• Sonuç bulunamadı

2 1 Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası

I. Avrupa Birliği Çevre Politikasının Temeller

Avrupa Birliği’nde (AB) çevrenin ve doğal kaynakların korunmasının önemi 70’li yıllarda hissedilmeye başlanmıştır. Çevre sorunlarının sınır ta- nımaması, Avrupa Birliği üye ülkelerinin bu alanda ortak bir politika be- lirleme ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. AB’ye üye ülkelerin birlikte bir çevre politikası oluşturulması ihtiyacının iki temel gerekçesi vardır. Birisi, üye ül- kelerdeki yaşam kalitesinin yükseltilmesi, diğeri ise, çevre konusunun eko-

nomi politikalarıyla olan bağıdır.

AB çevre politikasının temel amacı; çevre kirliliğini ortadan kaldırmak ve azaltmak, doğa-

nın ve doğal kay- nakların, ekolojik dengeye21 zarar ver-

meyecek biçimde kullanılmasını sağ- lamaktır.

AB çevre po- litikaları; çevre- sel zararın kayna- ğında önlenmesini

21 Ekolojik denge; insan, hayvan, bitkilerin tabiatta hayatlarını sürdürebilmesi ve birlikte yaşa- yabilmesi için birbirlerini tamamlamaları ve birbirlerinden istifade etmek istemeleriyle olu- şan doğal dengedir. Örnek: Doğan küçük balıklar büyük balıklar tarafından yenmese denizler 1 yıl içerisinde balıklarla dolar ve taşar.

sağlamakla birlikte, çevre koruma konusunun yalnız başına değil, ülkelerin kalkınması ile birlikte ele alınmasını benimsemiştir. Bu nedenle AB, çev- reyi korumanın sanayi, enerji, ulaştırma, turizm ve tarım faaliyetleri gibi di- ğer faaliyetlerde de dikkate alınması için uğraşılmaktadır.

Birlik çevre politikalarında sürdürülebilir kalkınma prensiplerini bu ne- denle benimsemektedir. Çünkü sürdürülebilir kalkınma demek; bir yandan vatandaşının ekonomik ve sosyal refahını sağlamak için ekonomik olarak güçlü olmak için uğraşırken, öte yandan da bütün bu kalkınma faaliyetle- rinin çevreyi bozmadan yapılması demektir. Ekonomik büyüme; enerji ve maddelerin giderek daha fazla tüketimi, atıkların ve kirliliğin artışı anla- mına gelmektedir, bu da doğal olarak çevre üzerindeki baskıları artırmakta- dır. Ancak, yeryüzünün doğal kaynakları hem sınırsız değildir, hem de son- suza kadar kendini yenileyemez.

Avrupa Birliği hukukuna, bu düşüncelerle 1992 yılında AB Maastricth Antlaşması ile sürdürülebilir kalkınma kavramı resmen girmiştir. 1997’de kabul edilen AB Amsterdam Antlaşması ile de; sürdürülebilir kalkınma felsefesi Avrupa Birliği’nin en temel hedeflerinden birisi haline getirilmiş- tir. Son olarak 2009 yılında Anayasa öneminde/ağırlığında olan AB Lizbon Antlaşması’nda Avrupa Birliği’nin gelecekteki gelişmesinin; sürdürülebilir kalkınmaya ve çevrenin yüksek düzeyde korunması ilkesine dayandırılması ilkesi yer almıştır. Böylece çevre konusunun; ticaret, endüstri, enerji, tarım, ulaşım ve turizm vb. dahil, Birliğin diğer tüm ekonomik ve sosyal politika- larının uygulanması ile bütünleştirilmesi sağlanmıştır.

Avrupa Birliği sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için bu alandaki bi- limsel ve teknik ilerlemeye de çok önem vermektedir. AB bütçelerinde ik- lim değişikliği ve deniz bilimi ve teknolojileri gibi dünyanın geleceğine yö- nelik çevresel araştırmalar için önemli finansman kaynakları ayrılmıştır.

Özellikle iklim değişikliği ile mücadele için AB, sera gazı22 emisyonla-

rının23 azaltılmasına yönelik olarak enerji politikasını yenilemiştir. AB’nin

22 “Sera gazları: Karbondioksit (CO2), Metan ve Nitrotoksit, Ozon, gibi gazlar sera etkisi yara- tan gazlardır. CO2 ın iklim değişikliği ile mücadelede en kirletici gazlardandır.

23 Emisyon (Salınım): Kelime anlamı olarak emisyon; dışarı çıkarmak, yaymak, ihraç etmek, dolaşıma sokmak gibi anlamlara gelmektedir. Çevre açısından emisyon; yakıt ve benzerleri- nin yakılmasıyla; sentez, ayrışma, buharlaşma ve benzeri işlemlerle; maddelerin yığılması, ayrılması, taşınması ve diğer mekanik işlemler sonucu bir tesisten atmosfere yayılan hava kir-

enerji sektöründeki bu yöndeki faaliyetleri, daha çok enerji verimliliği ve ye- nilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasına yöneliktir. Buna göre AB, 2020 yılına kadar sera gazı emisyonlarının %20 azaltılması; 2020 yılına ka- dar enerji verimliliğinin %20 artırılması ve yine 2020 yılına kadar yenilene- bilir enerjinin toplam enerji tüketimindeki oranının %20 oranına getirilmesini hedeflemiştir. Bu hedefler doğrudan AB’nin iklim değişikliği ile mücadele etmek için belirlediği hedeflerdir.

Avrupa Birliği; suyun, nehirlerin, göllerin ve havanın korunması, top- rağın ve ormanların olduğu gibi muhafaza edilmesi için çevre koruma fa- aliyetlerinde özel önem vermektedir. Böylece bireyin ve diğer canlıların sağlığı ve yaşam kalitesi de korunacaktır. Avrupa’da dolayı tehdit eden ve çevre kirliliği yaratan en önemli faaliyetler sanayi faaliyetleridir. Sa- nayiden kaynaklanan çevre kirliliğinin önlenmesi için çıkarılan kanunlar ve uygulamaları çerçevesinde; Avrupa’da kurşun, kadmiyum ve cıva gibi toksik (zehirli) maddelerin sanayi faaliyetlerindeki emisyonları önemli ölçüde azalmıştır.

AB çevre kanunları ile sıkı kontroller getirilerek, ormanlar ve sular (ne- hirler ve göller) üzerinde önemli olumsuz etkileri olan kükürt dioksit (SO2) emisyonları önemli ölçüde azaltılmıştır. Avrupa Birliğinde, yer kürenin et- rafındaki koruyucu bir tabaka olan stratosferik ozon tabakasına zarar veren kimyasal maddelerin kullanımı yasaklanmıştır. Bunun için bu maddelerin üretilmesi belirli zaman sınırları konarak kademe kademe durdurulmaktadır. Avrupa’da tarım sektörü de çevresel bozulmalar yaratmaktadır. Avrupa Birliği, tarımsal faaliyetlerinde, çevre koruma önlemleri için tehlikeli tarım ilaçlarının ve kimyasal maddelerin bazılarının kullanılmasını da yasaklan- mış, bazılarına da katı standartlar getirmiştir. Avrupa nüfusunun önemli bir bölümü kentlerde yaşadığından kentleşmeden kaynaklanan çevre kirliliğinin önlenmesi de önemlidir. Kentlerdeki en önemli çevre sorunları kanalizasyon ve atık sular ile katı atıklardır (çöpler). Gelişmiş Avrupa ülkelerinde kentsel çevre sorunları büyük ölçüde çözülmüş olmakla beraber, Birliğe yeni üyeler (2007 yılında AB’ye üye olan Romanya, Bulgaristan gibi) halen bu sorun- ları aşmak için çalışmaktadır.

leticileri olarak tanımlanır. Kısaca, gaz ya da gaz partikül karışımlarının atmosfere verilmesi, yayılması, kirletilmesi salınımdır.

Atık Sektörü, AB’nin çevre kirliliğinin önlenmesinde önemli sektörlerden biridir. Avrupa Birliği’nin atıkların yönetilmesinde temel prensipleri; kirleten öder, üreticinin sorumluluğu, yeterlilik (yeterli miktarda tesis) ve yakınlık- tır (atığın üretildiği yere en yakın alanda bertaraf edilmesi ve değerlendiril- mesi). Avrupa Birliği’nin Atık Yönetimi Çerçeve Direktifi24, atık üretiminin

önlenmesi, geri dönüşümü, geri kazanım ve bertaraf edilmesi süreçlerini kap- samaktadır. AB’de ayrıca, atık yönetiminde; atıkların düzenli depolanması, atıkların taşınması, atıkların yakılması, tehlikeli atıklar, tıbbi atıklar ile özel atıklarla (atık pil ve akümülatörler, ömrünü tamamlamış araçlar, atık elekt- rikli ve elektronik eşyalar, ambalaj ve ambalaj atıkları gibi) ilgili çok sayıda Direktif ve başka yasal düzenlemeler de vardır, AB’nin atıklarla ilgili kap- samlı bir envanter sisteminin olması uygulamaları kolaylaştırmaktadır.

Kentlerdeki önemli çevre sorunlarından biri de hava kirliliğidir. Avrupa kentlerinin çoğunda hava kirliliğinin başlıca nedeni trafiktir. Motorlu ta- şıt araçlarından kaynaklanan kirletici emisyonların kontrolü, hem kentlerin akılcı planlanması açısından hem de motorlu taşıt endüstrisinin çevresel kay- gıları dikkate alma noktasında, Avrupa’da önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Avrupa Birliği, hava kalitesinin artan trafiğe rağmen iyileşmeye devam etmesini sağlayacak yeni, düşük maliyetli kirletici emisyon limitleri ve yakıt kalitesi standartları belirlemiş olup, denetimlerini sıkılaştırmıştır.