• Sonuç bulunamadı

3.A.1.1.8 SON SAFERAD

Belgede Türk romanında Endülüs (sayfa 114-122)

Beyazıt Akman’ın İmparatorluk serisinin II. kitabı olarak kaleme aldığı Son Sefarad101, 1492’de Endülüs’teki İslam İmparatorluğu’nun çöküşünü konu alır. ElHamra Fermanı ile Endülüs’te yaşayan Yahudi ve Müslüman olan halk, üç ay içinde Hristiyan olmaları ya da Endülüs’ü terk etmelerini için zorlanır. Fermanla birlikte Endülüs’teki Yahudi ve Müslümanlar büyük bir zulümle karşı karşıya kalır. Sultan Bayezid’e iletilen bu durum, Sultan’ın büyük bir kurtarma operasyonuna girişmesini sağlar.

Roman’a giriş bölümünde, Granada emiri, İslâm’ın halifesi Boabdil el Chico, şehrin anahtarlarını, yenildiği Hristiyan-İspanya birliğinin kurucuları olan Kral Ferdinand ve Kraliçe İzabella’ya teslim eder. Malaga ve Sevilla gibi şehirlerde, ElHamra Fermanı ile birlikte birkaç ay içinde düzenlenen auto da fe (inanç) törenleri düzenlenir. Bu törenlerde, Hristiyan hâkimiyetine karşı çıkan Yahudiler ve Müslümanlar, Engizisyon tarafından yakılarak veya kırbaçlanarak cezalandırılır. Törenin amaçlarından biride kalabalıkların kalbine kilisenin gücünü ve yüce İsa’nın korkusunu aşılamaktır. Törenleri Kral, Kraliçe ve Baş Engizitor Torquema kendilerine ayrılan tahtlarda bizzat izler. Bir yandan da, “suçlular” suçlarını itiraf etmeleri için Engizasyon zindanlarında akıl almaz işkencelere maruz kalırlar. Endülüs’te bunlar

yaşanırken Osmanlı şehzadesi Bayezid, Amasya’daki sancağında saray Hattatı Hamdullah ile beraberdir.

Romanı anlatan karakter olarak New York’ta yaşayan, Endülüs’te işkence görmüş David ibn Nahmias Marrano’nun torunu olayları anlatmaya başlar. Sultan Bayezid’in katıldığı, saraydaki divan toplantısının asıl konusu, Hahambaşı Moşe Kapsali’nin İspanya’daki Yahudi zulmünü Sultan’a iletmesi olur. Moşe Kapsali, Sultan’a mutlaka kurtarılması gereken birYahudi’den, David Marrano’dan bahseder. Sultan Bayezid, Endülüs’teki Yahudi ve Müslümanların kurtarılması için gizli bir operasyon düzenlenmesine karar verir. Osmanlı İmparatorluğu, Hristiyan dünyasını ve Papalığı karşısına almak istemez. Çünü Papalık, Bayezid’in kardeşi Cem Sultan’ı kullanarak, ikilik çıkartarak imparatorluğun birlik ve düzenini tehlikeye sokacak bir hamlede bulunabilir. Osmanlı kaptan-ı deryası Kemal Reis, bu işin başına getirilir. Kemal Reis ve mürettebatı, İspanya’ya doğru yola çıkar. Avrupa’yı dolaşarak, son görev yeri İspanya’ya gelen Kara Davud isimli Osmanlı ajanı, David Marrano ve yakınları-nı Osmanlı gemilerine bindirmekle sorumludur.

Kara Davud, kendisine Sultan’ın mektubunu getirecek olan yeniçeriyle, Endülüs’te buluşur. İmparatorluk topraklarına dönebileceği haberini beklerken, son bir görevi daha olduğunu öğrenir. Bu sırada David Marrano ve kardeşi Samuel Toledo’da bir kilisede âyindedir. David, ilâhi söylemek yerine, kilise duvarlarını incelemekle meşguldür. Marrano soyadı, İspanya’da vaftiz olmuş Yahudi dönmelerine verilmektedir. Kiliseden çıktıktan sonra David ve Samuel, Endülüs’ün en saygın Yahudilerinden Abraham de Silva’ların evinde düzenlenen bir sünnet törenine katılmak için yola çıkar. Evin kızı Esther, David’in biricik aşkıdır. Kraliyetin Yahudi baş finans danışmanı İshak Abravanel de bu törendedir. Tören sırasında Kardinal Ximenes de Cisneros, Engizisyon adına evi basar. Vaftiz olup Hristiyan olan Yahudi dönmelerinin ülkedeki Yahudilerle iletişimi yasaktır. Yahudi olduğundan şüphelenil- en bu dönmeler, yakalandıkları takdirde Engizisyon tarafından ölüm cezasına çarptırılacaktır. Peder Cisneros, gizli bir bölmeye saklanan David ve Samuel’i evde bulamaz.

David evden çıkar ve kâğıt tüccarı Jativalı Abdullah’tan yüklü miktarda kâğıt almaya gider. Abdullah, kâğıtları, kâğıt değirmeni sahibi Zeyd bin Osman’dan alarak, basılmak üzere Montalban’daki David’in matbaasına götürecektir. Bu matbaayı, David’in marangoz arkadaşı Mark yapmaktadır. Mark, köklü bir Hristiyan ailesinden olduğu için Kilise Mark’a,kendisinin anlam veremediği bazı aletler yaptırmaktadır. Mark, ne olduğunu bilmediği kendi tasarımı aletlerde, günün birinde, kendisinin yaptığı matbaayla İbranice ve Arapça kitaplar basan arkadaşı David’in işkence göreceğini henüz bilmemektedir. David’in matbaadan çıktığı o gün Mark, bir gölgenin David’i takip ettiğini fark eder. Sierra Nevada’nın eteklerinde kurulu, Müslüman mimari şaheseri El-Hamra Sarayı’nın anlatımıyla roman devam eder.

Kastilya Kraliçesi İzabella ve Aragon Kralı Ferdinand, yaptıkları evlilikle kuvvetlerini birleştirir. Her ikisininde hedefi, Katolik İspanya’nın simgesi olacak El- Hamra Sarayı’nı ele geçirmektir. Cenevizli Kristof Kolombus, yanına aldığı Afrikalı kartografya uzmanı Pedro Alonso Nino ile beraber yağmalanan kütüphanelere giderek coğrafya kitaplarını ve haritaları toplamaktadır. Amacı, okyanusa açılarak, Batı’ya doğru gitmek ve Hindistan’a ulaşmaktır. Gözü, doğunun zenginliklerindedir. Ferdinand ve İzabella’dan izin alarak alarak üç gemisi için adamları , Müslüman ve Yahudi mahkûmlardan seçer. Fakat Kolombus’un kürekçi ve tayfadan önce deneyimli bir denizciye ihtiyacı vardır. Bunun için Pinzon Kardeşler biçilmiş kaftandır. Onları aramak için Granada’dan Palos şehrine geçer. Martin, Alonso Pinzon’u La Rabida Manastırı’nda bulur. Pinzon, hakkında çıkan Müslüman olduğu iddialarından ötürü mahkûm edilerek zindana atılır. Pinzon’un soyu, Fas’taki Marinid Hanedanlığı’na dayanmaktadır. Pinzon, özgürlüğüne kavuşmak için Kolombus’un teklifini kabul eder.

Bir tarafta bunlar yaşanırken Davud, David’i bulmak için yola çıkar. Yolda karısı Elif ve kızı Filiz’le İstanbul’da geçirdiği günleri hatırlar. Kemal Reis ise, Sultan’ın emrini iletmek üzere Burak Reis’in yanına gelir. Burak Reis, Hicaz’a yol alan Türk hacılarının içinde bulunduğu bir karavelaya saldıran iki Haçlı kadırgasını alabora etmekle uğraşmaktadır. Rodos’taki Saint John şövalyelerinin en azılılarından Pierro Navarroda yakalanmıştır. Burak Reis, Kemal Reis’in teklifini kabul ederek Müslüman ve Yahudileri kurtarmak için mürettebatıyla birlikte Endülüs’e yelken açar.

Burak Reis, Haçlı kadırgalarıyla girdiği çatışmada seksen yaşındaki baş kılavuzu Hacı Mustafa’yı kaybetmiştir. Bu yolculukta Kemal Reis ve Burak Reis’e, Kemal Reis’in yeğeni Ahmet Muhiddin Karamanlı, kısacası Pîrî kılavuzluk yapacak-tır. Romanın sonraki bölümlerinde karşımıza çıkacak olan kitap avcısı Santiago’yu tanıtarak bölüm devam eder. Seville’deki Suprema Yüksek Konseyi’nde, Engizisyon’un merkezinde, altı büyük katedralin rahibi, baş engizitor Torquemada toplantıda-dır. Yasak yayınları ve yayıncıyı bulmak için Malaga’dan işinin ehli bir kitap avcısı getirir. Eskiden işkence kâtibi olan bu kitap avcısı, Kurtuba, Seville ve Toledo’daki tüm yasaklı kitapları bulacak ve imha edilmesini sağlayacaktır.

Romanda akış Şehzade Bayezid’in Amasya’daki sancağına geri döner. Şehzade, Amasya’da her gün bir eğlence tertiplemektedir. Bir gün babasının, eğitimi için gönderdiği Hattat Hamdullah ile bir iddiaya girerler. Hamdullah kazanırsa Şehzade onun her dediğini yapacak, Şehzade kazanırsa Hamdullah, Fatih Sultan Mehmed Han’a oğlunun hat derslerinde pek başarılı olduğuna dair malumât verecektir. Şehzade, Hamdullah’ın bir ok ustası olduğunu bilmediği için kim daha uzağa okunu fırlatacak iddiasını kaybeder. Artık Hamdullah’ın bir dediğini iki etmeyecektir. Şehzade’nin eğitimi, önce kim olduğunu, yaşamla ölümün ne olduğunu öğrenmekle başlar. Bunun için önce mezarlıkları gezerler. Şehzâde Bayezid ile Kara Davud’un tanışmaları ile bölüm devam eder. Şehzâde Bayezid, kendi adını taşıyan camiye gittiği bir gün, yalnız olduğunu düşünürken bir ses duyar. Bir adam köşeye sinmiş ağlamaktadır. Ağlayan kişi Kara Davud’dur.

Romanın devamında Kemal Reis’in Çelebilerin’den yardım ister. Sakız Adası’ndaki korsanlar sık sık karşıdaki Türk koylarına saldırıp kadınlara tecavüz etmekte, onları esir almakta ve köyleri yağmalamaktadır. Baba ve Oğul Çelebi köyleri korumakta, saldırıları etkisiz hale getirmektedir. Çelebiler eski korsanlardır ve Kemal Reis onlara Endülüs Seferi’ni teklif eder. Baba Çelebi bu teklifi geri çevirir. Bir yanda bunlar yaşanırken Kara Davud, David’i bulur. David’in matbaasına gelir ve herşeyi anlattıktan sonra “Gidiyoruz!” der. David ve kardeşi Samuel ikna olmamıştır. David ve Samuel’in, De Silvaların evinde olduğu başka bir gün, Peder Cisneros eve baskın yapar . Kardeşler yine saklanır, fakat Cisneros, Esther’e tecavüz etmeye kalkınca, David saklandığı yerden çıkar. Cisneros’un boğazına yapışır, ama Cisneros yalnız

değildir, muhafızları onu kurtarır. Bu sırada Kara Davud Silvaların evine gelir ve tüm muhafızları öldürür. Cisneros, bu kargaşada kaçmayı başarır. Davud, David’e yeniden: “Hâlâ gitmemekte kararlı mısın?” diye sorar. David, Davud’un teklifini kabul eder. David ve Davud Montalban’daki matbaaya doğru yola çıkar. Matbaaya geldiklerinde Peder Cisneros ve muhafızlarının, Jativalı Abdullah’ın çırağı sayesinde matbaayı bularak yaktığını öğrenirler.

Davud ve David Toledo’daki Alkazar Kalesi’nde tutuklu olan Abdullah’ı kurtarmak için yola çıkarlar. Sahte bir mektup ile kaleye girerler. Davud, Alkazar başkumandanıyla oynadığı satrançta onu yener. Yenilen başkumandan Abdullah’ı alarak gitmelerine izin verir. Şimdi sıra kâğıt yapımıyla uğraşan Zeyd bin Osman’ı kurtarmaktır. Davud ona verilen görevi yerine getirerek David, Samuel, Jativalı Abdullah, Zeyd bin Osman, Esther ve ailesini toplamayı başarır. Yedi kişilik grup Malaga Limanı’na doğru yola çıkar. Yolda, yakılıp talan edilen bir köye gelirler. Köyün ortasında köylüler toplanmıştır. Bir kadın, cadı olduğu gerekçesiyle yakılmak üzeredir. Davud ve arkadaşları bu kadını yani Beatrice’i köylülerin elinden kurtarır. Beatrice de Malaga Limanı’na doğru, onlarla birlikte yola çıkar. Yolculukları sırasında Davud, İspanya’da keşiş olarak kaldığı San Jeronimo Manastırı’nın yakıldığını görür. Manastır’ın keşişi Peder Paulo, Santa Hermandad şövalyelerinin Davud’un yolunu kestiği bir gün, onun hayatını kurtarmıştır. Davud’un, Peder Paulo’ya can borcu vardır. Manastır’ın yıkıntıları arasında karşılaştığı bir rahip, Davud’a Peder’in eskiden camii olan Büyük Kurtuba Katedrali’ne hapsedildiğini söyler. Davud, Peder’i kurtarmaya gider fakat Torquemada’nın baş muhafızı Lukas’a ve diğer Engizisyon muhafızlarına yakalanır. Çatışmada sırasında Peder Paulo ölür, Kara Davud kaçmayı başarır. Peder’in son sözleri, Davud’un keşiş ve kitap avcısı Santiago’yu bulması gerektiği olur. Santiago onlara Malaga Limanı’na sağ salim ulaşmalarına yardımcı olacaktır. Davud, katedralden kaçarken altı tane “saf Katolik kanı ehliyeti” çalar. Böylelikle kontrol noktalarından geçişleri çok daha kolay olur.

Romanda olaylar Kemal Reis’in gemisinde devam eder. Kemal Reis’in gemisinde, Pierro Navarro’yu yakaladıkları çatışmada kurtardıkları bir Fransız prensesi vardır. Kemal Reis’in gemisi Mavi Aslan, Malta açıklarında Malta şövalyelerinin ortasında kalır. Sekiz Malta gemisine karşı girdikleri çatışmadan galip

çıkmayı başarırlar. Yolculukları sırasında, senede birkaç defa yaşanan büyük bir fırtına çıkar. Fırtınanın geleceğini herkesten önce kılavuz Pîrî anlar. Ağır kayıplar verseler de fırtınadan sağlam çıkmayı başarırlar. Mavi Aslan ve eskadronu Sicilya’yı geçmeyi başarır. Bu sırada Pîrî, sürekli gökyüzünü izlemekte, ölçümler yaparak defterine notlar almaktadır.

Kemal Reis’in maceralarından sonra Kolombus’un gemisinde olanların anlatıldığı bölümde Kolombus, Pinzon ve mürettebatı okyanusda günlerdir yol almaktadır. Eski mahkûmlardan oluşan mürettebat huzursuz, her dakika isyan planı yapmaktadırlar. Bir gün gizlice dümeni parçalar, diğer bir gün ise isyan çıkarırlar. Pinzon duruma el koyarak isyanı bastırır. Yazar, maziye dönüşle Kolombus’un bu yolculuğa çıkmak için kimlerden yardım istediğini açıklar. Kolombus, Ferdinand ve İzabella’dan destek almadan önce Portekiz kralı Joao’dan yardım ister fakat Kral bu teklifi reddeder. Bunun üzerine Sultan Bayezid’in huzuruna çıkar. Sultan, Kemal Reis’le birlikte dinlendikten sonra Kolombus’un coğrafi hesaplamalarının tamamen yanlış olduğunu fark eder ve Kolombus’un teklifini kabul etmez.

Roman, tekrar hatt dersleri alan Bayezid’in gençlik çağlarına döner. Şehzâde Bayezid, her harfi yüzlerce kez yazmakta, yazdıkça kendi ruhunu keşfetmektedir. Eski keyifçiliğinin yerini, yavaş yavaş bir dinginlik hali alır.

Romanın devamında, Pinzon ve Kolombus, bir aydır denizde yol almaktadırlar. Mürettebat bir gün Kolombus’un boğazına yapışır, Pinzon yetişerek onu kurtarır. Pinzon, adamları zapt edemeyeceğini anlayınca bir söz vermek zorunda kalır. Üç gün içinde kara görünmezse geri döneceklerdir. Yazar, olaya ara vererek Torquemada’nın başmuhafızı, zalim Lukas’ı okuyucuya anlatır. Ensest bir ilişki sonucu ablasının oğlu olarak dünyaya gelen, Torquemada’nın baş muhafızı Lukas, Engizisyon Yüksek Mahkemesi’nde, her akşam yaptığı gibi kendini kırbaçlamakta-dır. Günahlarının bedelini böyle öder. Torquemada, onu görür görmez içindeki karanlığı fark eder ve onu yanına alır.

Kemal Reis’in gemisine dönülen bölümde, Kemal Reis’in gemisine aldığı Pierro Navarro, Müslüman olur. Gemide, irili ufaklı hadiseler yaşanmaktadır. Tayfalardan Kelle Emin ve Ustura Hamdi bir gün Matmazel Veronika’ya saldırır.

Veronika’yı onların elinden Kemal Reis kurtarır. Pîrî Reis ise yıldızları gözlemeye devam eder ve notlar alır. Çalışmaları sonucunda bir yıldız haritası çizer. Bu sırada kitap avcısı, keşiş Santiago yaktığı kitaplardan ötürü vicdan azabı çekmekte, kâbuslar görmektedir. Yaktığı kitaplardaki âlimlerin fikirlerini, kitapları yakmadan önce okur ve yavaş yavaş benimser. Diğer yanda Davud ve yanındakiler Malaga istikametinde ilerlerken, yağmalanmış ve yakılmış bir Yahudi gettosu görürler. Onlar köye bakarken, yerde bıraktıkları çantalarından saf kan Katolik ehliyetleri çalınır. Davud, fark eder etmez hırsızın peşine düşer. Hırsızı kovalarken Pamplona’da düzenlenen boğa güreşlerinin ortasına düşer. Bu kovalamacada Engizisyon muhafızlarının da dikkatini çekmiştir. Davud, hırsızın peşinden koşarken muhafızlar da onu kovalar. Davud, hırsızı yakalar ve ehliyetleri alır. Fakat muhafızlar tarafından takip edilmiştir. Davud, beraberindeki grupla buluşup Sierra Morena Dağları’nda asma bir köprüden karşıya geçerken muhafızlar onu yakalar. Davud yaralanır ve zindana atılır. Beatrice, Davud’u kurtarmak için bir plânı yapar. David, Abdullah ve Beatrice Davud’un tutulduğu kiliseye girer. Sonrasında yakalansalar da hep birlikte kiliseden kaçmayı başarırlar.

Yollarına devam ederken bu kez de ormanda El-Mohadların tuzağına düşerler. Davud, Müslüman lideri, ikna edici konuşmasıyla etkiler, yola devam etmelerine izin verilir. Esther’in anne ve babası, Abraham ve Hanna De Silva, ormanda yalnız kalır. Diğerleri, yakılan bir köye bakmaya giderler. Abraham De Silva’nın odun toplamaya gittiği bir sırada Lukas ve adamları Hanna De Silva’yı yakalar. Lukas, kadını sorguya çektikten sonra tecavüz eder. Abraham De Silva karısını bulduğunda kadın, kanlar içindedir. Grubun kalanı geri döndüklerinde çiftin, bu acıya dayanamayarak kendilerini astıklarını görürler. Esther yalnız kalmıştır. David’le aralarında karşılıklı hisler duymaktadırlar. Yolculuk sırasında evlenmeye karar verirler. David, yağmalanan bir kütüphaneden kalan kitapları almak ister. Gruptan ayrılıp tek başına kütüphaneye gider fakat kitapları aldıktan sonra muhafızlara yakalanır. Malaga ve İspanya’nın en iyi korunan kalesi El Kazaba’ya götürülür. Angiquara bölgesinde, David’in kitap almak için gittiği kütüphaneye, Keşiş Santiago da kitap toplamak için gitmiştir. Kitap çalan bir Yahudinin (David) yakalandığını duyar. David’i aramak için kütüphaneye gelen Kara Davud ile karşılaşırlar. Aralarına geçen sohbetten sonra ona yardım etmeye karar verir.

Romanda olay akışı Kolombus’un gemisinde devam eder. Pinzon, tesadüfen Kolombus’un kamarasına girdiği sırada Cenevizli’nin tuttuğu iki ayrı günlüğü bulur. Kolombus, tuttuğu günlüklerden birinde, kendi beceriksizliklerini ve gerçek yaşantısını kaleme alırken, diğer günlüğünde kral ve kraliçeye yaranmak için kendini öven yalanlar yazar. Beceriksizliklerinden hiç bahsetmez, her şeyi kendi başarısı olarak gösterir. Pinzon günlükleri okurken, kamaraya gelen Kolombus’un yakasına yapışır ve hesap sorar. Söz verdiği için Kolombus’a zarar vermeyen Pinzon, geri dönüş yolunda kendisinin olmayacağını söyler.

Bayezid’in eğitimine dönülen bölümde, Hattat Hamdullah, Şehzâde’nin uzun uğraşlar sonucu yazdıklarını okur. Her harfin ustalıkla yazıldığını görür ve Şehzâde Bayezid’in sınavı geçtiğine karar verir.

3 Ağustos 1492 tarihi, El-Hamra Fermanı’nda Yahudilere ülkeden ayrılmaları için tanınan müddetin son günüdür. Torquemada bugün için, Malaga’da ‘auto da fe’ törenleri düzenler. Kemal Reis’in gemileri Malaga Limanı’na yanaşırken, Davud ve yanındakiler, David’i kurtarmak için harekete geçer. Karşılarında 11.yy’da Müslümanlar tarafından yapılmış iki devasa kale olan El-Kazaba ve Jibrelfaro vardır. Santiago, Davud’a, David’in kaldığı zindanın anahtarlarını verir. David işkence görürken, Davud odaya işkence kâtibi olarak girer. İşkence sırasında Davud, mürekkep bitti bahanesiyle bir arbede çıkarır ve David’i oradan kaçırır. Çıkışta onları Lukas önderliğindeki Jibrelfaro şövalyeleri beklemektedir. Onlarla birlikte limana giden Yehuda’nın ihanetine uğrarlar. Davud ve Abdullah, El-Mohadlar’ın lideri Ali’nin yardıma gelmesiyle şövalyelerden kaçmayı başarır. Davud ve Abdullah, Ali’nin söylediği gizli bir tünele kaçarken, tünel çıkışında onları yine Lukas beklemektedir. Lukas, Jativalı Abdullah’ı öldürür, Davud kaçmayı başarır. Lukas, Davud’u girdiği camide bulur ve aralarındaki düellodan sonra Davud orada bulduğu barut yığınını ateşleyerek camiyi patlatır. Davud, Lukas ve şövalyeler ölür. Davud yıllarca özlemini çektiği karısı Elif’e ve çocuğuna ahirette kavuşur.

Kemal Reis’in gemileri, limana yanaştıkları sırada İspanyol donanmasının tuzağına düşer. Çıkan çarpışmada yenilmek üzereyken, Çelebiler yardımlarına gelir. Baba Çelebi, yanına Kara Mürsel ve Çaka Bey’i de alarak yardıma gelir. Yahudi ve

Müslümanlarla dolu gemiler İstanbul’a dönmeye hazırlanırken, auto da fe törenindeki Keşiş Santiago bir kazığa bağlanır ve yakılır.

Gemiler İstanbul’a ulaşır, David ve beraberindekiler Sultan Bayezid’in huzuruna çıkar. David Sultan’dan bir matbaa kurmak ve İbranice kitaplar basmak için izin alır. Kolombus ve Pinzon 12 Ekim 1492’de karayı gördüklerinde Kolombus, Hindistan’a geldiklerini düşünür. Afrikalı Nino’nun fikri ise bambaşkadır. Yeni bir kıtaya ayak bastıklarını düşünmektedir.

Belgede Türk romanında Endülüs (sayfa 114-122)