• Sonuç bulunamadı

7.Hafta e-Ders Kitap Bölümü

AFRİKA’DA TARİHİ SÜREÇ

1. FENİKELİLER

1.1. Fenike Adı ve Kökeni

İlk olarak Yunanlı tarihçi Homeros tarafından kullanılan Fenike adı halkın kendisi tarafından kullanılan bir isim değildir. Fenikeliler’e bu adı veren Yunanlılar olmuştur. Yunanlılar ilk olarak kırmızımsı mor renkte değerli bir kumaştan hareketle “kızıl insanlar” anlamına gelen Phonikes’i kullanmışlardır. Mezopotamya’da konuşulmuş Sami dillerinin en eskisi olan ve Fenike diline çok benzeyen Akad dilinde erguvan kırmızısı anlamındaki “Kenan” “Kinaknu” terimi bulunur. Buradan yola çıkarak Ön Asya kıyılarında yaşayan bu insanların adlarını kırmızıdan aldıkları ve daha sonraki dönemlerde bu ismin Fenike’ ye dönüştüğü düşünülür.

Eski Mısır yazıtlarında Fenikeye “Khal” veya “Khar” halkına da “Kholu” adı verilmiştir. Asur yazıtlarında ise Fenikeliler için “Khar” ve “Akharru” adı kullanılmıştır. XVIII. Hanedanlığın başlarına ait Mısır yazıtlarında Fenike’den başka bir ad “Kefa” (Keft, Kefeth, Kefthu) kullanılmıştır. Mısır yazıtlarının Fenikeliler için kullanıldığı bir diğer ad ise “Men (Menti)”dir.

Fenikeliler kendilerini “Kenani” yani Kenanlılar olarak adlandırmışlardır. Kenan adı bazı araştırmacılara göre Hurrrice bir sözcük olan ve kırmızı anlamına gelen Kenagigi’den gelmektedir. Diğer bir görüşe göre Kenan adı Sami bir sözcüktür. Kenaniler de M.Ö. III. binyılın başlarında Filistin ve Fenike’ye gelen Amoritler’den gelme Samilerdir.

M.Ö. XV. yüzyıldan kalma Mısır ve Mezopotamya yazıtlarında Kenan ülkesi adına rastlanmaktadır.

Fenike toprakları için kullanılan Kenan adı; Mezopotamya, Mısır ve Anadolu arasındaki bölgedir. Fenikeliler Kenan adından başka bağlı oldukları şehirlere göre Surlular, Saydalılar olarak isimlendirilmişlerdir. Bazı kaynaklarda ise Fenikelilere Tirliler denilmiştir.

Kenanlılar M.Ö. XII yüzyıldan sonra deniz kıyılarındaki bazı şeritler ve ormanlarla kaplı Lübnan topraklarının dağ eteklerinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bu topluluğa daha sonra “Deniz Kavimleri”

döneminin Hint Avrupalı, Ege göçmenleri ve Sami kavimleri de katılmıştır. Oluşan bu etnik kaynaşmadan Fenikeliler meydana gelmiştir. Bu etnik topluluğa Helenler Fenikeliler adını verirken Doğu kavimleri Fenike topraklarını ve buralarda yaşayan insanları Kenan adıyla anmışlardır.

Fenikeliler hakkında ayrıntılı bir araştırma yapan Otto Eissfeldt Fenikelilerin. M.Ö. 3000 dolaylarında Sina Yarımadası veya Arabistan çöllerinden geldiği görüşündedir. George Contenau ise Fenikelilerin Sami kökenli olduğunu savunur. Donald Harden ise Arabistan ve Basra körfezi üzerinden çeşitli Sami göçlerinin olduğundan bahseder. Son yıllarda ortaya çıkarılan Ugarit metinleri ise Fenikelilerin güney kökenli olduğunu savunan görüşleri destekler niteliktedir.

Bilim adamları sundukları görüşlerin temelini klasik yazarlara dayandırmaktadırlar. Philon Fenikelilerin yerli bil halk olduğunu söylemektedir. Herodotos ise Eritre Denizine yerleştirmektedir. Strabon ve Plinius ise Fenikelileri Basra Körfezi dolaylarına yerleştirmektedir. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki Fenikelilerin kökeni meselesi günümüzde halen daha bilim adamları tarafından tartışma konusudur.

1.2. Fenike Coğrafyası

Fenikeliler Akdeniz’in doğusunda yer alan Suriye ve Filistin bölgesinde yaşamışlardır. Fenike adının kullanıldığı bu bölge Suriye’nin Tyr’den Ugarit’e uzanan ince kıyı şerididir. Bölge doğuda ormanlarla kaplı Lübnan sıradağları ile çevrilidir. Çöllerle sınırlı olan bu bölgenin kuzey güney uzunluğu 600 km’dir. Dağlar bölgeyi bir takım parçalara ayırmış, orta ve kuzey kısımları dağlık olan bu verimli kıyı bölgesinde birçok elverişli doğal liman oluşmasını sağlamıştır. Fenike toprakları bulundukları bölgenin merkezi olan on tane deniz kentine sahipti. Bu kent devletleri başlangıçta topluluklar halinde yaşayan balıkçı köylülerinden oluşmaktaydı. Çok geçmeden yerleştikleri bölgenin merkezi haline geldiler. Bu öne çıkan kent merkezlerinden bazıları Sidon (Sayda), Ugarit (Ras Shamra), Tyros (Sur), Gubla ( Byblos), Arados (ya da Berytos)’dır.

Coğrafi koşullar ve tarihsel süreç bu kıyı bölgesini Mezopotamya ve Mısır gibi yüksek kültürler ile Anadolu, Ege bölgesi ve Arabistan yarımadası arasında önemli bir kara köprüsü yapmıştır. Bölge halkının komşu ülkelerden tarih boyunca etkilendiği bu geçiş bölgesi Kuzey-Güney doğrultusundaki deniz ve kara yolları, büyük kervan yollarının bitiş noktaları uygun limanları ile çok elverişli konumdadır.

Tarihsel belgelere göre Fenikeliler için Lübnan dağlarında bulunan servi, sedir ve çam ağaçları oldukça önemliydi. Bundan dolayı Mezopotamya ve Mısır’dan bu ormanlık alanları elde edebilmek için birçok sefer düzenlenmiştir. Günümüzde bu ormanlık alanlardan çok az kalmıştır.

Balıkçılık Fenikelilerin vazgeçilmez bir parçası gibiydi. İklimin elverişliliği birçok evcil hayvanın yanı sıra yabani hayvanında bu coğrafyada var olmasını sağladığı görülmektedir. Dağların çöküntüye uğramaları sonucu oluşan kayalık arazinin tarıma çok az elverişli bölümlerinde tahıl ve incir yetiştirilirken ayrıca bölgede zeytincilik ve bağcılık yapılıyordu. Tabi bitki örtüsü olan sedir ağacından elde edilen kereste Fenike ülkesinin başlıca gelir kaynağıydı. Ayrıca Eskiçağlardan itibaren Fenike coğrafyasının çok önemli bir ticaret merkezi durumunda olduğu görülmektedir.

1.3. Fenike Tarihi

Fenike dilinde yazılmış yazıtlarda genelde kentlerde bulunan hükümdarın adı, hanedanın devamı, anıt ithafları ve koruyucu tanrılara göndermelere ulaşılabilir. Bu yazıtların birçoğuna Byblos’ta ulaşılmıştır.

Diğer kentlerde ise ileri dönemlerden kalma birkaç bilgiye ulaşılabilmiştir. Fenike tarihi incelenirken Fenike dilindeki bu kısa yazıtlardan ulaşılabilecek tarihsel olgular pek fazla olmadığından ötürü dolaylı kaynaklara başvurmak gerekmektedir.

Fenike tarihine ışık tutacak kaynakların başında Iosephos’un Ephesoslu Menandros’tan alıntı yaptığı Tyros yıllıkları gelir. Dolaylı olarak aktarılan bu kaynaklarda iki dönemden; onuncu ve sekizinci yüzyıllardan ve altıncı yüzyıllardan ve kentlerin tarihleri ile ilgili bir takım bilgiler verilir. Boyun eğdirilmeye çalışılan Fenike kentlerinin anlatıldığı Asur yıllıkları, XI. yüzyılda Fenike ve Mısır ilişkilerini anlatan Mısır kökenli Wenamon öyküsü hariç Mısır ve Mezopotamya kaynakları Fenike tarihine çok az bilgi sunmaktadır. Doğuda Fenike tarihini aydınlatacak önemli bir diğer kaynak Fenike kenti ve Tyros hakkında kesintisiz bilgilerin verildiği Eski Ahittir. Geç klasik kaynaklar ise Fenike tarihinin son evrelerine ışık tutar.

M.Ö. III. Bin yılından itibaren bölgeye gelen Samiler buradaki uygarlığın değişmesinde etkili bir unsur olmuştur. İlk önceleri Amurru grubuna ait göçmenler gelmiştir. Bu grup Eski olan kent devletlerini devralmıştır.

Fenikeliler eski adıyla Kenanlılar, güneye yerleşen İbranilerin aksine bölgenin kuzeyine onlardan çok daha önce yerleşmişlerdir.

Fenike kentlerinin bu dönemde bağımsız olduklarını gösteren Mısırın Wenamon öyküsünde;

Byblos hükümdarı, tanrı Amon’un kutsal gemisi için sedir ağacı bulmaya yollamış olduğu kahramanını karşılaması olayı anlatılır. Ayrıca Byblos’ta ki hükümdarların tahta çıkış tarihlerinin verildiği kısa yazıtlarda hükümdarların, ‘Byblos Kralı’ ünvanını taşımaları ve Mısırdan bağımsız olduklarını düşündürecek ifadelerin kullanımı Fenike kentlerinin bağımsız olduklarını kanıtlar niteliktedir.

Eski Ahit ve Homeros’un kullandığı Sidonlular (Saydalılar) sözcüğü; ilk zamanlar Sidon’un diğer kentlere hâkim olduğunu göstermektedir. Sidon kentinin diğer kentlere üstünlüğü M.Ö. 1000 yıllarına kadar devam etmiştir. Saydalılar M.Ö. II. Bin ortalarında Mısırın mallarını gemilerle Sayda’ya, karadan kervanlar ile Fırat’a ve oradan sallarla İran’a ulaştırdılar. İran körfezi yoluyla Hindistan’dan, İç Asya’dan, Afrika kıyılarından gelen ve Sayda’da toplanan malları Ege Bölgesine ulaştırarak Doğu Akdeniz ticaretini ellerinde tuttular.

Bulundukları coğrafyanın avantajını iyi kullanan Fenikeliler ticaret ve ulaşımda oldukça gelişmiş ve daha onuncu yüzyılda uzun deniz yolculuklarına başlamışlardır. Denizcilikte ki bu gelişmelerine rağmen Fenikeliler M.Ö. II. binin başlarında henüz siyasi bir birlik kuramamıştır. Kentler arasındaki süregelen rekabet ve siyasi birliğin olmayışı kısa sürede tekrar Mısır egemenliğine neden olmuştur.

Etkin ticari faaliyetlerine rağmen Sayda ve diğer Fenike kentleri önce Mısır egemenliği altına girdiler.

Ardından Ege göçleriyle gelen kavimlerin tehdidi altında kaldılar. M.Ö. 1200’de Sayda Filistinlilerin saldırılarına karşı koyamadı. Yakılıp yıkılan Sayda kenti üstünlüğü bu tarihlerden sonra Tyros’a geçti. Fenike topraklarında ticarette etkin rol oynayan kent artık Tyros’tur. Tyros yıllıkları ve Eski Ahit’te anlatılanlardan Fenike kentlerinden Tyros’un üstünlüğü uzun bir dönem elinde bulundurduğu ve önemini koruduğu anlaşılır.

Fenike tarihinin bağımsızlık çağı olarak adlandırılan ilk dönemler M.Ö. 1200 yıllarında gerçekleşen

“deniz halkları istilası” ile başlar. İstila sonucu Suriye-Filistin bölgesinde büyük göçler bir süreliğine durmuş, Asur sınırları içerisine hapsedilmiş, Mısır yenilgiye uğratılmıştır. Bu dönemde Fenike kentleri kıyıya doğru sıkışırken İbrani ve Arami kentleri gelişme göstermiştir. Bölgede dikkat çeken kentler Arados, Sidon, Byblos, Tyros ve Akka’dır. M.Ö. 1200 yıllarından itibaren Fenike kentleri en parlak dönemlerini yaşamıştır.

Bu şehirlerden Sidon’un tüm şehirlere egemen olduğunu gösteren belgeler bulunmaktadır. Eski Ahit, Homeros ve Iosephos’un Timaios’tan aktardığı bilgilerde bunu doğrular niteliktedir. M.Ö. 1200 yılına gelindiğinde Tyros çağı başlamıştır. Tyros kenti M.Ö. 1000 dolaylarında güçlenerek Sidon’un diğer kentlere olan üstünlüğüne son vermiş ve önemini arttırmıştır.

Bölgede yüzyıllarca süren Mısır hâkimiyeti M.Ö. 1100 yıllarına doğru gerilediği görülür. Bu dönemde Asur’un gücünü yeniden kazanmıştır. Asur kralı Tiglatpileser I (1112-1074) Yukarı Suriye’ye doğru sefere çıkmış Byblos, Sidon ve Arados gibi kentlerden haraç almıştır. Belgelerden Tiglatpileser I’in bu seferdeki amacının sedir ağaçlarını elde etmek olduğu anlaşılmaktadır. Denize bir çıkış arayan Asur devleti Fenike kentleri üzerinde baskısını iyice artırmıştır. Asur Kralı Tiglatpileser I’in Fenike üzerine başlatmış olduğu seferler Asurnasirpal II (M.Ö. 883-859) döneminde de devam etmiştir. Bu seferler sonrasında da Tyros, Sidon, Byblos, Amurru gibi şehirler haraca bağlanmıştır. Fenike kentleri altın, gümüş, bakır, tunç, kurşun, keten elbiseler ve fildişi vermek suretiyle haraç ödemek zorunda kalmıştır. İlk başlarda uzaktan denetleme ve haraç ile kısıtlı kalan Asur yayılmacılığı Fenike topraklarında kalıcı bir fethe dönüşmemiştir. Sıklaşan fetihler sonradan toprak ilhakına dönüşecektir. Nitekim Tiglatpileser I döneminde Asur ilhakının Fenike’nin kuzeyinde Byblos’a dek uzandığı ve ele geçirilen toprakların Asur valileri tarafından idare edildiği görülür.

Salmanassar V (M.Ö. 726-722) 722 yılında Sarmaria’yı fethetmiştir. Sargon II’nin Kıbrısı (721-705) işgal etmesiyle Akdeniz ticaretindeki dengeler önemli ölçüde değişmiş ve Fenikelilerin ticaret yollarını ellerinde tek başlarına tutamadıkları görülmüştür.

M.Ö. 678-667 yıllarında Fenike kentleri Sur ve Sayda Asur’a karşı ittifak oluşturmuşsalar da Asur karşısında başarılı olamamış yıkılmaktan kurtulamamışlardır.

Asur devletinin M.Ö. 612 tarihinde Medler tarafından yıkılmalarından sonra Fenikeliler, önce Mısır sonra Babil hâkimiyetine girdiler. Yıkılan Babil devletinin ardından ise bölge Perslerin eline geçti. Pers Kralı Dareios I (M.Ö. 541-486) M.Ö. 515-514 yıllarında Pers imparatorluğunu satraplıklara ayırdı. Fenike topraklarını beşinci

satraplığa yerleştirdi. Persler Fenike itaati karşısında onların yerel çapta ilerlemelerine izin verdi. M.Ö. 480’de Persler Salamis deniz savaşında Fenike donanmasına el koydular. Yunanlılara karşı saldırıda bu donanmayı kullandılar.

Fenikeliler çok geçmeden Perslere karşı Yunanlıların tarafını tutan bir politika izlemişler, Pers egemenliğine karşı organize olmaya başlamışlardır. Pers Yunan çatışmasını fırsat bilen Fenikeliler isyan ederek birkaç Fenike kentini Pers istilasından kurtarmışlardır.

Diğer uluslar gibi bölgede Pers hâkimiyeti de kalıcı olmamıştır. İskender tarafından işgal edilen Fenike toprakları yeni bir tarihi seyre doğru yol alacaktır. Tarihi Issos çarpışmasından (M.Ö. 333) sonra Arados, Bayblon ve Sidon gibi önde gelen Fenike kentlerinin kapıları İskender’e açıldı. Fenike kentleri bağımsızlık geleneklerini kaybederek Helen kültürü etkisinde kaldılar. Bu etkileşim sadece kentlerin siyasi yapılarında değil ayrıca tüm Fenike kültürü üzerinde etkisini gösterdi. Kullanılan Fenike dili yavaş yavaş yerini Yunancaya bıraktı.

Sık sık karşılaşılan yabancı hâkimiyeti Fenike tüccarlarının işini durgunlaştırdı. Denizlerde Yunan denizciliğinin öneminin artması bilinen düzenleri alt üst etti. Fenike denizciliği eski etkinliğini kaybetmesine rağmen denizlerde varlığını devam ettirdi.

Sur kentinden kovulan bir grup isyancı Fenikeli M.Ö. 800 yılında Tunus sahillerinde Kartaca’yı kurdular.

Kartaca imparatorluğunun kurulmasının ilk adımı M.Ö. İbiza koloninsin kurulmasıyla atıldı. Kısa sürede coğrafyanın avantajından yararlanan Kartaca, Fenike kentlerinin Asur hâkimiyetine girdiği andan itibaren Batı Akdeniz de yer alan Fenike kolonilerini nüfusu altına aldı. Kartaca kendi statüsüne rağmen Tyros’a her yıl elçilik heyeti göndererek ana topraklara bağlılığını devam ettirdi. Ayrıca Kartaca’nın ticari kârının % 10’u kadarını Tyros kentinin tanrısı Melkart’ın tapınağına sunulmasına hizmet ediyordu. Kartaca ticari bir merkez olma özelliğini uzun yıllar elinde tuttu. Bu başarısını ticari gelişiminin yanı sıra tarımsal hinterlandını geliştirmesine borçluydu.

Afrika, Sicilya ve İspanya’daki Fenike kolonilerini egemenliği altına alan Kartacalılar gerçek bir siyasal hâkimiyet ve imparatorluk kurdurlar. Kartacalılar denizlerdeki başarılarına bir başarı daha ekleyerek kısa sürede karşısında beliren Etrüsk ve Yunan kuvvetlerini mağlup ettiler. M.Ö. II. yüzyıla gelindiğinde Kartaca karşısına daha güçlü bir rakip olan Romalılar çıkacaktır. Romalılar ile uzun yıllar süren mücadeleler sonucunda Kartacalılar, önce Sicilya, sonra İspanya ve diğer sahillerde ki önemli kolonilerini kaybettiler. Roma’ya karşı yapılan savaşlarda Annibal ve Hamilkar adı ile anılan orduları ile mücadeleye giren Kartaca yenik düştü.

M.Ö. 146’da Kartaca Romalılar tarafından fetih edildi. Romalılar elde ettikleri bu başarı sayesinde Akdeniz ticareti ve hâkimiyetini ele geçirdiler.

Kartaca’nın önemli özelliklerinden biri; tophet geleneğidir. Başlangıçta Fenike kentlerinde istisnai durumlarda uygulanan çocukların dâhil yakılarak insanların kurban edildiği bu gelenek Kartaca’da sıkça uygulanan geleneklerden oldu. Kral ve kentin kurucuları soyundan gelenlerin bu gelenekten ayrı tutuldular.

SONUÇ

Bu haftaki konumuzda Akdeniz’in doğusunda ve Suriye - Filistin bölgesinde yaşamış en büyük denizci toplumlardan biri olan Fenikeliler hakkında bilgiler verilmiştir. Yunan, Mısır ve Mezopotamya’da, Fenikelilerden hangi isimden bahsedildiğine ve kendilerini hangi isimle adlandırdıklarına değinilerek, kökeni konusunda yapılan araştırmalar incelenmiştir. Fenike tarihi hakkında bilgiler verilerek yaşamış oldukları coğrafyada ki etkinlikleri ve önemi ele alınmıştır.

KAYNAKÇA

Amellie, K. 2009. Eski Çağ’da Yakındoğu, (çev. D. Şendil), İstanbul

Diakov, V. -S. Kovalev. 2010. İlkçağ Tarihi-I: Ortadoğu, Uzakdoğu, Eski Yunan,, (çev. Ö. İnce), İstanbul Gabriel, J. 1966. Eski Akdeniz ve Yakın Doğu Uygarlıkları, İstanbul.

Girgin, G. 2006. Fenikelilerde Akdeniz Ticareti, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya.

Gündüz, A. 2002. Mezopotamya ve Eski Mısır, İstanbul.

Hooke, S.H. 1993. Ortadoğu Mitolojisi, Mezopotamya, Mısır, Filistin, Hitit, Musevi, Hıristiyan Mitosları (çev. A.

Şenel), Ankara.

Moccati, S. 2004. Fenikeliler, (çev. S. Gül), Ankara Özçelik, N. 2004. İlk Çağ Tarihi ve Uygarlığı, Ankara Valbelle, D. 1992. Eski Mısır’da Yaşam, İstanbul.

William, H. M. 2005. Dünya Tarihi, (çev. A. Şenel), Ankara Yıldırım, R. 2011. Eskiçağ Tarih ve Uygarlıkları, İzmir

KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ