• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: NEO-LİBERAL DEĞİŞİM SÜRECİNİN AKADEMİSYENLERİN

3.4. Analiz Kısım 2: Örnek Üniversite Yapılanmasının “Akademik Çalışma” Pratiği İle

3.4.1. İ stihdam Biçimi: Bir Esnek Çalışma Örneği

3.4.1.1 Tam Zamanlı Öğretim Üyesi Sözleşmesi

Örnek Üniversite’nin, öğretim üyelerine imzalatmak üzere hazırladığı, “Tam Zamanlı

Öğretim Üyesi Sözleşmesi” başlıklı, üç sayfalık muhtemel bireysel sözleşme metni,

Örnek Üniversite Sendika Birimi tarafından yayınlanmıştır. Bu metnin, üniversite

personelinin çalışma şartlarının tedirgin ve tehdit edici bir boyuta eriştiğini gösteren bir metin olduğu belirtilmiştir (Sendika Birimi, 2010: 6).

Sendikanın bu sözleşme metninin analizini içeren raporunda, temizlik, güvenlik vs. işlerde çalışan destek personelinden ve idari personelden imzalamaları istenen iş tanımları ile üniversitede eski bir akademisyenden imzalaması istenen iş sözleşmeleri, yeniden yapılanma sürecinin göstergeleri olarak, çalışma ilişkileri bağlamında değerlendirilmiştir (Sendika Birimi, 2010: 6). Bu göstergelerin çalışanlar açısından anlamı, sözleşmeler yoluyla esnek çalışma koşullarına yönlendirilmeleridir. Sözleşme metnini incelediğimizde, literatürde iş, ücret, çalışma süresi gibi esnek çalışma kriterlerini belirleyen koşulların muğlak ifadelerle, yoruma açık bir şekilde mevcut olduğunu görmekteyiz. Sendika birimi uzmanlarının yaptığı analiz bu bağlamda dikkate değerdir:

179 • “Süre” başlıklı IV. Bölümde,

“[b]u sözleşme 1 yıllıktır. 01.09.2010 tarihinde yürürlüğe girer ve 31.08.2011 tarihinde mesai saati bitiminde sona erer. Sözleşmenin yenilenmeyeceği hallerde Üniversite, sözleşmenin sona erme tarihinden 1 ay önce durumu Öğretim Üyesi’ne yazılı olarak bildirir …”

anlaşma maddesi, hâlihazırda Örnek Üniversite’de istihdam akademik personel açısından hukuken kazanılmış bir hak olan belirsiz süreli statüleri, hukuka aykırı

şekilde, belirli süreliye çevirmeye çalışan, sayısal esnekliği gösteren bir madde olarak yorumlanmaktadır.

• “Görev Yeri, Görevin Kapsamı ve Çalışma Süresi” başlıklı V. Bölümde,

“Öğretim Üyesi, Üniversite’nin kenti sınırları içindeki tüm kampuslerinde görevlendirilebileceği gibi; ders vermek, sınav çalışmaları yapmak, sınav değerlendirmek, araştırma ve yayın yapmak, bölüm içi toplantılara katılmak yanında, Üniversite işlevinin gerektirdiği her türlü akademik, idari ve benzer hizmetlere de, Üniversite yönetiminin öngöreceği katkıda bulunmayı kabul eder. Bu ek sorumluluklar görevin bir parçası olup, ayrı bir hizmet olarak değerlendirilmez. Öğretim Üyesi, görevlerini Pazartesi-Cumartesi günleri arasında yerine getirir. Ancak Üniversite, Öğretim Üyesi’nden, istisnai olmak kaydıyla- idari ve eğitim-öğretime ilişkin gerekler nedeniyle pazar günleri de çalışmasını rica edebilir …”

ifadesi, sendika uzmanları tarafından “gayet muğlak ifadelere dayanan bir görev tanımı yapılarak, keyfi uygulamaya ve istismara açık bir durum yaratılmaktadır ve yine gayet muğlak ifadelerle, günü, saati, vs. belirsiz ve ücretlendirilmeyen bir çalışma rejimi tanımlanmaktadır” şeklinde yorumlanmıştır (Sendika Birimi, 2010: 10-11). Bu haliyle sözleşme, belirsiz görev tanımlarıyla işlevsel esneklik, diğer açıklamalar için çalışma

süresi esnekliği ve ücret esnekliğini çağrıştırmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunun hükümlerine dayanan bu sözleşme örneği, sendika avukatları tarafından hukuki olarak bireysel iş sözleşmeleri açısından değerlendirilmiştir:

“Vakıf üniversitelerindeki akademik personel 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın “4/a” maddesindeki devlet memuru kapsamına girmeyeceğinden, ancak 4857 sayılı yasa uyarınca iş sözleşmesi ile istihdam edilebilir, sözleşmelerinin işveren tarafından sona erdirilmeleri halinde de yasal koşullar varsa iş yasasında yer alan iş güvencesi hükümlerinden (18. maddesi gereği işe iade davası gibi90) yararlanabilirler (Erman, 2010: 17).”

90 Ancak 4857 sayılı Yasa’nın iş güvencesi hükümlerinin mutlak anlamda hukuki bir koruma

getirmediğini ve işveren işe iade kararına uymak istemez ise bu tazminatı ödeyerek işbaşı yaptırmaktan kurtulabilmesini eleştirel bir durum olarak aktarmaktadır (Erman, 2010: 19).

180

Yukarıda belirtilen ifade uyarınca, vakıf üniversitelerinde görevli akademik personelin,

İş Kanunu hükümlerine tabi olacağı açıklanmaktadır.

Tam Zamanlı Öğretim Üyesi Sözleşmesi, belirli süreli düzenlendiğinden, İş Kanunu çerçevesinde bunun oluru da irdelenmiştir. Buna göre, İş Kanununda sözleşmenin belirli veya belirsiz olma halleri 9. Maddenin 2. Fıkrasında düzenlenmiş, 11. maddenin 1. fıkrasında ise işçileri korumak amacıyla belirli süreli iş akdi yapma serbestisi objektif olayın gözlenebilir olmasıyla sınırlandırılmıştır91. Burada objektif olay, “işin niteliğinin belirleyici ölçüt olması” yönünde yorumlanmaktadır ki, üniversite elemanlarının işi eğitim olduğundan ve eğitim de süreklilik arz eden bir olay olarak kabul edildiğinden, sözleşmenin belirli süreli yapılmasını sağlayacak objektif bir nedenin ortada olmadığı yönünde karar kılınmıştır (Özveri 2010: 24-25).

“İş akitlerinin belirsiz süreli olması değil; asıl, belirli süreli yapılması istisnadır” diyen Erman, ise, Özel Yükseköğretim Kurumları Kanununun, özel okullardaki öğretmenler için en az 1 yıllık belirli süreli sözleşme imzalanması konusundaki ilgili hükümleri baz alınarak, “vakıf üniversitesi öğretim elemanları için belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren yasal düzenleme ve objektif neden bulunmamaktadır;…Bu itibarla bunların belirsiz süreli sözleşme ile çalıştığının kabulü gerekir” yorumunu aktarmaktadır (Erman, 2010: 18).

Sözleşmeler hususunda belirtilen bir diğer konu da, Vakıf Üniversiteleri ile Akademik Personel arasındaki sözleşmenin, bilimsel özgürlük ve bu özgürlüğün korunması, geliştirilmesi için serbestçe kullanılması gereği idari sözleşme yapılması yönündeki eğilimdir. Bu durumu Danıştay İdari Dava Daireleri’nin Yürütmeyi Durdurma Kararı ile açıklayan Erman, kararın çok açık bir biçimde, Vakıf Üniversitelerinde çalışan akademik personelin statülerinin idari sözleşme konusu olduğunun altını çizdiğini belirtmektedir. Söz konusu karar anayasal temelini, Anayasa Mahkemesi İçtihatlarına dayandırmaktadır92.

“Gerek 1961 Anayasası’nda gerekse yürürlükte bulunan 1982 Anayasası’nda üniversitelerin eğitim ve öğretim işlevi, bilimsel özerkliği ve bunların gereği

91 Belirli süreli iş yapma akdi,

1- İş sözleşmesinin başlangıç ve bitişinin sözleşmede kararlaştırılmış olması, 2- İşin belirli süreli olması,

3- Belirli bir işin tamamlanması gibi objektif bir olayın gerçekleşmesi koşullarına bağlanmıştır.

181

olarak personelin mesleki güvenceye sahip olmalarına ilişkin konular, kimi farklılıklar dışında, hemen hemen aynı doğrultuda düzenlenmiş; Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtilen konulara ilişkin içtihat bir tutarlılık içinde sürdürülmüştür”...

ifadesini, akademik personelin, işe alınmaları, çalıştırılmaları, işlerine son verilmesi bakımından idari sözleşme ile çalıştırılmalarının kabulünün iş güvencesi açısından yerinde olduğunu yönünde yorumlamıştır (Erman, 2010: 21,23).

Avukat Özveri ise, sözleşmede yer alan ve esnek çalışma koşullarını ima eden “Görev Yeri Görevin kapsamı ve Çalışma Süresi” başlıklı bölüm içindeki asıl sorunu, sözleşmedeki iş tarifi olarak görmektedir. Öğretim görevlisinin iş tanımı için “maddede sıralanan görevlerinin yanında “Üniversite işlevinin gerektirdiği her türlü akademik, idari ve benzer hizmetlere de, Üniversite yönetiminin öngöreceği katkıda bulunmayı kabul eder. Bu ek sorumluluklar görevin bir parçası olup, ayrı bir hizmet olarak değerlendirilemez” ifadesini hukuken yorumlayan avukat Özveri, sözleşmedeki bu düzenlemenin işverene “Genişletilmiş Yönetim Hakkı” sunduğunu belirtmektedir:

“Yargıtay’a göre ‘İş ilişkisinin taraflarının iş sözleşmesinde, gerektiğinde işverence çalışma koşullarında değişiklik yapabileceğine dair düzenlemelere gitmeleri halinde, işverenin genişletilmiş yönetim hakkından söz edilir. Bu halde işveren, yönetim hakkını kötüye kullanmamak ve sözleşmedeki sınırlara uymak kaydıyla işçinin çalışma koşullarında değişiklik yapma hakkını sürekli olarak kazanmış olmaktadır’ (Özveri, 2010: 27)”.

Özveri’ye göre (2010: 27) işçilerin, “sözleşmedeki bu düzenleme karşısında sadece işverenin genişletilmiş yönetim hakkını objektif kullanmamıştır” demenin dışında bir güvencesi kalmamaktadır.

Bu noktada sendikanın önerisi, “yönetimin empoze ettiği sözleşme hükümleri, hukuken

(de jure) geçersiz olmakla birlikte, zamanında ve güçlü bir karşılık verilmediği takdirde,

bunların en azından bir kısmına fiilen (de facto) geçerlilik kazandırılabilir” yorumuyla93, böyle bir sözleşme imzalayanlara her türlü hukuki desteğin sağlanacağı ve hiçbir şart altında isim ifşa etmeme hassasiyetinin korunacağı yönündedir (Sendika Birimi, 2010: 13-14).

93 Burada dikkatimizi çeken bir diğer husus da, bu tür başka kimsenin bilmediği bireysel sözleşmelerin, benzer vasfa, tecrübe ve statüye sahip, aynı işi yapan kişiler arasında doğurabileceği haksız ücret farklılıklarının eski yönetim devrinde rastlandığının belirtilmesidir (Sendika Birimi, 2010: 14).

182