• Sonuç bulunamadı

KISALTMALAR LİSTESİ

B. Eğitsel Sınıflandırma: Zihinsel engelli çocukların eğitim gereksinimlerine göre

2.10 Özel Eğitim Okullarında Uygulanan Görsel Sanatlar Dersi İle İlgili Yapılan Araştırmalar

2.10.2 Özel Eğitimde Görsel Sanatlar Eğitiminin Niteliğ

Cavkaytar (1990), Ankara eğitilebilir çocuklar iş okulu öğrencilerinin iş eğitimine yönelik tutumlarıyla ilgili yaptığı çalışmasında; Eğitilebilir Çocuklar İş Okulu'na devam eden öğrencilerin iş eğitimine yönelik tutumları ve bu tutumlarının bazı değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığı belirlemeye çalışılmış ve araştırma sonucunda Eğitilebilir Çocuklar İş Okulu'na devam eden öğrencilerin okula, pekiştireçlere ve öğretim tekniklerine yönelik tutumlarının olumlu olduğunu, atölyelere

yönelik, iş çalışması sırasındaki ve okul içindeki tutumlarının ise kararsız olduğunu tespit etmiştir. Öğrencilerin iş eğitimine yönelik tutumları; zekâ bölümlerine, takvim yaşlarına ve cinsiyetlerine göre farklılaşmadığı ayrıca öğrencilerin ev ekonomisi dersinde yaptıkları işlerdeki iş performanslarının iyi düzeyde, ağaç işleri dersinde yaptıkları işlerdeki iş performanslarının orta düzeyde olduğu diğer bulgulardandır. Bu çalışmada öğrencilerin iş eğitimine yönelik tutumları ile ev ekonomisi iş performans düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Öğrencilerin iş eğitimine yönelik tutumları ile ağaç işleri iş performans düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Genel olarak öğrencilerin olumlu olan tutumlarının daha olumluya götürülerek devam ettirilmesi için programın düzenlemesine gidilmesi gerektiği; programların uygulanmasında, öğrencilerin uyması gereken kuralların, atılacak adımların ve uygun davranışların çocukların düzeylerine göre açık kurallara dönüştürülmesi gerektiği belirtilmiştir. Programın gözden geçirilerek daha çok günlük yaşamda kullanılan becerilere ağrılık verilmesi vurgulanmıştır.

Diler (2000), resim-iş becerilerinin öğretiminde tüm beceri ve ileri zincirleme yaklaşımlarının etkililiğini araştırmıştır. Zihinsel engelli çocuklara resim-iş becerilerinin kazandırılmasında, “Amaçların Tüm Beceri ve İleri Zincirleme Yaklaşımları”na göre düzenlendiği bireyselleştirilmiş öğretim materyallerinin etkililiğini belirlemek amacıyla Ankara Çağdaş Eğitim-Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi’ne devam eden4 zihinsel engelli öğrenci ile çalışmış ve araştırma sonunda, her iki yaklaşımın, öğrencilerin becerilerin alt amaçlarını gerçekleştirmelerine yol açtığı ve etkililik bakımından benzerlik gösterdiği bulmuştur. Eğitim ve uygulama etkinliklerinde, zihinsel engelli çocuklara beceri kazandırmak için, bireyselleştirilmiş beceri öğretim materyalleri hazırlama ve uygulama yoluna gidilmesinin, resim-iş becerilerinin öğretiminde, ipuçlarının geri çekilme aşama sayısı ve öğretim süresi öğrencinin bireysel gereksinimlerine göre düzenlenmesinin gerekliliğini belirtmiştir.

Salderay (2001), zihin engelli bireylerle çalışan özel eğitim öğretmenlerinin plastik sanatlar eğitimine ilişkin görüşlerini araştırdığı çalışmasında, problemi derinlemesine irdeleyen yedi ayrı alt amaç belirlenmiştir. Bunları: özel eğitim öğretmenlerinin plastik sanatlar eğitimine ilişkin eğitim durumları, plastik sanatlar eğitiminin potansiyel gücünün kullanılması, plastik sanatlarla ilintili yaratıcı sanatların kullanımı, sanat atölyelerinin durumu, plastik sanatlar eğitimi destekli bilgisayar eğitimi ve plastik sanatlar eğitimi ile birlikte işlevselleşebilen uyarlama aletleri, ağırlıklar ve

çevresel düzenlemelerin kullanımını şeklinde belirlemiştir. Araştırmanın sonucunda zihinsel engelli bireylerin eğitiminde plastik sanatlar eğitiminin kullanımı, gerek bu alanda eğitilmiş eğitimciler yönünden gerekse plastik sanatlar eğitimi alanının potansiyel varlığının kullanılması yönünden yeterli düzeyde olmadığı belirlenmiş ve araştırmanın bulgularından elde edilen bilgilere göre uygulamaya yönelik ve ileri araştırmalara yönelik birtakım önerilerde bulunmuştur.

Demir (2005), 3-7 yaş eğitim alan normal öğrencilerle, zekâ yaşı 3-7 yaş eğitilebilir öğrencilerin resimlerinin renk, leke, çizgi kullanımı bakımından karşılaştırılması ile ilgili araştırmasında özel eğitim gerektiren eğitilebilir zekâya sahip öğrencilerin resimleri ile normal eğitim alan öğrencilerin resimlerinin yakın özellikler taşıdığını ancak ilköğretim öğrencileri çocukça dünyalarını açıkça ortaya çıkarmaktan korkmazken zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin duygularını ve hayallerini ifade edemediklerini tespit etmiştir. Yaşanmışlıklarının fazla olması, fiziksel yapılarının yaşlarını yansıtmamasının onların üzerlerinde bir baskı oluşturduğu, bütün bu olumsuzlukların da resim dersinin amaçlarına ulaşmasını engellediği ayrıca zihinsel yetersizliği bulunan öğrencilerde toplumun, okul hayatının üzerlerinde oluşturduğu kabul edilme ve kabul edilen işler yapabilme baskısının, onların hayal dünyalarına ulaşmayı zorlaştırdığı bu araştırmada görülmüştür. Zihinsel yetersizliği bulunan öğrencilerin resimlerinde özgünlük yerine öğrenilmiş biçimlerin görüldüğü tespit edilmiştir. Özel eğitim alan 3-7 yas grubu eğitilebilir düzeydeki öğrencilerin resim dersine karşı tutumlarının daha olumlu olabilmesi için bu derslerin branş öğretmenleri tarafından işlenmesine önem verilmesi gerektiği önerilmiştir.

Kaya (2009), özel eğitim sınıflarına devam eden zihinsel engelli öğrencilerin sanatsal gelişim düzeylerinde çok alanlı sanat eğitimi yönteminin etkisini araştırdığı çalışmasında çok alanlı sanat eğitiminin eğitilebilir zihinsel engelli öğrencilerin, sanatsal gelişim düzeyini biyolojik yaşlarından beklenen düzeye doğru yükselttiğini, yöntem figür-obje betimlemesi yönünden, renk-şekil bilgi ve uygulaması yönünden ve kompozisyon yönünden sanatsal gelişim sağlandığını ve öğrencilerin görsel algılama düzeyleri artıp, betimleme, yorumlama, estetik beğeni oluşturma ve yargılama düzeylerinin geliştiği tespit etmiştir.

Altay (2009), ilköğretim ikinci kademe altıncı sınıf görme engelli öğrencilerin görsel sanatlar eğitimine yönelik yaptığı incelemede dört disipline dayalı sanat eğitiminin (Sanat tarihi, sanat eleştirisi estetik ve uygulama tabanlı disiplinler arası

görsel sanat eğitimi), ilave eğitim teknik ve materyaller yardımı ile görme engelli öğrencilere de uygulanabileceğini savunmuş ve ilköğretim 2. Kademe 6. Sınıf görme engelli öğrencilerle 5 hafta süreyle uygulama yapmıştır. Uygulama aşamasında, görme engellilerin işitme, koklama, tat alma ve dokunma duyularından yararlanmıştır. Araştırma sonuçları, dört disipline dayalı sanat eğitiminin, dinleme ve dokunma yöntemlerinin ilavesiyle görme engelli öğrencilere uyarlanabileceğini göstermiştir. Ayrıca, bu tür bir eğitimin, görme engelli öğrencilerin dış dünyaya dair mekân, hacim biçim, yön gibi algılamalarına ve psiko-sosyal gelişimlerine de olumlu etki yapabileceğini savunmuştur. Bu nedenle Dört disipline dayalı sanat eğitiminin, yöntem, teknik ve malzeme ilaveleriyle görme engellilere göre uyarlanıp uygulanmasına, modelaj derslerinin süresinin artırılmasında, üniversitelerdeki Resim–İş öğretmenlerine, görme engellilerin eğitimi ile ilgili alan bilgisi dersleri verilmesine gerek olduğunu vurgulamıştır.

Yiğit (2010), görme engelliler okuluna giden öğrencilerin Modelaj- İş derslerinin estetik beğenilerine katkısını saptamak amacıyla Ankara ilinde MEB’e bağlı görme engelli ilköğretim okullarının 6, 7 ve 8. sınıflarında eğitim gören 74 öğrenci ile çalışmıştır. Araştırmanın sonucunda Modelaj- İş dersinde kullanılan öğretim yöntemlerine bağlı olarak öğrencilerin dersin hedeflerine kısmen ulaştığını ve öğrencilerin estetik beğenilerinin yeterince gelişmediğini ayrıca öğrencilerin Modelaj- İş dersi ve estetik beğenilerine yönelik görüşlerinde sınıf, cinsiyet, okul gibi faktörler arasında farklılıklar görüldüğünü; görme dereceleri arasında ise bir farka rastlanmadığını belirtmiştir. Modelaj-İş dersi süresinin yetersiz olması sonucunda hedeflerin istenilen nitelikte yerine getirilemediğini, derslerde öğretim yöntemlerinin zenginleştirilerek uygulanmadığını gözlemlemiştir. Sonuçlara bağlı olarak; ders içeriğinin hedeflere uygun şekilde yeniden düzenlenmesinin, öğretmenlere Modelaj- İş dersi ile ilgili hizmet içi eğitim verilmesinin gerektiği yönünde öneriler geliştirmiştir

Sarı, Sürücü ve Efilti (2002), işitme engelli çocukların eğitiminde kullanılan iletişim yöntemleriyle ilgili öğrenci görüşlerinin değerlendirilmesi ile ilgili yaptıkları araştırmada Konya İl Merkezinde bulunan İşitme Engelliler Okulu ile İşitme Engelliler Özel Sınıflarında bulunan öğrencilerden 23 öğrenci ile görüşmüş ve elde ettikleri verileri ‘Cümle analizi’ yöntemiyle analiz etmişlerdir. Görüştükleri öğrencilerin çoğu, arkadaşlarıyla iletişim kurarken işaret dilini kullandıklarını, ancak öğretmenleriyle kurdukları iletişimin onların işaret dili bilgisine göre değiştiğini, öğretmenlerin çoğunun

işaret dili bilmemesinden kaynaklı iletişim sorunları yaşadıklarını belirtmişlerdir. Öğrencilerin tamamına yakını soyut kelimeleri anlamakta güçlük yaşadıklarını bu nedenle bazı öğretmenlerin soyut kavram ve kelimeleri hiç öğretmek istemediklerini bu durumunda kendilerinin dil gelişimini olumsuz etkilediğini söylemişlerdir. Araştırma bulgularına göre; 1- İşitme engelli öğrencilerin okuldaki personelle iletişim kurmakta güçlük çektikleri, 2- Sözel – İşitsel metodun her öğrenci için kullanabilecek bir yöntem olmadığı, 3- Bütün yöntemi ile işaret diline de yer verilerek sözel-işitsel metodun kullanılmasının çoğu işitme engelli öğrencilerin iletişimini kolaylaştırdığı saptanmıştır.

Engin (2005), işitme engelli çocuklarda görsel sanatlar eğitimi uygulamalarını değerlendirdiği bir çalışma yapmış ve işitme engelli ilköğretim okullarında verilen görsel sanatlar (resim-iş) eğitimini planlama aşamasından uygulanmasına kadarki süreçte değerlendirmiştir. Yaşanan güçlükleri, beklentileri, öğrenci durumlarını, tutumlarını, eğitim ortamını ve resim-iş öğretmenlerinin tutumlarını eleştirel olarak incelemiştir. Kırıkkale- Vali Behiç Çelik İşitme Engelliler ilköğretim Okulu 6., 7. ve 8. sınıflarını araştırma kapsamına almış ve şu sonuçlara ulaşmıştır; İşitme engelli okulların ders çizelgelerinde sanat eğitimi için ayrılan ders saatlerinin yeterli olduğu; MEB müfredat programındaki konuların, işitme engelli ilköğretim okullarında uygulanabilir olduğu; başka engeli olmayan işitme engelli çocukların, işiten yaşıtlarıyla aynı resimsel gelişmeyi gösterdikleri; işitme engeliyle birlikte farklı seviyelerde zekâ yetersizliği de olan çocukların ise, sanat eğitimi sayesinde olumlu gelişme gösterdikleri, arkadaş çevrelerinde daha olumlu kabul edildikleri; engelli çocuklara gösterilen saygı ve sevginin, onların tavırları, özgüvenleri ve resimsel gelişimleri üzerinde olumlu etki yarattığı; ortaya konulmuştur. Bu araştırmanın sonuçlarına göre; işitme engelli okullarında görevlendirilecek görsel sanatlar eğitimcilerinin atanmadan önce veya atandıktan hemen sonra özel eğitim bilgisini alabilecekleri hizmet içi eğitim kurslarına katılmaları; işitme engelli çocukların görsel eğitimine önem verilmesi; müfredat programlarında yer alan konuların, çocukların özellikleri göz önüne alınarak işlenmesi; kaliteli sanat eğitimin yapılması için uygun ortamların (dersliklerin) oluşturulması; çocukların müze ve ören yerlerinin eğitim amaçlı ziyaretlerine önem verilmesi; çocukların çalışmalarının ailelerin ve daha geniş çevrelerin görebileceği şekilde sergilenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini önermiştir.

Karaahmet (2011), işitme engelliler ilköğretim okullarında görsel sanatlar dersini veren öğretmenlerin öğrencilerle iletişimlerinde empati becerilerinin rolünü

araştırmış ve 18 işitme engelliler okulunda bulunan 119 tane ilköğretim birinci kademe işitme engelliler sınıf öğretmeni ve görsel sanatlar öğretmenine empati beceri ölçeği uygulamıştır. Ancak 69’una ait form geçerli güvenilir sayılmıştır. Araştırma sonunda sosyal iletişim güçlüğü çekme olasılığı olan bu öğrencilere empati kurma becerisi olan öğretmenler tarafında daha fazla yardımcı olunabileceği, bu öğrencilerin resimleri iyi analiz edildiğinde onların iç dünyaları ve ruhsal gelişimleri ile ilgili detaylı ve doğru bilgiler edinilebileceği belirtilmiştir. Görsel sanatlar dersinin öğrencinin sanatsal beğeni düzeylerinin gelişimi yanında, klinik psikolojisi, çocuk psikolojisi, çocuk nöropsikiyatrisi gibi alanlarda onları değerlendirme olanağı vereceği, bununda empati kurabilme becerisi edinmiş ve resimlerdeki figüratif göstergeleri okuyabilecek duyarlılıktaki sınıf ve branş öğretmenleri ile olabileceği tespit edilmiştir.

Göksu (2006), ilköğretim okulu görsel sanatlar dersi öğretmenlerinin görsel sanatlar dersini değerlendirmeye yönelik görüşlerini belirlemek için Ankara ilinde bulunan 59 öğretmenle bir çalışma yapmıştır. Araştırma sonucunda sanat eğitimi düzeyinden, okullarda Görsel Sanatlar Eğitimi derslerinde öğretilenlerden, öğretmelerin yeterliliklerinden, ders saati süresinin azlığından, araç gereç yetersizliğinden, kısıtlı çalışma mekânları, maddi sorunlar, derse gereken önemin verilmemesi, yeteneğin ön plana çıkarılmaması ve öğretimin yalnız yetenekli öğrencilere özgü olması gibi Görsel Sanatlar Eğitimini olumsuz yönde etkileyen ilkesel sorunların olduğunu tespit etmiştir. Ayrıca müfredat programı bu ihtiyaçları tamamen karşılamadığı, program hazırlanırken her çocuğun kendine özgü bir gelişimi olduğu göz önünde bulundurulması gerektiği, görsel sanatlar eğitimi ders saatinin kısıtlı olduğu, okulların fiziki yapısından, atölye ve malzeme yetersizliğinden kaynaklanan problemlerin olduğu, diğer ders öğretmenlerinin ve idarecilerin görsel sanatlar eğitimi dersinin önem ve gerekliliğini kavraması gerektiği, öğrenci velilerinin de bu derse karşı ilgisiz oldukları ve önemsemedikleri diğer ortaya çıkan sonuçlar arasında tespit etmiştir.

Günaydın (2006), sanat eğitimi kapsamında resim-iş eğitiminin çocuk esirgeme kurumlarındaki çocukların gelişim sürecine katkılarını araştırmış ve 7-14 yaşları arasında yer alan 14 çocukla çalışmıştır. Çocuklarda duyum ve düşünceyi uygulamalara taşıyarak, kendini tanıma ve gerçekleştirme yoluyla çocuğun tüm gelişimine olumlu katkılar sağlayabilecek bir yapıya ulaşılması hedeflemiş ve amaca yönelik olarak da teorik ve pratik uygulamaları kapsayan bir “çerçeve eğitim programı” oluşturmuştur. Çocuğun sözel olarak ifade edemediği fakat resim düzleminde beliren

kişiliğine, imge ve yaratıcılığına dair problem kaynaklarını uygulamalarla tespit ederek çözümlenmeye çalışmıştır. Programın etkisini belirlemek amacıyla program öncesi ve sonrası aynı davranışları ölçen ön test ve son test ölçek verilerini karşılaştırmış, bu ölçümleri yapmak üzere de “kendini ifade testi” kullanmıştır. Uygulanan eğitim sonunda, çocukların kısa zaman içerisinde görsel becerilerini güçlendirebildiği, hayal güçlerini geliştirdiği, içe bakış yöntemiyle kendilerini daha iyi ifade edebildikleri, kişilik gelişimlerinin olumlu etkilendiği sonuçlarına ulaşmıştır. Bu nedenle bu doğrultuda programlar geliştirilmesi gerekliliği vurgulanmıştır.

Tuncel (2009), hastane ilköğretim okullarındaki görsel sanatlar eğitiminin niteliği konusunda Ankara ilinde durum incelemesi yapmıştır. Bu çalışmada Hastane İlköğretim Okulları’nın genellikle hastanelerin çocuk servisleri içerisinde bir ya da iki oda ile sınırlı olduğunu, sınıf olarak düzenlenmiş mekânların her tür özür grubunun gereksinimine cevap verecek şartlarda oluşturulmadığını, görev yapan öğretmenlerin nitelik ve nicelik olarak yeterli olmadığını, uygulanan eğitim programlarının ise öğrenci özelliklerine göre düzenlenmediğini tespit etmiş, ayrıca görüşme yaptığı öğretmenlerin; hasta çocuklar için Görsel Sanatlar Eğitimi’nin özellikle psikolojik dışavurum ve sıkıntılarından uzaklaşması için gerekli olduğunu ve bu eğitimin, konunun uzmanı tarafından verilmesi gerektiği görüşünü paylaştıklarını tespit etmiştir. Çalışmada öğretmenler, Görsel Sanatlar Eğitimi’ne ilişkin yetersiz olan, mekân ve malzemelerin sağlanması gerektiğine inandıklarını belirtmişlerdir. Sonuç olarak; Hastane İlköğretim Okulları’ndaki; fiziki koşulların, görevlendirilecek öğretmenlerin nitelik ve niceliğinin, yürütülen programların hasta çocukların ihtiyaç ve durumlarına uygun nitelikte olmasının gerekliliğine ilişkin önerilerde bulunmuştur.

Alanyazın taramasına bakıldığında, ilköğretim okullarında görsel sanatlar dersi ders saatinin kısıtlı olduğu, okulların fiziki yapısından, atölye ve malzeme yetersizliğinden kaynaklanan problemlerin olduğu, diğer ders öğretmenlerinin ve idarecilerin görsel sanatlar eğitimi dersine gerekli önemi vermediği, öğrenci velilerinin de bu derse karşı ilgisiz oldukları ve önemsemedikleri, müfredat programının ihtiyaçları tamamen karşılamadığı, program hazırlanırken her çocuğun kendine özgü bir gelişimi olduğu göz önünde bulundurulması gerektiği (Göksu, 2006) gibi sorunlar ön plana çıkmaktadır. Bu sorunların özel eğitim okullarında işlenen görsel sanatlar dersinin niteliği ve mevcut durumu ile benzeştiğini söyleyebiliriz. Alanyazın araştırmalarında zihinsel engelli bireylerin eğitiminde plastik sanatlar eğitiminin kullanımı, gerek bu

alanda eğitilmiş eğitimciler yönünden gerekse plastik sanatlar eğitimi alanının potansiyel varlığının kullanılması yönünden yeterli düzeyde olmadığı (Salderay, 2001), eğitilebilir zekâya sahip öğrencilerin yaşanmışlıklarının fazla olmasının ve fiziksel yapılarının yaşlarını yansıtmamasının onların üzerlerinde bir baskı oluşturduğu, bütün bu olumsuzlukların da resim dersinin amaçlarına ulaşmasını engellediği, öğrencilerin resimlerinde özgünlük yerine öğrenilmiş biçimlerin görüldüğü bu nedenle derslerin branş öğretmenleri tarafından işlenmesine önem verilmesi gerektiği (Demir, 2005), Eğitilebilir Çocuklar İş Okulu'na devam eden öğrencilerin ev ekonomisi dersinde yaptıkları işlerdeki iş performanslarının iyi düzeyde, ağaç işleri dersinde yaptıkları işlerdeki iş performanslarının orta düzeyde olması sebebiyle mevcut programın gözden geçirilerek daha çok günlük yaşamda kullanılan becerilere ağrılık verilmesi gerektiği (Cavkaytar, 1990) vurgulanmıştır. Bu nedenle zihinsel engelli çocuklara resim-iş becerilerinin öğretiminde tüm beceri ve ileri zincirleme yaklaşımlarının kullanılabileceği, çok alanlı sanat eğitimi yönteminin eğitilebilir zihinsel engelli öğrencilerin, sanatsal gelişim düzeyini biyolojik yaşlarından beklenen düzeye doğru yükselttiği, bireyselleştirilmiş beceri öğretim materyalleri hazırlanmasının ve uygulanmasının gerekliliği, resim-iş becerilerinin öğretiminde, ipuçlarının geri çekilme aşama sayısı ve öğretim süresinin öğrencinin bireysel gereksinimlerine göre düzenlenmesi gerektiği (Diler, 2000; Kaya, 2009) tespit edilmiştir. Aynı şekilde görme engelliler okullarında uygulanan Modelaj-İş dersi süresinin yetersiz olması sonucunda hedeflerin istenilen nitelikte yerine getirilemediği, derslerde öğretim yöntemlerinin zenginleştirilerek uygulanmadığı (Altay, 2009; Yiğit, 2010), dört disipline dayalı sanat eğitiminin, dinleme ve dokunma yöntemlerinin ilavesiyle görme engelli öğrencilere uyarlanabileceği (Altay, 2009) ayrıca üniversitelerdeki Resim–İş öğretmenlerine, görme engellilerin eğitimi ile ilgili alan bilgisi dersleri verilmesine, halen çalışan öğretmenlere Modelaj- İş dersi ile ilgili hizmet içi eğitim verilmesine gerek olduğu(Altay, 2009; Yiğit, 2010) saptanmıştır.

Ayrıca görsel sanatlar eğitiminin çocuk esirgeme kurumundaki çocuklar ve hastane ilköğretim okullarındaki çocuklar içinde faydalı olduğu (Günaydın, 2006; Tuncel, 2009) ancak hastane ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin nitelik ve nicelik olarak yeterli olmadığı, fiziki koşulların ve yürütülen programın da yetersiz olduğu (Tuncel, 2009) görülmüştür.

İşitme engelli öğrencilerin görsel sanatlar eğitimi ile ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında ise sanat eğitimi için ayrılan ders saatlerinin yeterli olduğu; MEB müfredat programındaki konuların, işitme engelli ilköğretim okullarında uygulanabilir olduğu; başka engeli olmayan işitme engelli çocukların, işiten yaşıtlarıyla aynı resimsel gelişmeyi gösterdikleri görülmüştür (Engin, 2005) ancak yine bu araştırmalarda öğrencilerin öğretmenlerle kurdukları iletişimde yaşadıkları sorunlar dikkat çekmektedir. Öğrencilerin çoğu, arkadaşlarıyla iletişim kurarken işaret dilini kullandıklarını, ancak öğretmenlerin çoğunun işaret dili bilmemesinden kaynaklı iletişim sorunları yaşadıklarını belirtmişlerdir. Öğrencilerin tamamına yakını soyut kelimeleri anlamakta güçlük yaşadıklarını bu nedenle bazı öğretmenlerin soyut kavram ve kelimeleri hiç öğretmek istemediklerini bu durumunda kendilerinin dil gelişimini olumsuz etkilediğini (Sarı, Sürücü ve Efilti, 2002), sosyal iletişim güçlüğü çekme olasılığı olan bu öğrencilere empati kurma becerisi olan öğretmenler tarafında daha fazla yardımcı olunabileceği (Karaahmet, 2011) tespit edilmiştir. İşitme engelli okullarında görevlendirilecek görsel sanatlar eğitimcilerinin atanmadan önce veya atandıktan hemen sonra özel eğitim bilgisini alabilecekleri hizmet içi eğitim kurslarına katılmaları, müfredat programlarında yer alan konuların, çocukların özellikleri göz önüne alınarak işlenmesi, kaliteli sanat eğitimin yapılması için uygun ortamların (dersliklerin) oluşturulması, çocukların müze ve ören yerlerinin eğitim amaçlı ziyaretlerine önem verilmesi, çocukların çalışmalarının ailelerin ve daha geniş çevrelerin görebileceği şekilde sergilenmesi ve değerlendirilmesi gerektiği (Engin, 2005) tespitler arasındadır.

2.10.3 Özel Eğitimde Görev Yapan Öğretmenlerin İş Doyumu ve Tükenmişlik