• Sonuç bulunamadı

Avrupa Birliği birkaç milletlerarası antlaşma ile yaratılan ulusalüstü bir yapı olduğuna göre, yaratılan hukukun Üye Devletlerin iç hukuna ne şekilde etki edeceği önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Yaratılan hukukun, Üye Devletler’in içi hukukunda, devletin ilgili düzenlemeyi iç hukuka yansıt- mak üzere ayrıca bir işlem yapmasına gerek kalmaksızın, uygulanma kabi- liyetine sahip olmasına ‘doğrudan etki’ veya ‘doğrudan etkililik’ adı verilir. Doğrudan etkili bir düzenleme, kendiliğinden, ilgili devletin iç hukukunun bir parçası haline gelir. Buna karşılık, doğrudan etkili olmayan bir düzen- leme, Üye Devlet ayrıca iç hukuka aktarıcı bir düzenleme yapılmadıkça, iç hukukta uygulama yükümlülüğü doğurmaz.

Devletler Devletler hukukuna göre bir Milletlerarası Sözleşme’ye taraf olduklarında genellikle belirli bir sonucu tahhüt ederler. Ancak o sonuca ula- şacak iç hukuk düzenlemesine karar verme hakkını saklı tutarlar. Eğer söz- leşme’deki taahhüt iç hukuku değiştirmeyi zorunlu kılıyorsa, söz konusu değişikliğin kendiliğinden mi olacağı, yoksa devletin bunun için ayrı bir dü- zenleme mi yapacağı konusu, o devletin kendi içi hukuk kurallarına göre be- lirlenir. Bazı devletler sözleşmelerin doğrudan doğruya iç hukukta etki doğur- masını kabul ederken, bazıları da bunu kabul etmez, iç hukukta uygulamayı ayrı bir yasa çıkarılması koşuluna bağlarlar.

Diğer yandan Avrupa Birliği hukukunda, Devletler pek çok konuda sa- dece belirli bir sonucu taahhüt etmekle kalmayıp, aynı zamanda o sonucu sağlayacak yöntemler konusunda da taahhütte bulumaktadırlar. Sonuncu ka- tegoriye giren tahhütler söz konusu olduğunda Avrupa Birliği hukuku Üye Devletlerin iç hukukunda da hiçbir işleme gerek olmaksızın, iç hukuk dü- zenlemeleri karşısında öncelikli olarak, ileri sürülebilmektedir. Bu durumda, tüm ulusal yasama, yürütme ve yargı makamları ilgili Avrupa Birliği düzen- lemesine doğrudan etki tanımak yükümlülüğü altındadırlar. Bu çerçevede, önemli bir soru doğrudan etkiye sahip Avrupa Birliği kurallarının nasıl belir- leneceğidir. Bu konudaki uygulama, Adalet Divanı kararlarıyla şekillenmiştir.

Divan’a göre, ilgili düzenleme - açık ve belirli bir yükümlülük içeriyor, - her- hangi bir koşula bağlanmamış ve - uygulanabilmesi için ayrı bir işleme ih- tiyaç göstermiyor ise doğrudan etkilidir.

Eğer Avrupa Birliği yasama işlemi sadece genel bir hedef veya takip edilmesi gereken bir politika ortaya koyuyor, fakat bu amaca ulaşmak için araçları açıklamıyor ise açıklık ve belirlik koşulunu yerine getiriş sayılmaz. Doğrudan etkililik değerlendirmesinde, metnin ne kadar net olması gerektiği olayın koşullarına göre değerlendirilir. Örneğin, ceza hukukunda doğrudan etkililik için daha kesin ve detaylı düzenlemeler gereklidir. Bir Avrupa Bir- liği tüzüğünde Üye Devletlerin, Birlik hukukunu ihlal edenlere karşı ceza- lar öngören tedbirler almaları öngörülse, Adalet Divanı’nın burada doğruda etkiye sahip bir düzenleme getirildiği sonucuna varması pek olası değildir.

Koşula bağlanmamış olma şartı hakkın bir Avupa Birliği Kurumu gibi bağımsız bir otoritenin veya Üye Devletin kontrolünde olan başka bir fak- töre bağlı olmamasıdır. Özellikle de hakkın gerçekleşmesinin bu otoritenin takdirine veya kararına bağlı olmaması önemlidir. Örneğin, “Her Üye Dev- let, uygun olduğunu düşündüğü ölçüde…” şeklinde başlayan bir maddenin doğrudan etkililik koşulunu gerçekleştirmesi mümkün değildir.

Uygulanabilmek için ayrı bir işleme ihtiyaç duymama koşulu ise Birlik düzenlemesinin içerdiği hakların Avrupa Birliği kurumları veya Üye Devletler tarafından gerçekleştrilecek bir işlemden sonra geçerlilik kazanacağının belir- tildiği durumlarda gündeme gelir. Eğer düzenlemede bu tür bir kayıt bulunu- yor ise, o düzenleme belirtilen şart gerçekleşmeden doğrudan etkili olamaz.

Doğrudan etkililik değerlendirmesi her bağlayıcı Avrupa Birliği hukuku kaynağı için ayrıca yapılır. Kurucu Antlaşmalar’da antlaşma hükümlerinin doğrudan etkiye sahip olup olmadığı konusunda hiçbir açık ifade bulunma- maktadır. Buna karşılık, Adalet Divanı’nın kararlarında kurucu antlaşmalara da doğrudan etki tanınmaktadır. Tüzükler, doğrudan uygulanmak üzere ya- pıldıklarından, genellikle aynı zamanda doğrudan etkilidirler. Nitekim, hemen her zaman açık, koşulsuz ve ayrı işlem gerektirmeyen hükümlere yer verir- ler. Ancak, Divan bir kararında, uygulanması için Komisyon’un bir kararına ihtiyaç gösteren tüzüğün dahi doğrudan etkili olmadığı sonucuna varmıştır. Doğrudan etkililik değerlendirmesi en çok yönergeler söz konusu oldu- ğunda tartışılmıştır. Nitekim, yönergeler yukarıda açıklandığı üzere, sadece

ulaşılması gereken sonuç bakımından bağlayıcı olan ve ulusal yetklilere bu sonuca ulaşmak üzere seçilecek yöntem ve şekil açısından takdir yetkisi bı- rakan bir işlem türüdür. Ayrıca, yönergeler Üye Devletler’e gerekli iç hukuk düzenlemesini gerçekleştirmek üzere bir süre tanırlar. Verilen süre dolma- dan “ayrı bir işleme ihtiyaç duymama” şartı gerçekleşmeyeceğinden, yöner- genin doğrudan etkili olması mümkün değildir. Ancak Divan, kararlarında Üye Devletlere Yönerge’yi iç hukuka aktarmak için verilen süre dolmasına rağmen, gerekli aktarma işlemi yapılmamış ise ve yönerge açık ve belirli ve koşula bağlanmamış yükümlülükler içeriyor ise, bunların doğrudan etkiye sahip olacağı ve yerel mahkemeler önünde de ileri sürülebileceği sonucuna varmıştır. Ancak bu durumda da ‘dikey doğrudan etki’, ‘yatay doğrudan etki’ tartışması ortaya çıkmaktadır. Divan’ın kararlarında, doğrudan etkililiğin di- ğer koşullarının gerçekleştiği durumlarda, söz konusu Yönerge hükümlerinin, iç hukuka aktarma görevini ihmal eden Üye Devlete karşı ileriye sürülebile- ceği (dikey doğrudan etki) kabul edilmekte, buna karşılık, tartışmalı olmakla birlikte, bu yönerge hükümlerini Üye Devlet dışındaki kişilerin birbirlerine karşı ileriye süremeyecekleri (yatay doğrudan etki) sonucuna varılmaktadır.

C. Üye Devletler ile Avrupa Birliği Arasında Yetki Alanlarının Pay-