• Sonuç bulunamadı

Avrupa Birliği Hukukunun Kaynakları A Hiyerarşik Sınıflandırma

B. AB Türkiye bütünleşmesinin dinamik ve diğer etkiler

I. Avrupa Birliği Hukukunun Kaynakları A Hiyerarşik Sınıflandırma

1. Birincil Kaynaklar

Avrupa Birliği’ni Kuran Antlaşma ve Avrupa Birliği’nin İşleyişine İliş- kin Antlaşma olmak üzere iki temel kurucu antlaşma Birliğin birincil kay- nakları olarak anılırlar. Söz konusu Antlaşmalar Üye Devletler ile Birlik ara- sında yetkilerin paylaştırılması ve Birlik kurumlarının yetkileri gibi temel konuları düzenlemektedir. Bunların fonksiyonu, esas olarak, Birliğin politi- kalarını yürütecek kurumların yasal çerçevesini belirlemektir.

Birincil kaynaklar ayrıca Avrupa Birliği Antlaşmalarını değiştiren ant- laşmaları, kurucu antlaşmalara eklenen protokolleri ve Birliğe yeni üye dev- letlerin katılmasına ilişkin antlaşmaları da içerir.

2. İkincil Kaynaklar

Avrupa Birliği Kurumları’nın kendilerine tanınmış yetkileri kullanırken gerçekleştirdikleri iş- lemler Avrupa Birliği hukukunda ikincil kaynaklar olarak anılır- lar. Bunlar Avrupa Birliği’nin İşleyişine İlişkin Antlaşma’nın 288’inci maddesinde düzenlen- mişlerdir. Söz konusu madde Avrupa Birliği hukukunun kay- naklarının bir listesini sunduğu gibi, bunların bağlayıcı olup ol-

kabiliyetleri hakkında da açıklamalara yer vermektedir. Madde Birliğin iş- lemlerini tüzükler, yönergeler, kararlar, tavsiye kararları ve görüşler olarak sıralamaktadır. İlk bakışta basit ve derli toplu gibi görünen bu mekanizma uygulamada oldukça karmaşık bazı sorunları da beraberinde getirmiştir.

Hemen belirtmek gerekir ki bu maddede sayılan kaynaklar sınırlı sayıda değildir. Avrupa Birliği’nde bir Anayasa Mahkemesi işlevi göre Avrupa Bir- liği Adalet Divanı verdiği kararlar ile Antlaşma’da açıkça anılan kaynakla- rın dışında da, bağlayıcı nitelikte, hukuk kaynaklarının bulunabileceği yö- nünde bir uygulama yerleştirmiştir.

Bu çerçevede, dikkate değer diğer bir konu da Divan’ın kendisini işlemi yapan organların nitelendirmesiyle bağlı saymamasıdır. Örneğin, Avrupa Birliği’nin yasama organları bir işlemi tüzük olarak nitelendirmiş ve adlan- dırmış olmasına rağmen belgenin içeriği yönerge özellikleri gösteriyor ise, Divan bu işlemi bir yönerge gibi değerlendirebilmektedir.

a. Tüzükler

Tüzük Antlaşma’da genel uygulamaya sahip ve tümüyle bağlayıcı ve tüm Üye Devletlerde doğrudan uygulanabilir bir işlem olarak tanımlanmış- tır. Bu çerçevede, tüzükler yürürlüğe girdikleri anda tüm Üye Devletlerde uygulama kabiliyetine sahip olurlar. Diğer bir deyişle, tüzüklerin uygulana- bilmesi için Üye Devletlerin metni iç hukuklarına aktarmak için ayrıca bir işlem yapmaları gerekmez. Yürürlüğe girdikleri andan itibaren tüm iç hu- kuk düzenlemelerinin üstünde yer alır ve tüm iç hukuk işlemlerine hakim olurlar. Tüzük hem bağlayıcı olması, hem de doğrudan uygulama kabiliye- tine sahip olması sebebiyle oldukça güçlü bir işlem türüdür. Tüzük metni tümüyle bağlayıcı olduğundan, bunlar Üye Devletlerin belirli bir konudaki hukukunun yakınlaştırılması değil, tam anlamıyla uyumlaştırılması hedef- lenen konularda kullanılırlar.

b. Yönergeler

Yönerge Antlaşma’da yöneltildiği her Üye Devlet üzerinde, ulaşılması gereken sonuç bakımından bağlayıcı olan, ancak ulusal yetklilere bu sonuca ulaşmak üzere seçilecek yöntem ve şekil açısından takdir yetkisi bırakan bir işlem şeklinde tanımlanmıştır. Bu çerçevede, yönergeler ulaşılması gereken

birtakım hedefler belirleyerek, yöneltildikleri bir veya daha fazla veya tüm Üye Devletler’de bunların gerçekleştirilmesine hizmet ederler. Her yönerge yöneltildiği Devlet veya Devletlere belirli bir süre tanıyarak, sürenin sonuna kadar öngörülen amaçları karşılayacak bir iç hukuk düzenlemesi yapma yükümlülüğü yükler. Üye Devletler amacın nasıl karşılanacağı ve nasıl bir yöntem izleneceği konusunda takdir yetkisine sahiptirler. Yönergeler Üye Devletler’in farklılık arzeden koşullarını dikkate alarak hukuklarını birbi- rine yakınlaştırmak amacıyla kullanılırlar.

c. Kararlar

Karar Antlaşma’da tümüyle bağlayıcı olan bir işlem olarak tanımlanmış- tır. Eğer bir karar belirli Üye Devlet veya Devletlere yöneltilmiş ise sadece onları bağlar. Karar, tümüyle bağlayıcı olması bakımından ilk bakışta tü- züğe benzer görünse de, tüzükten farklı olarak, genel kurallar koymak için değil, belirli sübjektif bir durum ile ilgili kullanılırlar.

d. Tavsiye Kararları

Tavsiye kararları herhangi bir hukuki güce sahip olmamakla birlikte mü- zakere edilerek ilgili usule göre oylanan işlemlerdir. Tavsiye kararları, tüzük- ler, yönergeler ve kararlardan farklı olarak, Üye Devletleri bağlayıcı bir etkile sahip değillerdir. Buna karşılık bunlar siyasi açıdan ağırlığı olan işlemlerdir. Tavsiye kararları Üye Devletlerin yasa hazırlamaları için dolaylı bir araç ola- rak işlev görür ve bu anlamda yönergelerden bağlayıcı yükümlükler içerme- mesi noktasında ayrılırlar.

e. Görüşler

Görüşler Birlik kurumlarının Avrupa Birliği veya Üye Devletler’deki bir durum veya gelişme hakkında değerlendirme yaptığı işlemlerdir. Bazen daha sonra hazırlanacak bağlayıcı Birlik işlemleri için hazırlık niteliğinde, bazen de Adalet Divanı önünde işletilecek bir sürecin ön koşulu olma işlevine sa- hip olurlar. Görüşlerin gerçek önemi siyasi ve manevidir.

3. Destekleyici Kaynaklar

Avrupa Birliği Adalet Divanı kararları yanında devletler hukuku ve hu- kukun genel ilkeleri de Avrupa Birliği’nin destekleyici kaynaklarını oluştu- rurlar. Destekleyici kaynaklar Divan’a birincil kaynaklar ile ikincil kaynak- lar arasında bağlantı kurma imkanı sağlarlar.

a. Avrupa Birliği Adalet Divanı Kararları

Kıta Avrupası hukuk sisteminin hakim olduğu pek çok Üye Devlet’in ulu- sal mevzuatının aksine, Avrupa Birliği hukukunda mahkeme kararları önemli bir hukuk kaynağı olarak ortaya çıkmıştır. Avrupa Birliği Adalet Divanı Bir- lik hukukunun uygulanması ile ilgili, temel hak ve özgürlüklere saygı gibi, pek çok konudaki boşluğu içtihat hukuku ile doldurmuştur.

b. Devletler Hukuku

Devletler Hukuku Adalet Divanı’nın içtihat hukukunu geliştirirken en önemli ilham kaynağı olarak işlev görür. Bu anlamda Devletler Hukuku ile içtihat hukuku ve hatta aşağıda açıklanan hukukun genel ilkeleri arasında önemli bir çakışma da söz konusudur. Divan kararlarında Devletler Hukuku’nun kaynakları arasında olan, milletlerarası antlaşmalar gibi yazılı hukuka ve uy- gulamalarla şekillenen örf ve adetlere sıklıkla atıfta bulunulmaktadır.

Divan Devletler Hukuku’nu kendi kararlarını şekillendirirken bir ilham kaynağı olarak kullanmasının ötesinde, Birliğin kendisinin de Devletler Hu- kuku kurallarına uygun davranma yükümlülüğü altında olduğu görüşünde- dir. Örneğin, bu yaklaşıma göre, Birliğin üye olmayan bir devlete zarar ver- mesi halinde Devletler Hukuku kendisinin sorumluluğuna yol açabilir. Buna karşılık, Divan Devletler Hukuku’nun Birlik hukukunun yapısı ile uyuşma- yan bazı kurallarını uygulamamaktadır. Örneğin, bir devlete başka bir dev- letin kendisine karşı bir yükümlülüğünü ihlal etmesi sonrasında, o devlete karşı kendi yükümlülüklerini yerine getirmeme hakkını veren “karşılıklılık ilkesi” Birlik Hukuku’nun yapısına uygun bulunmamıştır.

c. Hukukun Genel İlkeleri

Hukukun genel ilkeleri Divan tarafından geliştirilen yazılı olmayan hukuk kaynaklarıdır. Antlaşmaların düzenlemediği, Avrupa Birliğinin sözleşmeye

dayanmayan sorumluluğu gibi, alanlarda Divan’ın kararlarına konu olmak- tadırlar. Divan kullanacağı hukukun genel ilkelerini ve bunların kapsamını belirlerken Üye Devletlerin tamamının ulusal hukuklarında ortak olarak ka- bul edilmiş ve Birliğin hedeflerine uygun standartları dikkate alır. Örneğin, bireyleri öngörülemeyen yasa değişikliklerine karşı koruyan “hukuki belir- lilik ilkesi” bunlardan birisidir.

Divan’ın dayandığı hukukun genel ilkeleri arasında temel hak ve hür- riyetler ile ilgili olanlar özel bir öneme sahiptir. Avrupa Birliği’ne son ana- yasal yapısını veren Lizbon Antlaşması Aralık 2009’da yürürlüğe girme- den önce, Birliğin temel hak ve hürriyetler ile ilgili tüm uygulaması, Üye Devletler’in ortak anayasal geleneklerinin ifadesi olan genel hukuk ilkeleri çeçevesinde şekillenmişti. Divan o dönemde bağlayıcı nitelik taşımayan AB Temel Haklar Şartı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi belgeleri be- lirtilen ortak anayasal geleneklerin bir ifadesi olarak görmekte ve uygula- maktaydı. Ancak, Lizbon Antlaşmasi ile Avrupa Birliği Temel Hakları Şartı Kurucu Antlaşma’ya eklenerek bağlayıcı bir birincil hukuk kaynağı haline geldi. Avrupa Birliği Antlaşmasının 6. Maddesi halen Avrupa İnsan Hak- ları Sözleşmesi ve Üye Devletlerin ortak anayasal geleneklerini temel hak- lar alanında hukukun genel ilkelerinin bir ifadesi olan hukuk kaynağı olarak korumaktadır. Bu nedenle, gerekli olan durumlarda, Divan bunları Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nı destekleyici genel hukuk ilkeleri olarak kulla- nabilmektedir. Nihayet, aynı madde, önceki hukuki rejimden farklı olarak, Avrupa Birliği’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olması imka- nını da vermektedir. 7 Temmuz 2010’da başlayan bu yöndeki bir süreç halen devam etmektedir. Birlik Sözleşme’ye taraf olduğu takdirde, artık bu Söz- leşme Birlik hukukunda sadece bir hukukun genel ilkesi olarak kalmayacak, bağlayıcı bir hukuk metnine dönüşecektir.