• Sonuç bulunamadı

Bu etki uzun dönemde gerçekleşen ve teknik olarak, üretim olanakla- rının miktarının ve kalitesinin (verimliliğinin) arttığı ve teknolojinin de ge- lişmesi sonucu ortaya çıkan bir etkidir. Bütünleşme literatüründe dinamik etki üç ana başlıkla özetlenir: tekelci gücün düşürülmesi, etkinsizliğin azal- tılması, ölçek ekonomileri ve öğrenme etkisi.

Üç dinamik etkiden ilk etki olarak tanımladığımız tekelleşmenin azaltıl-

ması konusu en basit bir ifade ile bütünleşme ile daha fazla firmanın ekono-

miye katılması sonucu ortaya çıkar. Ekonomik bütünleşmeden önce tek bir firma üretimi olarak ulusal pazarda üretim yapan bir tekele diğer ülkelerde üretim yapan tekel ya da birden fazla firmanın katılmasıyla tekelci gücün kı- rılması gerçekleşir. Rekabetçi ortamın artması üreticileri fiyat dışı rekabete zorlar. Fiyat dışı rekabet, üretim kalitesinin ya da farklılaşmanın artmasını kapsar. Bu iyileştirme ve farklılaştırma daha iyi ürünlerin piyasaya sürül- mesini beraberinde getirir ve daha iyi ürünlere olan talep artar. Talep artışı ile birlikte araştırma, geliştirme ve yenilikler yoğunlaşır ve böylelikle büyü- menin temel nedenleri gerçekleşmiş olur.

İkinci dinamik etki türü olan ve kaynağı bilinmeyen etkinsizliğin azal-

tılması konusu ise daha geniş kapsamlı olarak kurumsal yapıların düzenlen-

mesi ve düzgün işler hale gelmesi ile ortaya çıkabilir. Yönetimsel problem- ler, etkin olmayan yönetim ve iyi yönetişim endeksi dışında etkin olmayan üretim (örneğin, gereğinden fazla insan çalıştırma ya da gereksiz fazla stok tutma) gibi durumların ortadan kalkması sonucu gözlemlediğimiz etkiler- dir. Etkinsizliğin azaltılmasını ölçen en önemli göstergelerden birisi Dünya Bankasının “iyi yönetişim” endeksleridir. Bu etki, Türkiye’deki kurumların

düzgün işleyişine yapacağı katkı nedeniyle Türkiye açısından en önemli kat- kıyı oluşturacaktır.

Üçüncü dinamik etki olan ölçek ekonomileri ve öğrenme etkisinin fay- dalarının kazanılması ise ticaret engellerinin kalkması, ayrışmış piyasaların bütünleşmesi ve bu nedenle de ürünler için daha büyük piyasaların oluşması ile ortaya çıkar. Ekonomistlerin “ölçek ekonomisi” diye tanımladıkları kav- ram, büyük ölçekli üretimin yapısal olarak birim maliyetinin düşük olması prensibine dayanır. Yani üretim arttıkça birim maliyetin düşmesi ve getiri- nin artması kuramıyla açıklanır. Üretim miktarı artarak geldiği bir noktada en etkin düşük maliyetli üretim düzeyini yakalar. Böylece ölçek ekonomi- leri yaratılarak daha yüksek bir büyüme sağlanmış olur. Bütünleşme, aynı zamanda “yaparak öğrenme” kuramında öngörüldüğü gibi bir öğrenme et- kisi ve dolayısıyla büyüme etkisi de yaratır.

C. Diğer Etkiler

Özetle belirtmek gerekirse, çalışanların ve sermayenin serbestçe dolaşa- bildiği durumlar ve sürdürülebilir istikrarlı büyümenin yakaladığı konum, ortaya çıkan pozitif etkilerdir. İşgücü serbestliğinin etkisi gerekli olan eko- nomilere emek arzını ucuz sağlayabilmesi açısından önemlidir. Doğal olarak kısa dönemde hareketlilik ücretlerin düşük olduğu ülkelerdeki ücretleri yu- karıya doğru, ücretlerin yüksek olduğu ülkelerde de aşağıya doğru iter. Asıl etki için uzun döneme bakılmalıdır. Bütünleşmeye başlandığında kısa dö- nemde kazanan ve kaybeden taraflar olacaktır, ancak uzun dönemde bunlar toplam kazançlara dönüşecektir. Kısa dönemde bütünleşmeden hemen sonra kazananlar, ücretlerin düşük olduğu ekonomilerdeki işçiler, düşük ücretli ül- kelerden göç eden işçiler ve bütünleşme öncesi yüksek ücret ödeyen bölge işvereni olacaktır. Kaybedenler ise daha önce yüksek ücretle çalışan ülke iş- çisi olacaktır. İlk etapta ücret farklılıkları göç ile beraber zamanla azalır (ör- neğin, Portekiz ve İspanya da gözlemlenen üyelik sonrası tersine göç gibi). Aslında emek hareketliliğinin genel etkisi bütünleşen birlik içindeki toplam ürünün arttırmasıyla ortaya çıkar ve sonuç olarak tüm bütünleşen ekonomi- lerin faydasına olur.

Sermayenin serbest dolaşımının etkisi de kısa ve uzun dönemde fark- lılıklar ortaya çıkarır ancak uzun dönem etkisi önemlidir. Bütünleşmenin

arkasından eğer birliğe katılan ülkedeki sermayenin birim verimliliği daha yüksekse (Türkiye örneğindeki gibi) sermayenin fiyatı (faiz) daha yüksek olur. Sermayenin ülkeler arasındaki hareketliliği arttıkça sermayenin verim- lilik farkı da azalır. Daha ucuz bir sermaye arzı doğar. Doğrudan yabancı yatırımlar, portföy yatırımları veya diğer yatırımlar bu serbest dolaşımla ar- tar. Artan yatırımlar sonucunda üretim genişler. Sermayenin serbest dola- şım üzerindeki kısa dönem etkisini yine kazananlar ve kaybedenler olarak özetlemek mümkündür, ama uzun dönemde net etki bütünleşen toplumla- rın kazandığını gösterir. Kısa dönemde, sermaye stoku düşük olan ülkelerde ulusal sermaye verimliliğindeki değişme ve yetersiz sermayesi olan bölgede net refah artışı olumlu sonuçlar arasında gösterilebilir. Ancak, bütünleşme- den önce sermaye verimlilik düzeyi yüksek olan bölgedeki sermaye verim- liliği azalması bazı bölgeleri kaybedenler arsına sokar. Dolayısıyla kısa dö- nemde sermayeden kâr edenlerin birim başına kazancında azalma olur. Net kazanç, uzun dönemde her iki tarafın da pozitif etkiden faydalanmasıdır.

Genel olarak engellerin kalkmasının büyüme üzerindeki etkisi rekabetçi ortamın artması, serbest dolaşımın sağlanması, etkinsizliğin azaltılması ve bu nedenle ortaya çıkan üretim sürecinde sermaye ve emeğin etkin kulla- nılmasıdır. Dinamik etkinin ekonomik büyümeye etkisi ise, özetle, emek ve sermayenin kalitesi ve miktarının artması ve teknolojik gelişmelere katkısı sonucu genişleyen üretimdeki büyüme olarak açıklanabilir. Örneğin, üyelik görüşmelerine başlayan ülkelerde, bütünleşmenin etkisi kişi başına düşen ge- lir artışı olarak gözlemlenmeye başlar. Artan direk yabancı yatırımlar, ser- mayenin ucuzlaması, diğer yatırım artışları, ekonomik istikrar v.s gibi bü- tünleşme teorisinde sözünü ettiğimiz etmenler devreye girer. Bütünleşme ve ekonomik büyüme tüm üye ülkelerde kişi başı milli gelir artışı ve istikrarın sağlanması ve kurumsal, yapısal düzelme olarak gözlemlenir.

Ekonomik bütünleşme çalışmalarında sık sık göz ardı edilen ancak çok önemli bir yere sahip olan barışçıl ortamın ekonomik getirisi konusu ise bu- rada da ön plana çıkan etkilerdendir. Avrupa kıtası, Avrupa Birliği oluştu- rulmadan önce iki dünya savaşı yaşamış ve tarihsel olarak aralarında barışı sağlayamamış ülkelerden oluşurdu. Ekonomik güçler birleştikten sonra, eko- nomik nedene dayalı bir savaş olasılığı da sıfıra inmiştir. Bu bağlamda eko- nomik bütünleşme, bütünleşen toplumlar arasındaki savaş olasılığını da yok

etmektedir. 1940’lı yıllarda Almanya ile Fransa arasında sınırların kaldırı- lacağını kim hayal edebilirdi? Aynı konuyu geçmişe değil geleceğe ilişkin olarak düşündüğümüzde Türkiye’nin AB üyeliğinin, Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs arasında da benzer bir ekonomik getirisinin olması yapılan çalışma- larda şimdiden öngörülmektedir.

III. AB Türkiye Ekonomik Bütünleşmesi

Pratikte bölgesel ekonomik bütünleşmenin ölçümü iki şekilde yapılabilir. En temel yöntem olan ilkinde, ticaret serbestleştirilmesinden önce ve sonra ticaret akışlarının incelenmesi ile statik etkinin sonuçları gözlemlenerek öl- çüm gerçekleştirilebilir. Ticaret serbestleşmesinden sonra ticaret artarsa po- zitif etkiden söz edilebilir. İkinci yöntemde ise ekonomi teorisinin öngörüsü doğrultusunda maliyet ve faydanın ölçümü yapılabilir. Bu yaklaşım teorik modellerden yola çıkılarak net tahminlerin yapılmasını kapsar. Bu tür tah- minlerde ekonomik modelleme yöntemleri kullanılır.

AB-Türkiye bütünleşme- sinin etkilerini ölçmeye çalı- şan ekonomik modelleme yön- temleri konusunda literatürün eksikliği ve yapılan bu tür ça- lışmaların çok sınırlı olması, sonuçların sağlığı konusunda soru işaretleri yaratmaktadır. Ancak, bu bölüm, var olan ör- neklerin sonuçlarına da deği- necektir. İlk önce pratikte AB- Türkiye bütünleşmesinin statik etkisi konusu inceledikten sonra ekonomik model tahminleri aktarılacaktır.