• Sonuç bulunamadı

Afrika Tarihine Giriş ve Yerleşim Birimleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Afrika Tarihine Giriş ve Yerleşim Birimleri"

Copied!
167
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AUZef

iSTAnBUl ÜniverSiTeSi AÇIk ve UZAkTAn eĞiTim fAkÜlTeSi

Prof. Dr. Alpaslan CEYLAN

AfrikA TArihine Giriş ve Yerleşim Birimleri

TARİH

(2)

1. Hafta e-Ders Kitap Bölümü

(3)

Dersimizin ilk haftasında Afrika Kıtasının coğrafi ve kültürel yapısı hakkında bilgi vereceğiz. Afrika ÖZET kıtasın tarihi hakkında bilgi vermeden önce onun coğrafyasını okumak ve öğrenmek gerekmektedir.

Bu yüzden, İlk derste, kıtanın coğrafyası hakkında bilgi edinmek daha doğru olacaktır. Afrika kıtasının jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri yeryüzü şekilleri, dağları, akarsuları, gölleri, iklim ve bitki örtüsü, sosyo-ekonomik ve nüfus özellikleri ve kıtanın tarihi geçmişi hakkında kısa notlar aktaracağız.

Buna ilaveten Afrika kıtasının modern zamanlara geliş sürecinde yaşamış olduğu siyasi, ekonomik ve kültürel olaylar hakkında bilgiler aktaracağız. Afrika kıtasının Avrupa ülkeleri ile olan ticari, dini ve sosyo-politik ilişkileri de bu dersin konuları arasındadır.

BİRİNCİ BÖLÜM COGRAFYA 1.AFRİKA COĞRAFYASI

Asya’dan sonra ikinci büyük kıta olma özelliği taşıyan Afrika kıtası, 30. 2 milyon km2 alana sahiptir.

Kıtanın kuzey-güney uzunluğu yaklaşık 8.000 km, doğu-batı uzunluğu ise 7.500 km’dir. Genellikle engebeli bir arazi yapısına sahip olan Afrika’nın uzun sıradağları mevcut değildir. Buna karşılık dünyanın en

büyük çölü olan Sahra Çölü burada yer almaktadır. Sahra Çölü, kuzeyde Akdeniz kıyısından başlayıp Orta Afrika’nın kuzeyine kadar ulaşır ve oradan Orta Afrika’nın kuzeyinde son bulur. Kıtanın orta bölümünde alçak ve yüksek platolar yer almaktadır. Dünya medeniyet tarihine büyük katkılar sağlayan Afrika kıtasının kendine ait sosyo-ekonomik ve ekolojik özellikleri, kıtanın tarihi serüveninde önemli roller üstlenmiştir.

Jeolojik özellikler bakımından Afrika’nın temeli, dünyanın en sert kütlesini meydana getiren Pangaea kütlesinin büyük bir bölümüne dayanır. Bu muazzam temel, tortullarla kaplıdır. Genel olarak engebeli bir topografyaya sahip olan Afrika’nın başlıca sıradağları; Kuzeyde Tunus, Cezayir ve Fas topraklarında birkaç sıra halinde uzanan Atlas Dağları, güneyde bulunanlar ise Güney Afrika Cumhuriyeti’nin güney kıyısı boyunca uzanan Draken dağlarıdır. Kuzey Afrika’nın en yüksek noktası Cebel Tubkal(4165 m.),

Yüksek Atlaslar’ın Batı Yüksek Atlası kesiminde yer alır. Afrika’da çok az yer tutmuş volkan dağları ise daha ziyade Sahra’nın orta bölümünde, Batı Afrika’da, Doğu Afrika’da ve Güney Afrika’da yer alır. Sahranın orta bölümünde yer alan Ahaggar dağı (2198 m.) ve Tibesti (3415 m.) dağı çölün ortasında yer alan birer volkan konileridir.4070 m. Yükseklite yer alan Kamerun Dağı ise aktif bir yanardağ olarak varlığını sürdürmektedir.

Yerkürenin en yüksek kırığını oluşturan Büyük Yarık Vadi, Afrika Kıtası’nın doğusundan başlar, Kızıldeniz üzerinden Akdeniz Körfezi ve Lut Gölü’nü takip ederek Türkiye’ye ulaşır. Bu Yarık Vadi’de çökme sonucu oluşan hendekler, yarıklar ve çok sayıda göl bulunur. Tanganika, Niyasa, Victoria, Kivu, Edward, Albert, Rudolf bu göllerden bazılarıdır.

Sahra Çölü’nün büyük bir bölümünde günümüzden binlerce yıl önce (6.000-9.000) nemli iklim şartlarının etkili olduğu bilinmektedir. Bu dönemde kurulan Neolitik yerleşmeler, hayvanların

evcilleştirilmesi ve tarımın yapılması ile birlikte toplumsal yaşamın temelleri atılmaya başlanmıştır. Bu tarihsel süreç; Afrika’nın ileride kurulacak olan kent devletlerinin oluşmasına da zemin hazırlamıştır.

1.1. İklim ve Bitki Örtüsü Özellikleri

Ekvator ve dönencelerin geçtiği Afrika’da, ekvatoral, sub-ekvatoral (yarı ekvatoral), savan, kurak tropikal (çöl) ve sub-tropikal (Akdeniz) iklimleri görülmektedir. Bununla birlikte Orta Afrika’daki yüksek platolarda yükseltiye bağlı olarak dikey yönde farklı iklim kuşakları görülür. Afrika’nın yağış ve sıcaklık durumunu, coğrafi enlem, karasallık, hava kütleleri ile yükseklik etkilemektedir. Ocak ayında sıcaklık kıtanın güneyinden kuzeyine doğru bir azalma gösterir. Akdeniz kıyılarında ortalama 15°C’nin üzerinde olan Ocak ayı sıcaklığı, Orta Afrika’nın güneyinde Zambiya, Namibya ve Angola’da 35°C’ye ulaşır. Yaz mevsiminin yaşandığı Güney Afrika kıyılarında ise sıcaklık, 200 C’ ye düşer.

(4)

Kıtanın iç kesimlerinde özellikle Sahra’da şiddetli karasal iklim özellikleri hakimdir. Burada hava neminin çok düşük olmasına bağlı olarak yazın sıcaklık gündüz 500C’nin üzerindeyken, gece ise bazen 00C’nin altına kadar iner. Yağışın dağılışında da büyük değişiklikler görülür. Ekvatoral bölgede birkaç metreyi bulan yağış, kuzey ve güneye doğru azalma gösterir. Ocak ayında en yağışlı kesimler, Ekvatorun güneyi ile Madagaskar Adası’dır. Temmuz’da ise Kongo Havzası ile Orta Afrika’nın yüksek sahaları bol miktarda yağış alır. Afrika’da genel olarak yağışlı, kurak tropikal ve sub-tropikal iklim tipleri kendini gösterir.

Kıtanın Ekvatora yakın olan bölgelerinde, Ekvator’un 5° kuzey ve güney paralelleri arasında bol miktarda yağış düşmesine bağlı olarak, Gine Körfezi dolaylarında Ekvatoral yağmur ormanları yer alır.

Ekvatoral bölgedeki yağmur ormanlarının kuzey ve güney kesimlerinde yağışın bir mevsimde düşmesine bağlı olarak savanlar ortaya çıkar. Kuzeydeki savan kuşağının kuzeyinde ve güneydeki savan bölgesinin güneyinde bozkırlar kendini gösterir. Buralarda otların boyları kısalmaya ve ağaçların yerini yavaş yavaş kurakçıl çalılar almaya başlar.

Çöl iklimi, Afrika’nın kuzeyinde Akdeniz kıyısının hemen güneyinden başlayarak Kuzey Afrika’nın orta bölümüne kadar devam eder, Daha sonra Sahra ile güneyde ise batıda Atlas Okyanusu kıyısından başlayan Namibya ve Kalahari çöllerinde kendini kuvvetlice hissettirir. Çöllerde su kaynaklarının çıktığı ve akarsuların geçtiği sahalarda, tarımsal üretim yapılır. Örneğin Sahra çölünün doğusundan geçen Nil Vadisi boyunca Mısır, Libya, Tunus ve Cezayir’in güney kesimlerinde, dağların eteklerindeki kaynaklarda kurulan vahalarda sulu tarım yapılır ve genellikle hurma yetiştirilir.

Akdeniz iklimi, Afrika’nın güney kesiminde ve kuzeyde Akdeniz kıyısında görülür. Akdeniz

kıyısındaki Magrip ülkelerinde çoğunlukla turunçgiller ve zeytin yetiştirilir. Güney Afrika’da ise üzüm ve turunçgiller üretimi yapılır.

Kıtada iklim şartlarına bağlı olarak rejimi düzenli, debisi yüksek nehirler ile çöl bölgelerine yakın sahalarda geçici akarsulara varıncaya kadar değişik akarsu rejim tipleri görülür. Kıtaya hayat veren Nil Nehri, Etiyopya yüksek sahasından doğan Mavi Nil ile Orta Afrika platosundaki göllerden Victoria’dan (Albert) doğan Beyaz Nil, Hartum’da (Sudan) birleşerek Akdeniz’e dökülür. Karma bir rejime sahip olan Nil Nehri, 6648 m. uzunluğu ile dünyanın en uzun nehri olup aynı zamanda dünyanın en geniş havzasına (3.349.000 km2) sahiptir. Kıtanın diğer önemli akarsuları: Kongo Havzası’ndan kaynağını alarak Atlas Okyanusu’na dökülen Kongo, Gine Körfezi’ne dökülen Nijer ile Hint Okyanusu’na kavuşan Zambezi’dir

Nehir ulaşımı Afrika kıtasında oldukça yaygındır. Ulaşıma en elverişli nehir ise Nil Nehri’dir. 1900’lü yılların başından başlayarak günümüze kadar Nil Nehri üzerinde birçok baraj inşa edilmiştir. Bunların en büyüğü yapımı 1970’li yıllarda sona eren Assuan Barajı’dır. Yapılan bu barajlar sayesinde Mısır ve Kahire arasında nehir ulaşımı ve taşımacılık yapılmaktadır. Barajlar sayesinde su taşkınları önlenmiş ancak, Mısır topraklarına verimli mil gelmesini önlemiştir. Bu durum Mısır tarımında olumsuz sonuçlar doğurmuştur.

Afrika’nın kurak bölgeleri, özellikle Sahra’nın batısındaki Mali ve Namibya çöllerinin yer aldığı sahalarda, günümüzden 8-10 bin yıl kadar önce Holosen başlarında bugünküne göre nemli bir iklim hüküm sürdüğü bilinmektedir. Günümüzde ise bir taraftan iklimin kuraklaşması, diğer taraftan doğal ortamın bozulması ile kıtada büyük oranda çölleşme eğilimi başlamıştır.

1.2. Sosyo- Ekonomik ve Tarihi Özellikler

Kara kıta Afrika’nın tarihi çok eskiye dayanır. Yapılan arkeolojik araştırmalar, Paleolitik insan kültürüne ait bulgu ve buluntuların Afrika’nın doğusunda olduğunu ortaya çıkarmıştır. Afrika, tarih boyunca çeşitli kültür ve medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Örneğin Mısır Medeniyeti; Akdeniz,

özellikle Roma kültür ve medeniyetinde önemli izler bırakmıştır. Mısır medeniyetinin Afrika ve Ön Asya’ya kazandırmış olduğu sosyal ve kültürel yenilikler, bugünkü Ön Asya dünyasının şekillenmesinde anlamlı sonuçlar ortaya çıkarmıştır Ancak batı sömürgeciliği, günümüz Afrika’sının kültürel, ekonomik ve idari

(5)

yapısında önemli değişmelere sebep olmuştur. Örneğin bazı ülkelerde resmi dil olarak İngilizce ya da Fransızca kabul edilmiştir.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun Nüfus verilerine göre Afrika’nın nüfusu 1 milyarı aşmıştır.

Afrika’da nüfus yoğunluğu, büyük nehirlerin çevresinde ve kıyılarda fazladır. Nil, Nijer, Zambezi ve Kongo ırmakları çevresi, nüfusun en çok olduğu alanlardır. Kıtanın en yoğun nüfuslu bölgesi ise Nil Vadisi ve deltasıdır. Nüfus yoğunluğu bakımından en seyrek yerler ise Ekvatoral bölge, Sahra ve Kalahari çölleridir.

Eski kara kütlelerinden olan Afrika, erken dönemlerden beri nüfusu fazla olan kıtalardandır. 2000’li yıllarda dünya nüfusunun %13’ünü oluşturan Afrika Kıtası’nın nüfusunun 2050’li yıllara doğru nüfus artış hızına paralel olarak bir buçuk milyarı bulacağı tahmin edilmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere Afrika kıtası nüfusu en hızlı büyüyen kıtalardan biridir. Ancak nüfus artış hızına bağlı olarak ekonomik iyileşme ve tarımsal üretim artışının sağlanamaması kıtayı açlıkla baş başa bırakmaya devam edecektir. Ekvatoral ormanların ve çöllerin çok seyrek nüfuslu olmasına rağmen, Orta Afrika’daki göllerin çevresi, ekvatoral bölgedeki yüksek sahalar ve Güney Afrika’nın Akdeniz kıyıları ise yoğun nüfuslu yerlerdir. Afrika

nüfusunun yaklaşık %70 kadarı kırsal alanlarda yaşamaktadır. Ancak son zamanlarda kırsal nüfusun büyük şehirlere aktığı görülmektedir. Johannesburg, Lagos, Kahire, İskenderiye, Nairobi, Addis Ababa kıtanın büyük kentleri arasındadır. Kıtada nüfus artış hızı ortalama %3 civarındadır.

Sub-Sahra Afrika’sı, çok değişik kültürel özellikleri bünyesinde barındırır. Kıtanın bu bölümünde yüzlerce farklı etnik grup bulunmaktadır. Bu gruplar arasında 1.000’den fazla Afrika dili konuşulmaktadır.

Afrika’da etnik grupların nüfusu, bölgelere göre değişiklik göstermektedir. Mesela Yoruba, Hausa ve İbo etnik gruplarının nüfusu birkaç milyonken, Doğu Afrika’daki Kikuyu, Luo, Luhya, Kamba etnik gruplarının nüfusu 1 milyondan fazladır. Doğu Afrika’da en çok konuşulan dil, Arap ve Afrika dili karışımı olan

Swahili’dir. Bu dil, asırlar önce Araplar ve Afrikalılar arasındaki ticari münasebetten doğmuştur. Kalahari bölgesindeki Kung toplumu ise en eski Afrika dilini konuşmaktadırlar.

1.3. İdari ve Siyasi Özellikler

Afrika şehirlerinin ve kent devletlerinin tarihi MÖ. 2.000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Nitekim MÖ.

2.000 yılı ile MS. I. yy. arasında tarım yapılan Nil Nehri boyunca birçok şehir ve devletlerin kurulduğu yapılan arkeolojik çalışmalardan anlaşılmıştır. Milattan önceki asırlardan itibaren gemi ve kervanlarla Çin ve Hindistan ile ticaret yapıldığı bilinmektedir. Fildişi, Abanoz, Altın, İpek, hayvan derileri ve diğer mallar;

Güney ve Orta Afrika’dan Hindistan ve Çin’e, buradan diğer Uzakdoğu ülkelerine satılmaktaydı. Nil Vadisi kuşağındaki yerlerde demirden yapılan çeşitli eşyalar, civar ülkelere ihraç edilirdi.

Afrika’nın batı Savan bölgesinde birçok zengin krallık kurulmuştur. MS. 700-1700 yılları arasında bu bölgede birçok imparatorluk ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında Gana (Ghana), Mali, Songhai ve

Benin bulunmaktaydı. Diğer taraftan Mısır gibi güçlü devletler güçlerini çoğunlukla ticaretten ve ticaret yollarındaki hâkimiyetlerinden almaktaydılar. Bu anlamda özellikle kuzey-güney yolunda, ana yollar üzerinde altın ve tuz ticareti yapılmaktaydı. Sahra ve Sahel’de yaşayan çöl halkı, güneyde orman bölgelerinde yaşayanların tuz ihtiyaçlarını karşılarken, güneyde ormanlık sahalarda yaşayanlar da kuzeydeki çöl halkının altın, baharat ve orman ürünlerini karşılıyorlardı.

Ekvatoral Batı Afrika’da Kongo Devleti, Kongo (Zaire) Nehri’nin önemli bir bölümünü kontrol ederlerdi. Hint Okyanusu’ndan geçen gemilerin malları, Doğu Afrika sahilleri boyunca geçen ticaret yollarında satılmaktaydı. Hint Okyanusu kıyısındaki Mombasa, Mogadişu ve diğer şehirler, önemli birer ticaret merkeziydi. Burada yoğun olarak yapılan ticaret, MS. 900’den sonra ülkenin zenginleşmesine zemin hazırlamıştır.

1.4. Modern Zamanlara Doğru Afrika

XV. yüzyılın sonuna doğru Portekizliler, İngilizler ve Hollandalılar; sahil şeridi üzerindeki

Afrikalılarla ticaret yapmaya ve buradaki malları Avrupa ve Asya’ya satmaya başladılar. Sahilde yapılan ticaret daha sonra Sahra’ya doğru kaydı ve savan bölgesinde ticaret sayesinde gelişen şehirler kuruldu.

(6)

Başlangıçta Avrupalılar, Afrika’daki altın ve baharatla ilgilenirken, 1600’lü yıllarda yapılan ticaret daha sonra esir ticaretine dönüşmeye başladı. Kıtanın kuzeyinde yoğun olarak yaşayan Arap tüccarlar, Afrika’nın doğu sahillerinden köle satın almaktaydılar. Avrupa’nın da araya girmesiyle köle ticareti daha da yaygınlaşmaya başladı. 1600 ile 1800’lü yıllarda yaygın olarak yapılan köle ticareti sonucunda yaklaşık olarak 20 milyon Afrikalının başta Amerika, İran ve Hindistan’a götürüldüğü düşünülmektedir. Çok dramatik sahnelere konu olan köle ticareti sırasında, birçok Afrikalı denizlerde feci halde can vermiştir.

Bütün bu olaylar Afrika’nın tarihinde derin yaralar açmış ve Afrika’nın sosyo-kültürel yönden gerilemesine sebep olmuştur.

1800’lü yıllarda devam eden köle ticaretinin rengi değişmeye başladı. Çünkü Avrupalı tüccarlar

yıllarca Afrika’yı sömürdükten sonra şimdi de sıra misyonerlik faaliyetlerine gelmişti. İngilizler, Almanlar, Fransızlar, Portekizliler, İspanyollar kıtanın içlerine doğru ilerleyerek, sürekli yerleşim amaçlı koloniler kurmaya başlamışlardı.

Bu şekilde sömürgeleşmeye başlayan kıtada kısa zamanda batılı büyük şirketlerin ucuz işgücüyle kurmuş oldukları büyük fabrikalar ve üretim kolları meydana getirildi. Bu sistem kısa sürede hammadde kaynaklarının temininde batılı devletler arasında büyük bir yarışın başlamasına sebep oldu. Yapılan

bu kültürel ve ekonomik tahribat sonunda milyonlarca Afrikalı, İngilizce ya da Almanca konuşan ve Hristiyanlığa inanan insanlar haline geldi. Çok geçmeden Afrika’da büyük devletlerin dominyonluğunu kabul etmiş birçok ülke ortaya çıkmaya başladı.

II. Dünya Savaşı’nın hemen akabinde 1945’te Afrika’da milliyetçilik hareketleri ortaya çıkmaya başladı. Batılıların sömürgeciliğinden kurtulan Afrika halkları birer birer bağımsızlıklarını kazanmayı başardılar. Afrikalı halklardan ilk bağımsızlığını kazanan ülke Gana olmuştur. Yeni kurulan bu ülkeler mevcut dünya düzenine uyum sağlamak için kurumsal, ekonomik ve idari manada Avrupa ülkelerini ve batılı devletleri model olarak aldılar. Afrika’yı zamanında doğal sınırlarından uzaklaştıran Batılı devletler halklar arasında büyük ayrışmalara sebep olmuştur. Üretimin yabancı şirketlerin elinde bulundurulması, demokrasi ve halkla çatışmayan yönetim şekillerinin kurulamaması, devletleşme ve milletleşme süreçlerini tamamlayamamaları, birçok diktatör sistemlerin kurulmasını sağlamıştır. Çok kısa bir süre içinde kanlı iç çatışma ve darbelerin yaşandığı kıta, büyük bir çöküş yaşamaya başlamıştır. Bugün bu sorunların bir çoğunu geride bırakmaya çalışan kıta Afrika’sı, halen daha kökü eskiye dayanan birçok problemle boğuşmaktadır.

Pazarlama şartlarının yetersizliği, doğal çevrenin tarıma çok fazla elverişli olmaması, tarım alanında yetersizliğe sebep olmaktadır. Bundan dolayı kıtada geçime yönelik tarımsal ürünler yetiştirilmektedir; Muz türleri, pirinç, meyve vb. Kıtayı daha önce sömürgeleştiren batılı şirketler ve holdingler Hindistan cevizi, kakao, palmiye yağı, muz, şeker kamışı vb. üreten büyük çiftlikler (plantasyonlar) kurmuşlardır. Bu şekilde Afrika’da yetiştirilen tarım ürünleri koca Afrika nüfusunu besleyememektedir. Bundan dolayı kuraklığın olduğu yıllarda yiyecek sıkıntısı çok fazla olduğu için açlıktan ölen binlerce insan bulunmaktadır.

Madencilik bakımından zengin olan Afrika’da eskiçağlardan beri demirden çeşitli aletler ve altından ziynet eşyaları yapılmaktadır. Yaklaşık olarak dünya altın üretiminin yarısı bu kıtadan sağlanmaktadır.

1945’ten sonra bağımsızlığını kazanan ülkelerde örneğin; Nijerya, Libya, Cezayir, Güney Afrika gibi altın üretiminde önemli artışlar olmuştur. Bunun yanı sıra taş kömürü, krom, değerli taşlar çıkarılan diğer önemli madenlerdendir. Altın bakımından zengin rezervlere sahip olan Güney Afrika altın yataklarını batılı birçok şirket ve holding işletmektedir.

Afrika kıtasında gür yağmur ormanların bolluğu, engebeli arazi şekilleri, dağlık alanlar, kum fırtınaları ve kumullar ulaşım ağının düzgün bir şekilde yapılmasını engellemektedir. Afrika ülkeleri, batılı ülkelerle koloni dönemlerinden kalma olan olan ticari ilişkilerini sürdürmektedirler. Güney Afrika,

(7)

Birleşik krallık, ABD, Tunus, Fas, Cezayir, Fransa ile Kongo ise Belçika ile eskiden beri var olan bağlarını kesmemişlerdir. Gittikçe batılı manada modern kurumları benimseyen Afrika ülkeleri, 1963’te Afrika Birliği Teşkilatı’nı kurdular (OAU). Bu teşkilat aracılığı ile Afrika ülkeleri ilmi, ekonomik, politik ve askeri amaçlı ilişkilerini geliştirmektedirler.

1997’de BM Kalkınma programının düzenlediği bir konferansta dünyada günlük geliri1 ABD

dolarının altında olan 1 milyar 300 milyon insanın bulunduğu ve bu insanların çoğunun Afrika’da yaşadığı açıklanmıştır. Maalesef bu durum dünya kaynaklarının acımasızca kullanılmasının ve küresel kapitalizmin bir sonucudur.

SONUÇ

Bu hafta derste Afrika kıtasının konumu, coğrafyası, yeryüzü şekilleri, iklim ve bitki örtüsü, sıcaklık ve yağış özellikleri ve tarımsal yapısı, sosyo-ekonomik ve nüfus yapısı hakkında bilgiler edindik. Kıtanın coğrafi yapısının şekillenmesindeki jeolojik özellikler ve iklimin, insan hayatında ne kadar önem arz ettiğini gördük. Coğrafi yapının kıta insanının yaşamına ve nüfus dağılımına olan etkisini öğrendik.

Bununla beraber suyun insan yaşamının belirlenmesinde geçmişten günümüze ne kadar önemli

olduğunu anladık. Dolayısıyla Afrika kıtasının kendine has sergilemiş olduğu özellikler sayesinde diğer kıtalardan farklı bir kıta olduğunu kavradık.

Bu dersin sonunda, Afrika kıtasının tarihi ve medeniyetinin şekillenmesinde Roma ve Mısır medeniyetlerinin yapmış olduğu katkıyı anlamaya çalıştık. Ayrıca kıtanın tarihi serüvenine katkı sağlayan olumlu ve olumsuz şartların neler olduğunu ve bugünkü kıtaya nasıl yansıdığını görmeye çalıştık. Modern zamanlara doğru Avrupa, köle ticareti ve Afrika uluslarının bağımsızlık hareketlerinin nasıl başladığını ve nasıl sonuçlandığını öğrendik.

(8)

KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ

1.Aşağıdakilerden hangisi Afrika’da yer alan çöllerden birisidir?

a) Taklamakan

b) Gobi

c) Arizona Çölü

d) Sahra Çölü

e) Atamaca Çölü

2. Aşağıdakilerden hangisi Afrika kıtasındaki göllerden değildir?

a) Aral

b) Niyasa

c) Victoria

d) Tanganika

e) Baykal

3. Afrika’nın yağış ve sıcaklık durumunu aşağıdakilerden hangisi değiştirir ?

a) İklim ve coğrafi şartlar

b) Nemlilik

c) Coğrafi enlem, karasallık, hava kütleleri ve yükseklik

d) Karasallık

e) Nüfus

4. Afrika kıtasının tarihinin oluşumunda aşağıdaki medeniyetlerden hangisi daha etkili olmuştur ?

a) Grek medeniyeti

b) İspanya medeniyeti

c) Yerli kabileler

d) Mısır ve Roma medeniyeti

e) Kimmerler

5. Aşağıdakilerden hangisi M.S 700 ve M.S 1700 yılları arasında kurulan Batı Afrika Savan krallıklardan birisidir?

a) Gana krallığı

b) Elam krallığı

c) Babil krallığı

d) Habeş krallığı

e) Pers Krallığı

6. Aşağıdakilerden hangisi XV. Yüzyılın sonundan itibaren Afrika ile ticari ve kültürel temasa geçen Avrupa ülkelerinden değildir?

a) İngiltere

b) Finlandiya

c) Portekiz

d) Almanya

e) Fransa

7. Afrika’nın M.Ö.’ki yıllardan itibaren ticaret yaptığı ülkeler hangi şıkta doğru olarak verilmiştir?

a) Çin- Malezya b)Malezya- Sudan c)Çin- Hindistan

(9)

d) Taylan- Mısır e) Fransa-İspanya

8. Afrika kıtasında bağımsızlık ve milliyetçilik hareketleri ne zaman ortaya çıkmaya başladı?

a)1914 b) 1945 c)1935 d)1960 e) 1945

9. Aşağıdakilerden hangisi Güney Afrika’da çıkarılan önemli madenlerden değildir?

a) Altın b) Demir c) Taşkömürü d) Bor e) Krom

10. Batı Afrika ülkeleri kendi aralarındaki ekonomik ve politik birliğini aşağıdakilerden hangisi sonucu oluşmuştur. ?

a) 1963’ te Afrika Birliği (OAU) Teşkilatı’nı kurarak sağladılar.

b) 1952’te BM’ye üye olarak sağladılar.

c) 1955’te Nato’ya girerek sağladılar.

d) 1974’te AB’ye girerek sağladılar.

e) 1910’ Nato’ya girerek sağladılar.

Yanıtlar: 1d, 2a, 3c, 4d, 5a, 6b, 7c, 8b, 9d, 10a

(10)

2.Hafta e-Ders Kitap Bölümü

(11)

ÖZET

Evrimsel değişiklerin yaşandığı karmaşık bir tarih olan Mısır Tarihi’nin doğduğu Nil Deltası’nda kurulan erken kültürler öğrenilecektir. Mısır’ın Tarih öncesi dönemleri, ayrıldığı bölümler ve bu bölümlerde medeniyetin gelişim süreci ele alınacaktır. Aşağı ve Yukarı Mısır Kültürleri olarak iki

bölümde incelenerek, Aşağı Mısır’da; Fayyum, Merimde, El Omari, Maadi kültürleri ile Yukarı Mısır’da;

Badarian, Nagada I - II – III kültürleri eleştirel gözle kavranacaktır. Erken Hanedanlık Döneminde

“Tinitler” olarakta anılan I – II. Hanedanların faaliyetleri, Yukarı ve Aşağı Mısır’ı birleştirmelerinin önemi öğrenilerek, dönemin kültürel özelliklerine değinilecektir. Tinitler’den sonra başlayan Eski Krallık döneminde başa geçen kralların saltanatları sürecinde Mısır’da bırakmış oldukları izler incelenecektir.

İKİNCİ BÖLÜM

MISIR’DA TARİHİ SÜREÇ

1.HANEDANLAR ÖNCESİ DÖNEMDE MISIR

Eski Mısır’ın siyasal ve toplumsal tarihi hakkında çok şey bilinmekle birlikte halen aydınlatılmayı bekleyen çok daha fazla şey olduğu bir gerçektir. Eski Mısır’a ait kapsamlı yazılı belgelerin azlığı bu eksikliğin başlıca nedenlerindendir. Bunun sonucu olarak erken dönemden başlayarak Mısır tarihinde kronolojik farklılıklar görülmektedir.

Ayrıca yazılı belgelerin bulunduğu Turin, Karnak, Abydos ve Sakkara gibi merkezlerden çıkarılan kral listeleri ise firavunların isimlerini ve saltanatlarını belirlemek açısından önemli olmakla birlikte yazıldıkları dönemin önyargı ve efsanelerinin, tarihsel olaylarla iç içe geçmesi bu listelerin kronolojik bakımdan

doğruluğuna da gölge düşürmektedir.

M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış olan Mısırlı rahip Manetho tarafından atılmıştır. Manetho’nun bu çalışması günümüzde tamamen kaybolmuş olsa da Manetho’dan alıntılar yapan tarihçiler tarafından Mısır Tarihi;

ilk hükümdar Menes’ten başlayıp Büyük İskender’in Mısır’ı ele geçirmesine kadar uzanan 31 hanedanlığa (sülale) bölünmüştür.

Günümüzde de Mısır Tarihi Manetho’nun yaptığı gibi hanedanlıklara (sülale) ayrılarak

incelenmektedir. Ancak Mısır kültürünün de temelini oluşturan erken tarihi “Hanedanlar Öncesi Dönem”

olarak isimlendirilerek incelenir.

Hanedanlar Öncesi Dönem’de Mısır’a baktığımızda ilk yerleşimler Paleolitik Çağ’a (M.Ö.8000-7500) tarihlendirilen taş aletlerle Nil Vadisi’ni çevreleyen dağlarda başlamıştır. Bu dönemde Nil Vadisi’nin bataklık halinde olması nedeniyle insanlar daha çok Nil’in çevresindeki dağlarda yaşamışlardır. Avcılık ve toplayıcılıkla geçinilen bu dönemden sonra Sahra’nın giderek kuraklaşması ve çölleşmesi sonucunda artık avcılık ve toplayıcılıkla geçinen halklar M.Ö. 5. binden itibaren Delta Bölgesi’ne ve Nil Vadisi’ne göç etmişlerdir. İnsanların dağlardan inerek Nil kıyısında toplanması Mısır için değişiminde başlangıcıdır.

Böylece Mısır’da bir geçiş dönemi olan Mezolitik Çağ (M.Ö. 7500-6000) ile devam eden Neolitik Çağ (M.Ö.

6000-4600) başlamıştır.

(12)

Neolitik Çağ’da insanlar ilk köyleri kurmuş, hayvanları evcilleştirmiş, tarım yaparak çanak çömlek üretmişlerdir. Böylece artık Mısır için bir kültürel yapı ortaya çıkmaya başlamıştır. Nil kıyısındaki dar şerit araziyi ekip biçen bu dönem toplumu zamanla nüfuslarının da artması ile bu arazi toplumlarına yetmemeye başlamıştır. Bunun sonucu olarak Nil taşkınlarını kontrol altına alarak kanallar ve havuzlar açarak kendilerine uygun araziyi oluşturmayı başarmışlardır. Böylece Mısır, bereketli bir vaha haline gelmeye başlamıştır. Nil’in çevrelediği toprakların sürekli işlenmeye başlanması beraberinde birçok

gelişmeyi de birlikte getirmiştir. M.Ö. 3000 yıllarına doğru karasaban kullanılarak tarımda verim arttırıldı.

Çömlekçi çarkının (turnet) bulunmasıyla birlikte çömlekçilik gelişmiş ve sanayileşmiştir. Ayrıca altın ve bakır kullanımıyla birlikte takı yapımı artmış ve bu durum ticareti getirerek, Mısır’ın komşu iletişimini geliştirmiştir.

Neolitik Çağ’da ve sonrasında bu faaliyetlerle birlikte Aşağı Mısır (Delta) ve Yukarı Mısır (Vadi) bölgesinde farklı kültürler ortaya çıkmıştır. Bu kültürlerden en önemlileri Aşağı Mısır’da Fayyum A,

Merimde, El-Omari, Maadi, Yukarı Mısır’da ise Badarian Kültürü, I. Nagada Kültürü (Amra /Amratian) II.

Nagada (Garzean) ve III. Nagada Kültürü’dür.

1.1. Aşağı Mısır (Delta / Kuzey Mısır) Kültürleri

1.1.1. Fayyum A (M.Ö. 5200): Fayyum Gölü’nün kuzey kıyılarında bir yönetim altında yaşadıkları anlaşılan bu toplumun avcılık ve çiftçilikle geçinmektedir. Yaklaşık 1200 yıl etkisi görülen ve Mısır’ın ilk yerleşik halk topluluklarını oluşturdukları kabul edilen bu toplumun sazdan yaptıkları evlerde yaşadıkları görülmektedir.

1.1.2. Merimde(n) (M.Ö. 4800): Aşağı Mısır Bölgesi’nin batısında yer alan Merimde’de kültüründe tıpkı Fayyum A’da olduğu gibi sazdan yapılmış evlerin daha sonra gelişim göstererek kerpiç oval evlere dönüştüğü görülmektedir.

1.1.3. El-Omari /Helwan (M.Ö.4600): Günümüzde Kahire-Helwan arasında Kahire’nin 5 km

kuzeyinde yer almaktadır. Saz ve kerpiçten yapılmış oval evlerin görüldüğü kültür, ilk kez Amim El-Ömer ve Paul Bovier-La Pierre tarafından keşfedilmiştir. Bu nedenle kültüre “El Omarî” ismi verilmiştir. Kültüre ait buluntular arasında el yapımı perdahlı, kırmızı ve siyah çömleklerle kesici ve parçalayıcı taş aletlerle, orak, ezgi taşları gibi tarıma yönelik aletlerde tespit edilmiştir. Ayrıca evlerin yakınına küpler içerisine ölülerinin gömüldüğü de görülmektedir.

1.1.4. Maadi (M.Ö.3700): Günümüzde Kahire yakınlarında yer alan merkez yaklaşık 15 km

uzunluğunda 200-300 m. genişliğindedir. İl çalışmalar 1930-1953 yılları arasında Kahire Üniversitesi’nden M. Amer ve I. Rizkana Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden O. Menghin, K. Bittel tarafından yürütülmüştür.

Daha sonra 1970’lerin sonlarında Roma La Sapienza Üniversitesi ve 1980’lerde ise El-Ezher Üniversitesi’nden F.A. Bedevi tarafından çalışmalar devam ettirilmiştir. Yapılan bu çalışmaların buluntuları ışığında kültürün çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştığı tam bir yerleşik kültüre sahip oldukları anlaşılmaktadır. Bu çalışmalar sonucu tespit edilmiş buluntular arasında ergitilmiş küçük bakır boncuklar, siyah veya kahverengi, cilalı kâseler, tabaklar ve büyük depolama kapları, çakmaktaşı ve kemik aletler, çeşitli takılar ile yün kumaş kalıntıları gösterilebilir. Merkezde özelikle seramiklerde yerel özellikler görülse de diğer ithal buluntular Filistin ve Yukarı Mısır ile bağlantıları olduğunu göstermektedir. Buğday, arpa ve bazı bakliyatlar ile tahıl öğütme taşları, el değirmenleri, tarımın kültürün ekonomik temelini oluşturduğunu göstermektedir. Maadi krallık kültürünün öncüsü olarak sayılması bakımından önemlidir.

(13)

1.2. Yukarı Mısır (Vadi / Güney Mısır) Kültürleri

1.2.1. Badarian / Badari (M.Ö.5000 / 4400): Yukarı Mısır’ın Nil Bölgesi’nde “El-Badari” olarak ta

isimlendirilen bölgede yer almaktadır. Bölgede M.Ö. 5000’e kadar uzanan daha erken ilkel bir yerleşime ait hayvan derisinden yapılmış çadırlarda oturan, hayvan derisinden yapılmış giysileri kullanan ve avcılıkla geçinen “Semisedentary” insan topluluklarına buluntular elde edilmiştir. Tarım, hayvancılık ve Balıkçılıkla geçinen bu kültür insanlarına ait çok sayıda mezarla birlikte silah, taş aletler, tas ve fildişi objeler tespit edilmiştir. Ayrıca kaliteli bir seramiği olan Badarian’ın Hanedanlar Öncesi Dönem seramiğinin öncüsü olması bakımından önemlidir.

1.2.2. Naqada I / Amratian (M.Ö. 3750): Yukarı Mısır bölgesindeki diğer önemli bir kültürde Nagada Kültürü’dür. Nil’in batısında yer alan kültür kendi içinde üç ayrı alt kültüre ayrılmaktadır. İlk olarak

1923’te yapılan kazılarla tanınan kültür Yukarı Mısır’ın ilk tarım kültürüdür. Bazı kaynaklarda Badarian kültürünün eski Naqada kültürü ile kısmen çağdaş olduğunun ileri sürülmesi kronolojik farklılıkları doğurmaktadır.

Nagada I Kültürü, El-Amrah yakınındaki mezarlıktan dolayı Amratian olarak ta bilinmektedir.

Nagada I, Badarian kültürü özellikleri taşısa da Abydos ve Hierakonpolis’de penceresiz oval planlı evlerde yaşayan daha gelişmiş bir topluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kültüre ait buluntuları arasında kırmızı renkli malzeme üzerine krem boyalı geometrik veya stilize hayvan motifli kaplar ve ağız kenarları karartılmış kırmızı kaplar dikkat çekmektedir. Nagada I’de

bulunan çakmaktaşı ve bazalt öğütme taşları, bıçaklar ile çeşitli taş aletler, taşın yoğun olarak kullanıldığı göstermektedir. Üzerlerine hayvan tasvirlerinin çizildiği bıçaklarda kültürün belirgin özelliklerindendir.

Ayrıca bereket sembolü olarak ta görülen kadın tanrıça heykellerine rastlanmaktadır.

1.2.3. Naqada II/ Garzean (M.Ö. 3650 / M.Ö. 3400): Bu dönemde Yukarı Mısır’ın gelişerek Nubya bölgesine yapılan göçlerle Abydos’un güneyinde geniş bir yerleşim oluşmuştur. Bu bölgede ilk şehirleşme faaliyeti olarak kabul edilmektedir. İki bölge halkının kaynaşmaya başladığı bu dönemde ticaret ve el sanatları gelişmiş, bakır, altın ve gümüş gibi madenleri kullanılmıştır. Mimaride artık düz damlı dört köşe kerpiç evler ile Hierakonpolis’de inşa edilen tapınak dikkat çekmektedir. Duvar kabartmaları, boyalı duvar resimleri yapıldı. Gemi ve hayvan tasvirli çanak çömleklerin oldukça çok üretildiği Naqada II kültürü suresinde, Nil kıyılarında üretim faaliyetleri yoğunlaşmıştır. Buluntular arasında cilalı taşlar, mavi lapis taşları, siyah kenarlı bardaklar, vazolar, insan figürinleri dikkat çekmektedir. Seramiklerde belirgin özellik morumsu kahverengi renkli, çeşitli sahnelerin betimlendiği çanak-çömleklerdir.

1.2.4. Nagada III (M.Ö. 3300): Nagada kültürünün son aşaması oluşturan diğer kültürlere göre daha gelişkin bir kültürdür. Sapında çeşitli tasvirlerin yer aldığı çakmaktaşı ve fildişi bıçaklar kültür için önemlidir. Louvre Müzesi’nde Gebel al-Arak bıçağı bu bıçakların en güzel örneklerinden biridir.

Arkeolojik buluntular ve daha sonraki dönemlere ait yazılı kaynaklar, Hanedanlar Öncesi Dönem’de Yukarı Mısır ve Aşağı Mısır’ı yöneten krallar olduğunu ortaya koymaktadır. Kalkolitik Çağ’dan itibaren

(14)

Mısır’daki yerleşimler giderek büyüyerek birer, ikişer birleşip eyaletler haline gelmiştir. Bu eyaletlere Eski Yunan kaynaklarında “Nom” adı verilmektedir. Her Nom ayrı ayrı totemler etrafında toplanarak siyasi bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır. Kartal, yılan, köpek gibi simgeleri bulunan Nom’ların kendilerine has dili ve mitosu bulunurdu. Her Nom fiziki ve maddi açıdan güçlü bir yönetici tarafından kontrol edilirdi.

Bu yöneticilerden Yukarı ve Aşağı Mısır’ın kurucularından sayılan Tiu ve Ro hakkında çok fazla bilgi bulunmazken, Hierakonpolis’ten Memphis’e kadar egemenlik kurmayı başaran Zekhen (Akrep Kral- Scorpion) hakkındaki bilgiler ilk yazılı anıtları vermesi bakımından daha geniştir. Yukarı Mısır’ı kendi yönetimi altında birleştirmeyi başaran Zekhen (Akrep Kral), erken dönem devlet yapısının da temelini oluşturmuştur. Zekhen’den sonra kral olan Narmer ve Wazner’in egemenliklerinden sonra M.Ö. 4. binyılın sonlarına doğru Harüse (Şahin Tanrı) sülalesinden Menes (Aha) mücadeleleri kazanarak Yukarı ve Aşağı Mısır’ı tek bir yönetim altında birleştirmeyi başarmıştır. (yakl. M.Ö. 3050)

Irksal yapı farklılığı, ölü gömme yöntemlerindeki değişiklikler gibi verilerden yola çıkarak

Hanedanlar Öncesi Mısır halkının doğu, batı ve güneydeki toplumların bir sentezi olduğu anlaşılmaktadır.

Bu toplum, M.Ö. 3200’lerde kendine has bir yazı sistemi olan hiyeroglif yazısını kullanmaya başlayarak tarihi devirlere girmiştir.

2. ERKEN HANEDANLAR DÖNEMİ /TİNİT KRALLIĞI (M.Ö. 3050-2686)

Daha öncede bahsettiğimiz gibi Manetho Mısır Tarihini; ilk hükümdar Menes’ten başlayıp Büyük İskender’in M.Ö. 332 yılında Mısır’ı ele geçirmesine kadar uzanan 31 hanedanlığa (sülale) bölmüştür. Ancak bu bölümleme, krallar, hanedanlıklar ve saltanat süreleri bakımından birçok farklı görüşü de beraberinde getirmiştir. Torino Papirüsü, Abydos Kral Listesi ve antik yazar Herodotos (II. Kitap/99) ile desteklenen ilk görüşte; Mısır’ı birleştiren ilk kral Menes iken Hierakonpolis’te ki Narmer Levhasına göre ilk kral Narmer’dir. Kral Narmer; Narmer Levhası’nın bir yüzünde hâkimiyet simgesi olan Yukarı Mısır’ın beyaz tacını, levhanın diğer yüzünde Aşağı Mısır’ın kırmızı tacını giyerek tasvir edilmesi Yukarı ve Aşağı Mısır’ın aynı anda kralı olduğunu göstermektedir. Bundan dolayı birçok tarihçi Mısır’ın gerçek birleştiricisi ve ilk kralını Menes yerine Narmer olarak kabul etmektedir. Araştırmacılara göre burada kullanılan Narmer adı, kral listelerinde yer alan “Aha” Horosu, Menes’in tören ismidir ve aynı kişi olduğu düşünülmektedir.

İleri sürülen önemli konulardan biri de iki krallıktan meydana geldiği düşünülen ve Menes tarafından birleştirildiğine inanılan Mısır’ın bu konuda hiç delil barındırmamasıdır. Bu konuda yapılan incelemeler sonucunda varılan nokta, Yukarı Mısır’ın şef-krallar tarafından yönetilen şehir devletlerinden oluştuğu şeklindedir. Bu şehir devletlerinin en önemlileri; Nagada, Hierakonpolis ve Abydos’tur.

Ayrıca günümüzde bazı tarihçiler Manetho’nun Mısır’ın son hanedanlığı olarak belirlediği 31.

hanedanlığı (sülale) 2. Pers Egemenliği olarak isimlendirmektedir. Görüldüğü gibi Mısır, bilinen tarihi kadar bilinmeyeni de fazla bir kültür olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira Turin Kral Listesi ve Palermo Taşı gibi detaylı bilgiler veren yazılı belgeler sayıca az veya sadece kişisel saltanat sürelerini kapsadığından Mısır kronolojisi tam olarak aydınlatılamamıştır. Bu nedenledir ki Eski Mısır tarihi için kronolojik sıralamalar kaynaklarda farklılıklar göstermektedir. Bizde bu farklılıklar nedeniyle çalışmamızda verilen tüm

kronoloiik bilgileri tek bir sistem dikkate alınarak William J. Murnane’nin 1983 tarihli çalışması ve Douglas J. Brewer-Emily Teeter’in 2007 tarihli çalışması kriter alınarak hazırlanmıştır. Hanedanlıkların dönemlere bölünmesi, Kralların saltanat tarihleri güncel ve tüm dünyada kabul gören bu eserlere göre belirlenmiştir.

2.1. I. Hanedanlık (M. Ö. 3050-2890)

I.ve II. Hanedanlıkları kapsayan Erken Hanedanlar Dönemi’ne Tinit Krallığı’da verilmektedir. Tinit isminin kökeni “Tinis” ya da “This” hükümet merkezi anlamına gelmekte olup, Tanrı krallardan sonra başa

(15)

geçen ilk insan kralların temsil eder. Yapılan çalışmalar neticesinde Tinis şehrinin, Abydos yakınlarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu konuda en önemli kanıtlar, ilk kralların mezarları ve onlara ait yazı ve eşyaların Abydos’ta bulunmuş olmasıdır.

I. Hanedanlığın yukarıda da bahsedildiği gibi kesin olmamakla birlikte Menes’le başladığı kabul edilmektedir. Mısır Krallarının ilk dönemlerde üç şekilde anıldıkları görülmektedir. Bunlar, “Horus”, “İki Tacı Taşıyan” ve “Aşağı-Yukarı Mısır’ın Hâkimi” şeklindedir. Bu nedenle ilk hanedanlığın ilk kralına “Aha”

ismi verilmiştir. Kral Aha’nın, Menes olduğunun ileri sürülmesi dışında Menes’in gerçekten yaşadığına ilişkin izlerde maalesef kesinlik kazanmamıştır. Narmer veya Menes’in Mısır birliğini tarihlerde farklılıklar olsa da M.Ö. 3050’de sağladığı kabul edilmektedir.

I. Hanedanlıkta Assuan’dan Akdeniz’e kadar Nil Vadisi, krallıkları ve kendilerini kutsayan kralların babadan oğula geçen krallıkları tarafından yürütülmüştür. Mısır krallığın en temel ve kalıcı temelleri bu dönemde atılmıştır. I. Hanedanlığın ilk kralı hakkında şu bilgilere ulaşılabilmektedir. Ünlü tarihçi Herodot, Aha’dan bahsederken, Memfis dolaylarında yaptırmış olduğu barajla bölgeyi nasıl yaşanılır hale getirdiğini anlatır. Aha, Memfis şehrini kurarak Tanrı Ptah’a adanan bir mabet inşa ettirmiştir. Aha’nın Memfis’te

yaptırdığı bu Tanrı Ptah mabedinden Ramses II dönemine ait kitabelerde de bahsedilmektedir. Memfis şehri iki Mısır’ın birleştiği yerde olduğu için stratejik açıdan da her zaman önem arz etmiştir. Bunun yanında Menes şehri; beyaz bir surla çevrili olduğundan “Beyaz Duvar Nomu” olarak da adlandırılmıştır.

I. Hanedanlıkta Aha’dan sonraki krallar hakkında kaynaklarda çok farklı bilgiler yer almamaktadır.

Ancak Kral Den döneminde iki ülkenin birliğine yönelik kalıcı semboller ortaya çıkmıştır. Tanrı Horus ve Seth’in yeryüzündeki temsilcisi olduklarını kabul eden krallar özel elbiseleriyle ve halk içindeki statü farklılıkları ile bu erken dönemde bile tebaasından belirgin bir şekilde ayrılmaktaydı.

I. Hanedanlıkta Abydos, Hierakonpolis gibi önemli şehirler oluşturulmuş ve ticaret gelişmiştir.

Yakındoğu ve Libya ile ilişkileri olduğu anlaşılan I. Hanedanlığının sınırları İkinci Çağlayan’a kadar

uzanmıştır. I. Hanedan dönemine ait en önemli olaylar, Set törenleri ile Sina bölgesine yapılmış olan seferler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde birlik sağlandığı için krallar hem kırmızı hem de beyaz taç

giymişlerdir. Orduya önem verildiği bir dönem olarak karşımıza çıkan I. Hanedanlıkta firavun yanında bir generalle temsil edilmiştir. Kültür anlamında ise bu dönemde hiyeroglif yazısı yaygınlaşmış, dini metinlerin yanında Mısırlılar ve Nubyalılar’ın krala bağlılıkları belirten siyasi metinlerde yazılmıştır.

I. Hanedan Kralları (M.Ö. 3050-2890) Aha

Djer (Djoser) Djet Den

2.2. II. Hanedanlık (M.Ö.2890-2686)

II. Hanedanlık’ta Hetepsekhemwy döneminde Suriye, Lübnan bölgesi ile ticaret ilişkiler gerçekleştirilmiştir. Daha sonra tahta geçen Peribsen kendinden öncekilerin aksine “Horus” değil

“Seth” unvanı taşıyan ilk ve tek kraldır. Ancak bazı bilim adamları “Peribsen” adının bir Horus adı olan Sehmehib’den türetildiğini ileri sürmektedirler. Yukarı Mısır’da birçok taş yapı inşa ettirilmiştir. Bu dönemde gerek kraliyet gerekse özel kişilerin yaptırdığı taş heykellerin kalitesi artmıştır. Hetepsehemvy

(16)

tüm rakiplerini ortadan kaldırarak, devletin bütünlüğünü güvence altına almayı başarmıştır. Böylelikle onunla birlikte bir barış ve huzur ortamı oluşmuştur.

Erken Hanedanlık (Tinit Krallığı) döneminde Mısır’ın sınırları kuzeyde Delta Bölgesi’nden güneyde Birinci Çağlayan’a kadar uzanmıştır. Merkezî devlet yönetimi oluşturulmuş ve yüzyıllarca kullanılacak olan krallığın temelleri atılmıştır. Devlet sisteminde bir Tchaty’ın (vezir) başkanlığında hiyerarşik bir yapı ve resmi unvanları olan bürokrasi krala yardımcı oluyordu. Ülke doğrudan vezire karşı sorumlu olan nomark’ların (vali) kontrolündeki nome’lara (bölge) bölünmüştü. Hiyeroglif yazısı ve krallık dini bu dönemde tüm ülkeye yayıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bu döneme ait hiyeroglif yazılarının hem sayısal anlamda hem de içerik anlamında eksiklikleri nedeniyle siyasi tarih hakkında yeterli bilgiye ulaşılamamaktadır.

II. Hanedan Kralları (M.Ö.2890-2686) Hetepsekhemwy

Peribsen Khasekhemwy

3. ESKİ KRALLIK (3.-6. Hanedanlar, M.Ö. 2686-2181)

Eski Krallık olarak adlandırılan III. ve IV. Hanedanlar döneminde düzen ve barış sağlayarak Mısır uygarlığının temelleri atılmıştır. Yönetim merkezi olarak Kahire’nin yaklaşık 20 km. güneyinde yer alan Kral Menes tarafından kurulan Memfis belirlenmiştir. Bu dönemde toplum katı bir şekilde tabaklara ayrılarak ve yarı tanrı bir kral tarafından yönetilmiştir. Erken hanedanlıktaki bürokrasi sistemi devam etmektedir.

3.1. III. Hanedanlık (M.Ö. 2686-2613)

III. Hanedanlık hakkında daha önceki dönemler gibi çok az bilgi bulunmaktadır. Bu hanedanın güçlü krallarından Djoser (Zoser) zamanında sınırlar Birinci ve İkinci Çağlayanlar arasında yer alan Aşağı Nubya Bölgesi ne kadar uzatılmıştır. Sina bölgesindeki bakır ve firuze madenleri ele geçirilmiştir. III. Hanedanın son kralı Huni Nil’in Elefantin Adası’nda bir kale kurarak Mısır’ın Birinci Çağlayan’daki güney sınırını iyice güvence altına almıştır.

III. Hanedan ile birlikte mütevazı binalardan anıtsal taş mimariye geçilir. Atölyelerde gerçek boyutta ilk taş heykeller yontulmuş ve kabartma sanatı çok büyük bir gelişme göstermiştir. Sakkara platosunda, Djoser’in (Zoser) baş veziri mimar Imhotep tarafından Djoser için inşa edilen 6 basamaklı ve 60 m.

yüksekliğinde “Basamaklı Piramit” yükselir. Dünyanın en eski piramidi olan bu yapının güneydoğusunda küçük ibadet odalarıyla çevrili bir tören avlusu yer almaktadır.

Dönemin baş veziri Imhotep’in, Mısır tarihi açısından ayrı bir önemi olduğu görülmektedir. Öyle ki Sais devrinde Imhotep’in ilah mertebesine ulaştığı görülmektedir. Tıp bilgisiyle de önem taşıyan Imhotep, Mısırlılar tarafından “Eskülap” olarak anılmıştır. III. Hanedan önemli kralı olan Djoser zamanında Sina yarımadasına seferler yapılmıştır. Bu durumu Maghara Vadisi’ndeki yazıtlardan öğrenmekteyiz. Kralın topraklarını Nubya’ya kadar genişlettiği düşünülse de bu kesin değildir.

Djoser’in (Zoser) halefleri olan krallardan Sekhemkhet Sakkara’da, Basamaklı Piramit’in güneybatısında, kral Huni ise Meidum’da piramit yaptırmaya başlamışlarsa bu piramitleri bitirememişlerdir.

(17)

III. Hanedan Kralları (M.Ö.2686-2613) Djoser

Sekhemkhet Khaba

Huni

3.2. IV. Hanedanlık

IV. Hanedanın ilk kralı Snefru, Nubya bölgesine sefer yapmış 7.000 esir ve 200.000 baş hayvanı

ganimet olarak almıştır. Kuzeyde bakır madenleri bakımından zengin olan Sina Yarımadası’na, Fenike’ye ve batıdaki Libyalılara karşı da sefer yapmıştır.

IV. Hanedan, III. Hanedanlığın bir devamı olarak büyük piramitlerin dönemidir. Bu nedenden

dolayı III. ve IV. Hanedanlar dönemine “Piramitler Çağı” adının verilmesine neden olmuştur. IV. Hanedan dönemi Mısır’ında, kurucu olarak Snefru kabul edilmektedir. Maneton kayıtlarına göre IV. Hanedanın 8 kralı olduğu ve 284 yıl egemenlik kurduklarına yer verilmektedir. Palermo taşında kral Snefru hakkında geniş bilgiler bulunmakla birlikte bu dönemde Mısır’da zenginliğin ve bolluğun hâkim olduğundan bahsedilmektedir. Yine taşta, Mısır sınırlarına yapılan seferlerden bahsedilerek, Nubya seferi sonunda ganimetlerle ve 7.000 esirle dönüldüğüne değinilmektedir. Libya seferi sonunda da 11.000 esir ve bunun yanında 13.000 hayvanın Mısır’a getirildiği yazılan bilgiler arasındadır. Yine Palermo taşında Kralın altın ve bronzdan heykeller yaptırdığından bahsedilmektedir. Snefru, başlangıçta III. Hanedanın kralı Huni’nin Meidum’da yarım kalan piramidine devam etse de daha sonra kendi piramidi için inşaatı yarım bırakır.

Snefru bundan sonra Dahşur’da “Eğik piramit” ve geometrik olarak ilk gerçek piramit sayılan “Kızıl Piramit” adında iki piramit yaptırır.

Snefru’dan sonra başa oğlu Keops (Khufu) geçmiş ve yirmi üç yıl iktidarda kalmıştır. Keops Tanrı Ra’yı üstün bir tanrı olarak kabul ederek kendisine de tanrı niteliği kazandırmıştır. Bundan sonraki süreçte de firavunlar daima tanrılaştırılmıştır. Günümüze kadar ulaşmış olan Mısır piramitleri firavunlar adına inşa edilmiştir. Keops(Khufu) babası gibi piramitler yaptırmaya devam etmiştir. Giza Platosunda yaptırdığı 146 m. yüksekliğindeki en büyük piramidi ve Dendara’da ilk Hathor tapınağını da yaptırmıştır. Keops saltanatı sırasında babası Snefru gibi Sina Yarımadası’na yapılan seferlere devam etmiştir.

Keops’tan sonra yerine geçen oğlu Djedefre (Ra’cedef) babası gibi kendisine bir piramit yaptırmak istemişse de erken ölümüyle bunu başaramamıştır. Djedefre(Ra’cedef)nin yerine geçen kardeşi Kefren (Hafre) geçmiştir. Kefren (Khafre) on sekiz yıl tahtta kalmıştır. Kefren zamanında siyasal anlamda bir

gelişme olmamıştır. Bu dönemde daha çok mimariden bahsetmek mümkündür. Sfenks olarak bilinen büyük insan başlı aslan heykelinin bu dönemde yapıldığı düşünülmekte olup Kefren, babası Keops’un piramidinin hemen güneybatısına kendisi için bir piramit yaptırmıştır. Bunu oğlu Mikerinos (Menkaure)da devam

ettirip Giza’daki kendi ismi ile anılan 66,5 m yüksekliğindeki son piramidi yaptırmıştır. Tahtta on sekiz yıl kaldığı düşünülen Mikerinos’u Mısır halkı, daha çok adil ve dindar yönüyle tanımaktadır. Mısır, Mikerinos döneminde barış ve sükûn içerisinde olsa da son dönemlerde biraz karışıklıklar yaşanmıştır.

IV. Hanedanın son firavunu Shepseskaf kendisine piramit yerine çok büyük bir mastaba yaptırmıştır.

IV. Hanedanlık piramitlerin yanı sıra heykeltıraşlık, kabartma, yazıt ve mezar hediyeleriyle de döneminin zirve noktasını oluşturmaktadır.

(18)

IV. Hanedan Kralları (M.Ö.2613-2498) Snefru

Keops (Khufu) Djedefre (Ra’cedef)

Kefren (Hafre) Mikerinos (Menkaure)

Shepseskaf

3.3. V. Hanedan (M.Ö. 2498-2345)

V. Hanedan ile birlikte Mısır’da din ağırlıklı bir yönetim anlayışı hâkim olmuştur. V. Hanedan firavunları Sina Yarımadası’na seferler yapmışlar ve buradaki kabilelerle mücadele etmiş ve Libya’yı yağmalanmıştır. Suriye ile ekonomik ve diplomatik ilişkileri güçlendirilmiştir. Ticaret ilişkileri ise Ege’ye ve Girit’e kadar uzanmıştır. V. Hanedan ile birlikte artık büyük piramitler yerine küçük piramitler tercih edilmiştir.

V. Hanedanın ilk firavunu Userkaf, Sakkara’da Basamaklı Piramit’in yanına küçük bir piramit ile Tanrı Ra için anıtsal bir tapınak yapmıştır. Güneş dilinin benimsendiği bu hanedanlık firavunları “Ra’nın Oğlu (Güneş Tanrısı’nın Oğlu) Horus” olarak anılmaktadırlar.

Userkaf’tan sonra Menkauhor’a kadar ki beş kral da bu tür güneş tapınaklarını piramit mezarlarının yanına yaptırmaya devam etmişlerdir. Günümüze kadar bu tapınaklardan sadece Userkaf ve Neuserre tapınakları tespit edilmiştir. V. Hanedanın son kralı olan Unas (Unis), Mısır’a otuz yıl egemen olarak devleti refah ve huzur içinde yaşatmıştır. Bu hanedanın son kralları zamanında güneş dininin öneminde bir azalma olmuş ve güneş tapınaklarının yapımı sona ermiştir.

V. Hanedan Kralları (M.Ö.2498-2345) Userkaf

Sahure Neferirkare-Kakai

Shepseskare Isi Neferefre

Neuserre (Nyuserre Ini) Menkauhor Kaiu

Djedkare Isesi Unas (Unis)

3.4. VI. Hanedan

VI. Hanedan, Teti tarafından kurulmuştur. O’nu Userkare, Pepi-I, Merenre (Nemtyemsaf I) ve Pepi- II takip etmiştir. Bu hanedan ile artık monarşik kurumlar gelişmiştir. Pepi-I döneminde Mısır’ın doğusuna seferler düzenlediğinden bahsedilmektedir. Sefer yapılan bölgenin Filistin olduğu düşünmekle birlikte, Uni

(19)

yazıtında yer alan bilgilerden burada yağmalamalar yaptıklarını öğrenmekteyiz. Bu dönemde Mısır ticari hayatını ele aldığımız zaman, güneyle yapılan ticari ilişkilere ait bilgileri komutanların mezar taşlarındaki yazılardan öğrenmekteyiz. Ticaretin işleyişi El-Harga ve El-Dahla vahaları üzerinden sağlanıyordu.

I.Pepi’nin yerine geçen oğlu kral Merenre zamanında da Doğu Çölü’ne ve Nubya’ya keşif seferleri yapılmış ve Nubya şefleri tarafından sunulan vergiler kral Merenre tarafından kabul edilmiştir. Merenre genç yaşta ölünce yerine geçen üvey kardeşi Pepi-II’nin saltanatı uzun sürse de ülke siyasetinin uzun süre kralın annesi ve eyalet yöneticisi olan aile üyeleri tarafından belirlenmesi Krallığın zayıflamasına neden olarak Mısır zayıflama sürecine girerek siyasal çöküş gerçekleşmiştir.

VI. Hanedan Kralları (M.Ö.2345-2181) Teti (Seheteptawy)

Userkare

Pepi-I (Nefersahor-Meryre) Merenre-I (Nemtyemsaf I)

Pepi-II (Neferkare) Merenre II (Nemtyemsaf II)?

Nitiqret (Nitocris) ?

Eski Krallık döneminde krallığın başkenti yine Aşağı Mısır’da bulunan Memfis olmasına rağmen VIII. Hanedanlık döneminden sonra bu özelliği kaybetmiştir. Yönetimde monarşi hâkim olmakla birlikte yöneticilerine verilen “firavun” adı “büyük ev” anlamına gelmektedir. Firavunların görevleri şu şekildeydi:

Ülkeyi yönetmek başta olmak üzere, yüksek memurları atamak, nom başkanlarını değiştirmek, vergiler koymak, komşu ülkelere seferler düzenlemek firavunun başlıca görevleri arasındaydı. Firavunlar daha güçlü, saygın olmak için tanrılaştırılmış ve “büyük tanrı” ilan edilmişlerdir. Yönetimde Firavuna yardımcı olan bir de vezirler yer almaktaydı. Vezir başbakan niteliğindedir ve ordulara komuta etme, baş yargıçlık, vergileri toplama gibi hükümetin işlerini takip etmekle yükümlüydü.

Eski Krallık döneminde her alanda olduğu gibi orduda büyük bir gelişme yaşanmıştır. Askerler

genellikle yay ve taş kullanırken ilerleyen zamanlarda bronz hançer, baltalar ve hayvan derisinden yapılma kalkanlarda kullanmışlardır.

Eski Krallık döneminde ilkel tarım yöntemleriyle tarla tarımı, ağaç yetiştiriciliği ve bağcılık ile

hayvancılık yapıldığı anlaşılmaktadır. Toprağı işlemek için karasaban yaygınken, sulama kanalları da ilkel yapıdaydı. Bu dönemde bazı meslek gruplarında uzmanlaşmalar olmuştur. Marangozluk, hırdavatçılık, kuyumculuk, tabakçılar, taş işçiliği, gemi yapımcılığı önde gelen meslek gruplarındandır. Ticaret para ekonomisi olmadığı için takas usulüyle devam etmiştir.

Mısır’ın Eski Krallık dönemi siyasal düzeninde köleciliği savunan kralların hâkim olduğu

görülmektedir. Kölelerin çoğunu savaşlardan getirilen esirler oluşturmaktaydı ve bu eserler sarayda dahil olmak üzere tüm ülkede kullanılmıştır.

(20)

SONUÇ

Zengin mirasa sahip olan Mısır Tarihi’nin, Hanedanlar Öncesi Dönem’ de geçirmiş olduğu süreç öğrenilmiştir. Dönemin kültür merkezleri olan Aşağı ve Yukarı Mısır Kültürleri incelenerek, Mısır Tarihi içindeki yeri ve önemi değerlendirilmiştir. Bu dönemden sonra başlayan Erken Hanedanlar Dönemi, “Tinitler” olarak anılan I ve II. Hanedanlık sürecinde yaşanan siyasi gelişmeler ele

alınmıştır. Devamında, Eski Krallık Döneminde başa geçen III, IV, V ve VI. Hanedanların gelişmeleri değerlendirilmiştir.

KAYNAKÇA

Addison, F. 1949, Jebel Moya. London.

Alfred, C. 1944, The Egyptians, London

Amellie, K. 2009, Eski Çağ’da Yakındoğu, (çev. D. Şendil), İstanbul

Anderson, W. 1992, “Badarian Burials: Evidence of Social Inequality in Middle Egypt During the Early Predynastic Era” JARCE, 29: 51-6

Arkell A. J. 1953, Shaheinab. Oxford

Arkell, A. J. 1949, Early Khartoum. Oxford Bahar, H. 2011, Eskiçağ Uygarlıkları, Konya

Baines, J. - J. Malek 1986, Eski Mısır, (çev. Z. Aruoba - O. Aruoba), İstanbul.

Baines J. - J. Malek 2000, Cultural atlas of Ancient Egypt. Oxford

Barich 1998. Barbara E. Barich. People, Water and Grain: The Beginnings of Domestication in the Sahara and the Nile Valley. Rome

Baumgartel 1955, The Cultures of Prehistoric Egypt. I. London Baumgartel 1960, The Cultures of Prehistoric Egypt. II. London Baumgartel 1970, Petrie’s Naqada Excavation, a Supplement. London

Bevan E. 1972, A History of Egypt under the Potolemaic Dynastry, London.

Bittel K. 1945, Ön Asya Tarih Öncesi Çağları:Mısır, Filistin, Suriye, İstanbul.

Bottéro, J. 2005, Eski Yakındoğu, (Sümer’den Kutsal Kitap’a ), Ankara.

Brewer, D. J. -E. Teeter 2011, Mısır ve Mısırlılar (çev. N. Uzan), Ankara.

Brunton G. - G. Caton-Thompson 1928, “The Badarian Civilization and Predynastic remains near Badari”, British School of Archaeology in Egypt, London

Butzer K. W. 1976, Early Hydraulic Civilization in Egypt, Chicago-London.

Buze Ö. 1995, “Mısır Uygarlığı Hakkındaki Hurafeler ve Gerçekler”, Bilim ve Ütopya/18, İstanbul: 16-22.

(21)

Caton G. -E. W. Thompson-Gardner 1934, The Desert Fayum. London Champdor A. 1984, Eski Mısırın Ölüler Kitabı, İstanbul.

Clark J. G. D. 1970, South-West Europe and North Africa, Cambridge Ancient History, Vol. I-1, Cambridge.

Debono, F.-B.Mortensen 1990. “El Omari: a Neolithic Settlement and Other Sites in The Desplancques, S. 2006, Antik Mısır, (Çev. I. Yerbuz), Ankara.

DiakovV-S.Kovalev, 2010 İlkçağ Tarihi-I, (çev. Ö. İnce), İstanbul Dominique V. 1992, Eski Mısır’da Yaşam, İstanbul.

Eiwanger, J. 1984, Merimde-Benisalâme 1. Die Funde der Urschicht. Mainz

Eiwanger, J. 1988, Merimde-Benisalâme 2, Die Funde der mittleren Merimde kultur. Mainz Eiwanger, J. 1992, Merimde-Benisalâme 3, Die Funde der jüngeren Merimde kultur. Mainz

Eiwanger, J. 1999, “Merimde Benisalame”, Encyclopedia of the Archaeology of Ancient Egypt. ed. K. A. Bard.

London: 501-505

Fakhry A. 1969, The Pyramids, Chicago-London.

Freeman, C. 2003, Mısır, Yunan ve Roma, Antik Akdeniz Uygarlıkları, (Çev.S.K.Angı), Ankara.

Gündüz A. 2002, Mezopotamya ve Eski Mısır, İstanbul.

Hartung, U. 2003, “Predynastic Subterranean Dwellers in Maadi-Cairo”, Egyptian Archaeology 22: 7-9.

Hassan F. A. 1988, “The Predynastic of Egypt”. Journal of World Prehistory-2/2

Hassan F. A. 1999, “Nagada (Naqada)” Encyclopedia of the Archaeology of Ancient Egypt. (ed. Kathryn), London: 555-557

Helck W. 1968, Geschichte des alten Ägypten, Leiden- Cologne.

Hendrickx, S. 1995, Analytical Bibliography of the Prehistory and the Early Dynastic Period of Egypt and Northern Sudan, Leuven

Hendrickx, S. 1996, “The Relative Chronology of the Naqada Culture. Problems and Possibilities”, Aspects of Early Egypt, (ed. J. Spencer), London: 36-69

Herodotos, 2004, Herodot Tarihi, (çev. M. Ökmen), İstanbul.

Holmes, D. L. 1999, “El-Badari District Predynastic Sites”, Encyclopedia of the Archaeology of Ancient Egypt.

(ed. K. A. Bard.), London: 161-163

Hornung, E. 2004a, Mısır Tarihi, (Çev. Z. Akarsu Yılmazer), İstanbul.

Hornung, E. 2004b, Mısır Bilime Giriş, (Çev. Z. Akarsu Yılmazer), İstanbul.

İnan, A. 1992, Eski Mısır Tarihi ve Medeniyeti, Ankara Ions V. 1986, Egyptian Mythology, London

İplikçioğlu, B. 1997, Eski Batı Tarihi-I Giriş, Kaynaklar, Bibliyografya, Ankara

Kitchen K. A. 1973, The 3. Intermediate Period in Egypt (1100-650 B.C.), Warminster.

Köroğlu, K. 2011, Eski Mezopotamya ve Mısır Tarihi, (ed. K.Köroğlu), Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları

Kuhrt, A. 2007, Eskiçağda Yakındoğu-II-II (M. Ö. 3000-330), (çev. D. Şendil), İstanbul.

(22)

Kuhrt, A. 2009, Eskiçağ’da Yakındoğu- I, İstanbul.

Lissner, I. 2006, Uygarlık Tarihi, (çev. A. Moran), İstanbul

Lucas A. -J. R. Harris, 1962, Ancient Egyptian Materials and Industries, London.

Mansel, M. 1942, İlk Çağ Tarihi, Ankara

Marseille 1990, Catalogue: L’Egypte des millénaires obscurs. Marseille Marseille 1990, Catalogue: L’Egypte des millénaires obscurs. Marseille Memiş E. 2006, Eskiçağ Medeniyetleri Tarihi, Ankara.

Memiş, E. 2007, Eskiçağ’da Mezopotamya. Bursa.

Midant-Reynes, Béatrix 2000, The Prehistory of Egypt: From the First Egyptians to the First Pharaohs. Oxford.

Mieroop, M. V. D. 2006, Antik Yakındoğu’nun Tarihi, (çev. S. Gül), Ankara.

Montet P. 1957-1961, Géographie de I ’Egypte Ancienne, Paris.

Murnane, W.J. 1983, The Penguin Guide to Ancient Egypt. Penguin Özçelik, N. 2004, İlk Çağ Tarihi ve Uygarlığı, Ankara

Petrie W. M. 1920, Prehistoric Egypt. London.

Rizkana, I. -J. Seeher, 1987, “Maadi I, The Pottery of the Predynastic Settlement”, AVDAIK 64, Mainz.

Rizkana, I. -J. Seeher, 1988,“Maadi II, The Lithic Industries of the Predynastic Settlement”, AVDAIK 65, Mainz.

Rizkana, I. -J. Seeher, 1989, “Maadi III, The Non-lithic Small Finds and the Structural Remains of the Predynastic Settlement”, AVDAIK 80, Mainz.

Rizkana, I. -J. Seeher, 1990, “Maadi IV, The Predynastic Cemeteries of Maadi and Wadi Digla”, AVDAIK 81, Mainz

Schulz, R. -M. Seidel 2004 Egypt. The World of the Pharaohs, Germany.

Scott, S. P. 1904, History Moorish Empire in Europe, London.

Seeher, J. 1999, “Ma’adi and Wadi Digla”, Encyclopedia of the Archaeology of Ancient Egypt. (ed. Kathryn-A.

Bard.), London: 455-458

Shaw, Ian, 2000, The Oxford History of Ancient Egypt. Oxford

Spencer, A. J. 1993, Early Egypt. The Rise of Civilization in the Nile Valley. London

Tanilli, S. 1994, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası (İnsanlık Tarihine Giriş-I: İlk Çağ), İstanbul Telbert RJA. 1994, Atlas of Classical History, Rutledge, London-New York

The Cambridge Ancient History (1973-1994) Tyldesley, J. 2008, Mısır, (çev. L. Türer), İzmir.

Vercoutter, J. 2003, Eski Mısır, (çev. E. Çaykara), İstanbul.

Wallis Budge, E. A. 2008, Antik Mısır Edebiyatı, Yazınsal Metinler, İzmir.

Wilkinson 1999, Early Dynastic Egypt. London.

Wilkinson T. A. Howard 2001, Early Dynastic Egypt. London.

(23)

William, H. M. 2005, Dünya Tarihi, (çev. A. Şenel), Ankara

Yadin Y. 1963, The Art of Warfare in Biblical Lands in the Light of Archaeological Discovery, London.

Yıldırım, R. 2000, Uygarlık Tarihi, İzmir.

Yıldırım, R. 2011, Eskiçağ Tarih ve Uygarlıkları, İzmir

(24)

KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ

1. I. Badarian II. Fayyum III. El-Omari

Yukarıda yer alan Eski Mısır bölgelerinden hangisi ya da hangileri Aşağı Mısır’da yer almaktadır?

A) Yalnız I B) I – II C) II – III D) Yalnız III E) I- II- III

2. Eski Mısır’da merkezi birlik sağlanmadan önce bölgede etkin güç olan birliklere ne ad verilirdi?

A) Şehir Devleti B) Klan C) Melik D) Nom E) Köy

3. Mısır’ın devlet niteliği kazandığı ilk dönemlerde Mısır’da “Tinitler Devri” olarak adlandırılan dönemde hangi hanedanlar egemendi?

A) I. – III. Hanedanlar B) I. – II. Hanedanlar C) III – V. Hanedanlar D) VI – X. Hanedanlar E) IX. – XV. Hanedanlar

4. Eski Mısır tarihine baktığımız zaman, teşkilatın oluşmasında birçok süreçten geçildiği görülmektedir.

Bunun temelini de öncelikle buradaki yönetimin devlet niteliği kazanmış olması oluşturmaktadır. Buna göre aşağıdaki hangi olayla Mısır devlet niteliği kazanmıştır?

A) İlk piramitlerin yapılmasıyla

B) Tinitler Devri’nin sona ermesiyle

C) Yukarı ve Aşağı Mısır’ın birleştirilmesiyle

D) Nubya ve Libya’ya seferler düzenlenmesiyle

E) Güney Mısır’ın egemenlik altına alınmasıyla

5. Mısır’da III. Hanedanlar Devrinin sonlarında yapılan ve mimarının Imhotep olduğu düşünülen piramit ve yaptıranı aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?

A) Keops Piramidi – Snefru

B) Basamaklı Piramit – Djoser

C) Khufu Piramidi – Keops

(25)

D) Mikerinos Piramidi – Userkaf

E) Kefren Piramidi – Menkaure

6. Mısır’da yapılan en ünlü üç büyük piramidin adı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Keops – Khufu – Mikerinos

B) Keops – Hafre – Khufu

C) Mikerinos – Basamaklı – Hafre

D) Keops – Hafre – Menkaure

E) Menkaure – Basamaklı - Mikerinos

7. Sfenks başı olarak bilinen, büyük insan başlı aslan heykeli kim zamanında inşa edilmiştir?

A) Pepi-I

B) Ramses-I

C) Userkaf

D) Snefru

E) Kefren

8. Eski Mısır’da devlet yönetiminde firavunlar bulunmaktaydı. Firavunların görevleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A. Ülkeyi yönetmek

B. Sefer düzenlemek

C. Yüksek memurları atamak

D. Nom başkanlarını değiştirmek

E. Orduya asker seçmek

9. I. Maneton Yazıtı II. Palermo Taşı

III. Torino Kral Listesi

Yukarıda yer alan belgelerden hangisi ya da hangileri Eski Mısır tarihi hakkında bilgi vermektedir?

A) Yalnız I B) Yalnız III C) II – III D) I –II –III E)I – II 10. I. Memfis

II. Heliopolis III. Abydos

Yukarıda yer alan şehirlerden hangisi ya da hangileri Eski Mısır’da başkent olarak kullanılmıştır?

(26)

A) Yalnız I B) I – II C) II – III D) Yalnız II E) I – II - III

YANITLAR: 1.C, 2.D, 3.B, 4.C 5.B, 6.D, 7.E, 8.E, 9.D, 10.B

(27)

3.Hafta e-Ders Kitap Bölümü

(28)

ÖZET

Mısır siyasi tarihinde “Karanlık Dönem” olarak ele alınan bu dönemde, Nomark’ların yönetimdeki egemenliği öğrenilecektir. I. Ara Dönem’ de VII, VIII, IX, X ve XI. Hanedanların saltanatları boyunca yaşanan gelişmeler ele alınarak, Mısır tarihindeki etkileri incelenecektir. Mısır’ da birliğin yeniden sağlanmasıyla başlayan Orta Krallık Döneminde, XII ve XIII. Hanedanların yapmış olduğu siyasi ve kültürel faaliyetler kavranacaktır. Mısır’ da siyasi bütünlüğün sağlanmasına ortam hazırlayan etkenler incelenerek, bu dönemin sonunu hazırlayan faktörler irdelenecektir.

İKİNCİ BÖLÜM

MISIR’DA TARİHİ SÜREÇ

4. I. ARA DÖNEM (VII – XI. Hanedanlar, M.Ö. 2181- 2040 )

Yaklaşık 140 yıl süren bir “karanlık dönem” olarak karşımıza çıkan bu süreç VII. ve XI. Hanedanlıklar arasını kapsamaktadır. VI. Hanedanlığın son dönemlerinden itibaren güçlenen nomark’ların devletin kontrolünü ele geçirmek için krallarla mücadele ettikleri bir dönemdir.

4.1. VII- VIII. Hanedanlar

VII. ve VIII. Hanedanlar kaynaklarda birlikte değerlendirilmektedir. Bu iki hanedanlık döneminde kısa saltanat süreleri ile 75 civarında kral başa geçmiştir. Bu durum ülkede otorite sıkıntısını beraberinde getirmiştir. VIII. Hanedanın sonuna gelindiğinde ülkenin birliği tamamen bozulmuştur. Merkezi otoritenin zayıflayarak, vilayetlerin gücünün arttığı bu dönemde Nomark adı verilen yerel yönetimler artık başkenti ziyaret etmemeye başlamış ve öldüklerinde başkentteki efendilerinin yanında değil de kendi bölgelerinde gömülüyorlardı. Nomarklar zamanla makamlarını babadan oğula miras bırakarak başlarına buyruk hareket etmeye başlamışlardır. Nomarklar yaşadıkları toprakları kendi malları olarak gördükleri için çıkarlarını korumak adına krallarla mücadeleye girmekten çekinmemişlerdir. Nomarkların, Koptos’ta ki krallara mücadele ettikleri dönemde, Koptos krallarını destekleyen Memfis’teki VII. ve VIII. Hanedanlar güçlerini tamamen kaybederek, merkezi yapılarından uzaklaşmışlardır. Eski Mısırlılar bu dönemi çile ve ıstırap dönemi görmektedirler. Bu dönemde yazılmış “Ipuwer’in Ağıtları” olarak bilinen metinde, ülkenin içinde bulunduğu durum şöyle anlatılmaktadır.

….Ülke çetelerle dolu. Bir adam saban sürmeye bile kalkanıyla gidiyor... Bütün bu yıkıntının içinde, insanlar kardeşlerini vuruyor, musibetler ülkenin her yanını sarıyor, her yerde oluk oluk kan akıyor… Ülkede sayısız hükümdar var. Ülke çöküyor….. (Lichtheim 1973: 150-1)

4.2. IX- X. Hanedanlar

Bu dönemde Mısır Yukarı ve Aşağı Mısır olarak tekrar bölünmüş ve iki koldan yönetilmiştir. IX.

ve X. Hanedanlar dönemi, Manetho, Herakleopolis’in soyundan gelen Akhtoy veya Khety döneminden oluşmaktadır. Bu dönemde Beni Hasan, Koptos, Herakleopolis gibi nomarkların bağımsızlık mücadeleleri ülkedeki kargaşayı iyice artırmıştır. Bunun sonucunda Aşağı (Kuzey) Mısır’da Akhtoy sülalesinin, Yukarı (Güney) Mısır’da ise nomarklarda ittifak yapmış olan Tebli Inyotef ve Mentuholep sülalesinin Mısır’a

Referanslar

Benzer Belgeler

Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl!. Ben ezelden beridir hür yaşadım,

Mülk ve toprak daha eski krallık zamanında tanrının dolayısıyla firavunun malı sayıldığı için Mısır çiftçisi firavuna bağımlı olarak yaşamak zorundaydı..

İ.S. yüzyılda Mısır tapınaklarının kapatılmasından itiba- ren hiç kimse hiyeroglifleri okumamaktaydı, gerçek Mısır belgesi olan her şey gereksiz ve

V. Huzur ve barış içerisinde yaşayan bir toplumun oluşması için güven, kardeşlik, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma, yardımlaşma, dayanışma, hakkı ve

Osmanlı mimarisinin klasik çağı Mimar Sinan Dönemi olarak da adlandırılabilir.. Sinan, İstanbul’da ilk külliyesini 1539’da Haseki Hürrem Sultan

Ders Adı / Course Name Eski Mısır Tarihi / Eski Mısır Tarihi Ders Kodu / Course Code 9201396112014.. Ders Türü /

Mehmet İlmîlik Taha Hürriyet Ahmet Evrensellik Mustafa Sulh.. Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü. DİN ÖĞRETİMİ

 / İ SLAM  KÜL T ÜR  VE  MEDEN İYET İN İN  DO Ğ U Ş U içinde olmuşlardır.. • Tevhid ilkesine zıt düşmemesi koşuluyla farklı toplumların tecrübelerinden ve medeni