• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: NEO-LİBERAL DEĞİŞİM SÜRECİNİN AKADEMİSYENLERİN

3.2. Araştırmanın Yöntemi

3.2.2. Araştırmaya Konu Olan Özellikleriyle Örnek Üniversite

Araştırmada odaklanılan Örnek Üniversite’nin kuruluş süreci 1994-1996 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu süreç iki genç girişimci ile dönemin yükselişteki iş adamlarının nispeten yeni açılmış bir saha olan yükseköğretime yatırım yapma girişimlerinin ortaklaşa ürünüdür. İdealleri doğrultusunda bir üniversite kurmayı arzu eden iki girişimci, elde ettikleri kârı eğitim alanına yatırarak, ideallerini somutlaştırmışlardır. Ortaklığın diğer tarafında ise dönemin Sabah Gazetesi’nin yayın hakkı sahibi olan Aile yer almaktadır. Aile Reisi, 1994 yılında İngiltere’deki Portsmouth Üniversitesi’nin Türkiye’de diplomasını vermeye aday olan ISIS (Istanbul School of International Studies) adlı bir özel okul açarak ilk girişiminde bulunmuştur. Ancak, izinsiz ve yasal olmayan bir bağlamda gerçekleştirdiği iddia edilen bu üniversite açma girişimi, iki sene süren soruşturmanın ardından ISIS’in 1996 yılında bugünkü adıyla kurulan bir vâkıfa devredilmesiyle son bulmuştur (Arslan ve Odman, 2011: 607).

Bu tez araştırması için seçilmiş olan bu Örnek Üniversite, sosyal, idari bilimler ve güzel sanatlar branşlarında uzmanlaşma konusunda karar kılmış, kentin sorunları ile bütünleşmiş “kent üniversitesi” olmayı tercih etmiş bir vakıf üniversitesidir (Başbakanlık Basımevi, 1998: 224). Vakıf üniversiteleri86, en dar anlamı ile doğrudan

86 Merkezi bir kurum olan YÖK’e bağlı vakıf üniversiteleri de YÖK düzenlemeleri kapsamına

girmektedir. Vakıf üniversitelerinin Türkiye’deki eğitim-öğretim başarısı, Parlak ve Kaynar’ın (2005) çalışmasında oldukça çarpıcı bir şekilde açığa çıkmıştır. 73 üniversite arasında yapılan sıralamada vakıf üniversitelerinden sadece 3 tanesi 1/3’lük sıralamaya girebilmiş; çalışmanın yapıldığı sırada sayısı 20 olan vakıf üniversitelerinin 11’i sıralamanın son diliminde yer almıştır (2005:142). Bu durum, Türkiye’de vakıf üniversitelerinin özel sermayeli kurumlar olarak eğitime yapılan yatırımın niteliğini de göstermekte

153

ve dolaylı yollarla kamu kaynaklarından desteklenmeyen, sadece öğrencilerin ödediği öğrenim ücretleri, vakıf gelirleri, çeşitli hizmet satışlarından elde edilen gelirler, bağışlar ve yardımlarla faaliyetlerini sürdüren kurumlardır (Türk Yükseköğretiminin Bugünkü Durumu, YÖK, 1999).

Örnek Üniversite’nin bir “vakıf” üniversitesi olması, araştırma için “kritik” bir önem arz

etmemekle birlikte, vakıf üniversitelerinin piyasa koşullarında faaliyet göstermeleri nedeniyle piyasadaki değişimlerden doğrudan etkilenmeleri daha muhtemeldir. Ayrıca, YÖK düzenlemeleri ve denetimin daha gevşek olduğu bu yapılarda, değişim, merkezi bir yapının belirleyiciliği altında yaşanmamaktadır. Bu kurumlarda değişim, daha ziyade, kendi özgün özelliklerine göre yaşanması mümkün olan bir süreç haline gelmektedir. Bu iki nedene bağlı olarak vakıf üniversiteleri, değişimi incelemede bir örneğe odaklanmayı mümkün kıldığından veri açısından daha avantajlı konumdadır. Ancak seçilen örnek üniversitenin vakıf üniversitesi olmasının ötesinde araştırmanın kurgusu ile uygunluk taşıyan iki özelliği bulunmaktadır. Bu özellikler, kamu üniversitelerinde rastlanamayacak özellikler olduğu için söz konusu Örnek

Üniversite’nin seçilmesi önemlidir. Bu nedenle, üniversitenin bir vakıf üniversitesi

olması, araştırmaya açıklayıcılık gücü veren öncül bir nokta değil, açıklayıcılığı arttıran bir bağlam olmaktadır.

Araştırma için kritik öneme sahip bu iki özellikten birincisi, Örnek Üniversite’nin

uluslararasılaşmış bir eğitim şirketine katılmasıdır. Küreselleşmenin yükseköğretim

alanındaki görünürlüğü ile ilgili olan bu durum, üniversitenin eğitim-öğretimine devam edebilmek için gerekli olan sermayesini, bir eğitim şirketiyle ortaklaşa karşılayacağı anlamına gelmektedir.

1998 yılında87 yükseköğretim hizmeti vermek amacıyla kurumsal bir kimliğe bürünen bu Şirket, aralık 2011 itibariyle, beş bölgeye ayırdığı dünya ölçeğinde, toplam 28 ülkede 66 adet kampus-bazlı ve online üniversite sahibidir. Lisans, lisansüstü ve uzmanlık

ve çoğu kamu üniversitesinden geride olan bu üniversitelerin yükseköğretime katkısının görünürde kayıtlı öğrenci sayısını fazlalaştırdığı anlaşılmaktadır.

87 Örnek Üniversite ile Eğitim Şirketi’nin 90’lı yılların ikinci yarısında kurulmasının bir tesadüften ötesi olduğunu ifade eden Arslan ve Odman (2011: 607), eğitim hizmetlerinin ticaretine ve küreselleşmesine imkan veren ulusötesi mevzuat değişikliği olan 1994 GATS anlaşmasının damgasını vurduğu dönemin yapıları olması nedeniyle karşılaştırma yapılabileceğini belirtmektedirler. Bu durum, çalışmamızın yükseköğretimde neo-liberal özelliklerin görülmeye başlandığı yıllar olarak 1990’ların ikinci yarısının seçilmesini doğrulayan bir yorumlama olarak karşımıza çıkmaktadır.

154

alanlarında 130’dan fazla çalışma alanında eğitim verdiğini açıklayan Şirket, işletme, eğitim, sağlık bilimleri, tıp ve konaklama işletmeciliği gibi bazı alanlarda lider olduğunu ifade etmektedir. Misyonunu, üniversiteye girişin yaygınlaştırılması olarak tanımlayan Şirket, orta-sınıfa mensup öğrencilerin üniversiteye girişinin her geçen yıl arttığı dünyada, onların, öğrencilerin yükseköğretimden yararlanma imkanlarını arttırma olarak paylaşmaktadır (Broşür: 3). Bu misyonları doğrultusunda her yıl ağlarına aldıkları kurum sayısı artan Eğitim Şirketi’nin öğrenci sayısı da 675.000 öğrenciye ulaşmıştır. Sahibi olduğu üniversitelerin statüsü çoğunlukla şirket olup, Türkiye, Şili gibi mevzuatın buna (henüz) izin vermediği ülkelerde vakıf çerçevesinde işlemektedir (Arslan ve Odman, 2011: 603).

Bahsi geçen Eğitim Şirketi, 2006 yılında bünyesine katılan kurumlar arasında gösterdiği

Örnek Üniversiteyi ise şu şekilde tanıtmaktadır:

“1996 yılında kurulan Örnek Üniversite, Türkiye’de insan ve toplum bilimleri (liberal-arts) yönelimli ders programlarının öncüsü olarak tanınmaktadır. Türkiye’de ilk yükseköğretim kurumları arasında ilk on üniversite arasında yer alan Örnek Üniversite, ülkenin üçünü büyük özel (vakıf) üniversitesidir.”

Örneğin ikinci özelliği, Örnek Üniversite’nin 2009-2010 yılında söz konusu eğitim ağına resmen devrinin ardından üniversitede yaşanan değişime karşı akademisyenlerin

verdiği tepkidir. Bu bağlamda, değişimin akademisyenleri etkilediği alanlar ve

akademisyenlerin bu değişimi karşılama biçimi olarak Türkiye’de örneği olmayan bir tür sendikal örgütlenmeye gitmeleri kritik önem arz eden ikinci özelliktir.

Sendikalaşma sürecinin aydınlatılması için Örnek Üniversite’de devir sonrası yaşanan değişime genel hatlarıyla değinmek gerekmektedir. Nitekim üniversite açısından bir devir anlamına gelen bu gelişme, özellikle olayın başında oldukça keskin sonuçlar doğurmuştur.

Şirketin ilk olarak üniversite dışından yeni bir rektör transfer etmesi, tepkinin başlangıç noktasıdır. Amerika Birleşik Devletleri’nde master ve doktora derecesini fen bilimleri alanından alan rektör, “kurum kültürüne yabancı olması” ve üniversiteyi, uluslararası bir üniversiteden beklenen özellikler doğrultusunda yönlendiren uygulamaları nedeniyle tepki çekmiştir. 2011 yılında görevinden istifa eden rektör, o zamana dek, Örnek Üniversite’nin sosyal bilim ağırlıklı yapısını değiştiren, başta öğrencilerin eğitim alanı tercihlerini ve dolayısıyla eğitim sonrasında piyasada yer bulabilmelerini kolaylaştıran

155

birçok girişimde bulunmuştur. Mimarlık ve Mühendislik fakültelerinin açılması, bunun yanı sıra eğitim alanının Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu, Sağlık Bilimleri Yüksekokulu, Adalet Meslek Yüksekokulu, Turizm ve Otelcilik Yüksekokulu, Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu ve Sivil Havacılık Yüksekokulu gibi meslek yüksekokullarını içerecek şekilde genişletilmesi bu dönemde olmuştur. Şirket bünyesindeki bir başka üniversiteye giden rektör, kâr amaçlı olan eğitim şirketinin eğitim misyonunu benimseyen yeni dönem üniversite modeli için örnek rektörlerden biridir.

Yeni rektörle birlikte oluşturulan yeni yönetim anlayışında öne çıkan değerler şu şekilde ifade edilmiştir:

“Örnek Üniversite, bilimsel ilerlemenin nihai amacının bireyin ve toplumun mutluluğu olduğu yaklaşımıyla, birbirinden farklı düşünce, inanç ve hayat biçimlerinin hoşgörü içinde yan yana yaşadığı, evrensel değerlerle donanmış, toplumun her kesimiyle kuvvetli bağları olan bir kültür ve bilim ortamı oluşturmayı hedefler.” Tam Zamanlı Öğretim Üyesi Sözleşmesi

Bu bağlamda, “Üniversite’nin amacı, bilginin egemen olduğu, şeffaflaştığı ve hatta

bilgiye erişmenin “temel hak” kabul edildiği 21. yüzyılın toplumuna özgürlükçü, yaratıcı, entelektüel merak sahibi ve girişimci bireyler yetiştirmektir” olarak ortaya

konmuştur. Yönetimin belirlediği misyon ise şu ifadelerle yansımasını bulmuştur: “Üniversite yönetimi, çalışmalarından kurum çatısı altındaki öğrenci ve akademisyenlerin ‘birlikte öğrenme ve üretme’ sürecinin uluslararası kalite ve standartlarda en üst noktalara ulaşmasını sağlamayı, öğrencilerin sağlam bir formasyona sahip, çok boyutlu düşünebilen ve beşeri becerileri yüksek bireyler olarak yetiştirmelerini hedefler.”

Ayrıca, küresel ağ ile yasal ve kurumsal entegrasyonu sağlamaya yönelik olarak öğrenci hareketliliğini gerçekleştirecek sözleşmelerin imzalanması ve uluslararası akreditasyon kazanma girişimleri yeni dönem içinde yapılmıştır. Bu bağlamda, İngilizce Hazırlık okulunun Cambridge Üniversitesi programı ile bütünleştirilmesi ve Real Madrid Üniversitesi ile ortak Spor Okulu kurulması, uluslararası akreditasyon için EUA ve WASC başvuru süreçlerinin başlatılması söz konusu gelişmelerdendir.

Örnek Üniversite’ye diğer üniversitelere karşı rekabet avantajı sağlayan bu gelişmeler, üniversite içinde ise aynı olumlu ivmeyle sürdürülememiştir. Bu çalışma için önem arzeden gelişme, yeni yönetim uygulamalarına başvuran idarenin, mali denetimi sağlamak için özellikle insan kaynakları politikalarında yaptığı değişikliklerdir. Örnek

156

Üniversite’de örgütlü olma sürecini başlatan ilk gelişme, üniversitenin destek, idari ve akademik personel yapısı içinde destek personelinin işten çıkarılmasıdır. Temizlik işlerinin taşeron bir firmaya verilmesiyle birlikte, çok uzun yıllar üniversite personeli olarak çalışanların iş güvencelerinin ortadan kalkması ve sahip oldukları tüm sosyal hakların ellerinden elınması üniversitede büyük bir tepkiye neden olmuştur. Bu tepkinin kaynağı, üniversitenin diğer pek çok kurumdan farklı olarak her kademeden çalışanın birbiriyle iyi ilişkiler kurduğu bir ortama sahip olmasıdır. İşten çıkarılan işçilerin geri alınması için tüm çalışanlar tarafından başlatılan toplu hareket başarıya ulaşmış ve çıkarılan işçiler işe dönmüşlerdir. Ancak, ardından altı yıllık doktora tez süresi dolan araştırma görevlileri ile kapatılan bazı bölümlerde çalışan öğretim görevlilerinin işten çıkarılması, akademik, idari ve destek personelin tepkilerini toplu olarak dile getirebilecekleri bir ortama duyulan ihtiyacı arttırmıştır. Süreci sendikalaşmaya taşıyan ve bir hak arayışına dönüştüren bu gelişmeler, söz konusu üniversiteyi örnek haline getiren ve incelenmesini gerekli kılan argüman temelini oluşturmaktadır.