• Sonuç bulunamadı

4.Hafta e-Ders Kitap Bölümü

ÖZET

Eski Mısır’ın geçirmiş olduğu en çetrefilli dönemlerden olan II. Ara Dönem’ de egemen güç olan XVII.

Hanedanlık yani Hiksoslar’ın bölgedeki faaliyetleri ele alınacaktır. Hiksoslar’ın kökeni araştırılarak, Mısır toplumuyla etkileşimleri öğrenilecektir. Hiksos egemenliği yanında Mısır’da bu dönemde

varlığını sürdüren diğer güçler incelenerek, Hiksos varlığına nasıl son verildiği ve birliğin kurulduğu tartışılacaktır. Yeni Krallık Döneminin başlamasıyla birlikte Mısır’da, XIII, XIX ve XX. Hanedanlar egemen oldukları süreçte yaşanan siyasi ve ticari etkinlikler öğrenilecektir. Bu dönemde devletin

sınırlarının ulaştığı nokta incelenerek, etkileşimde bulunulan toplumlar araştırılacaktır. Ayrıca dönemin önemli belgesi olan “Kadeş Barışı” yapıldığı devletler ve tarih açısından önemi kavranacaktır. Bu

dönemin sonunu hazırlayan olaylar irdelenecektir.

İKİNCİ BÖLÜM

MISIR’DA TARİHİ SÜREÇ

6. II. ARA DÖNEM ( XIV.- XVII. Hanedanlar, M.Ö. 1782 – 1570)

Eski Mısır’da kargaşalı bir dönem olan II. Ara Dönem XIII. Hanedanlığın ikinci dönemi ile XVII.

Hanedanlık arasında dönemi kapsamaktadır. II. Ara Dönemin özellikle ilk dönemlerini oluşturan XIII. ve XIV. Hanedanlıklar dönemine ait kaynakların çoğu tahrip edildiği için, elimizde pek fazla bilgi bulunmamaktadır. Mevcut yazılı kaynaklarda XIII. Hanedana yönelik Diodumes adında bir krallardan bahsedilirken XIV. Krallık için sadece Kuzeybatı Delta’da varlığını devam ettirdiğinden bahsedilmektedir.

II. Ara dönemde karanlıkta kalan XIII. ve XIV. Hanedanlıklara rağmen en dikkat çekici unsur

şüphesiz, yabancı egemenliğini temsil eden ve M.Ö. 1700’lerden sonra Suriye üzerinden Mısır’a gelen Asyalı bir topluluk olan Hiksoslar’dır.

6.1. XV-XVI. Hanedanlar (Hiksos Kralları Dönemi, M.Ö. 1663-1555)

Hiksos adı Mısır dilinde hekau kasut” yani “yabancı ülkelerin hükümdarları” demektir. Antik yazarlar ise Mısır’da Doğu Delta Bölgesi’ni işgal eden bu topluluklara Hiksoslar demişlerdir. Hiksoslar, Delta

Bölgesi’ne egemen olmuşlar ve XV. Hanedanı oluşturmuşlardır. Böylece Mısır’da ilk defa yabancılardan oluşan bir hanedan kurulmuştur.

Mısır’da Avaris şehrini merkez alarak yerleşen Hiksoslar XIV. Hanedanı yok ederek, XV. Hanedanı kurmuşlardır. Hiksoslar hakkındaki bilgilerde çok detaylı değildir. İlk kralları Salitis olarak bilinmekle birlikte, kaynaklarda 5 kral ismi daha yer almaktadır. Hiksos krallarından olan Apofis kendi adına “Apepi”

unvanı ile Bubastis’te bir yazılı taş diktirmiştir. Thebes şehrinde de krallığın adının yazılı olduğu bir vazo ele geçirilmiştir. Hiksosların en güçlü krallarından olan ve Iannas, Khian ya da Hian isimleriyle anılan kralın adı Bubastis’te büyük bir heykelin üstünde yazılı olarak bulunmuştur. Bunun yanında Khian adına, Babil’de bulunan aslan heykeli üzerinde, Girit’te Knossos sarayında bir mermer vazoda, Filistin’de Skarabeus

mühürleri üzerinde rastlanmaktadır. Bu bilgilerden hareketle Hiksosların yayılım alanlarının genişliği hakkında bir görüş oluşturulabilir.

XV. Hanedanlık Hiksosları taht üzerinde hak iddia eden diğer gruplara da anlayışlı davranmışlardır.

XV. Hanedanlık Hiksos krallarına paralel olarak bazı bölgelerde kendilerini kral ilan eden başka Asyalı krallar grubu XVI. Hanedanı oluşturur.

XV-XVI. Hanedan Kralları (M.Ö. 1663-1555) Hiksos Kralları

6.2 XVII. Hanedanlık (M.Ö. 1663-1570)

Hiksosların taht konusundaki bu anlayışı aynı dönemlerde bölgesel anlamda diğer hanedanlıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu Hanedanlar içinde en önemlisi Yukarı Mısır’da XIII. Hanedan sona erince Tebli bir aile tarafından kurulan XVII. Hanedandır. XVII. Hanedan, Birinci Çağlayan’dan Abydos’un kuzeyindeki Kusae’ye kadar olan topraklarda hüküm sürmüştür. Bütün bu küçük krallıklar vassal olarak XV. Hanedana bağlı olduğu düşünülmektedir.

Hiksoslar Mısır’da egemenlik kursalar da, bütün bölgelere hâkim olamamışlardı. Özellikle Yukarı Mısır topraklarında hala Nomlar hâkimiyeti görülmektedir. XVII. Hanedandan Sekenenre Ta-II, XV.

Hanedan kralı Apepi’ye karşı çıkarak yabancı kralları ülkelerinden uzaklaştırmak istemişlerdir. Ancak bu mücadelesi sırasında ölmüştür. II. Sekenenre Ta’o’nın halefi Kamose Hiksoslarla başlatılan mücadeleyi devam ettirmiştir. Ülkeyi kendisiyle paylaşan Hiksos kralının yanında sadece bir prens olmaya daha fazla katlanamayacağını söyleyerek Hiksos egemenliğini tanımadığını ilan etmiştir. Kuzeye doğru nehir gemileri ve Nubyalı paralı askerlerle bir sefer düzenler, Memfis kentini ve Fayum bölgesini ele geçirir. Avaris

önlerine kadar gelir ama şehrin savunması ve Hiksosların atlı arabalı birliklerinin gücü nedeniyle şehri alamaz. Yerine geçen kardeşi Ahmose Hiksoslarla mücadeleyi sürdürmüştür. XVIII. Hanedanın ilk karalı olan Ahmose-I Nubya desteğini keserek Memfis ve Avaris kentlerini ele geçirip M.Ö. 1532 de Hiksosları yenerek Filistin’e sürmüştür. Böylece Mısır’da egemenliği tekrar kurmuştur. Mısır tarihinde bundan sonraki süreç Yeni Krallık Dönemi olarak anılmaktadır.

XVII. Hanedan Kralları (M.Ö.1663-1555) Sekenenre Ta-II

Kamose

Hiksosların kökenine konusunda birçok farklı görüş bulunmaktadır. Yeni Krallık kraliçesi olan Hatshepsut dönemine ait Beni-Hasan bölgesindeki kitabede Hiksoslar’dan “Amu” (Suriyeli kavim) olarak bahsetmektedir. Ayrıca “Amu” adı dışında “Hikau”, “Khoswet”, “Seteyu” gibi adlarla da anılmışlardır.

Günümüzde Hiksosların kökeninin Samilere, Hattilere, Hurrilere ve Mitannilere dayandığı ileri

sürülmektedir. Hiksoslar ortalama 150 yıllık egemenliklerinde Mısır kültüründen hem etkilenmişler, hem de atlı arabaları, uzun mızrakları, çeşitli maddelerden yapılmış ayrı ayrı parçalardan oluşan güçlü yayları, yeni kılıç çeşitleri ve müzik aletleri (lir, lavta vb.) ile Mısırlıları etkilemişlerdir. Fakat, Hiksoslar Dönemi’nde Mısır bir kültürel zenginlik yaşamasına rağmen Mısırlılar, dışarıdan gelen bu istilacılara alışamamışlar ve Hiksosları benimseyememişlerdir.

7. YENİ KRALLIK (XVIII. – XX. Hanedanlar, M.Ö. 1570-1069 ) 7.1. XVIII. Hanedan (M.Ö. 1570-1293)

XVIII. Hanedanın ilk kralı Ahmose-I’in Hiksosları yenip Mısır’da siyasal birliği tekrar kurmasıyla başlar. Mısır tarihi açısından büyük önem taşıyan bu dönemde, merkezi otorite güçlenmiş ve devletin

sınırları genişleyerek, daha fazla bölge üzerinde egemenlik kurmuşlardır. Özellikle Nubya ve Doğu Akdeniz ülkelerinde egemenliği artan Mısır, Girit ve Yakın Doğu ülkeleri ile de ticari ilişkilerde bulunmuştur.

Mısır’ın Yeni Krallık siyasi tarihine baktığımız zaman, XVIII. Hanedanın kurucusu Ahmose (Ahmosis) tarafından devletin birliğinin sağlandığını görmekteyiz. Güçlenen devletin sınırları zamanla Asya kıtasına, Fırat Nehri’ne, güneyde Nil nehrinin 4. Çağlayanı’na kadar uzanmıştır. Ayrıca Tanrı Amon’un bu dönemde Amon Ra olarak anıldığı görülmektedir.

Ahmose’nin ölümünden sonra yerine oğlu Amonhotep-I (Amonofis)geçmiştir. Nubya üzerine askeri sefere çıkan Libyalıları sınır bölgelerinden uzaklaştırmıştır. Mısır’ın etkisini güneyde Aşağı Nubya’ya İkinci Çağlayan’ın güneyine kadar uzatan Amonhotep-I, XVIII. ve XX. Hanedanlar döneminde Teb’deki nekropolün kurucusu olarak görülen annesi Ahmose Nofertari ile birlikte Deir el Medine halkı tarafından saygı görmüş ve Teb Nekropolü’nün koruyucu tanrısı sayılmışlardır. Kısa süre tahtta kalan Amonhotep-I’in ölümünden sonra yerine oğlu Thutmose-I (Tutmosis) geçmiştir.

Thutmose-I, M.Ö. 1500’lerde kuzeye doğru sefer yapıp Filistin şehirlerini ele geçirmiş, Suriye’deki Mitanni Devleti’ni mağlup ederek ülkesinin sınırlarını kuzeyde Fırat Nehri’ne, güneyde ise Dördüncü Çağlayan’a kadar genişletmiştir. Daha sonra Sudan üzerine sefere çıkan kral Thutmose-I, güneyde yer alan Nubya ve Sudan bölgelerini birleştirerek, Mısır’ın yeni eyaleti olarak bölgeye “kuş” adını vermiştir. Ön Asya devletleri üzerine de sefer düzenleyen Thutmose-I, bazılarıyla anlaşma sağlarken, bazılarıyla da mücadele etmiştir. Ön Asya seferinden dönüşünde ülkesine getirmiş olduğu ganimetlerle, halkı üzerinde büyük etki bırakmıştır. Thutmose-I, çizdiği güney sınırı daha sonraki dönemlerde değişmemiştir. Bu dönemde Memfis askeri karargâh olmuş, Karnak Tapınağı’nda eklemeler yapılmış ve kendisi için Krallar Vadisinde yaptırdığı gizli kaya mezarları ile Krallar Vadisi, Yeni Krallığın mezarlığı haline gelmiştir.

Thutmose-I öldükten sonra, yerine Thutmose-II geçmiştir. Thutmose-II üvey kardeşi Hatshepsut ile evlenerek tahtını meşru kılmak istemiştir. Thutmose-II döneminde Nubya ve Filistin’e askeri seferler yapılmış Karnak Tapınağı’ndaki mimari çalışmalara devam edilmiştir.

Thutmose-II’nin Hatshepsut’tan iki kızı olmuştur. Bir de Amon Ra’daki bir rahipten oğlu vardır. Taht üzerinde karısı daha baskın olduğu için, tahta kızlarını geçirmek isteyen Hatshepsut’a karşı oğlunu tahta varis kılmıştır. Ancak Thutmose-II’nin ölümü üzerine tahta geçen Thutmose-III küçük yaşta olduğu için, ülkeyi kral naibi ve taht ortağı olarak üvey annesi Hatshepsut’un yönetmiştir. Hatshepsut, Thutmose-III reşit olduğunda naipliği bırakmamıştır. M.Ö. 1473’te, babası Thutmose-I’in gerçek vârisi olduğunu iddia ederek, tanrıların isteğiyle kral olduğunu ilan etmiş ve yönetimi ele geçirmiştir. Hatshepsut’un ve üvey oğlu Thutmose-III’ün krallıklarının meşruiyetini Amon’un bir kehanetine bağlaması Amon rahiplerinin siyasal güçlerinin arttırmıştır. Thutmose-III yetkileri elinden alınmasına rağmen üvey annesi Hatshepsut’un yanında tahtı paylaşmaya devam etmiştir. Kraliçe Hatshepsut zamanında Punt’a düzenlenen ticaret seferi dışında askeri bir faaliyet olmamıştır. Onun döneminde Mısır, başarılı ve istikrarlı bir dönem yaşamış ve güçlenmiştir. Hatshepsut, Thebes’in karşı sahilinde Deir el Bahri’de Tanrı Amon, Ra- Haranti, Anubis ve Hathor adına adanan muazzam bir tapınak yaptırmıştır. Hatshepsut kendini de tanrılaştırmak için Tanrı Amon’un kızı olarak görmüştür.

Kraliçe Hatshepsut’un ölümünden sonra, yerine Thutmose-III tekrar geçerek, kraliçeye olan kininden dolayı, ona ait ne varsa ortadan kaldırtmıştır. Bu dönemde Thutmose-III‘ün yaptığı seferlerle, Mısır zirveye ulaşmıştır. Mısır egemenliğinden kurtulmak isteyen Mitanni Krallığı üzerine sefere çıkarak devletin

egemenliğini genişletmekle kalmamış, aynı zamanda beylerin oğullarını rehin alarak, bölgeden alacağı haraçları da garanti altına almıştır. Filistin ve Suriye üzerine en az 17 sefer düzenleyerek güney sınırlarını 4.

Çağlayan’a kadar genişleten Thutmose-III zamanı Mısır tarihinin en parlak dönemlerinden biridir. Dönemin ekonomik zenginliği daha çok ve ihtişamlı inşaat yapma olanağı doğmuştur. Thutmose-III krallığının son yıllarında oğlu Amonhotep-II’yi taht ortağı yapmıştır.

Thutmose-III’ün ölümüyle tek başına tahta geçen Amonhotep-II sporcu ve savaşçı bir kral olarak karşımıza çıkmaktadır. Asya seferlerine önem vererek, komşu devletler üzerine sefer düzenlemiştir.

Amonhotep-II’den sonra tahta Thutmose-IV’de Asya seferlerine önem vermekteydi. Bu sırada çıkan Suriye isyanını bastırarak, Suriyeli esirleri Mısır’a getirmiştir. Bu dönemde gücünün zirvesinde olan Mitanni Krallığı, Anadolu’da Hitit Devleti’nin güçlenmesi nedeniyle Mısır ile arasında dostluk ilişkileri artırmıştır.

Bunun sonucu olarak Thutmose-IV bir Mitanni prensesi ile evlenerek iki ülke arasında akrabalık bağı da kurulmuştur.

Thutmose-IV’ün ölümünden sonra tahta oğlu Amonhotep-III geçmiştir. Güçlü bir devleti miras alan Amonhotep-III, sınırları genişletmese de ülkede huzuru bozacak hiçbir olaya da müsaade etmemiştir.

Birden fazla Mitanni presesi ile evlenen Amonhotep-III döneminde Babil Akadcası diplomasi dili olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Amonhotep-III’den sonra tahta oğlu Amonhotep-IV (Akhenaten) geçmiştir. Amonhotep-IV

(Akhenaten)’un dönemi daha çok dini olaylarla tanınır. Amonhotep-IV (Akhenaten) tahta geçer geçmez öncelikle Başkenti Amon rahiplerinin etkisinden kurtarmak için Orta Mısır’da Akhet-Aton (Tel-el-Amarna) yeni bir başkent kurarak Amon başrahibinin siyasi gücünü ortadan kaldırır. Kraliçe Nefertiti’nin desteği ile Mısır’ın geleneksel tanrıları yerine karısı Güneş (Aton) merkezli tek tanrıcılığı yerleştirerek dinde reform yapmak istemiştir. “Güneşin Ufku veya Ufuktaki Aton” anlamına gelen Akhet-Aton (Tel-el-Amarna) isminin başkente verilmesinin ve Amonhotep (Amon bağışlayıcıdır) olan adının Akhenaten “Aton’un hizmetkârı, Aton’u memnun eden” şeklinde değiştirmesinin nedeni budur. Onun yerleştirmeye çalıştığı inanca göre Güneş, ışınlarıyla tüm varlıkları korur ve onlara yaşam verirdi. Akhenaten ile ilgili tasvirlerde firavun

genellikle doğrudan doğruya ışınlarını saçan güneşin altında gösterilmiştir. Amonhotep-IV’ün (Akhenaten) güneşi tek tanrı olarak kabul ettirmek istemesi rahiplerin tepkisini çekmiş ve ülke çok hızlı bir şekilde

değişen inanç sistemiyle karışıklığa sürüklenmiştir. Amonhotep-IV (Akhenaten) katı tutumu diğer tanrılara ait birçok tapınağın kapatılması, toprakların bütün kullanım haklarının doğrudan firavuna devredilmesi, ekonomik yapının bozulması halkın yeni dini inancı benimsemesini zorlaştırdığı görülmektedir.

Amonhotep-IV’ün (Akhenaten) son dönemlerine ait bilgiler kısıtlı olmakla birlikte, tahtın varisi olarak büyük kızı Meritaton’un kocası olan Smenkhkare’nin Amonhotep-IV (Akhenaten) ile birlikte kral olduğu anlaşılmaktadır. Damadıyla üç yıl tahtta kaldıktan sonra ikisi de yakın zaman da ölmüştür.

Onların ardından diğer damadı Tutankaton tahta geçerek, Çok genç olduğu anlaşılan Tutankaton’un 6 yıllık iktidarı Amonhotep-IV’ün (Akhenaten) döneminde Güneş Tanrısı’nın baş görevlisi olan Aya’nın (Ay) naipliği şeklinde geçmiştir. Tutankaton’un adı iktidarının ilk aylarında Tutankamon olarak değiştirilmiştir.

Tutankamon döneminde Akhenaten tamamen terk edilerek başkent Memfis’e taşınmıştır. Tutankamon ile birlikte eski Mısır dini Amon dini ve çok tanrıcılık geri gelmiştir. 19 yaşındayken hastalanarak ölümünden sonra Krallar Vadisi’nde gömülmüştür. Mısır tarihinde günümüze kadar en iyi şekilde ulaşmış olan firavun

mezarı olması bakımından Tutankhamon’un mezarı önemlidir.

Tutankhamon’un ardından Mısır tahtına Tutankamon ile birlikte kral naipliği yapan eski bir memur olan Aya geçmek istemiştir. Ancak Tutankamon’un genç karısı Ankhesenamon iktidarı ele geçirebilmek ve hayatta kalabilmek için dönemin en önemli gücü olan Hitit kralı Şuppiluliuma’ya oğullarından biri ile evlenerek Mısır firavunu olmasını teklif eder. Bunu kabul eden Hitit kralı oğlunu Prens Zannanza’yı Mısır’a göndermesine rağmen Aya durumdan haberdar olup, prensi yolda öldürür. Bunun üzerine Aya yaklaşık 4 yıllığına Mısır idaresine el koyar.

Horemheb’den sonra bir komutan olan Ramses-I’in XIX. Hanedan olarak tahta geçtiği görülmektedir.

XVIII. Hanedanlık döneminde Mısır’da siyasal düzenin güçlü olmasının yanı sıra, huzur ve refahta dönemi yaşanmıştır. Bu ortam içerisinde sanat, mimari ve edebiyat gibi alanlarda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Yeni Mısır’da devletin teşkilatlanması da en iyi dereceye ulaşarak, gelişmiş bir bürokratik sistem meydana gelmiştir. Hiyerarşik sistemde en üst sırada kral yer almaktaydı. Kral; baş yargıç,

başkomutan ve başrahiplik görevlerini de üstlenmekteydi ve devletin mutlak gücüydü. Kral’a yardımcı olan emrinde iki tane de vezir bulunmaktaydı. Vezirleri destekleyen diğer bir grup da eyaletlere hizmet veren kâtip ve idarecilerden oluşmaktaydı. Bu dönemi diğer krallık sistemlerinden ayıran en önemli özellik, soylu olan, sivil ve askeri bir takım hizmetlerde yer alan herkesin kralın ailesinden sayılıyor olmasıdır.

Bu dönemde Memfis büyüyerek tanrıların mülklerini barındıran teokratik bir şehir olmuştur. Yeni Krallık Mısır’ının zenginliğini anlamak için dönemin mimarisine, zengin tapınaklarına bakmak yeterlidir. Yeni Krallık döneminde kadınlarının kraliyet ailesi içerisinde ön plana çıktığı görülmektedir. Ahmose’nin karısı Ahmose Nofertari’nin, Kraliçe Hatshepsut’un, Amonhotep-IV’ün (Akhenaten)’un karısı Nefertiti ve büyük kızı Meritaton’un Tutankamon’un genç karısı Ankhesenamon’un Mısır Tarihi için özel bir statüsü bulunmaktaydı.

7.2. XIX. Hanedan (M.Ö. 1293-1185)

XIX. Hanedan, XVIII. Hanedanlığın son kralı olduğu düşünülen Horemheb gibi asker olan

Ramses-I ile başlamaktadır. Ramses-I’in Horemheb ile nasıl bir bağı olduğu ve Mısır tahtına nasıl geçtiği bilinmemektedir. Ramses-I döneminde, Karnak mabedinin büyük salonunu inşa ettirmeye başlamıştır.

Bu göstermektedir ki XIX. Hanedan döneminde de devletin ekonomik durumu yerindedir. Tahta aynı Hanedandan birinin geçmesini isteyen I. Ramses kendinden sonra tahta oğlu Seti-I’i varis bıraktı.

Seti-I Mısır’ın güneyine kısa bir sefer düzenleyerek, bölgenin asayişini sağlamıştır. Hititlerin onun dönemindeki karışık durumunu iyi kullanarak Suriye’ye sefer düzenleyerek eskiden Mısır’ın kontrolünde olan toprakların bir bölümünü geri almıştır. Seti-I’in yapmış olduğu seferler Karnak mabedinin duvarına işlenmiştir. Saltanatının ilk senesinde Asya’ya yaptığı sefer sonucunda Filistin ve Suriye sahil boylarında egemenlik kurmuştur. İkinci seferinde Oront Vadisi’ne girerek, ilk kez Hititler ile karşı karşıya gelmiş ve Kadeş şehrini zapt etmiştir. Ancak ilerleyen zamanlarda Hititler’in Kadeş’i geri aldıkları görülmektedir.

Seti-I son dönemlerini oğlu Ramses-II ile Mısır’ı ortak yönetmiştir.

Seti-I’in ölümünün ardından, yerine oğlu Ramses-II geçmiştir. Ramses-II babasıyla ordunun ve devletin başında yer alması onun XIX. Hanedan krallarının en güçlüsü olmasına neden olmuştur. Mısır ülkesinin sınırları içinde olduğu kabul edilen kuzeydeki Suriye için Hititlerle mücadele etmiştir. M.Ö.

1285’te “Kadeş Savaşı” olarak bilinen Hitit Kralı Muvatalli ile Kadeş’te savaşmıştır. Ramses-II’nin Mısır kayıtlarında büyük bir zafer kazandığını iddia edilse de Hitit kaynaklarında Ramses-II Hitit karşısında yenilmekten son anda kurtulmuştur. Savaşın kazananı belli olmasa da M.Ö. 1270 yılında Ramses-II ve Hitit Kralı Hattusili-III arasında iki büyük devlet arasında imzalanan ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Barış Antlaşması imzalanmıştır.

Söz konusu antlaşmanın günümüze değin iki metni gelmiştir. Bunlardan birincisi Mısırlıların hazırladığı metnin Akadcası olup Boğazköy’de bulunmuştur. İkincisi ise bir gümüş levha üzerine çivi yazısı ile o dönemin diplomatik dili olan Akadca yazılan metnin Mısırca’ya çevirisi olup Ramasseum ve Karnak tapınaklarının duvarlarına kazınmıştır. Ramasseum ve Karnak tapınaklarındaki kayda göre, Hattusili gümüş bir tablet üzerine Akadca yazdırılarak Mısır’a göndermiştir. Antlaşmanın Mısır dilindeki nüshası orijinal metin olmayıp Mısır halkına gösterilmek amacıyla düzenlenmiş olduğundan, tarihi

giriş kısmında Mısırlılar tarafına bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu nüshaya göre antlaşma Hitit kralı Hattusili’nin isteği üzerine yapılmıştır. Ramses II’den “büyük hükümdar” diye bahsederken, Hattusili’yi

“prens” olarak adlandırmaktadır ki, bu eşitlik ilkesi için de yapılan anlaşmaya ters düşmektedir. Kaldı ki, daha sonra yapılan yazışmalarda Ramses-II, Hattusili’ye sürekli olarak büyük kral diye hitap etmiştir.

Bu giriş kısmındaki farkın dışında, Mısır ve Boğazköy’deki nüshalar arasında fark bulunmamaktadır.

Antlaşma hükümdarlar ve iki ülke arasında, barış ve kardeşliği kurmak için yapılmıştır. Yürürlük süresi hükümdarların kendilerinden sonra gelenleri de bağlamakta ve sonsuza kadar süreceği ifade edilmektedir.

Her iki ülke birbirleriyle savaş yapmamayı kabul ettikleri gibi, kendilerine saldıran düşmana ve ülke içinde ayaklanmalara karşıda birbirlerine yardım etmeyi teyit etmektedirler. Yine bu antlaşmanın bir özelliği de, meşru halefin tahta çıkmasını garanti etmesidir. Yani hanedanların korunmasını dış müdahale ile de olsa sağlamaktadır. Antlaşmanın son maddesi ise esirleri ve kaçanların geri verilmesini içermektedir ki, bu dönem büyük devletlerinde alışıla gelmiş bir durum değildir.

Kadeş antlaşmasının yapılması büyük yankılar uyandırmıştır. Örneğin Ramses II’nin Mira Beyi’ne yazdığı mektupta: “Biz biraderimle yemin ettik, ben ona karşı yardım edemem” demektedir. Hattusili III’den Babil kralı Kadasman-Enlil’e yazılmış olan bir mektupta: “Mısır kralı ile ben kardeş olduk şu kararı

verdik; Biz kardeşiz ve bunun için düşmana karşı birlikte savunacağız ve bir dosta karşı beraber dost olacağız”, demektedir. Bu antlaşmanın yapmış olduğu etkiyi göstermesi bakımından önem taşıdığı gibi, aynı zamanda antlaşmaya her iki ülkenin de uyduğunu göstermektedir. İki ülkenin arasındaki dostça ilişkilerin sürmesi yeni gelişmelere neden olmuştur. Hattusili III, bu dostluğu daha da artırmak için, büyük kızını Mısır kralı Ramses II ile evlendirmiştir.

Anlaşmadan sonra Ramses-II, başkenti Delta bölgesindeki Per-Ramses’e taşımış, Karnak ve Luksor tapınaklarına ekler yaptırmıştır. Nil Nehri’nin batı kıyısında Ramesseum’u Yukarı Mısır’da Abu Simbel kaya tapınaklarını yaptırmıştır. Ramses-II döneminin sonlarına doğru Mısır dış siyasetinde etkinliğini kaybetmeye başlamıştır. Ramses-II’nin ölümünden sonra devletin durumu iyice kötüleşmiştir.

Ramses-II’nin yerine Mısır’a yerleşen Suriyeli bir aileden Merneptah geçmiştir. Merneptah, Hitit, Ugarit ve Amurru ile dostluk ilişkilerini korumuştur. Mısır’a karşı tampon bir bölge görevini Hitit Krallığı,

Ramses-II’nin yerine Mısır’a yerleşen Suriyeli bir aileden Merneptah geçmiştir. Merneptah, Hitit, Ugarit ve Amurru ile dostluk ilişkilerini korumuştur. Mısır’a karşı tampon bir bölge görevini Hitit Krallığı,