• Sonuç bulunamadı

İçindekiler Strateji Portföy Önerisi Makro Ekonomi Sermaye Piyasaları Ayın Konusu Ek I Ek II Ek III

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İçindekiler Strateji Portföy Önerisi Makro Ekonomi Sermaye Piyasaları Ayın Konusu Ek I Ek II Ek III"

Copied!
60
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

İçindekiler

Strateji 1

Portföy Önerisi 6

Portföy Dağılımı 6

Önerilen Hisse Senedi Portföyü 8

Hisse Takip Listesi- Sanayi Şirketleri- 9

Hisse Takip Listesi- -Banka, Sigorta, Holding, GYO ve Finansal Kiralama- 10

Makro Ekonomi 11

Sanayi Üretimi 11

Ödemeler Dengesi 12

Kamu Maliyesi 15

Para Politikası 16

Fon Akış Analizi: 23 Temmuz itibariyle BDDK verileri 17

Ağustos-Eylül İç Borçlanma Stratejisi 20

Fiyatlar 22

Sermaye Piyasaları 24

Yatırım Araçlarının Getirisi 24

Hisse Senetleri Piyasası 25

Birincil Piyasalar ve Özelleştirme 26

Döviz Piyasası 28

Sabit Getirili Menkul Kıymetler 29

Uluslararası Piyasalar 31

Gelişmekte Olan Ülke Piyasaları&Türkiye Eurotahvilleri 35

Ayın Konusu 39

Merkez Bankası Dezenflasyon Sürecinde Daha Kararlı 39

Ek I 40

Hisse Senedi Önerileri 40

Ek II 49

İMKB Şirketlerine Ait Sayısal Veriler 49

Ek III

Makroekonomik Göstergeler

(3)

1 Ağustos 10 :Avrupa’da yaşanan borç krizi ve ABD ekonomisinden gelen yavaşlama işaretleri nedeniyle dünya ekonomisinin çift dipli bir durgunluğa girebileceği endişeleri gündemden düştü. ABD ikinci çeyrek karlarının beklenenden güçlü gelmesi, AB bankacılık sektörünün stres testinden yara almadan çıkması ve kritik durumdaki bazı Avrupa ülkelerinin piyasalardan sorun yaşamadan borçlanması piyasalarda sert bir yükseliş yaşanmasını sağladı.

Ekonomik büyümenin ve şirket karlarının tahminlerden daha güçlü olması, enflasyon görünümündeki iyileşme ve faiz oranlarının dip seviyelere gerilemesi Türkiye’nin dünya borsalarına göre daha iyi performans göstermesini sağladı. Türkiye MSCI Gelişmekte Olan Ülke borsalarını son bir ayda %10 oranında yendi.

Türkiye 2010 yılının ilk altı ayında OECD içinde en hızlı büyüyen ülkelerden birisi oldu.

2010 yılında ekonominin güçlü seyrini yalnızca 2009 yılındaki düşük baz yılı gibi devresel faktörlere bağlamak haksızlık olur. Güçlü bankacılık sektörü, hane halkının düşük borç seviyesi, kamu maliyesindeki iyileşme gibi yapısal faktörler ekonominin 2010 yılında %5.5 civarında büyümesini sağlıyor.

Ekonomideki canlanma ve faiz oranlarındaki gerileme başta bankacılık sektörü olmak üzere şirketlerin karlılığında önemli bir sıçrama sağladı. Borsa piyasa değerinin %45’ini oluşturan bankaların karlarının 2009 yılındaki %54 artıştan sonra 2010 yılında %22 artması bekleniyor. Buna karşı, banka-dışı kesimin kar artışının 2009 yılındaki %34 seviyesinden 2010 yılında hız keserek %12’ye gerileyeceği tahmin ediliyor.

Merkez Bankası uyguladığı genişleyici para politikası ile Türkiye’nin durgunluktan hızlı çıkmasını sağlayan ve piyasaların önünü açan itici güç olmaya devam ediyor. Avrupa’dan gelen durgunluk sinyalleri, çıktı açığının büyüklüğü ve temel enflasyon göstergelerindeki gerileme Merkez Bankası’nın politika faizlerini uzun süre sabit tutacağını gösteriyor.

Politika faizlerinin 2011 yılından itibaren artırılmaya başlandığı ve üç yıl boyunca tek haneli rakamlarda tutulduğu baz senaryoda Merkez Bankası enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2010 yılında %7.5’e, 2011 yılında %5.3’e, 2012 yılında %5 düzeyine düşeceğini öngörüyor.

Genel seçimler öncesinde genişleyici maliye politikası uygulanacağına inandığımız için enflasyon cephesinde Merkez Bankası kadar iyimser değiliz. 2010 yılında %7.2, 2011 yılında %7.5 enflasyon bekliyoruz. Enflasyondaki nokta hedefinin tutturulamayacağını gören Merkez Bankasının faiz artırımlarına 2011 yılında 150 baz puan ile başlayıp, 2012 yılında 125 baz puan ile devam etmesini bekliyoruz.

Hisse senedi piyasası için görüşümüzü “AL” olarak değiştirdik

Şirket karlarındaki büyüme ve faiz oranlarındaki düşüş sonrasında İMKB için 12 aylık hedef değerimizi 68,000 seviyesinden 74,000 seviyesine yükselttik ve borsa için BİRİKTİR olan görüşümüzü AL’a yükselttik. Büyümenin yavaşladığı, enflasyon beklentilerinin gerilediği ve likiditenin yüksek kaldığı mevcut küresel konjonktürün borsanın yükselmesi için elverişli bir ortam yarattığına inanıyoruz. İç talebe dayalı büyümesi ile, Türkiye küresel büyümeden çok finansman koşullarına duyarlı bir piyasa. Küresel likiditedeki bolluk ve Merkez Bankası’nın faizleri düşük tutmaya devam etmesi borsanın yükselmesi için uygun bir ortam yaratıyor.

Tahvil piyasasında alış için daha iyi fırsatlar bekliyoruz

Bütçe performansının beklentilerden daha iyi olması, enflasyonist beklentilerin gerilemesi, ve gelişmekte olan ülke borç fonlarına para girişi uzun vadeli tahvillerin faizlerinin bugüne kadar gördüğü en düşük seviyelere inmesine neden oldu. Seçimler öncesinde uygulanacak genişleyici maliye politikaları dolayısıyla enflasyon cephesinde Merkez Bankası kadar iyimser değiliz. Merkez Bankası’nın 2011 yılında 150 baz puan, 2012 yılında 125 baz puan faiz artırımı yapmasını bekliyoruz. Bu nedenle tahvil pozisyonlarında kısa vadede kalınmasını ve enflasyona endeksli bonoların tercih edilmesini tavsiye ediyoruz.

Türkiye dünya piyasalarına göre daha iyi performans gösterme- ye devam ediyor

Küresel büyümenin yavaşladığı ortamlarda iç talep ağırlıklı bü- yüyen Türkiye’ye yabancı ser- mayenin ilgisi artıyor

Enflasyonun gerilemesi, küresel likiditenin bolluğu ve faizlerin düşük kalması borsanın artması için uygun bir ortam yaratıyor

Temmuz ayı ortasında borsa için hedef değerimizi 68.000’den 74.000’e yükselttik ve AL tavsi- yesi verdik

Enflasyon cephesinde piyasaya göre daha temkinli olduğumuz için tahvil pozisyonlarında enf- lasyona endeksli kağıtları tavsi- ye ediyoruz

Strateji

(4)

Çift dipli küresel durgunluk korkuları rafa kaldırıldı

Dünya piyasalarındaki satış dalgası yerini yeniden iyimser rüzgarlara bıraktı. Avrupa’nın çevre ülkelerindeki borç krizi ve ABD ekonomisinde çift dipli durgunluk endişeleri gündemden düştü. ABD şirketlerinin 2. çeyrek karlarının beklentilerden iyi gelmesi, Avrupa bankacılık sektörü üzerinde yapılan stres testinden stresli bir sonuç çıkmaması ve borç sorunu yaşayan Avrupa ülkelerinin piyasalardan rahatlıkla borçlanabilmesi dünya borsalarında sert bir yükselişe neden oldu.

Yatırımcılar bardağın dolu tarafını görmeyi tercih ediyor

RBC Capital Markets tarafından, 4.1 trilyon dolar yöneten bir yatırımcı grubuna, yapılan bir ankete göre fon yöneticilerinin üçte ikisi dünya piyasalarındaki yükselişin devam etmesini bekliyor. Fon yöneticilerinin iyimserliği küresel büyüme ile ilgili olumlu beklentilerinden kaynaklanmıyor. Tam tersine katılımcıların yarıdan fazlası küresel büyümenin geçmiş yılların altında kalmasını bekliyor ve gelişmiş ülkelerin büyüme hızı konusunda özellikle endişeliler. Piyasalardaki çıkışın arkasında enflasyon beklentilerindeki gerilemeye paralel para politikasının gevşek kalacağı ve küresel likiditeyi destekleyeceği öngörüsü yatıyor.

Küresel büyüme yılın ilk yarısında beklenenden güçlü

Uluslararası Para Fonu (IMF) Temmuz ayı Dünya Ekonomisinin Görünümü raporunda ilk yarı performansına dayanarak 2010 yılı küresel büyüme tahminini %4’ten %4.5’e yükseltti.

2011 yılı büyümesini ise değiştirmeyerek %4.25 seviyesinde tuttu. Avrupa’dan gelen durgunluk işaretlerine rağmen küresel büyüme yılın ilk yarısında güçlü kaldı. Global ekonomideki canlanma ağırlıklı olarak düşük baz yılının ardından gelen döngüsel büyümeye dayanıyor. Ancak bu döngüsel canlanmanın kalıcı ve sürdürülebilir bir büyümeye dönüşmesinin önünde önemli engeller var.

Ancak Avrupa’dan gelen durgunluk sinyalleri endişe verici

Doğu ve Güney Avrupa ülkelerinde kamu ve özel sektör borç yükündeki aşırı yükseliş, bu ülkelere borç veren bankalardan başlayarak Avrupa’nın geneline yayılan bir satış dalgasına neden oldu. Avrupa’nın önde gelen ülkeleri ve IMF tarafından açıklanan 750 milyar avro tutarındaki paket ve bankacılık sektöründe yapılan stres testleri sonrasında piyasalardaki panik büyük ölçüde kontrol altına alındı. Ancak borç seviyesinin sürdürülebilir seviyeye inmesi için alınacak mali önlemlerin küresel büyümeyi aşağı çekmesinden endişe ediliyor.

Gelişmiş ülkelerin büyümesinde yumuşak iniş bekleniyor

Avrupa’dan gelen durgunluk sinyallerinin gelişmekte olan ülkelerin büyümesini aşağı çekmesi kaçınılmaz. Çoğu gelişmekte olan ülke için Avrupa ABD ekonomisi kadar büyük bir piyasa. Ancak gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere göre daha iyi performans göstereceklerinde herkes hemfikir. Kamu borçlarının düşüklüğü, bankacılık sektörlerinin güçlü olması ve iç tasarrufların yüksekliği gelişmekte olan ülkelerin küresel durgunluğa rağmen görece hızlı büyümesini sağlayacak.

Para politikasındaki ayrışma devam edecek

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızındaki ayrışma kendini para politikasında da gösteriyor. Kaynak kullanım oranlarının düşüklüğü ve büyümenin zayıf olması gelişmiş ülke merkez bankalarının genişleyici para politikalarını uzun süre sürdürmelerini sağlayacak. Maliye politikalarını sıkılaştırmak zorunda kalan ve küresel rekabet sorunuyla boğuşan Avrupa ülkelerinde para politikasının uzun süre gevşek kalması bekleniyor. Buna karşı hızlı büyüyen, kaynak kullanım oranı kriz önceki seviyelere yaklaşan gelişmekte olan ülkeler para politikalarını sıkılaştırmaya başladılar. Söz konusu eğilim gelişmekte olan ülke paraları üzerinde carry trade imkanını artırıyor

Gelişmekte olan ülkelere para girişi devam ediyor

Küresel sermaye son dönemde ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülke tahvil fonlarına yöneliyor. 2010 yılının ilk altı ayına yönelik EPFR verisi gelişmekte olan ülke hisse senedi fonlarına girişin geçen seneki 35 milyar dolar mertebesinden 18 milyar dolara gerilediğini gösteriyor. Buna karşı aynı dönemde gelişmekte olan ülke tahvil fonlarına giriş 10 milyar dolardan 18 milyar dolara yükseldi. Gelişmekte olan ülke tahvil fonlarına girişin hızlanmasında gelişmiş ülke borçlanma piyasalarında yaşanan sorunların etkili olduğu tahmin ediliyor.

(5)

3 Ağustos 10 Turkiye dünya piyasalarını yenmeye devam ediyor

Yüksek betaya sahip bir ülke olarak Türkiye dünya piyasalarındaki toparlanmadan en çok fayda sağlayan ülkelerden birisi oldu. Mali Kural’ın çıkışının ertelenmesine ve Haziran ayı bütçe performansının beklentilerden kötü gelmesine rağmen yabancı yatırımcıların alışlarıyla gösterge tahvilin faizi %8,2’ye geriledi. Türk lirası ABD dolarına karşı değer kazanarak 1,51 seviyelerine geriledi. İMKB - 100 banka hisselerindeki güçlü alımlarla 60,000 seviyesinin üzerine yükselerek yeni bir rekor kırdı.

2010 ilk çeyrekte OECD içinde en hızlı büyüyen ülkeyiz

Türkiye 2010 yılının ilk yarısında OECD ülkeleri içinde en yüksek büyümeyi gösteren ülkelerden birisi olarak öne çıktı. Avrupa’nın çevre ekonomilerinde yaşanan durgunluğa rağmen yılın ilk beş ayında üretim ve ihracat çift haneli rakamlarla büyüdü. IMF Türkiye için 2010 yılı büyüme tahminini %5.2’den %6.3’e yükseltti.

Sürdürülebilir büyüme hızı açısından G20 ülkeleri arasında öne çıkıyoruz

Avrupa’daki durgunluğun Türkiye’nin büyümesi üzerine etkisi yılın ilk yarısında çok sınırlı oldu. Tam tersine aylık verilerde pozitif sürprizler daha ağırlıklı oldu. Söz konusu yüksek büyüme yalnızca düşük baz yılından kaynaklanmadı. Nüfusun genç olması, mevcut tüketim seviyelerinin yetersizliği, borçlanma seviyelerinin düşüklüğü, kamu maliyesinin kontrol altında olması ve düşük faizler iç talebi destekleyerek Türkiye’deki ekonomisindeki büyümeyi destekledi.

Güçlü bankacılık sektörü ve düşük borçluluk Türkiye’yi cazip kılıyor

Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında güçlü bankacılık sektörü ve düşük hane halkı borçluluğuyla öne çıkıyor. Küresel kriz sırasında yabancı yatırımcılar tahvil satarken Türk bankalarının alımlarıyla 2009 yılı kamu borçlanması sorunsuz bir şekilde atlatıldı. Küresel risk iştahındaki artışla birlikte yabancı yatırımcıların geri döndüğü ve Hazine’nin borçlanma ihtiyacının azaldığı 2010 yılında bankacılık sektörü önceliği kredi portföyünü büyütmeye veriyor. Nüfusun genç olması ve borç yükünün düşüklüğü bankalara risklerini kontrol ederek tüketici kredilerini artırmaları için olanak sağlıyor.

Avrupa’daki durgunluk yaygınlaşırsa Türkiye’yi de etkiler

Avrupa ekonomisinde uzun süre devam edecek olan bir durgunluğun Türkiye’nin büyümesini aşağı çekmesi kaçınılmaz. İhracatın %54’ü, turizm gelirlerinin %80’i, doğrudan yatırımın %80’i ile Avrupa Türkiye’nin en büyük iş ortağı konumunda. Sanayimizin büyümeye duyarlı sektörlerde yoğunlaştığını da göz önüne alınca Avrupa’daki uzun süreli bir durgunluktan etkilenmemiz kaçınılmaz. Mevcut durumda Türkiye’nin temel avantajı Avrupa’daki sorunların Türkiye’nin ihracatında küçük bir paya sahip olan çevre ülkelerle sınırlı kalması.

Bütçe performansı beklentilerin üzerinde

Yılın ilk altı ayında bütçe açığı önceki seneye göre %34 daralarak beklentilerin üzerinde performans gösterdi. Ekonomik aktivitenin canlanması mali performansın artmasında en önemli faktör olarak öne çıkıyor. Vergi gelirlerinin %70’inin dolaylı vergilerden oluşması bütçenin büyümeye duyarlılığını artırıyor. Ancak hükümetin aldığı önlemlerin de hakkını vermek lazım. Yılın ilk yarısında vergi gelirleri %15 reel olarak artarken giderlerdeki artışın

%3’te kalması bütçe disiplinine yeniden önem verilmeye başlandığını gösteriyor.

Mali kural bütçe performansındaki iyileşmeyi kalıcı hale getirir

Ekonomiye duyulan güvenin artmasında ve risk priminin azalmasında son on yıldır uygulanan sıkı maliye politikaları hiç şüphesiz önemli rol oynadı. Türkiye’nin 2011 yılında Mali Kural uygulamasını hayata geçirmesi, IMF‘nin olmadığı bir ortamda, mali performansı politikadan bağımsızlaştıracak çok önemli bir gelişme olur. Mali kuralın geciktirilmeden yasalaştırılması ve başarıyla uygulanmaya başlanması durumunda 2011 yılında Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke konumuna gelmesinin önünde önemli bir engel kalmayacak.

(6)

Seçimlere giderken mali disiplinde sınırlı bir bozulma öngörüyoruz

Bu olumlu gelişmelere rağmen yılın ikinci yarısında bütçe performansının bozulması ihtimali devam ediyor. Hükümetin Mali Kuralı daha önceden açıkladığı gibi Meclis tatile girmeden yasalaştıramaması Merkez Bankası’nın faizleri kısa vadede artırmayacağının anlaşıldığı bir ortamda piyasaları rahatsız etmedi. Baz senaryomuzda hükümetin yılın ilk altı ayındaki üstün bütçe performansının önemli bir kısmını yılın ikinci yarısında seçimlere giderken harcamasını bekliyoruz.

Borç dinamikleri mali şoklara karşı dirençli

Yılın ikinci yarısında bütçe performansının bozulması kamu borç dinamikleri üzerinde sınırlı bir etki yaratacak. Türkiye borç dinamiklerini düzetmek adına önemli kazanımlar elde etti Kamu borçları 2009 sonu itibariyle milli gelirin %45’i civarında duruyor. Söz konusu oran Avro ülkelerindeki %80 seviyesine göre Türkiye’yi çok daha güvenli bir konuma getiriyor.

Seçimlere giderken artacak kamu harcamalarına rağmen Hazine’nin borç çevirme oranının 2011 yılında %92 civarında gerçekleşmesini bekliyoruz. Mali disiplindeki olası bir bozulmanın etkisinin borçlanma dinamiklerinden ziyade enflasyon üzerinde olacağından endişe ediyoruz.

Enflasyon endişeleri geri plana atıldı

Küresel ekonomiden gelen yavaşlama işaretleri ve emtia fiyatlarındaki gerilemeye paralel enflasyon endişeleri geri plana atıldı. Son aylarda çekirdek enflasyonda ve özellikle kirada görülen gerileme enflasyonun gerileyeceğine piyasaları ikna etti. Gıda fiyatlarındaki gerilemenin sürmesi ve emtia fiyatlarında sürpriz bir artış olmaması durumunda sene sonu enflasyonunun Merkez Bankası’nın tahmininin altına gerilediğini görebiliriz.

Güven açığı daralıyor

Piyasalar 2010 yılına Merkez Bankası’nın tahminlerinin çok daha üzerinde enflasyon beklentileriyle ve yılın son çeyreğinde politika faizlerinde önemli artışlar olacağı öngörüsüyle girdi. Merkez Bankası’nı olağanüstü toplantıyla şok faiz artışına davet eden kurumlar bile vardı. Avrupa ekonomisinden gelen durgunluk sinyalleri ve çekirdek enflasyonda görülen gerileme kısa vadeli enflasyon beklentilerini aşağı çekti (2010 yılı -90bp) buna karşı uzun vadeli beklentiler (24 ay -10bp) çok fazla değişmedi.

Enflasyon konusunda piyasa kadar iyimser değiliz

Küresel büyümedeki aşağı yönlü riskler ve beklentilerdeki iyileşmeye paralel 2010 ve 2011 enflasyon tahminlerimizi aşağı yönlü güncelledik. 2010 yılı için %7.2 TÜFE enflasyonu tahminimiz ile Merkez Bankası’nın %7.5’lik tahminin altında kaldık. 2011 yılı enflasyon tahmininde piyasaya göre daha kötümseriz. Hükümetin seçim harcamalarını finanse etmek için kamu mallarına zam yapması ve vergileri artırması riski nedeniyle 2011 yılı enflasyonunu Merkez Bankası’nın %5.3’lük tahmininin çok üzerinde %7.5 olarak öngörüyoruz.

Merkez Bankası faiz artırımında aceleci değil

Merkez Bankası’nın Enflasyon Raporunda verdiği sinyale uyarak faiz artırım beklentilerimizi revize ettik. Merkez Bankası’nın 2011 ve 2012 hedeflerinin tutturulacağına inanmamakla birlikte Merkez Bankası’nın zaten kırılgan olan büyümeye zarar vermemek adına faiz artırımlarına geç başlayacağını kabul ediyoruz. Merkez Bankası’nın faiz artırımlarına 2011 yılında 150bp ile başlayıp 2012 yılında 125bp ile devam etmesini bekliyoruz. Mali cephedeki öngörülerimiz doğru çıkarsa piyasaya göre şimdi daha kötümser olan faiz artışı beklentimiz iyimser kalabilir.

Risk ve getiri paranın iki yüzü gibi

Piyasa görüşümüzü oluşturan ana senaryomuzda küresel ekonomide çift dipli bir durgunluğa yol açmayan bir yavaşlama olmasını, mali kuralın geçmesini, seçimlerden Orta Vadeli Programa uygun bir şekilde ülkeyi yönetecek bir tek parti hükümetinin çıkmasını ve

(7)

5 Ağustos 10 Hisse senedi piyasası için görüşümüzü “AL” olarak değiştirdik

Borsadaki çıkışta Merkez Bankası’nın faiz artırımlarını öngörülenden daha geç başlayacağı ve daha sınırlı tutacağı beklentisi de önemli rol oynadı. Mayıs ve Haziran aylarında enflasyon rakamlarının tahminlerin altında kalması piyasanın enflasyon beklentileriyle Merkez Bankası’nın hedefi arasındaki farkı azaltarak faizler üzerindeki baskıyı kaldırdı.

Sermaye girişlerine bağlı olarak Türk lirasının değer kazanması da önümüzdeki dönemde enflasyonu aşağı çekerek faiz oranlarının uzun süre düşük seviyelerde tutulmasını kolaylaştırıyor ve borsadaki yükselişi destekliyor.

Şirket karlarındaki büyüme ve faiz oranlarındaki düşüş sonrasında İMKB için 12 aylık hedef değerimizi 68,000 seviyesinden 74,000 seviyesine yükselttik ve borsa için BİRİKTİR olan görüşümüzü AL’a yükselttik. Endeks hedefimizdeki artış değerlemelerde kullandığımız TL bazlı sermaye maliyetini %15.5-16.5 seviyesinden %14.5—%15.5 seviyesine indirmemizden ve hisse senedi hedef değerleri 2011 Haziran sonuna taşımamızdan kaynaklanıyor.

Büyümenin yavaşladığı, enflasyon beklentilerinin gerilediği ve likiditenin yüksek kaldığı mevcut küresel konjonktürün borsanın yükselmesi için elverişli bir ortam yarattığına inanıyoruz. İç talebe dayalı büyümesi ile, Türkiye küresel büyümeden çok finansman koşullarına duyarlı bir piyasa. Küresel likiditedeki bolluk ve Merkez Bankası’nın faizleri düşük tutmaya devam etmesi borsanın yükselmesi için uygun bir ortam yaratıyor.

İç talebe dayalı büyümeye yatırım yapmanın en iyi yolunun bankacılık sektörü hisseleri olduğunu düşünüyoruz. Banka hisseleri gelişmekte olan ülke benzerlerine göre halen iskontolu işlem görmekte. Dolayısıyla, En Çok Önerilerin hisseler listesinde bankaların ağırlığını %50’ye yükseltiyoruz. Bankalar arasında Yapı Kredi Bankası, Halkbank ve Vakıfbank’ı tercih ediyoruz.

Uluslarası benzerlerine göre halen iskontolu işlem gören ve yüksek büyüme potansiyeline sahip, Türk Hava Yolları, Ford Otosan, Cimsa, Koza Altın, Banvit, ve Ak Enerji, En çok Önerilenler listemizdeki diğer isimler.

Tahvil piyasasında alış için daha iyi fırsatlar bekliyoruz

Bütçe performansının beklentilerden daha iyi olması, enflasyonist beklentilerin gerilemesi, ve gelişmekte olan ülke borç fonlarına para girişi uzun vadeli tahvillerin faizlerinin bugüne kadar gördüğü en düşük seviyelere inmesine neden oldu.

Seçimler öncesinde uygulanacak genişleyici maliye politikaları dolayısıyla enflasyon cephesinde Merkez Bankası kadar iyimser değiliz. Bu nedenle de Merkez Bankası’nın 2011 yılında 150 baz puan, 2012 yılında 125 baz puan faiz artırımı yapmasını bekliyoruz.

Dolayısı ile tahvil pozisyonlarında kısa vadede kalınmasını ve enflasyona endeksli tahvillerin tercih edilmesini tavsiye ediyoruz.

Uzun vadede mali disiplinin sürdürüleceğine dair taahhütlerin Türkiye’nin kredi riski algısını iyileştirmesini ve akabinde Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke statüsüne yükselmesini bekliyoruz. Bu ihtimalin verim eğrisinin uzun vadesini desteklemesini bekliyoruz.

Diğer yandan ise Eylül 2010’da referandum ve Temmuz 2011’de seçim öncesinde piyasada volatilitenin artacağını düşünüyoruz. Bu volatilitelerin uzun vadeli kıymetlerde pozisyon almak için değerlendirilmesini öneriyoruz.

Merkez Bankasının 2011’de ve 2012’de faiz artıracağı beklentilerinin verim eğrisinin 1-yıl ile 3-yıl arasındaki vadeleri üzerinde baskı oluşturmasını bekliyoruz. Bu vadelerdeki kıymetleri doğrudan almak yerine bu vadeler üzerinden fiyatlanan değişken kuponlu özel sektör tahvillerinde pozisyon alınmasını öneriyoruz.

(8)

Portföy Önerisi

Portföy Dağılımı

Türk lirası önermeye devam ediyoruz. Küresel piyasalarda genel olarak olumlu havanın sürdüğünü görüyoruz. Dünya borsaları yukarı yönlü seyrini korurken risk iştahındaki artışa paralel USD’nin de değer kaybettiği görülüyor. Temmuz ayında Euro Türk lirası karşısında %2.2 değer kazanırken, ABD$ %4.5 oranında değer kaybetti.

Temmuz ayı başında 1.25 seviyelerinde olan EUR/Dolar paritesi ay sonuna doğru 1.30 seviyelerine yükseldi

Eurotahvillerde orta ve kısa vadelerde “TUT” tavsiyemizi koruyoruz. Kısa vadeli tahvil getirilerinin alım-satım spredinin genişlemesi nedeniyle kısa vadeli kıymetlerde TUT önerimizi koruyoruz. Yurtdışı piyasalarda volatilitenin artması nedeni ile orta vadelerde TUT önerisi verirken uzun vadelerde SAT önerimizi koruyoruz. 2018-2021 aralığındaki vadeli kıymetlerin verim eğrisinin uzun ucuna göre daha cazip olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle bu kıymetlerde pozisyon alınmasını öneriyoruz.

TÜFE'ye endeksli kıymetlerin nominal getiri sağlayan kıymetlere oranla daha cazip olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle bu kıymetlerde uzun vadeli tutmak amacıyla pozisyon alımını öneriyoruz. Orta vadedeyse 08.12.10 ve 3.11.10 iskontolu kıymetleri öneriyoruz. Risk almak istemeyen ve kısa vadeli pozisyonda kalmak isteyen yatırımcılar için mevduat ve repoyu öneriyoruz.

Hisse Senetleri piyasası için "AL" önerimizi olarak değiştirdik. Şirket karlarındaki büyüme ve faiz oranlarındaki düşüş sonrasında İMKB için 12 aylık hede değerimizi 68,000 seviyesinden 74,000 seviyesine yükselttik ve borsa için BİRİKTİR olan görüşümüzü AL’a yükselttik.

Portföy Önerisi

10 10

40

5

15 15

5 0

20 40 60

% Portföy Dağılımı

Temmuz 2010 Ağustos 2010 0.0

1.0 2.0 3.0 4.0 5.0 6.0 7.0 8.0 9.0

12/01 7/02 2/03 9/03 4/04 11/04 6/05 1/06 8/06 3/07 10/07 5/08 12/08 7/09 2/10 Model Portföyümüzün Performansı

Baz yılı 2002=1.00

(9)

Hisse Senetleri piyasası için önerimizi AL olarak değiştirdik.

Temmuz ayında MSCI Türkiye Endeksi %16 değer artışıyla, %8 değer kazanan MSCI gelişmekte olan ülkeler endeksinin %8 ve %13 değer kazanan MSCI Doğu Avrupa endeksinin %3 üzerinde performans gösterdi. Ekonomik büyümenin ve şirket karlarının tahminlerden daha güçlü olması, enflasyon görünümündeki iyileşme ve faiz oranlarının dip seviyelere gerilemesi Türkiye’nin dünya borsalarına göre daha iyi performans göstermesini sağladı.Sene başından itibaren baktığımızda MSCI Türkiye endeksi %13 değer kazanırken, MSCI gelişmekte olan ülke endeksi aynı kaldı , MSCI Doğu Avrupa endeksiyse %2 geriledi.

Şirket karlarındaki büyüme ve faiz oranlarındaki düşüş sonrasında İMKB için 12 aylık hede değerimizi 68,000 seviyesinden 74,000 seviyesine yükselttik ve borsa için BİRİKTİR olan görüşümüzü AL’a yükselttik

TÜFE'ye endeksli kıymetlerin nominal getiri sağlayan kıymetlere oranla daha cazip olduğunu düşünüyoruz.

Ay başından itibaren, enflasyon verilerinin beklentilerin altında gelmesi ve bu bağlamda yıl sonu enflasyon beklentilerinin de düşüşe geçmesiyle birlikte, tahvil ve bono piyasasına iyimser bir hava hakim oldu ve ay içerisinde kayda değer artışlar gözlendi.

TUİK enflasyon verilerinin, özellikle gıda fiyatlarındaki düşüş nedeniyle, beklentilerin oldukça altında gelmesi (ay bazında -0.56%, yıllık bazda 8,37%) ayın ilk haftalarında tahvil ve bono piyasasında güçlü kazançlar yaşattı. MB Haziran 2010 Fiyat Gelişmeleri raporu ve 27 Temmuz’da açıklanan üçüncü Enflasyon Raporunun da durumu desteklemesiyle, MB politika faizlerini uzun süre düşük seviyelerde kalacağının altını bir kez daha çizdi. Raporun açıklanmasını takiben orta vadeli piyasa beklentileriyle MB hedefleri arasındaki güven açığının daraldığını gördük. Bu gelişmeler ışığında gösterge kıymetin getiri oranı ay içerisinde %8,66’dan %8,34 seviyelerine geriledi.

TÜFE'ye endeksli kıymetlerin nominal getiri sağlayan kıymetlere oranla daha cazip olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle bu kıymetlerde uzun vadeli tutmak amacıyla pozisyon alımını öneriyoruz.

Orta vadede 08.12.10 ve 3.11.10 ıskontolu kıymetleri öneriyoruz.

Risk almak istemeyen ve kısa vadeli pozisyonda kalmak isteyen yatırımcılar için mevduat ve repoyu öneriyoruz.

Tahvil & Bono Piyasası Hisse Senedi Piyasası

Hisse senedi piyasası için endeks genelinde AL önerisi veriyoruz

İMKB’nin hedef değerlerimize göre artış potansiyeli %23 civarında.

Portföy tavsiyemizin performansı

Yatırım Aracı Ağırlık

(%) Tanım Cari Değer Aylık TL

Getiri (%)

Yıl içi TL Getiri (%)

Hisse 40 Hisse Önerileri 60,079 6.60 25.1

Repo 5 O/N 6.53 % 0.44 3.20

TRT110215T16 103,375 0.85

TRT031110T10 98,186 0.80

TRT081210T14 97,506 0.87

TRT060814T18 108,100 2.46

TR$ %6.75 03/04/18 $ 113.500 -2.34 TR$ %7,5 07/11/19 $ 118.658 -2.16 TR$ %7,00 05/06/20 $ 114.750 -2.01 TR$ %5,625 30/03/21 $ 102.920 -2.08

$/YTL1.4934 -5.56

€/YTL1.9752 1.89

Mevduat 5 Mevduat önerileri 5.00 % 0.40 2.50

TRSAKFH31213 100,300 -0.20

TRSTPFC61210 100,569 0.02

TRSMRNH61214 100,500 0.00

15 Eurotahvil

4.14

-3.88 6.05

DIBS 15

10

-1.56 Özel Sek. Tahvili 10

Döviz Sepeti Döviz kuru önerileri

(10)

Eurotahvillerde orta ve kısa vadelerde “TUT” tavsiyesi veriyoruz

Mart ayından bu yana piyasaları etkisi altına alan Yunanistan’la başlayan Avrupa ekonomilerine yönelik bütçe açığı finansmanı sıkıntılarının ardından Avrupa bankalarına uygulanan stres testinin sonuçları, testin yöntemine ilişkin detaylar, ABD ve Avrupa şirketlerinden gelen 2. Çeyrek bilançoları, yine ABD ekonomisine ilişkin makroekonomik veriler ve FED’den yeniden piyasaya likidite desteği gelecek mi soruları Temmuz ayının gündemini oluşturdu

Gelişmekte olan ülke CDS seviyelerinde genişleme gözlenirken Türkiye 5 yıllık CDS’leri de ay sonuna doğru 30 baz puan civarında daraldı ve 164/168 seviyelerinden işlem gördü. Türkiye 2030 vadeli gösterge eurotahvili ayı daralarak, $167,75’ten sonlandırdı.

Kısa vadeli tahvil getirilerinin alım-satım spredinin genişlemesi nedeniyle kısa vadeli kıymetlerde TUT önerimizi koruyoruz.

Yurtdışı piyasalarda volatilitenin artması nedeni ile orta vadelerde TUT önerisi verirken uzun vadelerde SAT önerimizi koruyoruz.

2018-2021 aralığındaki vadeli kıymetlerin verim eğrisinin uzun ucuna göre daha cazip olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle bu kıymetlerde pozisyon alınmasını öneriyoruz.

Eurotahvil Piyasası Para Piyasası

Orta vadede TL önermeye devam ediyoruz

Türk lirası önermeye devam ediyoruz...

Çift dipli durguluk endişesinin gündemden düşmesi ve küresel risk iştahının artmasıyla gelişmekte olan ülkelere kaynak girişine paralel Türk lirası da değer kazanıyor. Dünya borsaları yukarı yönlü seyrini korurken risk iştahındaki artışa paralel USD’nin de değer kaybettiği görülüyor. Temmuz ayında Euro Türk lirası karşısında %2.2 değer kazanırken, ABD$ %4.5 oranında değer kaybetti. Temmuz ayı başında 1.25 seviyelerinde olan EUR/Dolar paritesi ay sonuna doğru 1.30 seviyelerine yükseldi .Kısa vadede TL özelinde bir hareket yaşanmasını beklemiyoruz, bu nedenle EUR/USD paritesi temelde USD/TL üzerindeki en önemli etken olacaktır. Yine kısa vadede TL sepetteki düşük volatilitenin devam edeceği yönündeki görüşümüzü koruyoruz. Orta vadedeyse TL önermeye devam ediyoruz.

Önerilen Hisse Senedi

Portföyü

İç talebe dayalı büyümeye yatırım yapmanın en iyi yolunun bankacılık sektörü hisseleri olduğunu düşünüyoruz. Banka hisseleri gelişmekte olan ülke benzerlerine göre halen iskontolu işlem görmekte. Dolayısıyla, En Çok Önerilerin hisseler listesinde bankaların ağırlığını %50’ye yükseltiyoruz. Bankalar arasında Yapı Kredi Bankası, Halkbank ve Vakıfbank’ı tercih ediyoruz. Uluslarası benzerlerine göre halen iskontolu işlem gören ve yüksek büyüme potansiyeline sahip, Türk Hava Yolları, Ford Otosan, Cimsa, Koza Al- tın, Banvit, ve Ak Enerji, En çok Önerilenler listemizdeki diğer isimler.

Hisse Endeks

03/08/2010 Aylık Getiri (%)

İMKB'ye Göreceli Getiri

Piyasa Değeri (mn TL)

52 Hafta Ortalama PD (mn TL)

Beta Getiri

Potansiyeli % Ağırlık Oranı % En çok önerilenler AOF TL

AKENR IMKB-50 3.39 8.7 -0.1 1,285 1,068 1.10 38 6

ANHYT IMKB-100 4.59 12.2 3.1 1,145 1,049 0.89 42 6

BANVT IMKB-100 5.23 -0.1 -8.2 525 432 0.90 24 8

CIMSA IMKB-Tüm 9.40 7.5 -1.2 1,263 1,029 0.84 43 6

FROTO IMKB-50 11.47 11.2 2.2 4,106 3,420 1.10 14 7

HALKB IMKB-30 12.40 4.7 -3.8 15,625 12,868 1.11 26 17

KOZAL IMKB-30 13.21 -8.1 -15.6 2,044 2,162 0.68 46 6

THYAO IMKB-30 4.39 11.6 2.6 4,420 4,063 0.91 36 12

VAKBN IMKB-30 4.05 10.0 1.1 10,050 9,250 1.22 31 17

YKBNK IMKB-30 4.63 6.2 -2.4 20,083 15,745 1.11 28 17

En az önerilenler

BOLUC IMKB-Tum 1.68 3.4 -5.0 241 242 0.65 -9 10

CCOLA IMKB-100 15.58 11.0 2.1 3,943 3,297 0.75 -7 22

Referanslar

Benzer Belgeler

■ Enflasyon verisi sonrasında faizlerde yükseliş görüyoruz.TCMB’nin önümüzdeki dönemde faiz indirimine ve fonlama maliyetindeki gevşemeye devam edeceği

■ Aralık 2016-Ocak 2017 döneminden bu yana sıkça tekrarladığımız gelişmiş ülkelerde büyüme ivmesi ile birlikte sıkı para politikalarında aceleci

■ ABD’de Cuma günü açıklanan Mayıs ayı tarım dışı istihdam artışının ortalama beklentinin altında kalması tahvil faizlerinin gerilemesine neden

Geçtiğimiz yıl oluşan kötü performans, bu performansa bağlı olarak artan ıskonto ve uzun vadeli kritik destek seviyelere yaklaşılması BİST’i dikkat çekici hale

Bunun için bazı sebzelerin artık miktarları (%) tablosundan yararlanılarak brüt miktarlar üzerinden artık oranları düşülerek net miktarlar hesaplanmalıdır..  Tuz

■ Alman tahvil faizlerinde kaydedilen sert yükseliş sonrasında EUR/USD paritesi 1.14 seviyesi üzerinde kalmaya devam ediyor.. Yatırımcıların Euro Bölgesi’nde

Eksi ve tarihi düşük faiz ortamının bir süre daha devam edeceği ve getiri farkı sebebiyle Türkiye Eurobondlarının getiri arayışındaki yatırımcılar için cazip olduğunu,

ABDULLAH GÜL ÜNİVERSİTESİ STRATEJİ PLANLAMA KOMİSYONU.. Strateji