. Çocukların matematik becerileri ile ilgili olarak gözlem yapma,

öğrenmede temel unsurlardır. Matematik beceri ve kavramlarının kazanılmasının küçük çocukların tüm büyüme ve gelişme evrelerinde olduğu gibi, süreç içinde aşamalı oluştuğunun bilinmesi önemlidir (Unutkan, 2006a; Kandır ve Orçan, 2010).

Okul öncesi dönemde matematik eğitimi için yer verilmesi gereken beceriler şu şekilde sıralanabilir:

• Betimleme: Bir nesnenin bir veya daha fazla özelliğinin farkına varmak,

• Örüntüleme: Nesnelerin dizilişlerini değiştirme, betimleme, yeniden yaratma gibi etkinlikler uygulamak,

• Kıyaslama: Nesneleri yan yana koyarak kıyaslamalar yapmak; birebir eşleme ilkesini kullanarak iki kümenin denkliğini bulmak,

• Eşitleme: Kümelerin aynı sayıda nesneye sahip olmasını sağlamak; birebir eşleştirme ilkesini kullanarak eşitliği öğretmek,

• Birleştirme ve Ayırma: Kümeleri, içine üyeler ekleyerek veya çıkartarak büyütmek veya küçültmek,

• Sınıflama: Nesneleri renk, şekil veya doku gibi özellikler açısından grup- lara ayırmak,

• Sıralama: Nesneleri uzunluk, renk tonu, ağırlık vb gibi niteliklere göre dizmek,

• Semboller Kullanma: Grafikler çizmek, rakamları tanımak ve yazmak, • Geometriyi Anlamak: Açık-kapalı, içinde-dışında, düzlemsel-uzaysal

geometrik şekilleri kavramak (Unutkan, 2006a).

Okul öncesi dönemde matematik eğitimi bilgilerin doğrudan çocuğa aktarılmasına değil, çocuğun bunları yaparak ve yaşayarak öğrenmesi temeline dayanmaktadır. Ezbere verilecek bir matematik bilgisi, çocuğun zihinsel gelişimine katkı sağlamayacağı gibi aynı zamanda onun matematikten uzaklaşmasına da neden olabilir. Oysa bu dönemde önemli olan, çocuğun bilgi öğrenmesi değil araştırma,

bilimsel düşünme becerisi kazanabilmesidir. Bu nedenle okul öncesi dönemde matematik kavramlarının çocuklara nasıl öğretileceği önemli bir konudur. Matematik çocuklar için ilgi çekici hale getirilmeli ve çocuğun yaşamına eğlenceli bir etkinlik şeklinde uygulanmalıdır. Yetişkinin görevi; uyarıcı bir çevre hazırlamak ve problemin çözümünde çocuk gereksinim duyduğunda ona rehberlik etmektir. Bu amaçla evde ebeveynler; domino ve tahta üzerinde oynanan oyunlar gibi oyunlar oynama yoluyla, sayma, nesneleri ayırma, eşleme ve şekilleri tanıma için doğal fırsatlar bulma yoluyla, çocuklarla basit matematik problemleri ve fikirleri hakkında konuşma yoluyla çocuklarının matematik kavramlarının gelişiminde yardımcı olabilirler (Dağlı, 2007; Kandır ve Orçan, 2010).

Ayrıca çocukları okula hazırlarken günlük yaşam içerisinde çok yönlü fırsatlarla onların matematik kavramlarını geliştirmelerine yardımcı olunabilir. Çocuklar eşyaları ve nesneleri aralarında paylaşırken, suyu bir kaptan diğerine boşaltırken, büyük ve küçük düğmeleri ayırırken, ritim tutarken, çevrelerindeki yetişkinler para kullanırken, bir pastayı dörde bölerken, sofra hazırlamada her bir tabağın yanına birer kaşık ve çatal yerleştirirken ve buna benzer yüzlerce durumda matematiksel işlemleri gözlemlemektedir. Günlük deneyimler, bilimsel ve sosyal çalışmalar okul öncesi çocuklarının matematikte ilerlemelerine, matematikle ilgili kavramlarını geliştirmelerine yardımcı olmaktadır. Matematikle ilgili kavramlar sadece matematik etkinliklerinde değil, diğer tüm gelişim alanlarıyla ilişkilendirilerek çocuklara kazandırılabilmektedir. Örnek olarak, bir gezi sırasında çocuklar, problem çözme, zaman, sayı ve paralarla ilgili kavramları ya da bir yemek zamanında ölçme, sayı, geometrik şekiller ve işlemle ilgili kavramları farkında olmadan kazanabilmektedirler. Okul öncesi dönemde ev ortamında oyunla ve keşifle başlayan matematik öğreniminin, çocuğun, heyecan ve zevk duyarak öğrenmeye devam etmesi ve matematiğe karşı olumlu tutumlar geliştirmesi için, ev ortamında ve okulöncesi eğitim kurumlarında çocuğa farklı ve zengin uyarıcılar sunulması önemlidir (Uyanık ve Kandır, 2010).

2.1.8.4. Bilimsel Düşünme Becerileri (Tümdengelim, Tümevarım, Problem