• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: NEO-LİBERAL DEĞİŞİM SÜRECİNİN AKADEMİSYENLERİN

3.3.2. Örnek Üniversitede “Müşteri” Olarak Öğrenci

Neo-liberalizmin üniversiteye etkilerini değerlendiren A3, değişen dünyada üniversiteye biçilen rolün değiştiğini, araştırma-geliştirme gibi faaliyetlerle şirketler arasındaki bağlılığın arttığı üniversitenin, sermaye ile yakınlaştığını belirtmiştir. Bu ilişkinin öğrenci tarafına da yansıdığını ve eğitimin giderek piyasa talepleri doğrultusunda

şekillenmesini beklediğini dile getirmiştir.

Piyasalaşma kapsamında halkla ilişkiler (reklam) harcamalarının artması, tanıtım günlerinin düzenlenmesi, bu tanıtım günlerinde hocaların görevli olması, örnek

üniversite’de neo-liberalleşmenin gözle görünür gelişmeleri olarak ifade edilmiştir. Bu

bağlamda 2011 kayıtlarında yaşanan gelişmeler, her görüşmeci tarafından dile getirilmiştir. Öyle ki, tanıtım ifadelerinde üniversitede kurulan “diskotek” örneğinin kullanılması, ilginç şekilde A2, A3, A4, A5 tarafından ayrı ayrı verilmiştir. Öğrencilerin üniversiteye çekilmesi için düzenlendiği bilinen bu tanıtım günleri olayını değerlendiren A3, birim sorumlusu olarak tanıtımın olmasının üniversite’de önceden de tartışıldığını, ancak buradaki sorunun “tanıtım odağı” olduğuna dikkat çekmiştir:

“Bu sene çarşaf gibi ilan vermişler, kocaman tam sayfa. İşte Örnek Üniversite şöyle modern kampüse sahip vs. Kardeşim bunu şöyle söyle: Buranın Türkiye’de hiçbir üniversitede olmayan sürekli yayın yapan bir yayınevi de var. Yok böyle bir şey. Çünkü başka türlü çalışıyorlar.”

Değişen üniversite anlayışı değerlendirmesini yine bu ilgi odağı üzerinden yapan A2, “eskiden sadece akademik nitelik değer bulurken, yani önemli adamların olduğu bir üniversite önemli iken, 90’ların sonunda başlayan bir değişim var artık” demektedir.

“Kampüsü güzel, tuvaletleri temiz yok lokantası da iyi, etrafında gezilecek yer çok, spor salonu olan, bilgisayarları olan, dans mekanlarını da işin içine katarak cazip hale getirmeye başlıyorsun hocalarla beraber. Bu özelliklerin olmadığı bir üniversite ortamı, hatta neredeyse bir dezavantaj haline geliyor.”

Üniversiteden beklenen hizmetin piyasalaştığına işaret eden A2, sadece akademik niteliğe vurgu yapan bir tanıtım yapıldığında, öğrenciler tarafından “burası çok ciddiymiş, biz burada mahvoluruz” gibi tutumların oluştuğunu belirtmektedir. “Şimdi değişen dünya, böyle bir dünya her bakımdan; biz eskiyi, ideal koşullarda devam ettirirken, siz istemeseniz de etrafınız değişiyor” diye eklemektedir. Üniversitede yaşanmakta olan değişim ile akademisyenin ideal dünyası arasındaki çelişkiye böylelikle dikkat çeken A2, Örnek Üniversite’nin rekabet alanını belirleyen koşulların,

168

o ideal bilim anlayışı içinde öğrencilere verilemediğini ifade etmiştir. İdeal çerçevede hareket edildiğinde “mutlu edilemeyen” bu öğrenci kitlesine üniversite olarak neden ihtiyaç duyduklarını yine aynı çelişkiden beslenen şu sözlerle açıklamıştır:

“Biz burada öyle bir yere gelmişiz ki öğrenci gelecek, o bizlere para getirecek, senin maaşın ödenecek, siz orada bilim yapmaya devam edeceksiniz; yüksek ilminizle. Bir yandan da öğrenciyi mutlu edeceksiniz.”

Eğitim misyonunu dönüştüren bu koşulların farkındalığı altında kendimizi aldatmayalım diyen A4, şöyle bir örnek vermektedir:

“Bundan 4 sene önce gibi, rektörümüz bir oryantasyon programı89 yapalım demişti. Öğrencilerimize bir video hazırlandı. Videonun içerisine hakikaten kamusal alanda Türkiye’nin en çok tanınmış akademisyenlerinin beşer dakikalık konuşmaları vardı. Sınıfta yapıldı bu oryantasyon. Ben kendi grubuma bu videoyu gösterdikten sonra aramızda bu isimleri daha önce duymuş olan var mı diye sordum, bir tane bile öğrenci çıkmadı ki bunlar arasında NTV’de ekonomi programı yapan hocadan tutun da, o zamanki zamanda Radikal’de çarşaf çarşaf köşesi olan bir sürü meslektaşımız vardı.”

Bu durumu, öğrencilerin ve ailelerinin beklentileri ile akademisyen olarak dertlerinin

örtüşmemesi şeklinde ifade eden A4 kodlu görüşmecimiz, “Türkiye’de üniversitelerin

geleceği açısından çok umutlu değilim” demektedir.

Öğrenciler ve eğitim amacıyla ilgili akademisyenlerin dikkat çektikleri bir diğer husus, öğrenci niteliği ile alakalı olmuştur. A1, hala en iyi öğrencilerin büyük üniversiteler tarafından çekildiğini ve Örnek Üniversite’nin burslu öğrenci portföyü dışında kalan öğrencilerinin çok da bilim aşkı ile yanmadıklarını belirtmiştir. A4 ise okuldaki birçok ünlü ismin uzmanlık alanından yararlanmak isteyen oldukça az sayıda öğrenci olduğunu nakletmiştir. Örnek Üniversite’nin bir vakıf üniversitesi olarak bulunduğu konumu, öğrenciler açısından değerlendiren A3, öğrencilerden, gündemi eleştirel bir gözle değerlendirebilen bilinçli olanların yanı sıra geleceklerini düşünerek hareket eden günümüz trendinden öğrencilerin de yer aldığını belirtmiştir.

Örnek Üniversite’de yeni yönetimle birlikte tam burslu öğrenci sayılarının % 50

azaltıldığını ifade eden A2, 10 öğrencide 1 karşına çıkacak, her yönüyle seni ilgiyle dinleyebilecek öğrenciye rastlama ihtimalinin böylelikle azaldığını belirtmiştir. Bir

89 2010 yılında internet sitelerinde yayımlanmaya başlayan 48 saniyelik bu videoda öğretim üyelerinin yanı sıra sosyal tesisler, kulüp faaliyetleri, kampüslerden görüntüler ve mezuniyet töreni görüntülerine yer verilen reklamın, Örnek Üniversite’nin o dönemde atılan işçiler ve tepkilerle gündeme gelen

kamuoyundaki görüntüsünü düzeltebilme amacı taşıdığı iddiası basında yer bulmuştur

169

başka akademisyen A4, yüksek lisans öğrencilerinin burs koşullarında meydana gelen değişimden söz etmiştir. Özellikle üniversitenin beşeri bilimlerin ağırlığını azaltmaya yönelik genel tutumunun bir yansıması olarak, bu bölümlere alınacak burslu öğrencilerin kontenjanında düşmeler görülmüştür. Okul harcının dışında ilave destek almayan bu öğrenciler için burs aldığı bile söylenmemeli diyen A2’nin bu görüşü, burslu öğrencilerden bazılarının değişen tutum karşısında diğer vakıf üniversitelerine geçtiğini ifade eden A4 tarafından doğrulanmıştır. Birim sorumlusu olan A7 ise, maddi kısıtlamaların sonucu olarak uygulamalı sosyal bilimler alanında öğrencilerin projelerini eskisi kadar destekleyemediklerini belirtmiştir.

Bugün ülkede vakıf üniversiteleri arasında yaşanan gelişmeleri izlediğimizde, müşteri çekme ya da bankaları çekme gibi bir noktaya gelindiğini, ancak Örnek Üniversite’nin bu fotoğrafın dışına kalan görüntüsünün yaşanan gelişmelerle yalpalanma yaşadığını belirten A3, yönetim değişikliğinden sonra durumun toparlanacağını dile getirmiştir. Bu değişime olan inancın kaynağında, yeni yönetimin üniversiteyi bilen, ortamını bilen kimselerden oluşmasına bağlamaktadırlar. Ancak bu süreçte “üniversitenin bazı temel özellikleri de yani kayboldu demiyorum ama kaybolmaya doğru gidiyor. Yani böyle aşırı özgürlük yani böyle tam hani ifade özgürlüğünü de açıkça getiren yapısı biraz daha böyle eskisi gibi olmamaya başladı” A3 görüşmeci tarafından itiraf edilmiştir. Yine belirtilmeli ki, bu ifadenin arkasından, “yine de” cümleleri gelmekte ve ortamın “o noktaya” henüz gelmediği, eğer gelseydi kendilerinin bu yerde olmayacağını da açıkça belirtmekte bir sakınca duymamaktadırlar. Bu bağlamda, A3 görüşmecisi, üniversitenin kuruluşundan itibaren oluşturulan özgürlükçü ortamına inanmakta ve kendileri gibi olanların varlığına güvenmektedir. Örnek Üniversite’ye bu ortamı sağlayan şeyin onun sosyal bilim ağırlıklı olmasından kaynaklandığının farkında olan görüşmeci (A4), fen bilimlerinin bilim anlayışına göre de bir takım değişmeler olacağının da sinyallerini vermektedir.

“Örnek üniversiteyi tanımlayan şeylerden bir tanesi bana kalırsa en azından Türkiye’nin belli bir kesimi için buydu, yani kamusal entelektüelleri içerisinde barındıran toplumun tabu olarak gördüğü konularda her türlü akademik etkinliği çekinmeden yapan Berlin konferansı olsun Türk konferansı olsun. İşte buna benzer şeyler kimi çevrelerde bu anlamda gerçekten de bir özgürlük alanı oluşturuyordu. Şimdi ne olacak bunu bilmiyorum tabi. Devam edecek mi etmeyecek mi; etkinlikleri gerçekleştiren hocalar bu okulda ne kadar olacaklar;

170

emekli oluyor bir kısmı, emekli olacaklar mı falan tabi bunları bilemeyiz. Bunlar ucu açık olan sorular cevabı olmayan sorular ama kolay değil tabi ki.”

Örnek Üniversite’de yaşanan bu değişimde, neo-liberal ideolojinin yansımalarını

gösteren küresel şirketin etkisinin olup olmadığını sorduğumuzda, akademisyenlerden A8, ikisinin de birbirine bağlı olduğunu, yani küresel zihniyet olduğu için böyle yerel zihniyetlerin oluşabildiğini belirtmiştir. Burada önemli olan düşüncenin kendisinin olduğu ve küresel şirket olmasaydı bile küresel şirketmiş gibi davranacak olan bu zihniyetin, Amerika’dan esin kaynağını alan, Avrupa’da başlayan Bologna sürecini takip eden bir özellik taşıdığını ifade etmiştir.

Sonuçta Örnek Üniversite’ye maddi bir yatırım yapıldığına ve bu anlamda eğer bir gün yatırım sahipleri bu üniversitenin verdiklerine değmeyeceğini düşündükleri takdirde üniversitenin batma durumunda kapanma ihtimalinin bir kenarda durduğunu gören görüşmecimiz, bu konuda Örnek Üniversite’nin kendine bir duruş belirlemesinin zorunluluğunu dile getirdiği kadar bu konuda YÖK’e de düşen görevler olduğunu belirtmektedir.